KUTLU DOĞUM 11

İNSAN, İMAN, KULLUK NEYMİŞ

Hem küllî ubûdiyetiyle (kapsamlı kulluğu ile) rububiyet-i İlâhiyeye (Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurmasına) âyinedarlık ediyor (yansıtıyor).

Hem mahiyetinin câmiiyetiyle (özelliğinin kapsamıyla, genişliğiyle) bütün esmâ-i İlâhiyeye (Allah’ın isimlerine) bir mazhar-ı etemm ( tam ve eksiksiz bir ayna) olmuştur.

Elbette bunun için denilebilir ki, Cemîl-i Zülcelâl (sınırsız yücelik ve haşmetiyle beraber, sonsuz güzellik sahibi olan Allah), kendi cemâlini (güzelliğini) sevmesiyle, o cemâlin en mükemmel âyine-i zîşuuru (şuur sahibi aynası) olan Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı sever. (Mektubat, s. 229.)

Hem kendi esmâsını (isimlerini) sevmesiyle, o esmânın en parlak âyinesi olan Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı sever ve Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâma benzeyenleri dahi derecelerine göre sever.

Hem san'atını sevdiği için, elbette Onun san'atını en yüksek bir sadâ (ses) ile bütün kâinata neşreden (yayan) ve

semâvâtın (göklerin) kulağını çınlatan,

ber ve bahri (kara ve denizi) cezbeye getiren (kendisinden geçiren) bir velvele-i zikir (zikir sesleri) ve

tesbihle (Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anmakla) ilân eden

Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı sever ve ona ittibâ edenleri de (tabi olanları da) sever.

Hem masnuatını (sanat eserlerini) sevdiği için,

o masnuatın en mükemmeli olan zîhayatı (canlıları) ve

zîhayatın en mükemmeli olan zîşuuru (şuur sahiplerini) ve

zîşuurun en efdali (en faziletlisi) olan insanları ve

insanların bil'ittifak (ittifakla) en mükemmeli olan Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı

elbette daha ziyade (çok fazla) sever.

Hem kendi mahlûkatının (varlıklarının)

mehâsin-i ahlâkiyelerini (ahlaki güzelliklerini) sevdiği için,

mehâsin-i ahlâkiyede bil'ittifak (ahlaki

güzellikte ittifakla) en yüksek mertebede bulunan Muhammed-i Arabîaleyhissalâtü vesselâmı sever ve

derecâta (derecelere) göre ona benzeyenleri dahi sever.

Demek, Cenâb-ı Hakkın (şeref ve yücelik sahibi Allah’ın) rahmeti (merhamet ve şefkati) gibi,

muhabbeti (sevgisi) dahi kâinatı ihata etmiş (kuşatmıştır).

İşte, o hadsiz mahbuplar (sınırsız sevgililer) içindeki mezkûr beş vechinin (adı geçen beş yönünün) herbir vechinde en yüksek makam,

Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâma mahsustur (hastır) ki, "Habîbullah" lâkabı ona verilmiş (Allah’ın en sevdiği kul olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (a.s.m.) mükemmel ismi ona verilmiş).

Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu

17.12.2023

QOSHE - Kutlu Doğum 11 - Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kutlu Doğum 11

10 0
17.12.2023

KUTLU DOĞUM 11

İNSAN, İMAN, KULLUK NEYMİŞ

Hem küllî ubûdiyetiyle (kapsamlı kulluğu ile) rububiyet-i İlâhiyeye (Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurmasına) âyinedarlık ediyor (yansıtıyor).

Hem mahiyetinin câmiiyetiyle (özelliğinin kapsamıyla, genişliğiyle) bütün esmâ-i İlâhiyeye (Allah’ın isimlerine) bir mazhar-ı etemm ( tam ve eksiksiz bir ayna) olmuştur.

Elbette bunun için denilebilir ki, Cemîl-i Zülcelâl (sınırsız yücelik ve haşmetiyle beraber, sonsuz güzellik sahibi olan Allah), kendi cemâlini (güzelliğini) sevmesiyle, o cemâlin en mükemmel âyine-i zîşuuru (şuur sahibi aynası) olan Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı sever. (Mektubat, s. 229.)

Hem kendi esmâsını (isimlerini) sevmesiyle, o esmânın en parlak âyinesi olan Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü........

© Haber Gündemim


Get it on Google Play