Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Aralık ayında, ABD Başkanı Joe Biden ile 50 dakikalık bir telefon görüşmesi gerçekleştirmiş ve bu görüşmede, uzunca bir süredir gündemde olan F-16 paketi konusunda nihai bir yol haritası belirlenmişti.

Erdoğan, o görüşmenin devamında yaptığı bir açıklamada, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması, ABD’nin de F-16 sürecini işletmesi anlamında ‘eşzamanlı adımlar’ atılmasından söz etmişti.

Nitekim gerçekleşme de o şekilde oldu.

Geçtiğimiz günlerde A Haber’de soruları cevaplayan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu sürecin nasıl işlediğine değindiği açıklamasında şu bilgileri verdi:

“İsveç’le ilgili yasayı TBMM’den geçirir geçirmez ABD Başkanı Biden Kongreye bir mektup yazdı. Cumhurbaşkanımız onaylayınca da, anlaşmanın ev sahibi ülkeye (İsveç) depozit edilmesinin akabinde onlar da hemen eş zamanlı olarak Kongre’ye bildirdiler. Süreç şöyle işliyor; Gönderdikten sonra iki hafta süren bir bekleme süreci var. O süreçten sonra bu yürürlükte oluyor. Önümüzdeki Cumartesi bu iki haftalık süreç tamamlanacak.”

Bu da demek oluyor ki, önümüzde üç gün var.

Üç gün içerisinde Kongre’de herhangi bir ters girişim söz konusu olmazsa, ki olmayacağı anlaşılıyor, F-16 paketinin onaylanma süreci tamamlanmış olacak.

F-16 anlaşmasının ‘yoluna girmesiyle’ birlikte, yine eşzamanlı sayılabilecek bir anda Ankara’yı ziyaret eden ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland sürpriz şeklinde nitelendirebileceğimiz bir konuya değindi.

F-35 meselesine…

Şöyle dedi ABD’li Bakan Yardımcısı:

"S-400 meselesini halledebilirsek, ki bunu yapmak istiyoruz. ABD, Türkiye’yi F-35 ailesine geri almaktan memnuniyet duyacaktır."

Devamında Beyaz Saray adına Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirbiy, Türkiye’nin, ABD’nin S-400’lere ilişkin endişelerini gidermesi halinde, yeniden F-35 programına katılmasının mümkün olduğunu söyledi.

Burada yapılan açıklamalarda, kullanılan ifadelerde, F-35 konusunda daha önceki hikayenin tekrarından başka bir şey görünmüyor gibi.

Ancak belli ki, taraflar arasında F-16 anlaşmasının getirdiği pozitif atmosferden yararlanmak adına yeni ve karşılıklı bir çaba/arayış da söz konusu.

Bunun öncesi de var aslında.

Türkiye’de 14/28 Mayıs seçimlerinin ardından, iki ülke Dışişleri Bakanları Antony Blinken ve Hakan Fidan’ın sık sık bir araya gelerek müzakereler yürüttüğü biliniyor.

(Küçük bir de anekdot aktarayım.

Temmuz ayında, yani yeni hükümetin kurulmasının üzerinden bir ay kadar sonra ABD’nin Bağımsızlık günü yıldönümü resepsiyonunda karşılaştığım Türkiye’nin eski Washington büyükelçilerinden biri, ABD makamlarının Türkiye ile ilişkileri düzeltmek için müzakereler yürütmek istediğinden söz etmişti.)

Ankara’nın yaklaşımına gelince…

2013/2023 arası dönem, Türkiye için, Erdoğan yönetimi için Prof. Dr. Mehmet Şahin’in ifadesiyle ‘müttefik tehdidinin’ zirve yaptığı bir dönem olarak kayda geçti.

O nedenle…

ABD ile ilişkilerde sütten ağzımız sık sık yandığı için, yoğurdun üflenerek yenilmesinden daha doğal bir durum söz konusu olmamalı.

F-35 meselesine Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yaklaşımı da böyle bir bağlamda değerlendirilebilir.

Önce, Bakan Fidan’ın A Haber’deki sözlerini aktaralım:

“F-35’e geri dönüş konusunda” diye söze giren Fidan, kelimeleri tek tek özenle seçtiğini belli ederek şöyle konuştu:

“Bu yetenek eğer bizim diğer yeteneklerimizi kaybetmeden ilave olarak alacağımız bir yetenek olursa neden olmasın? Ama bu yeteneği alma karşılığında, başka yeteneklerimizden vazgeçmemiz, başka politikaları adapte etmemiz gibi bir şart olursa, bu şartlar hiçbir şekilde uzlaştırılamaz olursa, o zaman başka alternatifleri aramaya devam edeceğiz.”

ABD’nin F-35 açıklamasının, başka bir zamanlama yönüyle de Türkiye’nin yerli ve milli savunma sanayii alanında harika adımlarla ilerlediği bir zamana denk gelmesi gözden kaçırılmamalı.

Fidan’ın, “Diğer yeteneklerimizi kaybetmeden ilave yetenek” olarak derken kastının bu alan olduğu anlaşılıyor.

Yani, F-35’le alakalı bir çözümün, muadili olan 5’inci nesil savaş uçağı KAAN ve diğer projelerden vazgeçme, ya da savunma sanayii alanında yakalanan ivmeden taviz verme anlamına gelemeyeceğine dönük bir vurgu var burada.

Aktardığım ifadelerin ikinci kısmı ise, Rusya ile ikili ilişkiler ve S-400 bağlamıyla ilişkili gibi görünüyor.

Fidan’ın “Başka politikaları adapte etme şartı” ifadesini, S-400’ün de ötesinde, ABD’nin Türkiye’nin Rusya ile ilişkisini ABD’nin istediği sınırlara çekme çabasına karşı gösterilen bir direnç olarak okumak doğru olur mu acaba?

ABD makamları, Türkiye’ye F-16 satışını onaylama dışında, eş zamanlı olarak Yunanistan’a F-35 satışının da önünü açtı.

2030’lu yılların başında Atina’nın ilk F-35’lere sahip olması bekleniyor.

Bu kararın bir hedefinin de Ankara üzerinde baskı kurmak olduğu açık.

Kulislerde S-400 meselesine bir çözüm bulanabilirse, yerine Patriot sisteminin satışının sağlanabileceğine dair bir takım iddialar da dolaşıyor.

Tam da böyle bir ortamda…

Ukrayna işgalini başlattığı 24 Şubat 2022’den bu yana ülke dışına çok nadiren ziyaret yapan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Ankara’ya yapacağı ziyaret gerçekleşiyor.

Tam da bu ortamda, bu ziyaretin Türk/Amerikan ilişkilerindeki hareketliliğin yoğunlaştığı bir döneme rastlaması da zamanlaması bakımından hayli dikkat çekici değil mi?

Türkiye/ABD ilişkileri, Türkiye/Rusya ilişkileri bağlamında…

Bir jonglör ustalığıyla toplardan birini dahi yere düşürmeden yürütmeyi gerektiren kritik bir süreçten geçiyoruz.

Mehmet Acet - Haber7

QOSHE - Hakan Fidan F-35 projesine dönüş sinyalini mi verdi? - Mehmet Acet
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hakan Fidan F-35 projesine dönüş sinyalini mi verdi?

40 10
07.02.2024

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Aralık ayında, ABD Başkanı Joe Biden ile 50 dakikalık bir telefon görüşmesi gerçekleştirmiş ve bu görüşmede, uzunca bir süredir gündemde olan F-16 paketi konusunda nihai bir yol haritası belirlenmişti.

Erdoğan, o görüşmenin devamında yaptığı bir açıklamada, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması, ABD’nin de F-16 sürecini işletmesi anlamında ‘eşzamanlı adımlar’ atılmasından söz etmişti.

Nitekim gerçekleşme de o şekilde oldu.

Geçtiğimiz günlerde A Haber’de soruları cevaplayan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu sürecin nasıl işlediğine değindiği açıklamasında şu bilgileri verdi:

“İsveç’le ilgili yasayı TBMM’den geçirir geçirmez ABD Başkanı Biden Kongreye bir mektup yazdı. Cumhurbaşkanımız onaylayınca da, anlaşmanın ev sahibi ülkeye (İsveç) depozit edilmesinin akabinde onlar da hemen eş zamanlı olarak Kongre’ye bildirdiler. Süreç şöyle işliyor; Gönderdikten sonra iki hafta süren bir bekleme süreci var. O süreçten sonra bu yürürlükte oluyor. Önümüzdeki Cumartesi bu iki haftalık süreç tamamlanacak.”

Bu da demek oluyor ki, önümüzde üç gün var.

Üç gün içerisinde Kongre’de herhangi bir ters girişim söz konusu olmazsa, ki olmayacağı anlaşılıyor, F-16 paketinin onaylanma süreci tamamlanmış olacak.

F-16 anlaşmasının ‘yoluna girmesiyle’ birlikte, yine eşzamanlı sayılabilecek bir anda Ankara’yı ziyaret eden ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland sürpriz şeklinde nitelendirebileceğimiz bir konuya değindi.

F-35 meselesine…

Şöyle dedi ABD’li Bakan Yardımcısı:

"S-400 meselesini halledebilirsek, ki bunu yapmak istiyoruz. ABD, Türkiye’yi F-35 ailesine geri almaktan memnuniyet duyacaktır."

Devamında Beyaz Saray adına Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirbiy, Türkiye’nin, ABD’nin S-400’lere ilişkin endişelerini gidermesi halinde, yeniden F-35 programına........

© Haber7


Get it on Google Play