2015 yılında Filistinli 33 yaşındaki İsra Ceabis'in aracı, İsrail kontrol noktası yakınlarında yanmaya başladı. Askerler, saldırı girişiminde bulunduğu iddiasıyla Cebais’i gözaltına aldı. Esir takası anlaşmasıyla 8 yıl sonra özgürlüğüne kavuşan kadın serbest kaldığına sevinemedi, çünkü Gazze harabeye dönmüştü.

22 yaşındaydı Lama Khater. O da El Halil'deki evinde gözaltına alınmıştı. Üzerine isnad edilen suç yoktu. Askerler genç kadını, yakmakla, tecavüz etmekle ve Gazze'ye sürmekle tehdit etti esaret altındayken.

Nawraz Ebu Libden, 53 yaşındaydı. Oğlu ambulans şoförlüğü yaparak geçimini sağlıyordu. İsrail bombardımanında şehit olan evladının parçalanmış naaşını siyah bir torba içinde teslim aldı.

İsrail'in terör estirdiği Filistin topraklarında binlerce bunlara benzer hikaye var. Gazze'de 15 bini aşkın şehidin 6 bin 150'den fazlası çocuk. 4 binden fazlası ise kadın. 40 bini aşan yaralıların 4'te 3'ünü kadın ve çocuklar oluşturuyor.

AVRUPA İNSAN HAKLARINA HİÇ ÖNEM VERDİ Mİ?

Bugün insanlığın öldüğü Gazze öyle bir şehir ki herkesin maskesini düşürdü. Bakın sözde İnsan Hakları Savunucularına, Kadın Hakları Savunucularına.. Neredeler? Neden sesleri çıkmıyor?

Avrupa, Türkiye'ye yıllarca sözde "değerleri" üzerinden ahkam kesiyordu. Nerede kaldı Avrupalıların o çok övündüğü değerleri?

Bırakın kadınların, çocukların yanında durmayı, katil İsrail’i haklı göstermeye çalıştılar. Çünkü dertleri hiçbir zaman kadın ve çocuklar olmadı.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ÜZERİNDEN TÜRKİYE'YE MÜDAHALE ETMEYE KALKIŞMIŞLARDI!

Türkiye'de İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanıp uygulanmadığını izleyen ve raporlayan "Grevio", terörle mücadele sürecini yıpratmaya çalışıp "Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan kadınlar yüksek risk altında" demişlerdi. Şu hassasiyetlerine bakın! Gazze'de binlerce kadın ve çocuk acımasızca katledilirken neredeler peki? Hiç sesleri çıkıyor mu onca kadın, onca çocuk için?

Türk askerine ve polisine "tecavüzcü" iftirası atmaya da kalkmıştı Grevio. Şehitlerin organlarını bile çalan İsrail askerlerine, bırakın "katil, terörist" demeyi, olumsuz herhangi bir şey söylediklerini duyduk mu? Sözde aktivistler sadece İstanbul sözleşmesi kapsamında mı insanlığı, kadın haklarını hatırlıyor?

Elbette düşündükleri kadınlar değil. Akıllarında sadece, "Türkiye'yi nasıl hizaya getiririz" kaygı var. Milli mücadeleye yönelik her adıma bir kulp buldular, defalarca asılsız iftiralarla karalama kampanyaları yürüttüler Türkiye hakkında. Samimi değillerdi ve iki yüzlülükleri gün yüzüne çıktı.

Gazze'de yaşananlar, insanlığa ne kadar uzak olduklarını bir kez daha gösterdi Avrupa ve Batı'nın. Dolayısıyla, kendi menfaatlerine yaramıyorsa insan haklarını görmezden geldikleri, umursamadıkları kanıtlanmış oldu.

AVRUPA ŞİMDİ "TÜRKİYE İLE YAKINLAŞMALIYIZ" DİYOR!

Aynı Avrupa bugün Türkiye'nin önemini zikretmeye başladı. Avrupa Komisyonu'nun yayınladığı raporda Türkiye için “iddialı ve önemli bir dış politika aktörü” tanımı kullanıldı.

"Gümrük Birliği Anlaşması modernize edilmeli", "Vize kolaylığı getirilmeli" önerileri yapılıyor AB içinde. "AB, Türkiye’de barınan mültecilere mali desteğini sürdürmeli" deniliyor.

Bu söylem değişikliğinin başlıca sebebi elbette enerji. Krize çözüm bulamayan Avrupa ülkeleri teker teker nükleer enerjiye geri dönüyor. Kıtanın Rusyasız enerji çözümü için diyalog kurmak zorunda kaldığı tek ülke Türkiye ve bu acı gerçekle yüzleşmek durumundalar.

Bir ara güvenip, üzerine plan yaptıkları İsrail'in durumu ortada. "EastMed" çöktü, "IMEC" ölü doğdu. Tek çıkış yolu var o da Zengezur koridoru.

Azerbaycan ve Ermenistan arasında barışa giden kapı aralandı. Zengezur Koridoru'nun açılması için geri sayım başladı. Kars'tan Dilucu'na kadar uzunan 224 kilometre uzunluğundaki yeni Demir yolu hattının ihalesi gerçekleştirildi geçtiğimiz günlerde.

Söz konusu koridor Türkiye'yi Orta Asya'ya, akabinde Avrupa'yı Orta Asya'ya bağlayacak. Tabii, Brüksel Ankara'ya tepeden bakmaya devam etmezse.

AVRUPA'YA TAVİZ VERMEYE GEREK VAR MI?

Batı, İsveç'in NATO üyeliğinin bir an önce onaylanmasını istiyor. TBMM'de oturum ertelendi, henüz Macaristan Meclisi'nde de gündemin ilk sırası İsveç'in NATO üyeliği değil.

İsveçliler üyelik süreçlerini Türkiye ile Amerika arasındaki F-16 anlaşmasıyla ilişkilendiriyor. Ankara ise rotayı Washington'dan Londra, Paris ve Berlin'e çevirmiş durumda. Avrupalılardan 40 adet Eurofighter savaş uçağı istendi.

Alman sendikaları, hükümete baskı yapıyor "Satalım, bu anlaşma ekonomimiz için kritik önemde" diyorlar. İngilizler Yunanlılarla arayı bozdu, Yunan basını "İngiltere bizi Türkiye'ye tercih etti" yorumunu yapıyor. Fransızlar da anlaşmaya sıcak bakıyor.

Anlaşmaya dair gelişmeler olumlu seyrediyor gibi gözükse de biz yine en kötü senaryoyu düşünelim. Diyelim o anlaşmada da tıpkı F-16’lar gibi oyalandı Türkiye. Ne kaybederiz?

Milli savunma sanayiinde ekilen tohumlar meyvelerini vermeye başladı. 7 Sene içerisinde belki F-16'mız, F-35'imiz, Eurofigther'ımız olmayacak. Ancak 2030'da Türk Hava Kuvvetleri’nin envanterinde 150 KAAN, 150 ANKA 3, 150 Kızılelma bulunması ön görülüyor.

Yıllarca süregelen "Türkler motor üretemiyor" algısı artık yıkıldı. TEI Genel Müdürü Mahmut Faruk Akşit gururla paylaşıyor yürütülen çalışmaları. "Devletimizin bu aşamadan sonra hangi motora, hangi büyüklükte, neresi için ihtiyacı varsa sırayla yapabiliriz." diyor. Baykar başta olmak üzere yerli firmaların ortaya koydukları gayret göz dolduruyor, göğüs kabartıyor.

Şimdi bu pozisyondayken tekrar soralım. ABD ile F-16 anlaşmasında masadan kalksak, İsveç’in de NATO üyeliğini onaylamasak ne kaybederiz?

Hüseyin Akif Küçükal / Haber 7

QOSHE - İnsanlıktan bihaber Avrupa ne oldu da Türkiye'ye yaklaştı? - H. Akif Küçükal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İnsanlıktan bihaber Avrupa ne oldu da Türkiye'ye yaklaştı?

28 8
02.12.2023

2015 yılında Filistinli 33 yaşındaki İsra Ceabis'in aracı, İsrail kontrol noktası yakınlarında yanmaya başladı. Askerler, saldırı girişiminde bulunduğu iddiasıyla Cebais’i gözaltına aldı. Esir takası anlaşmasıyla 8 yıl sonra özgürlüğüne kavuşan kadın serbest kaldığına sevinemedi, çünkü Gazze harabeye dönmüştü.

22 yaşındaydı Lama Khater. O da El Halil'deki evinde gözaltına alınmıştı. Üzerine isnad edilen suç yoktu. Askerler genç kadını, yakmakla, tecavüz etmekle ve Gazze'ye sürmekle tehdit etti esaret altındayken.

Nawraz Ebu Libden, 53 yaşındaydı. Oğlu ambulans şoförlüğü yaparak geçimini sağlıyordu. İsrail bombardımanında şehit olan evladının parçalanmış naaşını siyah bir torba içinde teslim aldı.

İsrail'in terör estirdiği Filistin topraklarında binlerce bunlara benzer hikaye var. Gazze'de 15 bini aşkın şehidin 6 bin 150'den fazlası çocuk. 4 binden fazlası ise kadın. 40 bini aşan yaralıların 4'te 3'ünü kadın ve çocuklar oluşturuyor.

AVRUPA İNSAN HAKLARINA HİÇ ÖNEM VERDİ Mİ?

Bugün insanlığın öldüğü Gazze öyle bir şehir ki herkesin maskesini düşürdü. Bakın sözde İnsan Hakları Savunucularına, Kadın Hakları Savunucularına.. Neredeler? Neden sesleri çıkmıyor?

Avrupa, Türkiye'ye yıllarca sözde "değerleri" üzerinden ahkam kesiyordu. Nerede kaldı Avrupalıların o çok övündüğü değerleri?

Bırakın kadınların, çocukların yanında durmayı, katil İsrail’i haklı göstermeye çalıştılar. Çünkü dertleri hiçbir zaman kadın ve çocuklar olmadı.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ÜZERİNDEN TÜRKİYE'YE MÜDAHALE ETMEYE KALKIŞMIŞLARDI!

Türkiye'de İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanıp uygulanmadığını izleyen ve raporlayan "Grevio", terörle mücadele sürecini yıpratmaya çalışıp "Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan kadınlar yüksek risk altında" demişlerdi. Şu hassasiyetlerine bakın! Gazze'de binlerce kadın ve çocuk acımasızca katledilirken neredeler peki? Hiç........

© Haber7


Get it on Google Play