Alman devlet adamları ve siyasetçileri; İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlar, savaş suçları ve ağır insan hakları ihlallerini ısrarla görmezden geliyorlar. Bu konuda bir soruyla karşılaştıklarında ise bıkmadan, usanmadan aynı cevabı veriyorlar: “İsrail’in kendini savunma hakkını savunuyoruz”.

Alman şansölyesi Scholz, 17 Ekim tarihinde İsrail’e yaptığı ziyarette, “İsrail’in güvenliğini Almanya’nın ulusal güvenliğinden ayrı görmüyoruz.” diyerek Almanya’nın kendisini âdeta İsrail devleti ile özdeşleştirdiğini bir kez daha dünyaya ilan etti.

Şansölye Scholz’un İsrail’de bulunduğu gün, İsrail Gazze’de El Ehli Hastanesi’ni savaş uçakları ile bombalayarak 471 insanı katletti. Buna rağmen Scholz, katliamın yaşandığı gün açıklamalarında, “İsrail’in kendini savunma hakkı” konusunda ısrarla bahsetmeye devam etti.

Bu söylem, bugün Almanya’da sadece devlet adamları ve siyasetçiler tarafından değil, aynı zamanda medya, akademi, entelektüeller ve sanatçılar tarafından taviz verilmeden histerik bir şekilde savunuluyor, İsrail’e asla toz kondurulmuyor. İsrail, bugün Almanya’nın en kutsal ve dokunulmaz tabularından birisi hâline gelmiş durumda. İsrail’e yönelik en küçük eleştiri antisemitizm olarak yaftalanıyor ve eleştiren şahsın kariyeri bitiriliyor; hayatı âdeta karartılıyor.

Çağdaş Alman filozofların önde gelenlerinden olan Jürgen Habermas bile İsrail’in kendini savunma hakkından bahsediyor; yapılan katliamları bırakın kınamayı, kurduğu cümlelerde katliam kelimesine yer bile veremiyor.

Almanya bu konuda eşsiz. Dünya üzerinde başka hiçbir ülke İsrail’e bu denli açık çek vermiş durumda değil. Almanlara sorarsanız bu tutumun gerekçesi olarak size; Almanya’nın Yahudilere karşı uyguladığı soykırım nedeniyle Yahudi halkı ve İsrail’e karşı olan tarihî sorumluluklarını öne süreceklerdir. Bundan dolayı “bir daha asla”, bugün Almanya’da âdeta bir slogana dönüşmüş durumdadır.

Ama burada sorulması gereken ve Almanya’nın cevaplaması icap eden çok önemli etik sorular ortaya çıkmaktadır.

Almanya’nın tarihî sorumluluğu sadece Yahudi halkı ve İsrail’e karşı mıdır yoksa Almanya, soykırım suçunun bir daha işlenmemesi konusunda tüm insanlığa karşı mı sorumludur?

Almanya’nın İsrail’e karşı tarihî sorumluluğu; İsrail’in savaş suçları, insan hakları ihlalleri, etnik temizliği ve haksız işgali karşısında dahi sessiz kalınmasını mı gerektirmektedir?

Daha da ileri götürelim; bu tarihî sorumluluk, İsrail bir soykırım girişiminde bulunsa dahi sessiz kalmayı mı gerektirmektedir? Bugün soykırım çalışmalarında önde gelen birçok akademisyenin tespiti, İsrail’in Filistinliler ile ilgili söylemleri ve sahadaki uygulamalarının ciddi bir soykırım tehdidine dönüştüğü yönündedir.

Almanya’nın tarihî sorumluluğu birçok akademisyen ve uluslararası örgütün tespitlerine göre, İsrail’in, Nazi dönemindeki uygulamaları hatırlatan apartheid uygulamaları karşısında sessiz kalınmasını mı gerektirmektedir?

Görüldüğü gibi mızrak çuvala sığmamaktadır. Almanya soykırım konusunda sadece İsrail’e karşı değil, tüm insanlığa karşı sorumludur.

Sorumluluk meselesini bu kadar dar çerçevede değerlendiren Alman devlet adamları, medyası, entelektüelleri ve siyasetçileri bir kez daha tarihin yanlış tarafında yer almaktadırlar.

Kadınların, çocukların, bebeklerin, yaşlıların, gazetecilerin ve doktorların katledilmesi; sağlık kuruluşları ve ibadethanelerin vurulması karşısında susan ve gıkını bile çıkaramayan Almanya, tarih ve insanlık karşısında Holokost sonrasında bir kez daha mahkûm olacaktır.

Kendisini sivil güç (zivilmacht) olarak tanımlayan ve insan hakları, basın özgürlüğü gibi kavramları dış politikasında âdeta bayrak hâline getirmiş olan Almanya’nın bugün aldığı pozisyon kendi iddialarının altını boşaltmaktadır.

Almanya hem İsrail’in BM tarafından tanınan sınırları içerisinde var olma hakkını savunup hem de Filistinlilere karşı yapılan katliamlara sesini çıkarabilir. Bu tutum Almanya’yı kesinlikle antisemit yapmaz; aksine tüm dünyanın saygısını kazanırlar.

DİRİLİŞ POSTASI

QOSHE - Almanya soykırım konusunda sadece İsrail’e karşı mı sorumlu? - Doç Dr. Enes Bayraklı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Almanya soykırım konusunda sadece İsrail’e karşı mı sorumlu?

17 0
22.11.2023

Alman devlet adamları ve siyasetçileri; İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlar, savaş suçları ve ağır insan hakları ihlallerini ısrarla görmezden geliyorlar. Bu konuda bir soruyla karşılaştıklarında ise bıkmadan, usanmadan aynı cevabı veriyorlar: “İsrail’in kendini savunma hakkını savunuyoruz”.

Alman şansölyesi Scholz, 17 Ekim tarihinde İsrail’e yaptığı ziyarette, “İsrail’in güvenliğini Almanya’nın ulusal güvenliğinden ayrı görmüyoruz.” diyerek Almanya’nın kendisini âdeta İsrail devleti ile özdeşleştirdiğini bir kez daha dünyaya ilan etti.

Şansölye Scholz’un İsrail’de bulunduğu gün, İsrail Gazze’de El Ehli Hastanesi’ni savaş uçakları ile bombalayarak 471 insanı katletti. Buna rağmen Scholz, katliamın yaşandığı gün açıklamalarında, “İsrail’in kendini savunma hakkı” konusunda ısrarla bahsetmeye devam etti.

Bu söylem, bugün Almanya’da sadece devlet adamları ve siyasetçiler tarafından değil, aynı zamanda medya, akademi, entelektüeller ve sanatçılar tarafından taviz verilmeden histerik bir şekilde savunuluyor, İsrail’e asla toz kondurulmuyor. İsrail, bugün Almanya’nın en kutsal ve dokunulmaz tabularından birisi hâline gelmiş durumda. İsrail’e yönelik en küçük eleştiri antisemitizm olarak yaftalanıyor ve eleştiren şahsın kariyeri bitiriliyor; hayatı âdeta karartılıyor.

Çağdaş Alman filozofların önde........

© Haber7


Get it on Google Play