Gazze'de devam eden insanlık dramı..

Çıldırmış İsrail'in savaşı yayma telaşesi..

Doğu Akdeniz'de enerji rekabeti..

Ukrayna'da süren vekalet savaşı..

Azerbaycan ve Ermenistan arasında henüz tesis edilemeyen barış..

Suriye ve Irak'ta mevcudiyetini koruyan terör tehdidi..

Türkiye hareketli bir coğrafyada var olma mücadelesini kararlılıkla sürdürürken, binbir türlü iç ve dış engellemeyle aynı anda baş etmek zorunda..

Bu sorunun yanıtı bir zamanlar, "Olamaz, izin vermezler" şeklindeydi. Şimdi ise başka hayaller kurabiliyoruz. Çünkü kendi kendimize yetebileceğimiz, kimseye boyun eğmeyeceğimiz bir yolda yürüyoruz ve bunun müsebbibi de ironik şekilde Batı.

Geriye dönüp bakınca Amerika'nın Türkiye'ye silah satmamasının, Patriot, Predator ve F-35 vermeyerek Türkiye'yi önemsememesinin olumlu sonuç verdiğini görüyoruz. Türkiye, gecikse de kendi savunma sanayiine yönelmeye mecbur kaldı bu sayede. Hava, deniz ve karada hizmet veren savunma sanayii ürünleri artık sadece geliştirilmekle kalmıyor, zirveye oynuyorlar.

Türk İHA'larının Suriye, Irak, Karabağ, Ukrayna, Kuzey ve Orta Afrika coğrafyalarında sergilediği üst düzey başarılarını yakından takip ettik. Son olarak Tayvan'daki depremde arama-kurtarma çalışmaları için sadece Türkiye'den yardım istendi. Çünkü Türkiye güvenilir bir ülke ve İHA konusunda kendisini kanıtlamış durumda.

Bu bahsin bir diğer örneğini de gözbebeğimiz KAAN üzerinden vermek istiyorum. Türkiye KAAN ile 5. nesil jete sahip ABD, Rusya ve Çin gibi süper güçler arasında yerini aldı. Hatta KAAN'a, sahip olduğu 6. Nesil jet özellikleri bakımından 5 buçukuncu nesil yakıştırması yapılıyor.

Bir İHA, bir savaş uçağı ile “Süper Güç” olmayacak Türkiye. Ancak ilerlenen istikametin aydınlığa çıkacağı muhakkak. Ne yazık ki, hedefe yola çıkanlar değil devam edenler ulaşıyor. Türkiye'yi de elbette bu mücadelesinde çaresiz bırakmak, pes ettirmek için her türlü yola başvuruyorlar, başvuracaklar.

Birkaç gün önce Baykar üzerinden "İsrail'e jet yakıtı sattılar" yalanıyla yürütülen algı çalışmalarına şahit olduk. Keza KAAN için de dün söylenenler, Türk mühendislerini kabiliyetsizlikle suçlamaya "vileda sopalı paylaşımlarla" hakir görmeye kalkanlar hala akıllarda. İçeride böylesine meydan okuma varken dışarıda daha sert bir mücadele ile karşı karşıya olduğumuz aşikar. Dirayetli duralabilmesini sağlayacak en önemli enstrüman ise ekonomi.

Türkiye'yi ekonomisiyle tehdit etmeye kalkan son ülkenin İsrail olduğunu, yine kısa süre önce müslüman coğrafyalarda "Türkiye-İsrail ile ortak" algısını yürütmeye çalışanların, Türkiye'nin ümmet nazarında itibarını zedelemek istediklerini unutmayalım.

Ekonomik ilerleme sadece Türkiye'ye bağlı bir mesele değil malumunuz. İsrail ile İran arasında bugünlerde artan sürtüşmenin, henüz çok taraflı bir savaşın habercisi olmasa da bölge istikrarına ve küresel ekonomiye oldukça zarar vereceği çok açık. Kriz durumunda güvenilir bölgesel ortaklara ihtiyaç var.

Yazının girişinde dile getirdiğimiz tüm meselelerin çözüme kavuşması şart. Buna yönelik aktif bir dış politikaya sahibiz. Mısır ve Yunanistan'ın diyalog sürecine dahil edilmesi Mavi Vatan ve Doğu Akdeniz'deki işbirliği açısından önemli kazanımlardan. Mısır, Akdeniz'de Türkiye'den daha iyi bir ortak bulamayacağını farketti. Yunanistan ise sürtüşmenin kendisine fayda etmediğinin farkında.

Ukrayna-Rusya meselesinde ise Türkiye arabulucu olarak gösteriliyor. Bu konuda son öneriyi Avusturya Başbakanı Karl Nehammer sundu. Seçimlere adım adım yaklaşan Amerika'da, “Trump mı Biden mı” belirsizliği yaşanırken, Avrupa Birliği'nde "İçeride ayrışsak da dışarıya tek ses olalım" tiyatrosu en dandik şekilde sergilenirken, savaşın ne kadar daha sürdürülebileceği muallak.

Nitekim, barışa yönelik diplomatik anlaşma taslağı çalışmaları mevcut. Daha önce İstanbul’da düzenlenen zirvede anlaşmaya yaklaşıldığı göz önüne alınınca uçuk bir uzaklıkta bulunmuyor savaşın sona erme seçeneği.

Diyalog kanallarını genişleten Türkiye'yi, her iki bölgede kilit rol oynarken görüyoruz. İstemeseler de mecbur kalıyorlar Türkiye'ye aslında. Türkiye'nin üstlendiği rol, bölgesel güç olmaktan ziyade küresel güç olma hedefinin bir gerekliliği.

Ekonomik canlanma için bölgesel istikrar ve ticari işbirliği öne çıkıyor. Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalanacak barış, akabinde açılacak Zengezur Koridoru ile Türkiye, karayolundan Türk devletlerine bağlanacak. Bu koridorun, Avrupa'nın enerji arzına Rusyasız bir çözüm sunması, krizi şimdilik canlı tutmakta. Yine de çevremizdeki sorunlar arasında kısa vadede çözüme kavuşacak olanlardan biri Karabağ meselesi gibi.

Bir diğer önemli ticari koridor ise Güneyimizde. Kalkınma Yolu Projesi ile Körfez ve Avrupa arasında ticari hat oluşturulması hedefleniyor. Hayata geçirilmesi için bölge güvenliği elzem. Mehmetçik sınır ötesinde temizlik için eli namluda hazır bekliyor. Ankara-Bağdat hattında terörle mücadelede ortaklık bilincinin yeşermesi, yine bu bölgede her iki ülkeye yönelik terör tehdidinin sonlandırılması yolunda kıymetli. Pek tabii, Kalkınma Yolu Projesinin selameti için de aynı şekilde.

Terörle mücadelede başarısıyla göz dolduran Türkiye, Libya ve Somali başta olmak üzere pek çok Afrika ülkesiyle askeri ortaklıklarda bulunmuş, Libya'da siyasi çözüm sürecine olumlu katkı sağlanırken, Somali'yi terör belasından uzaklaştırmada muvaffak olunmuştu. Son 20 yılda Türkiye ile Afrika ülkeleri arasında kurulan köprünün karşılıklı fayda temeline dayanması, Afrika'da Türkiye'ye olan sempatiyi artırdı.

Fransa gibi Batılı ülkelerin güç kaybettiği, Rusya ve Çin gibi Doğu temsilcilerinin etkinliğini büyüttüğü bir sürece şahit oluyoruz Afrika'da. Ekonomik olarak Türkiye'nin bölgeye yönelik yatırımları henüz bu ülkelerle boy ölçüşebilecek seviyede olmasa da Afrikalı halkların gözünde hem batılılardan hem de doğululardan daha iyi bir imaja sahip. Fransa'nın kovulduğu, Rusya'nın Ukrayna meselesine odaklandığı günümüzde Afrika'da oluşan güç boşluğu ciddi bir fırsat Türkiye için.

Türkiye, Afrika'da devlet egemenliğine vurgu yapıyor ve işbirliği yapacağı ortaklarına Batının aksine siyasi baskı uygulamaktan kaçınıyor. Bunu Türk savunma ürünlerini talep eden ülkelerle yapılan ticaret anlaşmalarında görüyoruz. Bu tavrıyla Türkiye, yıllardır iyi bağlar yakaladığı Kuzey Afrika ve Afrika Boynuzu ülkelerinin yanı sıra Batı Afrika ülkeleriyle de yakın ilişkilere sahip oldu.

Ankara'yı Pekin'den ayıran fark ise müslüman kimliği ve soykırım geçmişinin olmayışı. "Daha adil bir dünya mümkün" ve "Dünya 5'ten büyüktür" söylemlerinin Afrikalılar için ne kadar anlamlı olduğu tahmin edilebilir. Afrika'nın küresel sistemde sesini daha yüksek çıkarmasına destek veren Türkiye, ticari-askeri partnerliğin yanına gönül bakiyesi de ekleyerek küresel aktör olma hedefine ilerliyor.

Toparlayacak olursak, diplomasi masasındaki etkinliğini sahadaki adımlarıyla perçinleme gayretindeki Türkiye, savunma sanayii yatırımlarından, terörle mücadelesinden taviz vermeden, bölgesel ortaklıklarını güçlendirerek, ekonomisini sağlamlaştırarak yoluna devam ettiği sürece başarılı olacak. Yeter ki bu iradeyi göstermekte ısrarcı olalım.

QOSHE - Türkiye süper güç olabilir mi? - H. Akif Küçükal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Türkiye süper güç olabilir mi?

11 16
13.04.2024

Gazze'de devam eden insanlık dramı..

Çıldırmış İsrail'in savaşı yayma telaşesi..

Doğu Akdeniz'de enerji rekabeti..

Ukrayna'da süren vekalet savaşı..

Azerbaycan ve Ermenistan arasında henüz tesis edilemeyen barış..

Suriye ve Irak'ta mevcudiyetini koruyan terör tehdidi..

Türkiye hareketli bir coğrafyada var olma mücadelesini kararlılıkla sürdürürken, binbir türlü iç ve dış engellemeyle aynı anda baş etmek zorunda..

Bu sorunun yanıtı bir zamanlar, "Olamaz, izin vermezler" şeklindeydi. Şimdi ise başka hayaller kurabiliyoruz. Çünkü kendi kendimize yetebileceğimiz, kimseye boyun eğmeyeceğimiz bir yolda yürüyoruz ve bunun müsebbibi de ironik şekilde Batı.

Geriye dönüp bakınca Amerika'nın Türkiye'ye silah satmamasının, Patriot, Predator ve F-35 vermeyerek Türkiye'yi önemsememesinin olumlu sonuç verdiğini görüyoruz. Türkiye, gecikse de kendi savunma sanayiine yönelmeye mecbur kaldı bu sayede. Hava, deniz ve karada hizmet veren savunma sanayii ürünleri artık sadece geliştirilmekle kalmıyor, zirveye oynuyorlar.

Türk İHA'larının Suriye, Irak, Karabağ, Ukrayna, Kuzey ve Orta Afrika coğrafyalarında sergilediği üst düzey başarılarını yakından takip ettik. Son olarak Tayvan'daki depremde arama-kurtarma çalışmaları için sadece Türkiye'den yardım istendi. Çünkü Türkiye güvenilir bir ülke ve İHA konusunda kendisini kanıtlamış durumda.

Bu bahsin bir diğer örneğini de gözbebeğimiz KAAN üzerinden vermek istiyorum. Türkiye KAAN ile 5. nesil jete sahip ABD, Rusya ve Çin gibi süper güçler arasında yerini aldı. Hatta KAAN'a, sahip olduğu 6. Nesil jet özellikleri bakımından 5 buçukuncu nesil yakıştırması yapılıyor.

Bir İHA, bir savaş uçağı ile “Süper Güç” olmayacak Türkiye. Ancak ilerlenen istikametin aydınlığa çıkacağı muhakkak. Ne yazık ki, hedefe yola çıkanlar değil devam edenler ulaşıyor. Türkiye'yi de elbette bu mücadelesinde çaresiz bırakmak, pes ettirmek için her türlü yola başvuruyorlar, başvuracaklar.

Birkaç gün önce Baykar üzerinden "İsrail'e jet yakıtı sattılar" yalanıyla yürütülen algı çalışmalarına şahit olduk. Keza KAAN için de dün söylenenler, Türk mühendislerini kabiliyetsizlikle suçlamaya "vileda sopalı paylaşımlarla" hakir görmeye kalkanlar hala akıllarda. İçeride böylesine meydan okuma varken dışarıda daha sert bir mücadele ile karşı karşıya olduğumuz aşikar. Dirayetli duralabilmesini sağlayacak en önemli enstrüman ise........

© Haber7


Get it on Google Play