Yer yer devam eden COVİD-19 ve versiyonlarının, 6 Şubat depreminin, savaşların, ekonomik krizin, yokluğun, adaletsizliğin, doğal afetlerin, iklim değişikliğinin, göçlerin insanları zora soktuğu zor bir yıl olan 2023 gitti gitmesine de gelen ne getirecek? Veya freni boşalan dünyada teknolojik gelişmeler ve yapay zekâ neye çare olacak? Ya da küresel anlamdaki gerilimler, sanayi ve ekonomideki öngörülemezlikler, ağır insani trajediler, kırılganlıklar, toplumsal konulardaki çözümsüzlükler, ülkeler arası kapışmalar, küresel tehdidin yükselişi bu yıl bitecek mi? Daha da artacak mı? Bu soruları uzatmak mümkün…

Neden derseniz? Başlıkların tümü şimdilik ortada ve belirsiz! İyisi mi biz yine bildiğimiz sularda kulaç atarak, hep aynı yerden kanayan, ateşi hiç sönmeyen, yetkililerce umursanmayan konuların başında geldiği için pozitif ayrımcılık hakkımızı kullanıp genel bir çerçevede bizim mahallenin beklenti ve taleplerini sıralamaya çalışalım!

Öncelikle biz kim miyiz? Savaşlar görmüş bir kuşağın torunları, Cumhuriyet değerlerine bağlı anne-babaların çoğunluğu taşrada doğan, Anadolu’da okuyan, eli öpülesi Cumhuriyet öğretmenlerinin elinde yoğrulan, büyük şehirlerde üniversite eğitimi alan çocuklarıyız.

Biz kim miyiz? Siyah önlük, beyaz yakalarımızla, kara tahta başında alfabeyi söken, pek çok sebze ve meyveyle olduğu gibi, televizyonla da çok geç tanışan, havaların erken kararıp, güneşin erken battığı, elektriklerin sık sık kesildiği yerlerde büyüyen, zorlu iklim koşullarına alışan ve direnen kuşağız.

Kim miyiz? Kız çocuklarına, kadınlara değer veren ailelerimizden Atatürk ve Cumhuriyet sevdasının ne anlama geldiğini, ulus ve vatan sevgisinin olmazsa olmazlığını, saygı ve vefanın ne demek olduğunu öğrenen kuşağız.

Kim miyiz? Cumhuriyetin ilk yıllarında; Yarı aç yarı tok mideleriyle, üşüten ayakkabı ve giysileriyle sanatın iyileştirici ve birleştirici gücüne inanan, akıl- mantık- vicdan, bilim terazisine önem veren saygın ve onurlu yurttaşların elinde yetişen kuşağız.

Kim miyiz? İdeallerimizin peşinden koşan, seçtiğimiz mesleğin hakkını vermek için çabalayan, özel gün ve gecelerde bir araya gelmeyi ötelemeyen, erkenden veda edip gidenleri sık sık anan bu arada birbirini de ihmal etmeyen kuşağız.

Bu kuşak güzellemesinden sonra gelelim bu yazının yazılma nedenine…

Yazılarımın sıkı takipçisi olan sınıf, sıra, okul, yurt arkadaşlarımla yaptığımız yoğun yeni yıl kutlamalarında bu içerikte bir yazı yazmam istendi. Durumdan vazife çıkarıp, sözümü tutarak yeni yıldan beklenti ve taleplerimizi açıkça ilan ediyorum.

Biz kadınlar! Son yıllarda erkek egemen gururun daha çok arttığının, o nedenle daha az yönetici olduğumuzun, siyasi partilerde ve yönetim kademelerinde azınlıkta olduğumuzun ayırdındayız.

Dizilere bakınca! Pek çok dizide erkeklerin silah kullandığının, bunun “o iş bende, o iş benden sorulur!” demek olduğunun, birkaç dakika içinde olayın ancak bu yolla çözüleceğinin, halkın büyük ölçüde palalıdan ve pala bıyıklıdan yana tavır aldığının farkındayız.

Neredeyiz, nereye gidiyoruz, ne yapmalıyız?

Adalet, hak, hukuk, yasalara saygı, kadın cinayetlerine sıfır hoşgörü, cesaret, dürüstlük, hak aramak, hesap sormak, eğitimin ve bilimin gücüne inanmak konusunda net olalım.

İnsani değerleri, vicdani davranışları, yaşam hakkını göz ardı etmeden, savaşların durması için, çocukların aç kalmaması için, kini, kıskançlığı, öç almayı gündemden çıkarmak için çaba gösterelim.

Parmak sallamak, ayar çekmek, zorbalığa, zalime, zulme arka çıkmak yerine, el uzatan, nazik davranan, sevgi, saygı ve samimiyeti esas alan, emeği- güzeli- iyiyi önceleyen ve değerlendiren, anlamaya çalışan, empati yapabilen liderleri seçelim.

İnsanlık onurunu yerle bir eden şaşaa, şatafat, saltanat ve saldırganlık yerine emeğe sahip çıkan, sanatsal ve kültürel alanlara yatırım yapan, o alanları ve dalları paylaşan, yaymaya çalışan, umuda ve evrensel sanata yelken açan liderleri arayıp bulalım.

Suudi Arabistan örneğinin bize bir kez daha yaşattığı gibi 100. Yıl Cumhuriyet Kupası’nı kazanan Atatürk’ün ölümünden 85 yıl sonra bir futbol kupası kazanan ilk lider oluşu gerçeğini kabullenen! O’nun gibi yaratıcı, O’nun kadar kalıcı bir lidere sahip olduğumuzu asla unutmayan! Kurtuluşu O’nun rehberliğinde arayan ve bulan! Kırmızı kartın ne anlama geldiğini gören! Gerçeklerin, aklın ve bilimin yolundan ayrılmayan kişilerin çoğalmasını dileyelim.

2023 yılında 520 kadının hayatını çalarak, onları yaşamdan koparan, çocukları öksüz, anneleri evlatsız bırakan, yakınlarının hayatını karartan kadın katillerini unutmayalım, unutturmayalım. Kadın cinayetlerinin önlenmesi için ciddi adımlar atılmasını ve İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden uygulamaya geçirilmesini isteyelim.

Açlık sınırının 15 bin liraya, yoksulluk sınırının 47 bin liraya dayandığı ülkemizde; enflasyonun yüzde 80’e ulaştığını, mutfaktaki yangının ne zaman söneceğini yetkili zevata sık sık hatırlatalım.

Pek çok doğal felakete sahne olan, sellerle, yağışlarla, fırtınalarla canlar alan ülkemiz için daha etkin önlemler alınmasını talep edelim. 2023 yılının en acı tarihi olarak kayıtlara geçen, 11 ili vuran ve 55 bin kişinin yaşamını yitirdiği 6 Şubat depreminde yitip gidenleri ve hala çadırlarda yaşayanları unutmayalım.

Ve son olarak! Olup biteni kabullenmek yerine; Vicdan ve vefayı, haksızlıklara, yolsuzluklara karşı direnme gücümüzü öne çıkarıp, yarınlarımızı ve yazgımızı şekillendirme yetkisini elimize almaya çalışalım. Olur mu? Denemeden bilemeyiz…

QOSHE - Yeni yıldan beklenti ve taleplerimiz! - Neşe Doster
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yeni yıldan beklenti ve taleplerimiz!

10 1
11.01.2024

Yer yer devam eden COVİD-19 ve versiyonlarının, 6 Şubat depreminin, savaşların, ekonomik krizin, yokluğun, adaletsizliğin, doğal afetlerin, iklim değişikliğinin, göçlerin insanları zora soktuğu zor bir yıl olan 2023 gitti gitmesine de gelen ne getirecek? Veya freni boşalan dünyada teknolojik gelişmeler ve yapay zekâ neye çare olacak? Ya da küresel anlamdaki gerilimler, sanayi ve ekonomideki öngörülemezlikler, ağır insani trajediler, kırılganlıklar, toplumsal konulardaki çözümsüzlükler, ülkeler arası kapışmalar, küresel tehdidin yükselişi bu yıl bitecek mi? Daha da artacak mı? Bu soruları uzatmak mümkün…

Neden derseniz? Başlıkların tümü şimdilik ortada ve belirsiz! İyisi mi biz yine bildiğimiz sularda kulaç atarak, hep aynı yerden kanayan, ateşi hiç sönmeyen, yetkililerce umursanmayan konuların başında geldiği için pozitif ayrımcılık hakkımızı kullanıp genel bir çerçevede bizim mahallenin beklenti ve taleplerini sıralamaya çalışalım!

Öncelikle biz kim miyiz? Savaşlar görmüş bir kuşağın torunları, Cumhuriyet değerlerine bağlı anne-babaların çoğunluğu taşrada doğan, Anadolu’da okuyan, eli öpülesi Cumhuriyet öğretmenlerinin elinde yoğrulan, büyük şehirlerde üniversite eğitimi alan çocuklarıyız.

Biz kim miyiz? Siyah önlük, beyaz yakalarımızla, kara tahta başında alfabeyi söken, pek çok sebze ve meyveyle olduğu gibi, televizyonla da çok geç tanışan, havaların erken kararıp, güneşin erken battığı, elektriklerin sık sık kesildiği yerlerde büyüyen, zorlu iklim koşullarına alışan ve direnen kuşağız.

Kim miyiz? Kız çocuklarına, kadınlara değer veren ailelerimizden Atatürk ve Cumhuriyet sevdasının ne anlama geldiğini, ulus ve vatan sevgisinin olmazsa olmazlığını, saygı ve vefanın ne demek olduğunu öğrenen kuşağız.

Kim miyiz? Cumhuriyetin ilk yıllarında; Yarı aç yarı tok mideleriyle, üşüten........

© Gerçek Gündem


Get it on Google Play