Marksizmin bilimsel yönteme ilişkin en önemli saptamalarından biri, Kapital’in ilk cildinin yayınlanmasından ardından ‘Hegel’i anımsattığını’ söylenmesi üzerine Marks’ın verdiği yanıtla formüle edilmişti. Marks’ın yanıtı şöyleydi: “Kuşkusuz, sunum tarzının araştırma tarzından şekil olarak ayrılması gerekir. Araştırma sırasında, materyalin tüm ayrıntılarıyla ele alınması, farklı gelişim biçimlerinin çözümlenmesi ve bunların iç bağlantısının keşfedilmesi gerekir. Gerçek hareket, ancak bu işin yapılmasından sonra, uygun şekilde betimlenebilir. Bu başarıldığında ve materyalin yaşamının aynadaki gibi ideal bir yansımasına ulaşıldığında, a priori (önsel) bir yapıvarmış gibi görünür”.

Bu alıntıdaki araştırma sözcüğünü Marks ‘anfrage (inquiry)’ olarak kullanmış. Sözcükaraştırma anlamına da gelmekle birlikte, Türkçe karşılığının ‘soruşturma’ olduğunu düşünüyorum. Hatta soruşturmanın diğer anlamlarından da ayırmak için, ‘uygulama kısmı olmayan araştırma’ demek daha doğru gibi.

Marks’ın araştırma ve sunum yöntemleri arasında yaptığı ayrımın asıl olarak sosyal bilimler için geçerli olduğu söylenebilir. Eleştiriye konu olan, Kapital’deki ‘meta’ kavramına yıllar süren çalışmaların sonunda ulaşmasına karşın, kitabına doğrudan bu kavramla başlamasıydı. Kısacası Marks’ın sisteminde ilk anda sonuç olarak beliren, hemen ardından neden kategorisine geçiş yapıyordu. Doğa bilimlerinde ise durum farklıdır; genellikle yapılan araştırma sürecinin doğrudan sunuma aktarılmasıdır. Buna pek çok beşerî bilim (humanities) çalışması da eklenebilir. Daha doğrusu, sunumdaki bu biçim, sosyal bilim/doğa bilimi ayrımı yapmadan ‘yöntem bölümü içeren her çalışma’ olarak genişletilebilir. Burada temel sorun, tümdengelim ve tümevarım yöntemlerinin bir arada ve birbiriyle diyalektik bağlantı içerisinde kullanılabilmesidir. Kimi araştırma veya sunumların özellikleri birini ön plana çıkartsa da diğerini asla göz ardı etmemek veya değersizleştirmemek önemlidir.

Şimdi bir nefes alıp Marksizmin boşlukları kavramına girmek gerekiyor. Metin Çulhaoğlu şöyle açıklıyor: “Marks ve Engels’in öğretinin öğeleri arasında (bizce bilinçli olarak) bıraktıkları boşluklar…’yararlı’ boşluklardır; eylemliliğe ve pratiğe, aynı zamanda öğretiye sadık kalınmasını sağlayacak alanlar açtığı için…Öbür türlüsü, ya o kadar ‘kompakt’ bir sistem kurulur ki içinde nefes bile alınamaz ya da kurucu öğelerin hepsinin terk edildiği sınırsız bir volontarizm alanında yapılanların Marksizm’le herhangi bir ilişkisi kalmaz”. (1)

Katkı veya ilerleme, öğretinin öğelerinin birbiriyle bağlantılarını sağlayarak, boşluklardaki sürtünme alanlarını kalıcılaştırarak olabilir. Bunun yolu bilimin üç temel alanının (doğa, beşerî ve toplum bilimleri) arakesit (intersection) alanlarını genişletmek, hatta bir ideal olarak tek bir küme (union) haline getirebilmekten geçer. Beşerî bilimlerin en kapsayıcısının tarih olduğunu düşünürsek, tarih ve toplum arasında bu iş biraz daha kolay görünüyor. Şimdi sıra doğa-toplum ve doğa-tarih arasında da aynı arakesitleri sağlayıp daha sonra üçlü arakesit kümesini olabildiğince genişletmektir. Bu elbette amaç. Ama bu amaca kadar bu üç bilim grubu arasında yöntem birliğinin sağlanması için çaba harcanmalıdır. Tarihi materyalizmin formüle edilmesinde doğa bilimlerindeki gelişmelerin ne denli etkili olduğu bilindiğine göre (2) ve doğa ile nesneler arasındaki ilişki, tarihle insan arasında da olduğuna göre ve yine insanın doğası ile tarihi farklı olmadığına göre (3), en azından başlamak için yeterli veri var demektir. Marks, “ileride tek bir bilim olacaktır, o da tarih; doğanın ve toplumun tarihi” derken bunu anlatıyordu.

Başa dönecek olursam, doğa bilimlerin sunum biçiminin sosyal ve beşerî bilimlere uyarlanması bence önemli bir adım olacaktır. Ancak yine Çulhaoğlu’nun söylediği gibi, “somut gerçekliğin kendisinin oluşturduğu süreç ile o gerçekliği düşüncede yeniden üretmenin yolları ayrıdır”. (4)

(1)https://www.ilerihaber.org/yazar/neo-post-pre-30597.html
(2) Engels, F. Anti-Dühring. Sol, Çev. Kenan Somer, 2010.
(3) Gasset O. Tarihsel Bunalım ve İnsan. Metis, Çev. Neyire Gül Işık, 2015.
(4) Çulhaoğlu M. Kapital’den Hareketle Marx’ın Yöntemi Üzerine Bir Deneme. İçinde: Marx Okuma Kılavuzu. Pektaş, E. (Ed), İleri Kitaplığı, 2021.

Not: Bu yazıyı hazırlarken takıldığım yerleri danıştığım Marxism & Sciences dergisi editörü Ali Cenk Gedik’e teşekkür ederim.

QOSHE - Araştırma-sunum yöntemleri farkı üzerine - İzge Günal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Araştırma-sunum yöntemleri farkı üzerine

8 0
29.10.2023

Marksizmin bilimsel yönteme ilişkin en önemli saptamalarından biri, Kapital’in ilk cildinin yayınlanmasından ardından ‘Hegel’i anımsattığını’ söylenmesi üzerine Marks’ın verdiği yanıtla formüle edilmişti. Marks’ın yanıtı şöyleydi: “Kuşkusuz, sunum tarzının araştırma tarzından şekil olarak ayrılması gerekir. Araştırma sırasında, materyalin tüm ayrıntılarıyla ele alınması, farklı gelişim biçimlerinin çözümlenmesi ve bunların iç bağlantısının keşfedilmesi gerekir. Gerçek hareket, ancak bu işin yapılmasından sonra, uygun şekilde betimlenebilir. Bu başarıldığında ve materyalin yaşamının aynadaki gibi ideal bir yansımasına ulaşıldığında, a priori (önsel) bir yapıvarmış gibi görünür”.

Bu alıntıdaki araştırma sözcüğünü Marks ‘anfrage (inquiry)’ olarak kullanmış. Sözcükaraştırma anlamına da gelmekle birlikte, Türkçe karşılığının ‘soruşturma’ olduğunu düşünüyorum. Hatta soruşturmanın diğer anlamlarından da ayırmak için, ‘uygulama kısmı olmayan araştırma’ demek daha doğru gibi.

Marks’ın araştırma ve sunum yöntemleri arasında yaptığı ayrımın asıl olarak sosyal bilimler için geçerli olduğu söylenebilir. Eleştiriye konu olan, Kapital’deki ‘meta’ kavramına yıllar süren çalışmaların sonunda ulaşmasına karşın, kitabına doğrudan bu kavramla başlamasıydı. Kısacası Marks’ın sisteminde ilk anda sonuç olarak beliren, hemen ardından neden kategorisine geçiş yapıyordu. Doğa bilimlerinde ise durum farklıdır; genellikle yapılan........

© Gazete Manifesto


Get it on Google Play