Son Güncellenme Tarihi: Ocak 31, 2024 / 07:00

Türkiye’de enflasyon nesilden nesile aktarılan bir miras gibi. Yakamıza bir yapıştı, yıllardır inmiyor; tam iner gibi oluyor, “kurtulduk galiba” diyorsun omuzundan inip boynuna yapışıyor.
Meselenin bir de hayat pahalılığı kısmı var. Teknik olarak enflasyon ile hayat pahalılığı aynı şey değil ama özellikle bugünlerde zengin-fakir herkes hayat pahalılığından şikayetçi. Özellikle de hizmet sektöründen.

Enflasyon yüksek. Doğru. Maliyetler yüksek ve artmaya devam ediyor. Doğru ama fiyatlara bakıldığında bunun dışında bir sorun olduğu da ortada. Bu fiyatlar sadece maliyet artışı ile açıklanabilir durumda değil çünkü. Elbette işin bir de ticari ahlak kısmı var.

Yeme-içme sektöründeki arkadaşlar kusura bakmasınlar ama Türkiye’deki yemek fiyatları dünyanın en pahalısı olma iddiası ile yoluna devam ediyor. Birkaç ay öncesinde Türkiye’den İngiltere’ye giden ve Londra’da yaşamaya başlayan bir dostum da bunu teyit etti.
Son bir yılda kendi gittiğim şehirlerde ödediğim hesapları düşünüyorum da Paris ile İstanbul atbaşı koşar.

Geçtiğimiz günlerde çok sevdiğim kıymetli hocam Dr. Mahfi Eğilmez’in gündeme getirdiği toplumun büyük bir kısmının her konuda olduğu gibi bu konuyu da eğlenceye, magazine dökmesini bir kenara bırakarak tek sorunun sadece fiyatlar olmadığını, kullanılan malzemenin kalitesindeki bozulmayı ve satılan malın miktarındaki küçülmeyi de unutmamak lazım.

Ülkemizde geçtiğimiz günlerde asgari ücret yüzde 49 artış ile net aylık 17,002 TL’ye yükseltildi. Asgari ücret ile çalışan insanlar zamlı maaşlarını siz bu yazıyı okurken almış olacaklar. Ama fiyatlara bakıyorsun; asgari ücret açıklanır açıklanmaz her şeye yüzde 50 zam yapıldı. “Niye bu zam” diye soruyorsun, bir de yüzüne bakıp, sana “uzaylı mısın” diye bakan gözlerle asgari ücret arttı abla diyor. Canım kardeşim sen yanında çalıştırdığın insanın maaşını ödemedin ki daha… Ayrıca senin bütün maliyetin personel giderin mi?
Dört personel ile esnaf lokantası işleten de aynı cevabı veriyor, kendi işlettiği dükkanda tek başına çalışarak kuaförlük yapan da.
İki kişi ortalama bir esnaf lokantasında yediğin yemeğe verdiğin parayı birkaç yıl önce araba peşinatı olarak veriyorduk neredeyse.

Döviz artıyor, artış oranı bire bir fiyatlara yansıtılıyor, elektrik fiyatlarına zam yapılıyor aynı oranda zam fiyatlara, doğal gaz artıyor aynı oranda artış fiyatlarda. Kusura bakmasınlar ama hizmet sektörü hatta adını daha net koyayım yeme-içme sektörü pandemide yaşadığı zorlukları çok çabuk unutmuş gibi görünüyor.

Yüksek gelir düzeyine sahip insanlarda bile dışarıda yemek yeme alışkanlıklarında bir farklılaşma olduğunu kendi çevremde gözlemliyorum. İnsanlar artık kazıklandıklarını düşünüyorlar. Biri bana bir tabak makarnanın ya da salatanın nasıl 250 TL olduğunu anlatabilir mi? Bir tabak kelle paça 300-350 TL nasıl oluyor? Hadi bunları bir kenara koyalım, çay-kahve-su kaç para haberiniz var mı? Yahu aynı suyu ben marketten 5 TL’ye alıyorum sen bana adisyona 35 TL yazıyorsun. Yanlış anlıyorsun kardeşim; ben senin işletmene ortak değilim sadece müşterinim. Serpme kahvaltı (bir bitemedi o konsept de) fiyatlarına hiç değinmeyeceğim bile.

Söyleyeceğim şu; talepte bir yavaşlama var. Yavaşlama devam da edecek gibi görünüyor. Toplum bir anda sosyal medya üzerinden bir boykot için düğmeye basarsa yeme-içme sektörünü çok zor günler bekler. Ve üzgünüm olan yine o mekanlarda çalışan emekçi insanlara olur.

Diyeceksiniz ki, “Mine sen hiç bu ülkede bir şeyin boykot edildiğini gördün mü?” Görmedim ama o kadar çok görmediğim şeyi gördüm ki… Bu neden olmasın?

Mine Uzun, 3 Eylül 1979 tarihinde dünyaya geldi. Ankaralı olan Uzun, 1998 yılında başladığı Anadolu Üniversitesi İktisat bölümünden 2002 yılında mezun oldu. Okulu bitirdikten sonra banka ve aracı kurumlarda yatırım uzmanı olarak görev aldı.

Gazetecilik kariyerine 2005 yılında Avrasya Radyo Televizyon’da adım attı. 2007 – 2009 yılları arasında Ata TV’de çalıştı. Başkent İletişim Bilimleri Akademisi’nde diksiyon ve spikerlik kursu aldıktan sonra 2009’da Halk TV’de işe başladı ve ekonomi editörlüğü, program sunuculuğu yaptı. 2010’da katılığı Bloomberg HT kanalında 8 yıl boyunca çeşitli ekonomi ve sektör programlarının sunuculuğunu üstlendi. Ayrıca bloomberght.com’da köşe yazarlığı yaptı.

2016 yılında Nişantaşı Üniversitesi’nde “Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler” üzerine yüksek lisans yaptı. 2016’da Nişantaşı Üniversitesi, 2017’de Işık Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi olarak televizyon gazeteciliği ve ekonomi alanında dersler verdi. Gezmeyi seven ve sıkı bir İstanbul aşığı olan Uzun, aynı zamanda fanatik bir Beşiktaş taraftarıdır.

2018 yılında kadrosuna katıldığı CNN Türk ekranlarında hafta içi her gün yayınlanan “Parametre” programını sunan Mine Uzun’un CNN Türk ile yolların 2020 Ocak ayında ayrıldı. Mine Uzun, 2005 yılından beri pek çok ulusal kanalda ekonomi ve siyaset dalında yayın yapmıştır. Köşe yazarlığına Gazete Pencere’de devam etmektedir.
Şu an İnfo Yatırım Kurumsal İletişim Direktörü olarak görev yapmaktadır.

QOSHE - AYIP OLUYOR AMA - Mine Uzun
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

AYIP OLUYOR AMA

8 0
31.01.2024

Son Güncellenme Tarihi: Ocak 31, 2024 / 07:00

Türkiye’de enflasyon nesilden nesile aktarılan bir miras gibi. Yakamıza bir yapıştı, yıllardır inmiyor; tam iner gibi oluyor, “kurtulduk galiba” diyorsun omuzundan inip boynuna yapışıyor.
Meselenin bir de hayat pahalılığı kısmı var. Teknik olarak enflasyon ile hayat pahalılığı aynı şey değil ama özellikle bugünlerde zengin-fakir herkes hayat pahalılığından şikayetçi. Özellikle de hizmet sektöründen.

Enflasyon yüksek. Doğru. Maliyetler yüksek ve artmaya devam ediyor. Doğru ama fiyatlara bakıldığında bunun dışında bir sorun olduğu da ortada. Bu fiyatlar sadece maliyet artışı ile açıklanabilir durumda değil çünkü. Elbette işin bir de ticari ahlak kısmı var.

Yeme-içme sektöründeki arkadaşlar kusura bakmasınlar ama Türkiye’deki yemek fiyatları dünyanın en pahalısı olma iddiası ile yoluna devam ediyor. Birkaç ay öncesinde Türkiye’den İngiltere’ye giden ve Londra’da yaşamaya başlayan bir dostum da bunu teyit etti.
Son bir yılda kendi gittiğim şehirlerde ödediğim hesapları düşünüyorum da Paris ile İstanbul atbaşı koşar.

Geçtiğimiz günlerde çok sevdiğim kıymetli hocam Dr. Mahfi Eğilmez’in gündeme getirdiği toplumun büyük bir kısmının her konuda olduğu gibi bu konuyu da eğlenceye, magazine dökmesini bir kenara bırakarak tek sorunun sadece fiyatlar olmadığını, kullanılan malzemenin kalitesindeki bozulmayı ve satılan malın miktarındaki küçülmeyi de unutmamak lazım.

Ülkemizde geçtiğimiz günlerde asgari ücret yüzde 49 artış ile net aylık 17,002 TL’ye yükseltildi. Asgari ücret ile çalışan insanlar zamlı maaşlarını siz bu yazıyı okurken almış olacaklar. Ama fiyatlara bakıyorsun; asgari ücret açıklanır açıklanmaz her şeye........

© Gazete Pencere


Get it on Google Play