2024'ün şafağı sökerken, şiddet gezegenimizi kasıp kavurmaya devam ediyor. Bunu önlemeye yönelik mekanizmalar fena halde başarısız olmuş durumda. BM'nin barışı korumaya yönelik mevcut mevzuatı, bizzat onun kurucuları ve daimi üyeleri tarafından yok sayılıyor. Rusya, ABD, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail sorunun kaynağı ve hiçbir şey onları caydırmıyor. Yani, "kurallara dayalı düzen" gerçek olmaktan ziyade bir slogan haline gelmiş durumda.

Savaşın çözüm olacağına olan inanç, belki de en büyük sorun. 2024 ve sonrası için en ciddi uluslararası güvenlik sorusu bence, "savaşın yayılmasıyla gerçekten mücadele edecek yeni mekanizmaların nasıl oluşturulacağı" olmalı.

Şu anki mevcut savaşlardan daha ölümcül olabilecek gelecekteki çatışmalar için çanlar şimdiden çalmaya başladı bile. ABD'nin kaşıdığı olası Çin-Tayvan savaşıyla, İran'ın nükleer silah edinmesini engellemeye yönelik bir askeri müdahale, önümüzde görünen en büyük iki tehlike.

1953-1961 yılları arasında "ABD Başkanı" olarak görev yapmış ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa'da komutanken harbin tüm vahşetini görmüş olan Dwight D. Eisenhower'ın sevdiğim iki sözü var:

"Onu yaşamış biri olarak; savaşın vahşetinden, aptallığından ve faydalı olacağı düşüncesinden nefret ediyorum."

"Bir sonraki dünya savaşını kazanmanın tek yolu onu önlemektir."

Ancak ABD, günümüzde, büyük sorunların kaynağı konumunda. Amerikalı siyasi elitlerin tabiri caizse düşüncelerine taptığı David Ignatius'un bu konuda samimi bulduğum bir çıkarımı var:

"Amerika, kurduğu nükleer güç şemsiyesiyle çatışmaların çözümüne hizmet ettiğini söylüyor. Ancak gerçek şu ki biz de BM'deki veto yetkimizi kullanarak en az Rusya kadar savaşların destekçisi olduk."

Doğru söze ne denir! Ignatius gerekeni dillendirmiş.

ABD, amaçlarına uygun düştüğünde "kurallara dayalı düzeni" savunuyor; uluslararası hukukun üstünlüğüne inandığını söylüyor. Ancak çıkarlarına hizmet etmedi mi çatışma çıkarmaktan ya da müdahil olmaktan çekinmiyor.

Son 100 yılda Amerika; Uzak Doğu'dan Orta Amerika'ya, Balkanlar'dan Orta Doğu'ya kadar tüm bu çatışmalar zincirine dahil oldu.

Putin'in, görüşlerini beğenir ya da beğenmezseniz ama 2015 yılında Birleşmiş Milletler'de ABD'nin Irak, Suriye, Libya ve Mısır'a müdahalesinin etkilerine dair yaptığı konuşmasında doğruluk payı var:

"Müdahaleye dayalı saldırgan bir dış politika; reformlar getirmek yerine ulusal kurumların ve yaşam tarzının tahrip edilmesiyle sonuçlandı. Demokrasi ve ilerlemenin zaferi yerine şiddet, yoksulluk ve sosyal felaketle karşılaştık."

Cumhurbaşkanı Erdoğan da geçtiğimiz aylarda çok güzel bir söz söylemişti; onu da hatırlatalım yeri gelmişken:

"...aslında adil bir dünya mümkün ama Amerika'yla değil."

İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan "caydırıcı güç olma" yarışı, aslında süper güçlerin birbirleriyle savaşmasını engelledi. Ama bu da farklı coğrafyalarda farklı vekil savaşlarının ortaya çıkmasına yol açtı. Bunlar kimi zaman terör örgütü oldu, kimi zaman paralı asker grubu oldu, kimi zaman da din ya da ırk milliyetçiliği temelli radikaller oldu. Yani süper güçler, savaşlarını hep devam ettirdi.

Askeri stratejistler, her zaman savaşı önlemenin en iyi yolunun ona hazırlanmak olduğunda ısrar ederler. Ancak kanlı çatışmalarla dolu yeni bir yıl daha başlarken, mevcut dünya düzeninin işe yaramadığını herkes kendine itiraf etmeli. Savaşları durdurmak için Birleşmiş Milletler nezdinde yeni kuralları devreye almaya ve yeni bir çerçeve çizmeye ihtiyaç var. "Dünya 5'ten büyüktür." tarzı gibi. Aksi takdirde 2024 ve sonrasında akla hayale gelmeyecek şeylerle karşı karşıya kalabiliriz.

Sağlıcakla kalın.

QOSHE - İtiraf zamanı: Mevcut düzen çöktü - Erkan Talu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İtiraf zamanı: Mevcut düzen çöktü

11 0
15.01.2024

2024'ün şafağı sökerken, şiddet gezegenimizi kasıp kavurmaya devam ediyor. Bunu önlemeye yönelik mekanizmalar fena halde başarısız olmuş durumda. BM'nin barışı korumaya yönelik mevcut mevzuatı, bizzat onun kurucuları ve daimi üyeleri tarafından yok sayılıyor. Rusya, ABD, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail sorunun kaynağı ve hiçbir şey onları caydırmıyor. Yani, "kurallara dayalı düzen" gerçek olmaktan ziyade bir slogan haline gelmiş durumda.

Savaşın çözüm olacağına olan inanç, belki de en büyük sorun. 2024 ve sonrası için en ciddi uluslararası güvenlik sorusu bence, "savaşın yayılmasıyla gerçekten mücadele edecek yeni mekanizmaların nasıl oluşturulacağı" olmalı.

Şu anki mevcut savaşlardan daha ölümcül olabilecek gelecekteki çatışmalar için çanlar şimdiden çalmaya başladı bile. ABD'nin kaşıdığı olası Çin-Tayvan savaşıyla, İran'ın nükleer silah edinmesini engellemeye yönelik bir askeri müdahale, önümüzde görünen en büyük iki tehlike.

1953-1961 yılları arasında "ABD Başkanı" olarak görev yapmış ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa'da komutanken harbin tüm vahşetini görmüş olan Dwight D. Eisenhower'ın sevdiğim iki sözü var:

"Onu yaşamış biri olarak; savaşın........

© Haber7


Get it on Google Play