Akademisyenliğin artık çekici bir iş olmadığı sır değil. Yetenekli ve bilimsel çalışmaya uygun gençler kendilerine üniversite dışında bir seçenek ararken, öğretim üyeleri de fırsat bulduğunda akademiyi terk ediyor. Ancak iş bu kadarla sınırlı değil; bir de fiilen ayrılmadan üniversiteyi terk edenler var: resmi olarak akademide çalışırken, esas çalışmalarını dışarıya kaydıranları kastediyorum.

Tam gün çalışma konusunda geçen yıl şöyle yazmıştım: “…üniversite çalışanlarının tümü tamgün yasası içerisine alınmalı, akademisyenlerin bütün zamanlarını üniversite içerisinde geçirmeleri sağlanmalıdır. Dışarıda gelir getirici işlerden uzak tutulmalıdır öğretim üyeleri…tam gün çalışma var olan yasalara da uygundur.” (1) Evet, böyle denilince akla önce tıp fakülteleri ve buradaki öğretim üyelerinin aynı zamanda özel hastanelerde çalışmaları veya dükkân açmaları gelir ama diğer fakülteler için de benzer sorun vardır. Resmen isimleri geçmese bile bir hukuk bürosunda veya mühendislik şirketinde çalışan öğretim üyeleri olduğu bilinmektedir; ya da diğer fakültelerdeki akademisyenlerin özel sektörde ‘eğitim verme’ adı altında çalışmalarını söyleyebilirim.

Şimdi oturup da tam gün çalışmanın akademik yaşam için bir zorunluluk olduğunu anlatmaya çalışmayacağım; gerçekten çok gereksiz bir iş olur çünkü bilgi üretimi için akademisyenin tümüyle bu işe odaklanması, kafasında başka bir düşüncenin olmaması gerektiğini herkes bilir. Ancak, sıkça öne sürülen akademide yarı zamanlı çalışmanın ‘tarihsel bir gerçek’ olduğu savına karşı bir şeyler söylemek gerekiyor.

Aslında gerçek bunun tam tersidir. Örneğin, Anadolu’da dördüncü yüzyılda kurulan Nsibin (Nusaybin) Akademisinde eğiticilerin başka iş yapmaları yasaktı; eğer başka iş yapmak zorunda iseler, eğitime ara verilen dönemde ve Nusaybin dışında olmak kaydıyla çalışmalarına izin verilirdi. (2) Orta Çağ Avrupa’sında da profesörlerin başka işler yapması kesinlikle hoş görülmezdi. Bu kural sıkı bir biçimde uygulanır ve denetlenirdi. Dışarıdan akademisyenlere ilgi olmasının nedeninin, akademinin ‘meşrulaştırıcı özelliği’ olduğu düşünülmektedir. (3)

Sonraları pek çok ülkede yarı zamanlı çalışma olanağı çıktıysa da her krizde ilk geri dönüş bu konuda olmuştur. Örneğin İkinci Dünya Savaşı sonrası Fransa’da sağlık bilimlerindeki araştırmaların önünde engel olarak özel sağlık sistemi görülmekteydi. Öyle ki, Fransa sağlık alanında bilimsel araştırmaların gelişmesini iki reforma bağlamaktadır. Bunlar, 1946 yılında sosyal güvenlik yasasının çıkması ve 1958 yılında tıp fakültelerinde tam gün çalışmaya geçilmesiydi. (4)

Elbette tam günü savunmakla birlikte, akademisyenler için uygun maddi koşulların da sağlanması gerektiğini not etmek gerekiyor. Zaten konuyla ilgili çalışmalar yapan demokratik kitle örgütleri de aynı yaklaşım içinde. Örneğin Türk Tabipleri Birliği de tam gün çalışmanın, çalışanların ekonomik koşullarının düzeltilmesi ve sağlık hizmetlerinin tamamen kamusal olduğu, eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir kılındığı bir sağlık sistemi içinde anlam taşıdığını vurgulamaktadır.

Bitirirken “İlmi bir zanaat gibi, para kazanmak için öğrenen bir kimse zahirde alimlere benzese de, alim olamaz. Maveraünnehir alimleri bu işi anladılar ve Bağdat’ta medreseler yapıldığı haberini alınca bundan bahsettiler. Bir ilim meclisi topladılar ve dediler ki: İlimle yüksek himmet sahibi kimseler vehiçleri pâk, garazsız insanlar meşgul oluyorlardı; bunlar ilmi şerefi ve kemali için istiyorlardı. İlimden ücret alınınca, soysuz kötü kişiler, tembeller buna yanaştılar ve ilmin ortadan kalkmasına sebep oldular” (5) diyen Katip Çelebi’yi bir kez daha anmak gerekiyor.

(1)https://yurtsever.org.tr/2022/kisa-donemde-akademi-duzeltilebilir-mi-496453/

(2) Şer A. Nusaybin Akademisi. Yaba Yay., 2006.

(3) Çelik M. Osmanlı Medreseleri ve Avrupa Üniversiteleri. Küre Yay., 2019.

(4) Medical Research Systems in Europe. Elsevier, 1973.

(5) Gökyay OŞ. Kâtip Çelebi’den Seçmeler. Millî Eğitim Bakanlığı Yay., 1968

QOSHE - Akademide tam gün çalışma - İzge Günal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Akademide tam gün çalışma

24 0
07.01.2024

Akademisyenliğin artık çekici bir iş olmadığı sır değil. Yetenekli ve bilimsel çalışmaya uygun gençler kendilerine üniversite dışında bir seçenek ararken, öğretim üyeleri de fırsat bulduğunda akademiyi terk ediyor. Ancak iş bu kadarla sınırlı değil; bir de fiilen ayrılmadan üniversiteyi terk edenler var: resmi olarak akademide çalışırken, esas çalışmalarını dışarıya kaydıranları kastediyorum.

Tam gün çalışma konusunda geçen yıl şöyle yazmıştım: “…üniversite çalışanlarının tümü tamgün yasası içerisine alınmalı, akademisyenlerin bütün zamanlarını üniversite içerisinde geçirmeleri sağlanmalıdır. Dışarıda gelir getirici işlerden uzak tutulmalıdır öğretim üyeleri…tam gün çalışma var olan yasalara da uygundur.” (1) Evet, böyle denilince akla önce tıp fakülteleri ve buradaki öğretim üyelerinin aynı zamanda özel hastanelerde çalışmaları veya dükkân açmaları gelir ama diğer fakülteler için de benzer sorun vardır. Resmen isimleri geçmese bile bir hukuk bürosunda veya mühendislik şirketinde çalışan öğretim üyeleri olduğu bilinmektedir; ya da diğer fakültelerdeki akademisyenlerin özel sektörde ‘eğitim verme’ adı altında çalışmalarını söyleyebilirim.

Şimdi oturup da tam gün çalışmanın akademik yaşam için bir zorunluluk olduğunu anlatmaya çalışmayacağım; gerçekten çok gereksiz bir iş olur çünkü bilgi üretimi için........

© Gazete Manifesto


Get it on Google Play