31 Mart 2024 Pazar günü yerel seçimler yapıldı ve sonuçlar alındı.

Cumhuriyet tarihinde ikinci defa CHP’nin başarısı ile sonuçlanan bu seçimlerle ilgili ben, bir seçim kritiği yapmaktan ziyade neler yapılması gerektiği üzerinde durmak istiyorum.

Şunu açıkça söyleyerek tarihe not düşmüş olayım: Madde madde sıralayacaklarımın önemli bir kısmı, yaptığım ve hala yapmakta olduğum esnaf ziyaretlerinde aldığım notlardır ve bunları yazmak benim için bir sorumluluğun gereği ve kalemimin de bu millete ve medeniyete olan namus borcudur.

1- Kültür, bir milleti millet yapan temel öğelerden biridir.

Kültür, turizmden ayrılarak ayrı bir bakanlık haline getirilmelidir.

Kültür ve Sanat Bakanlığı adında yeni bir bakanlık ihdas edilmeli, ayrıca sanat anlayışımızdaki Batı normları tamamen kaldırılarak; medeniyetimize ait kültür, sanat ve musiki anlayışı bu bakanlığın esas işlevi olmalıdır.

Uygarlığımızı temsil eden Medine İslam Devletinden, Cumhuriyet’e kadar yetişmiş olan Hz. Ömer’den İbni Sina'ya, Mevlana’dan Raşit Küçük’e, Haluk Dursun’a, Cemil Meriç’e… kadar tüm değerlerimizin hayat hikayeleri ve ürettikleri, ana sınıflarından itibaren her yaşın seviyesine göre, bütün eğitim kademelerinde ders olarak okutulmalıdır.

2- Diyanet İşleri Başkanlığı tepeden tırnağa çağın gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırılmalıdır.

Diyanette emekliliği gelenlerin tamamı emekli edilerek, kurum gençleştirilmelidir. Ayrıca cemaatler ile iltisaklı olanlar diyanette idari göreve getirilmemeli, mevcut görevliler de görevden alınmalıdırlar.

FETÖ artıkları özellikle cemaatlerin, derneklerin, vakıfların ve partilerin içine sızarak Türkiye’yi dış müdahaleye hazırlamanın temelini örgütlemeye çalışıyorlar.

Bu şahıslar tespit edilerek gereği yapılmalı ve tüm dini cemaatler diyanetin kontrolüne verilmelidir.

Cemaatlerin yönetimi ‘yarı resmî’ olmalı ve kurs açma, işletme ve diğer tüm faaliyetleri Diyanet’in bilgisi çerçevesinde olmalıdır.

Müftüler başta olmak üzere, vaazlar ve imamlar halkın içinde olmalıdırlar. Dindar insanların masa başı memurluğu dönemi kapanmıştır, bunu kavrayamaz isek iş işten geçecektir.

3- Türkiye 1982’de yapılan darbe anayasasından kurtarılmalı, yeni bir sivil anayasa yapılmalıdır. Bu çerçevede tüm dünyada yükselen sorumluluk alma yaşının yükselmesinden dolayı 18 yaşında seçme ve seçilme yaşı askerlik yaşından sonraya alınmalıdır. Özellikle seçme yaşı mutlaka 21-23 yaş civarına çekilmelidir.

Ve yine bu meyanda kadınlara tanınan ve erkeklerin mağdur olmasına yol açan ayrıcalık gözden geçirilmeli, en azından yönetmeliklerle, evden uzaklaştırma gibi Anadolu insanını rencide eden maddeler düzeltilmelidir.

4- Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ndeki 50+1 yeniden ele alınarak değiştirilmeli ve en çok oyu alan kişi Cumhurbaşkanı seçilebilmelidir.

5- ‘Güçlü Kadın’ mottosu, ‘Güçlü Anne’ ile yer değişmelidir.

‘Anne’yi hayatın merkezine almalıyız. Nasıl ki bizim uygarlığımızda şehirleşmeye başlarken merkez, camiler ve ibadet yerleridir; ailenin, toplumun, milletin ve hayatın merkezine de aynı şekilde anneyi koymalıyız. Çeşitli okullarda derslere gittim ve gördüm ki tüm kız çocuklarımız bazı mesleklere yönlendiriliyor, teşvik ediliyor. Ama bu çocuklara anne olacakları hiç hatırlatılmıyor.

60’a yakın kalemden oluşan sosyal yardımlar toparlanıp elden geçirilmeli ve anne olup 3-4 çocuk yapan kadınların geriye dönük olarak sigortaları işletilmeli, emekli edilmeli, kendilerine ayrıca bir miktar aylık verilmelidir.

Çocuklarımız kreş çocuğu olmaktan kurtarılmalıdır.

Aileler yuvalara kavuşturulmalıdır.

Komşuluk, mahallelilik gibi anneler eliyle yaşatılan bize ait kavramlar yeniden güçlü annelerin uhdesine verilmelidir.

Rahmetli Turgut Özal’ın Başbakan, Cemil Çiçek’in Aileden sorumlu Devlet Bakanı olduğu dönemde aile konusunda uluslararası sempozyumlar yapıldı, bu konuşmalar kitaplaştı, arşivlerde duruyor. Bunlara bakılırsa ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.

6- Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, gözünü Avrupa Birliği fonlarına dikmiş ve Avrupa değerlerine yakınlığı ile bilinen bazı kişi ve derneklerin tasallutundan kurtarılmalıdır, bizim aile yapımıza uygun eylemleri hayata geçirmelidir.

7- Bugünkü Sayıştay’ın 6 kişiden oluşan yapısı yeniden ele alınmalıdır. Sayıştay üyeleri mecliste grubu olan partilerden ve partililerden oluşmalı; en çok vekili olan partiden iki, diğer partilerden birer üye sayıştayı oluşturmalı.

Sayıştay TBMM’ye bağlı olmamalı, tamamen bağımsız ve yaptırım gücü olmalıdır.

8- Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’nden (CİMER) geriye dönüşüm alınamadığı için çok şikâyet var. CİMER 1994 yılında, Erdoğan zamanında İstanbul Büyük Şehir Belediyesinde kurulan Beyaz Masa gibi genç ve yetenekli kişilerden oluşturulmalı, aktif olmalı, işler hale getirilmelidir. Tüm şikayetler değerlendirilmeli ve keyfi şikayetler için yaptırımlar getirilmelidir.

9- Kamu Denetçiliği (Ombudsman) sistemi yeniden ele alınmalıdır.

Görevleri arasına; kamu kurumlarında yapılan israfı tespit etme, görevi kötüye kullanma, vatandaşı tahkir etme, aşağılama vb. suçları işleyenleri görevden alma ve cezalandırma maddeleri konulmalıdır. Kamudaki israfın mutlaka önüne geçilmelidir.

10- Ceza kanunlarında mutlaka düzenleme yapılarak suçlar ve cezalar uyumlu hale getirilmeli, cezalar arttırılmalıdır.

Artık kabak tadı veren şu Avrupa Birliği aşkından feragat etmeli, Doğu toplumlarının olmazsa olmazı idam cezası yeniden getirilmelidir.

Ayrıca ceza kanunlarında, “Öldürülenin, malı çalınanın, tecavüz edilenin, zulme ve haksızlığa uğrayanların cezalarını, faillere, mağdurların kendileri veya aileleri vermelidir” şeklinde değişikliğe gidilmelidir. Devlet; tecavüz edilenin, öldürülenin, malı çalınanın cezasını veremez, vermemelidir. Hakkı da yoktur.

11- e-Devlet sisteminin işleyişinden sonra muhtarlık müessesesi büyük ölçüde işlevini yitirmiştir. Bu kurum üzerinde düşünülmelidir, belki de tamamen kaldırılmalıdır.

12- Türkiye’de vekil sayısı çok fazladır.

Milletvekili sayısı en fazla 350 kişi ile sınırlandırılmalıdır.

13- Türkiye gerçekten büyük bir emekliler cennetidir. Özellikle üst hukuk kurumlarından, askeri ve sivil bürokrasinin üst kademelerinden, milletvekillerinden emekli olanların imkanları hiçbir ülkede yoktur. Şeflik döneminden kalan orduevi, şoför, ucuz yemek, hastane, tatil imkânı vb. uygulamalar derhal kaldırılmalıdır. Ayrıca bakanlara, daire başkanlarına ve genel müdürlere verilen araç, yakıt gibi imkanlar yeniden gözden geçirilmelidir.

14- Devlet yönetimindeki bazı şahısların ve bazı zenginlerimizin yaptığı nişan ve düğünler, görmemiş Hindistan zenginlerinin düğünlerini aratmaz oldu. Bu uygulamalar yukarıdan aşağıya sirayet ederek, toplumu içten içe haset ve hırs hastalığına müptela etti. Hiç değilse kamu görevi olanlara bir sınır konulamaz mı acaba?

15- Öğretmen, hâkim ve savcı yetiştiren fakültelerin eğitim süreleri 6 yıla çıkarılmalıdır. Mezun olanlara en asgari bir Doğu, bir de Batı dili öğretilmelidir.

Kamuda en çok maaşı öğretmenler, ardından da hâkim ve savcılar almalıdır.

Tüm öğretmenlere talim, görgü, terbiye, annelik, babalık… gibi konularda belli bir süre içerisinde yüksel lisans mecburiyeti getirilmelidir.

Okulların yaz tatilleri sadece bir aya, mesela Ağustos ayına indirilmelidir. Diğer sıcak aylarda açık hava alanlarında dersler devam etmelidir.

Kültür öğretmenleri yetiştirilmelidir.

Ana sınıfları ile ilk dört yılın tüm öğretmen ve yöneticileri kadınlardan oluşmalıdır, son altı veya sekiz yıldan itibaren kız-erkek sınıfları ayrılmalıdır.

16- Meclise girerken zerre kadar kendi emekleri olmayan, yetenekleri ve karakterleri tartışmalı, tamamen liderin emek ve alın teri ile milletvekili olan, oyunu aldıkları mütedeyyin camia ile zıtlaşan bazı vekiller var.

Millet ile ters düşen bu şahıslara mecliste görev verilmemeli, arka plana çekilmeli ve önümüzdeki dönemde bu ve benzeri kişiler milletvekili yapılmamalıdır.

17- Uzun zamandan beri dış güçler, Türkiye ayrıştırmasının merkezini Doğu ve Güneydoğu’dan İstanbul’a taşımak için sinsi planlar yapıyor ve istihbaratımız, İçişleri Bakanlığımız da bunun farkındalar. Bu konuda halkımız da bilgilendirilmeli, halkımız provokasyonlara destek olacak davranışlara girmemelidir.

Hükümet Kuzey Irak ve Suriye’de yeni bir askerî harekât planlarken; eylemlerin İstanbul başta olmak üzere diğer büyük şehirlerimize kaydırılarak sabotaj, kundaklama, kargaşa çıkarmak şeklinde tezahür edeceğini beklemek kazım.

18- Merhum Turgut Cansever Hoca’nın, “Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri imha eder.” sözü adeta bugün için söylenmiş gibidir.

AK PARTİ 21 yıl içinde tarihte benzeri ender görülen muazzam devrim ve dönüşümlere imza atmıştır. Fakat nesilleri dönüştürme konusunda çok ciddi ihmalleri vardır. Bir ara fahri olarak görev yaptığım okulda edebiyat derslerine giren bir kadın öğretmenin giyim kuşamından, davranış ve eğitim bilgisine kadar olan özelliklerini burada yazmaktan haya ederim.

O sebeple geleceğimizi teslim edeceğimiz gençlerimizi emanet ettiğimiz öğretmen yetiştiren okullar yukarıda bahsettiğim özelliklere kavuşturularak mutlaka eğitim yılları da altı seneye çıkarılmalıdır.

19- Zinanın suç sayılmaması konusu AK PARTİ hükümetlerinde toplumun içten içe tartıştığı ve partiye öfke duyduğu en can alıcı konulardan biridir.

TCK 440 ve 441. maddeler 23 Eylül 1996 yılından beri Anayasa Mahkemesi ve Meclis arasında gidip gelmiş, en son 26.09.2004 yılında yasalaşmış ve 12.10.2004’te Resmî Gazete’de yayımlanarak yeni TCK’da zina suçu yer almamıştır.

Böylece zina suç olmaktan çıkmış, yalnızca boşanma sebebi olarak kalmıştır. Bu konu mutlaka ama mutlaka çözülmeli, zina bir suç olarak TCK’da yer almalı, bu suçu işleyenler de ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır.

31 Mart 2024 seçimlerinden bir hafta önce, kendisi evli ve dört çocuk sahibi iken başka bir evli erkeğe kaçan kadını televizyonda izleyen komşum, “20 Yıldır AK PARTİ’ye oy verdim ama zinayı suç olmaktan çıkaran ve bu milleti bu hale getiren partiye artık oy vermeyeceğim” dedi.

20- Çocuk evliler konusu yeniden ele alınmalı, bu sebeple mağdur olmuş binlerce insan cezaevlerinden çıkarılarak bu mesele daha makul ve daha adil bir yapıya kavuşturulmalı, çocuklar babasız kalmamalı, genç anneler ise ailenin ağır yükünün artında ezdirilmemelidir.

21- Türkiye’nin bir “ahlâk” yapısı, ne bileyim ya da bu ülkede ahlâksızlığın da bir sınırı olmalı.

Rusya Devlet Başkanı Putin bile LGBT ahlâksızlığına bir ölçü getirmişken, bizde her alanda ahlâksızlık gırtlağımıza dayandı.

Dizilerde, filmlerde, videolarda, müzik eserlerinde, reklamlarda… Bir ölçü, bir kural olmalı diye düşünüyorum. Yapımında ve yasalaşmasında benim de emeğim olan 6112 sayılı RTÜK kanununa yeni maddeler eklenerek mi olur, nasıl olur bilemem ama şu “ahlâk” denen şeyin bu kadar ayağa düşmesine artık dur denmelidir.

Merhum Erbakan Hoca’nın dediği gibi, “Bu olay -seçim yenilgisi- bizim mücadelemizin tarihi seyri içerisinde, bir nokta mesabesinde bile değildir.” O sebeple bizim uygarlık kavgamız hep yenilgi yenilgi büyümüş ve büyütülmüştür.

Ne var ki kendimize kırgın ve kızgınız, verilen bunca emekler boşa gider mi diye kaygılıyız.

Bunu da sevgili dostum, güzel insan

Prof. Dr. Necdet Subaşı Hocam mükemmel bir cümle ile dile getirdi:

“İlmek ilmek dokuduğun kazağı birisi karşına geçmiş sırıtarak söküyor. Ucunu kaçırırsan işte ben de böyle sökerim diyor”.

Biz demek ki, o kaçırdığımız ucu yenidenele geçirmek üzere daha çok çalışacağız.

Allah yâr ve yardımcımız olsun.

Ferman Karaçam

YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam

Twitter : twitter.com/fermankaracam

Instagram : instagram.com/fermankaracam

Facebook : facebook.com/karacamferman

E-mail : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

QOSHE - Yenilgi Yenilgi Büyürken… - Ferman Karaçam
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yenilgi Yenilgi Büyürken…

81 35
04.04.2024

31 Mart 2024 Pazar günü yerel seçimler yapıldı ve sonuçlar alındı.

Cumhuriyet tarihinde ikinci defa CHP’nin başarısı ile sonuçlanan bu seçimlerle ilgili ben, bir seçim kritiği yapmaktan ziyade neler yapılması gerektiği üzerinde durmak istiyorum.

Şunu açıkça söyleyerek tarihe not düşmüş olayım: Madde madde sıralayacaklarımın önemli bir kısmı, yaptığım ve hala yapmakta olduğum esnaf ziyaretlerinde aldığım notlardır ve bunları yazmak benim için bir sorumluluğun gereği ve kalemimin de bu millete ve medeniyete olan namus borcudur.

1- Kültür, bir milleti millet yapan temel öğelerden biridir.

Kültür, turizmden ayrılarak ayrı bir bakanlık haline getirilmelidir.

Kültür ve Sanat Bakanlığı adında yeni bir bakanlık ihdas edilmeli, ayrıca sanat anlayışımızdaki Batı normları tamamen kaldırılarak; medeniyetimize ait kültür, sanat ve musiki anlayışı bu bakanlığın esas işlevi olmalıdır.

Uygarlığımızı temsil eden Medine İslam Devletinden, Cumhuriyet’e kadar yetişmiş olan Hz. Ömer’den İbni Sina'ya, Mevlana’dan Raşit Küçük’e, Haluk Dursun’a, Cemil Meriç’e… kadar tüm değerlerimizin hayat hikayeleri ve ürettikleri, ana sınıflarından itibaren her yaşın seviyesine göre, bütün eğitim kademelerinde ders olarak okutulmalıdır.

2- Diyanet İşleri Başkanlığı tepeden tırnağa çağın gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırılmalıdır.

Diyanette emekliliği gelenlerin tamamı emekli edilerek, kurum gençleştirilmelidir. Ayrıca cemaatler ile iltisaklı olanlar diyanette idari göreve getirilmemeli, mevcut görevliler de görevden alınmalıdırlar.

FETÖ artıkları özellikle cemaatlerin, derneklerin, vakıfların ve partilerin içine sızarak Türkiye’yi dış müdahaleye hazırlamanın temelini örgütlemeye çalışıyorlar.

Bu şahıslar tespit edilerek gereği yapılmalı ve tüm dini cemaatler diyanetin kontrolüne verilmelidir.

Cemaatlerin yönetimi ‘yarı resmî’ olmalı ve kurs açma, işletme ve diğer tüm faaliyetleri Diyanet’in bilgisi çerçevesinde olmalıdır.

Müftüler başta olmak üzere, vaazlar ve imamlar halkın içinde olmalıdırlar. Dindar insanların masa başı memurluğu dönemi kapanmıştır, bunu kavrayamaz isek iş işten geçecektir.

3- Türkiye 1982’de yapılan darbe anayasasından kurtarılmalı, yeni bir sivil anayasa yapılmalıdır. Bu çerçevede tüm dünyada yükselen sorumluluk alma yaşının yükselmesinden dolayı 18 yaşında seçme ve seçilme yaşı askerlik yaşından sonraya alınmalıdır. Özellikle seçme yaşı mutlaka 21-23 yaş civarına çekilmelidir.

Ve yine bu meyanda kadınlara tanınan ve erkeklerin mağdur olmasına yol açan ayrıcalık gözden geçirilmeli, en azından yönetmeliklerle, evden uzaklaştırma gibi Anadolu insanını rencide eden maddeler düzeltilmelidir.

4- Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ndeki 50 1 yeniden ele alınarak değiştirilmeli ve en çok oyu alan kişi Cumhurbaşkanı seçilebilmelidir.

5- ‘Güçlü Kadın’ mottosu, ‘Güçlü Anne’ ile yer değişmelidir.

‘Anne’yi hayatın merkezine almalıyız. Nasıl ki bizim uygarlığımızda şehirleşmeye başlarken merkez, camiler ve ibadet yerleridir; ailenin, toplumun, milletin ve hayatın merkezine de aynı şekilde anneyi koymalıyız. Çeşitli okullarda derslere gittim ve gördüm ki tüm kız çocuklarımız bazı mesleklere yönlendiriliyor, teşvik ediliyor. Ama bu çocuklara anne olacakları hiç hatırlatılmıyor.

60’a yakın kalemden oluşan sosyal yardımlar toparlanıp elden geçirilmeli ve anne olup 3-4 çocuk yapan kadınların geriye dönük olarak sigortaları işletilmeli, emekli edilmeli, kendilerine ayrıca bir miktar aylık verilmelidir.

Çocuklarımız kreş çocuğu olmaktan kurtarılmalıdır.

Aileler yuvalara kavuşturulmalıdır.

Komşuluk, mahallelilik gibi anneler eliyle yaşatılan bize ait kavramlar yeniden güçlü annelerin uhdesine verilmelidir.

Rahmetli Turgut Özal’ın Başbakan, Cemil Çiçek’in Aileden sorumlu Devlet Bakanı olduğu dönemde aile konusunda uluslararası sempozyumlar yapıldı, bu konuşmalar kitaplaştı, arşivlerde duruyor. Bunlara bakılırsa ne demek istediğim daha........

© Haber7


Get it on Google Play