1 Nisan'da, İsrail'in İran'ın Şam'daki büyükelçilik yerleşkesindeki bir binayı vurması ve İran Devrim Muhafızları komutanlarının ölmesi sonrası artan gerilim, 13 Nisan'da İran'ın İsrail'e İHA ve füze saldırısıyla iki tarafın birbirini doğrudan hedef aldığı bir sürece evrildi. 13 Nisan'ın ardından uluslararası kamuoyu İsrail'in ne zaman ve nasıl İran'a yanıt vereceğini tartışırken, cevap 19 Nisan sabahı İran'ın nükleer kapasitesinin yoğun olduğu İsfahan kentine saldırıyla geldi.

İran devlet televizyonu, İran Hava Kuvvetleri Üssü'ne ev sahipliği yapan İsfahan eyaletinin kuzeydoğusunda patlama seslerinin geldiğini duyurmuş; İran Devrim Muhafızları ise, seslerin hava savunma sisteminin devreye girmesi ve 3 mini İHA’nın imha edilmesi nedeniyle duyulduğunu açıklamıştı.

İsrail’in İran’a saldırıp saldırmadığı da bir muamma aslında. Dünya İsfahan’a saldırıyı, Amerikan medyasına konuşan ABD'li yetkililerden öğrendi. İran’a göre ise, İsrail saldırmadı; İsfahan’daki İran Hava Kuvvetleri Üssü çevresinde düşürülen mini drone’lar, İsfahan içinden havalanarak bölgede casusluk faaliyetinde bulunuyordu. Tabii, olayın bir saldırı olup olmadığı konusu tartışılırken, İsrail makamlarından da söz konusu olaylara dair tek bir cümle açıklama bile yapılmadı. Anlaşılan o ki, her iki taraf da gerginliği daha da tırmandırmamak için susarak konunun kapanmasını istiyor.

Söz konusu olay bir saldırı ya da değil; ne olursa olsun hadiselerin hep İsfahan çevresinde yaşanması tesadüf değil.


Gündemi kısaca aktardıktan sonra, şimdi de sizlere İsfahan’ın İran için nasıl bir öneme sahip olduğunu anlatmaya çalışacağım.

İran coğrafyasının tam ortasında bulunan İsfahan bölgesi, belki de ülkenin en korunaklı yeri. Bu sebepten ötürü, Tahran yönetimi tüm nükleer ve gizli askeri projelerini buraya kurduğu üs ve tesislerde sürdürüyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), 19 Nisan sabahı yaşananların ardından, bölgedeki nükleer tesislerin zarar görmediğini açıklamıştı. Peki, İran’ın nükleer tesislerine ev sahipliği yapan İsfahan şehri hakkında neler biliniyor?

İsfahan’da; nükleer tesisler, büyük bir hava üssü ve İran’ın İHA ve diğer askeri ürünlerinin üretildiği fabrikalar bulunuyor. Sadece İsfahan’daki bu sahada, 3 binden fazla mühendisin çeşitli askeri projelerde çalıştığı düşünülüyor.

İran’ın en bilindik nükleer tesisi olan Natanz uranyum zenginleştirme fabrikası, İsfahan’ın olduğu bölgede yer alıyor. Güneydoğudaki Zerdenjan'da ise, uranyum dönüştürme işlemi gerçekleştiriliyor. Yine İsfahan’a yakın Fordo’da da nükleer tesis var.

İsfahan’daki tesisin inşasına 1999 yılında başlanmıştı. Tesiste Çin’in sağladığı üç küçük reaktör bulunuyor; bunun yanı sıra yakıt üretimi ve İran’ın sivil nükleer programı ile ilgili diğer faaliyetler de burada gerçekleştiriliyor. Bu tesiste Kasım 2011'de bir patlama olduğu haberleri de o dönemde basına yansımıştı.

İsfahan’da aynı zamanda, İran’ın ABD yapımı F-14 Tomcat filosuna ev sahipliği yapan büyük bir hava üssü de var. Söz konusu savaş uçakları, 1979 yılındaki “İran Devrimi” öncesinde satın alınmıştı. 19 Nisan sabahı yaşanan patlamaların ardından, bu üsteki bir radar tesisinin de hedef alınmış olabileceği yönünde spekülasyon yapılmıştı.

İsfahan ve çevresindeki silah üretim tesisleri de İran için bir o kadar önemli. Geçen yıl da şehirdeki bir silah üretim tesisine yine üç İHA ile saldırı düzenlendiği belirtilmiş, İran bu saldırıdan İsrail’i sorumlu tutmuştu. İranlı yetkililer, o dönemde, iki İHA’nın vurularak düşürüldüğünü, diğerinin ise hafif bir zarara yol açtığını savunmuştu.

BUŞEHR NÜKLEER GÜÇ İSTASYONU: İran, 1974’te Almanya’nın teknoloji desteğiyle nükleer programının ilk ayağını bu tesisle oluşturmayı planlamıştı. 1979’daki İran Devrimi nedeniyle tesisin inşası durmuştu. 1992 yılında Rusya ile imzalanan anlaşmayla buradaki çalışmalara yeniden başlanmıştı. Tesiste biri tamamlanmak üzere olan iki basınçlı su reaktörü var.

İSFAHAN URANYUM DÖNÜŞTÜRME TESİSİ: İran buradaki çalışmalarında uranyum madenini üç forma dönüştürmeye çalışıyor. Bu gazlar şöyle: Gaz santrifüjlerinde kullanılan hexaflurid gazı; reaktörlere yakıt sağlamakta kullanılan uranyum oksid gazı; nükleer bombaların çekirdeklerinde kullanılan metal gazı. UAEA özellikle de metan gazı üretiminden rahatsız, zira İran’ın reaktörleri için bu gaza gerek yok.

NATANZ URANYUM ZENGİNLEŞTİRME TESİSİ: İran, Natanz’daki uranyum zenginleştirme çalışmalarını 2003’te durdurmuş fakat daha sonra buradaki faaliyetlere yeniden başlamıştı. 2003’te dışarı sızdırılan bir UAEA raporunda, buradan alınan örneklerde, nükleer silahta kullanılacak düzeyde uranyum bulunduğu belirtilmiş, İran bu iddiayı reddetmiş ve bulunan örneklerin yurtdışından alınan nükleer parçalara ait olduğunu söylemişti. Daha sonra yapılan bağımsız bir soruşturmada, İran’ın açıklaması haklı bulunmuştu. Natanz’ın kapasitesi üzerine farklı tahminler de bulunuyor. Bunların en çarpıcı olanına göre, tesiste 50 bin gelişmiş gaz santrifüjü yer alabilir ve bunlar yılda 20 kadar nükleer silah yapmaya yetecek uranyum üretebilir. Bu da Natanz’ı, İran’ın en önemli nükleer tesisi yapıyor.

ARAK AĞIR SU TESİSİ: İlk kez 2002 yılında Amerikan uydu görüntülerinin incelenmesiyle açığa çıkan bu tesiste ağır su ile ilgili çalışmalar yapılıyor. Ağır su, nükleer füzyon zincirinin belli reaktör tiplerindeki kontrolünü sağlasa da aslında İran’ın bu tür reaktörleri kullanmadığı biliniyor. Ağır suyun diğer bir kullanım alanı da nükleer bombalarda kullanılan plütonyum üretimidir. İran’ın da bu amaçla bu tesisi işlettiği düşünülüyor.

İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile Almanya (5+1) arasında 2015'te İran’a yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran'ın nükleer faaliyetlerinin düzenlendiği ve denetim altına alındığı bir anlaşma imzalanmıştı. Ancak ABD, eski Başkan Donald Trump döneminde anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmişti. İran da anlaşmadaki taahhütlerini durdurarak, uranyum zenginleştirme çalışmalarına devam edeceğini açıklamıştı.

2023’ün son ayı Aralık’ta, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), İran’ın nükleer programına dair bir raporu UAEA üyelerine göndermişti. Bu raporda, İran’ın zenginleştirilmiş uranyum üretimini artırdığı, uranyum saflığını yüzde 60'a yaklaştırdığı belirtmişti. Bu orana, Natanz ve Fordo’daki tesislerde ulaşıldığı kaydedilmişti.

UAEA, yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyumu, "nükleer bomba yapımının ihtimal dışı bırakılamayacağı miktar" olarak görüyor. Bu da İran'ın nükleer bomba ve nükleer füze başlığı yapmaya çok yakın olduğu anlamına geliyor.

Tabii bunlar, İran’ın UAEA’ya bildirildiği tesisler ve faaliyetler. Bölgede başka tesis ya da faaliyet var mı bilinmiyor. Örneğin, 2022 Aralık’ta UAEA, kendilerine bildirilmemiş 3 yerde nükleer bulgular tespit etmiş; İran’dan gelen teknik açıklamanın yetersiz olduğunu aktarmış; bu da büyük bir gerginliğe sebep olmuştu.

İsfahan’daki İran faaliyetleri bilinmeyen bir durum değil. Eğer İsrail gerçekten de saldırdıysa bu çok açık bir mesajdır Tahran’a. Zira İsrail, “birkaç füze ve İHA’yla, İran'ın hava savunmasını delebileceği ve istediği zaman stratejik hedefleri vurabileceği” mesajını net olarak vermiş olur bu şekilde. İran’ın saldırısında atılan yüzlerce füzeler ve İHA’lar ise, İsrail topraklarına dahi yaklaşamadan imha edilmişti.

Sağlıcakla kalın.

QOSHE - Neden İsfahan? İran’ın gözbebeği, İsrail’in hedefi olan kenti değerli kılan gerçek - Erkan Talu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Neden İsfahan? İran’ın gözbebeği, İsrail’in hedefi olan kenti değerli kılan gerçek

20 1
21.04.2024

1 Nisan'da, İsrail'in İran'ın Şam'daki büyükelçilik yerleşkesindeki bir binayı vurması ve İran Devrim Muhafızları komutanlarının ölmesi sonrası artan gerilim, 13 Nisan'da İran'ın İsrail'e İHA ve füze saldırısıyla iki tarafın birbirini doğrudan hedef aldığı bir sürece evrildi. 13 Nisan'ın ardından uluslararası kamuoyu İsrail'in ne zaman ve nasıl İran'a yanıt vereceğini tartışırken, cevap 19 Nisan sabahı İran'ın nükleer kapasitesinin yoğun olduğu İsfahan kentine saldırıyla geldi.

İran devlet televizyonu, İran Hava Kuvvetleri Üssü'ne ev sahipliği yapan İsfahan eyaletinin kuzeydoğusunda patlama seslerinin geldiğini duyurmuş; İran Devrim Muhafızları ise, seslerin hava savunma sisteminin devreye girmesi ve 3 mini İHA’nın imha edilmesi nedeniyle duyulduğunu açıklamıştı.

İsrail’in İran’a saldırıp saldırmadığı da bir muamma aslında. Dünya İsfahan’a saldırıyı, Amerikan medyasına konuşan ABD'li yetkililerden öğrendi. İran’a göre ise, İsrail saldırmadı; İsfahan’daki İran Hava Kuvvetleri Üssü çevresinde düşürülen mini drone’lar, İsfahan içinden havalanarak bölgede casusluk faaliyetinde bulunuyordu. Tabii, olayın bir saldırı olup olmadığı konusu tartışılırken, İsrail makamlarından da söz konusu olaylara dair tek bir cümle açıklama bile yapılmadı. Anlaşılan o ki, her iki taraf da gerginliği daha da tırmandırmamak için susarak konunun kapanmasını istiyor.

Söz konusu olay bir saldırı ya da değil; ne olursa olsun hadiselerin hep İsfahan çevresinde yaşanması tesadüf değil.


Gündemi kısaca aktardıktan sonra, şimdi de sizlere İsfahan’ın İran için nasıl bir öneme sahip olduğunu anlatmaya çalışacağım.

İran coğrafyasının tam ortasında bulunan İsfahan bölgesi, belki de ülkenin en korunaklı yeri. Bu sebepten ötürü, Tahran yönetimi tüm nükleer ve gizli askeri projelerini buraya kurduğu üs ve tesislerde sürdürüyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), 19 Nisan sabahı yaşananların ardından, bölgedeki nükleer tesislerin zarar görmediğini açıklamıştı. Peki, İran’ın nükleer tesislerine ev sahipliği yapan İsfahan şehri hakkında neler biliniyor?

İsfahan’da; nükleer tesisler, büyük bir hava üssü ve İran’ın İHA ve diğer askeri ürünlerinin üretildiği fabrikalar bulunuyor. Sadece İsfahan’daki bu sahada, 3 binden fazla mühendisin çeşitli askeri projelerde çalıştığı düşünülüyor.

İran’ın en bilindik nükleer tesisi olan Natanz uranyum zenginleştirme fabrikası, İsfahan’ın olduğu bölgede yer alıyor. Güneydoğudaki Zerdenjan'da ise, uranyum........

© Haber7


Get it on Google Play