Gazze’de İsrail’in sergilediği vahşetten herhangi bir tablo gören ehl-i insaf ve ehl-i vicdan hiç kimsenin kalbi ve duyguları dayanamaz, gözlerinin önünden silinmez, aklından çıkmaz. İsrail’e karşı içi kin ve nefretle dolar, bütün varlığıyla İsrail’e lanet okur, Gazze için elinden gelen ne varsa yapmak ister. Çünkü akıl, vicdan, insani duygular bunu gerektirir.

Bir de Gazze’deki İsrail vahşetini, parçalanmış binlerce minik bedenleri, köpeklerin enkazdan çıkardığı çürümüş çocuk cenazelerini gördüğü halde bundan etkilenmeyen, bu vahşeti umursamayan, İsrail’e hiçbir öfke duymayan, aksine Gazzelilere nefretle bakan insafsızlara ne demeli? Müslüman olsun olmasın hangi etnik kökenden olursa olsun sadece vicdanı bulunan bütün insanlardan yükselen “İsrail ve destekçilerini boykot” çağrılarına kulak tıkayan, taş kalpli, duygusuz, insan suretinde ama insan olmayan vicdansızların sayısı da az değildir. İnadına ve hiçbir tereddüt göstermeksizin İsrail ve destekçilerinin ürünlerini alıyorlar. Ne yazık ki bunlarla bir arada yaşıyoruz. Eğlencelerinden, keyiflerinden zerre miktar taviz vermiyorlar. Ne acıdır ki bunlar da Müslüman görünüyorlar, camiye gidiyorlar, oruç tutuyorlar.

Bu taş kalpli insanlar ilaç, temel gıda, alternatifi bulunmayan eşya gibi sadece zorunlu ihtiyaç maddelerini alsalar, “Belki de başka uygun ürün bulamamıştır, bu da zorunludur, başka çaresi yoktur.” diyeceğim ama durum hiç de öyle değil. Hiçbir ihtiyaç özellikleri bulunmayan, İsrail malı tamamen keyif ve eğlencelik ürünler aldıklarına şahit oluyoruz. Mesela iftarda içmek için İsrail malı kola, Ramazan Bayramı’nı kutlamak için İsrail malı şeker, çikolata vb. çocuk ve bebek kanı bulaşmış bu ürünlerden nasıl tat alabildiklerine hayret etmemek elde değil.

Taş kalpliliğin temelinde yine imansızlık ya da iman zayıflığı olduğu bir gerçektir. Kalp yetmezliği gibi buna “iman yetmezliği” demek de mümkündür. Hadis-i şeriflerde sevginin, Allah için buğz etmenin, temizliğin, hayânın, hatta yoldan eziyeti kaldırmanın imandan olduğu bildirilmiştir. Durum böyle iken bebek katili canavarlara öfke duymamak, onların ürünlerini keyifle tüketmek imansızlıktan başka ne ile izah edilebilir?

Bu iman meselesini biraz daha izah etmeye çalışalım:

Karanlık bir gecede, rengârenk lambalarla, avizelerle donatılmış bir mekânda, bu lambalardan beklenen istifade ve güzelliklerin görülebilmesi için onları ışıklandıracak enerjinin yani elektriğin olması gerekir. Yoksa renkleri, ışık saçan güzellikleri şöyle dursun, lambaların kendileri dahi karanlığa gömülür, görünmez olurlar.

İnsan için iman, elektrik gibi bir enerjidir. İnsandaki duygular, güzel yetenek ve seciyeler, imanla faaliyete geçer, yaratılış amaçlarına uygun güzellik ve fayda sağlarlar.

Yaratıcı tarafından kalbe yerleştirilen merhamet, sevgi, şefkat, saygı, gibi rahmet tecellileri duygular iman ile çalışırlar, işlevlerini imanla gösterirler.

İman olmazsa, varlıkları hiçbir şey ifade etmez, elektriği olmayan lambalardan farksız olurlar.

Bazen elektrik olmadan da lambaların, avizelerin rengi ve parlaklığı fark edilir. Mümin olmayan bazı kimselerde görülen güzel hasletler buna benzer.

İnsanın ömrü boyunca çeşitli aşama ve dönemlerden geçer, zamanın değişmesiyle bedensel olarak değiştiği gibi, ruhen de değişime maruzdur. Bu nedenle bir kez iman etmek yetmez, imanın sürekli canlı tutulması gerekir. Değişimin tahribatından kurtarmak için imanı yenilemeye ve canlı tutmaya muhtaçtır. Bu ise, zikir ve ibadetle mümkündür.

Kur’an-ı Kerim birçok ayetlerde buna işaret etmektedir. Kalplerin ancak Allah’ın zikriyle tatmin olabileceğini bildirir: “Onlar, iman edenler ve kalpleri Allah’ı zikirle huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur.” (Ra’d, 28) Peygamberimiz (ASV) da “İmanınızı «lâ ilâhe illallah» ile yenileyiniz.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned II, 359.) buyurmuştur. Aynı şekilde, Ancak Allah’tan korkanların Kur’an’la tüyleri ürperdiğini, kalplerinin yumuşadığını şöyle ifade buyurur: “Allah, sözün en güzelini indirmiştir, birbirine benzer uyumlu ahenkli ikişer ikişer (tekrar ede ede) bir kitap ki, Rabbinden saygı ile kor­kanların ondan derileri ürperir; sonra da hem derileri, hem de kalpleri Al­lah'ın zikrine yumuşar.” (Zümer, 23)

İmanı sindirmemiş kalplerin taştan daha katı olduğunu bildirmektedir. Bu benzetme, mecazi ve manevi yöndendir. Taşlar bile Allah’ın korkusuyla yuvarlanıp düştükleri, içinden ırmaklar aktığı ya da su çıktığını ifade ederek taşların bu doğal vaziyetleriyle beraber, işlevini kaybetmiş kalplerden daha anlayışlı olduğuna dikkat çekmektedir.

“Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden su çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla yerinden kopup düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir.” (Bakara,74)

Bu ayet, İsrailoğullarının taptıkları ineğin kesilme emrinden sonra kalplerinin bir miktar yumuşadığını, Allah’a yöneldiklerini ancak sonradan tekrar taş gibi katılaştığını, hatta taştan daha katı olduğunu bildirerek, “ırmakların fışkırdığı taşlar” tabiriyle Hz. Musa (AS)’ın asasını taşa vurup 12 pınar fışkırdığı mucizesine işaret etmektedir. Kuru taştan ırmak fışkırtan mucize bile bu taş kalplileri yumuşatmaya yetmediğini vurgulamaktadır.

Aynı şekilde Peygamberimiz (ASV)’ın mübarek parmaklarından su akıtarak bir orduya içirmesi mucizesi de taş kalpli müşrikleri ve Yahudileri etkilememiştir. Oysa parmaklardan suyu akması taştan su fışkırmadan daha harika bir mucizedir, çok daha olağanüstüdür. Çünkü normalde kayadan su çıkar ama etten, parmaklardan su çıkması hiçbir zaman görülmemiştir. Hz.. Musa (AS)’nın gösterdiği mucizelerin etkilediği taş kalpli Yahudiler, peygamberimizin mucizeleri karşısında dahi aynı katılıklarını sürdürmüşlerdir. Bebek katili Siyonist Yahudilerin ve yandaşlarının taştan daha katı kalpleri ve canavarca vahşetleri bugün Gazze’de en doruk k noktasında sürmektedir.

Taşın Allah korkusundan yuvarlanıp düşmesi, fıtri olarak konulmuş sünnetulaha harfiyen uyması itibariyledir. Taş, fıtri sünnete uyuyor ama kâfirlerin kalpleri uymuyor demektir.

QOSHE - TAŞ KALPLİ İNSAFSIZLAR - Abdullah Yılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

TAŞ KALPLİ İNSAFSIZLAR

10 1
05.04.2024

Gazze’de İsrail’in sergilediği vahşetten herhangi bir tablo gören ehl-i insaf ve ehl-i vicdan hiç kimsenin kalbi ve duyguları dayanamaz, gözlerinin önünden silinmez, aklından çıkmaz. İsrail’e karşı içi kin ve nefretle dolar, bütün varlığıyla İsrail’e lanet okur, Gazze için elinden gelen ne varsa yapmak ister. Çünkü akıl, vicdan, insani duygular bunu gerektirir.

Bir de Gazze’deki İsrail vahşetini, parçalanmış binlerce minik bedenleri, köpeklerin enkazdan çıkardığı çürümüş çocuk cenazelerini gördüğü halde bundan etkilenmeyen, bu vahşeti umursamayan, İsrail’e hiçbir öfke duymayan, aksine Gazzelilere nefretle bakan insafsızlara ne demeli? Müslüman olsun olmasın hangi etnik kökenden olursa olsun sadece vicdanı bulunan bütün insanlardan yükselen “İsrail ve destekçilerini boykot” çağrılarına kulak tıkayan, taş kalpli, duygusuz, insan suretinde ama insan olmayan vicdansızların sayısı da az değildir. İnadına ve hiçbir tereddüt göstermeksizin İsrail ve destekçilerinin ürünlerini alıyorlar. Ne yazık ki bunlarla bir arada yaşıyoruz. Eğlencelerinden, keyiflerinden zerre miktar taviz vermiyorlar. Ne acıdır ki bunlar da Müslüman görünüyorlar, camiye gidiyorlar, oruç tutuyorlar.

Bu taş kalpli insanlar ilaç, temel gıda, alternatifi bulunmayan eşya gibi sadece zorunlu ihtiyaç maddelerini alsalar, “Belki de başka uygun ürün bulamamıştır, bu da zorunludur, başka çaresi yoktur.” diyeceğim ama durum hiç de öyle değil. Hiçbir ihtiyaç özellikleri bulunmayan, İsrail malı tamamen keyif ve eğlencelik ürünler aldıklarına şahit oluyoruz. Mesela iftarda içmek için İsrail malı kola, Ramazan Bayramı’nı kutlamak için İsrail malı şeker, çikolata vb. çocuk ve bebek kanı bulaşmış bu ürünlerden nasıl tat alabildiklerine hayret etmemek elde değil.

Taş kalpliliğin temelinde yine imansızlık ya da iman zayıflığı olduğu bir gerçektir. Kalp yetmezliği gibi buna “iman yetmezliği” demek de mümkündür. Hadis-i şeriflerde sevginin, Allah için buğz etmenin, temizliğin, hayânın, hatta yoldan eziyeti kaldırmanın imandan olduğu bildirilmiştir. Durum böyle iken bebek katili........

© Gazete İpekyol


Get it on Google Play