Önceki gün Milli İstihbarat Teşkilatı’nın 97’inci kuruluş yıldönümü için Ankara Bağlıca’daki MİT Yerleşkesi’nde (Kale) düzenlenen programa katıldık.

Programda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’da yerini aldı ve Türkiye’nin yerini ve uluslararası gelişmeler karşısında tutumunu/pozisyonunu özetleyen çarpıcı bir konuşma yaptı.

Bir ara uzun uzun yapılan ‘eksen kayması’ tartışmalarına değindi Erdoğan, “İddiaların aksine ülkemizde bir eksen kayması yaşanmadı” dedikten sonra, “Bilakis uzun arayışlardan sonra ülkemiz asıl eksenini bulmuştur. Bu eksenin adı da Türkiye eksenidir” dedi.

İBRAHİM KALIN’IN YAKLAŞIMIYLA MİT’İN VİZYON VE STRATEJİSİ

Erdoğan’dan önce ev sahibi sıfatıyla Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın bir konuşma yaptı.

Konuşma, davetlilere takdim edilen İbrahim Kalın imzalı “Belirsizlik Çağında Hibrit Tehditler ve Stratejik Öngörü” isimli kitapçığın bir özeti mahiyetindeydi.

Baştan sona çoğu bölümünün altını çizerek okuduktan sonra şöyle bir yorum yapabilirim:

Kalın’ın bu çalışması, Türkiye ve Dünyanın gidişatı için kafa yoran, Türkiye’de ve Dünya’da olup bitenleri anlamaya çalışan

ve istihbarat dünyasında Türkiye’nin (ve tabi Dünya’nın) günü ve geleceği adına nasıl bir tasavvurla hareket edildiğini merak eden herkes için bir başucu eseri niteliğinde.

“Bir büyük belirsizlik çağında yaşıyoruz” diye söze başlıyor Kalın.

Dünyanın on yıllar boyu sürebilecek kaos ve belirsizlikler içine sürüklenebileceğinden söz ediyor.

Tek kutuplu dünyadan çok kutuplu bir dünyaya doğru geçiş halinde olduğumuzu ifade ettikten sonra, “Milli İstihbarat Teşkilatı olarak bu geçiş döneminin ortaya çıkardığı riskleri ve sunduğu fırsatları dikkate alan stratejik bir öngörü ile hareket ediyoruz” diyor.

Devamında da şunları dile getiriyor:

“Çok kutuplu bir dünyanın gerektirdiği güvenlik ve istihbarat anlayışını inşa etmeyi hedefliyoruz. Belirsizlik, kırılganlık, hibrit tehditler ve asimetrik savaşlar döneminde stratejik öngörüye sahip, güçlü ve dirençli bir Türkiye’nin bölge ve dünya barışı için vazgeçilmez olduğuna inanıyoruz.”

Kalın, Batı ile Batı-dışı dünya arasında yaşanan gerilime adil ve kapsayıcı bir çözüm bulunmaması halinde hibrit savaşların kaçınılmaz olduğunu düşünüyor.

Tam da bu bağlamda bin yıl öncesinden İmam Gazali’nin bir sözünden hareketle şunları ifade ediyor:

“İmam Gazali’nin bin yıl önce formüle ettiği ilke bugün de geçerlidir: Haddini aşan, zıddına döner. Doğal sınırları aşarak

başkalarının hakkına tecavüz eden her güç, aktör ve politika, kendi sonunu hazırlamaya başlamış demektir. Gücün ve güçlünün tüm kural ve kurumları kendi lehine eğip büktüğü bir dünyanın adalet, hakkaniyet, eşitlik, barış ve huzur üretmesi mümkün değildir. Her şeyin birbirine bağlı olduğu bir dünyada hepimiz güvende olmadan hiçbirimiz güvende olamayız.”

MEVCUT DURUM VE DERİNLEŞEN KRİZLER…

Kalın, günümüzde Batı paradigması sorgulanırken, yerine neyin ikame edileceğinin temel bir soru olarak önümüzde durduğunu düşünüyor.

Önümüzdeki on yıllar boyunca belirsizlik ve güvensizlik ikliminin derinleşerek yeni çatışmalara zemin hazırlayacağı uyarısında bulunuyor.

Bugünkü tabloda Batı dünyasının başını çektiği güçlüler ittifakının kendi çıkarları söz konusu olduğunda çıkarcı ve bencil şekilde hareket ederken, uluslararası ilke ve kuralları, rakiplerine ve hasımlarına baskı yapmak için kullandığından söz ediyor.

UKRAYNA SAVAŞI… GAZZE SAVAŞI… YENİ ÇATIŞMA İHTİMALLERİ…

Kalın, derinleşen kriz alanlarından söz ederken Ukrayna ve Gazze savaşına, kritik cümlelerle atıf yapıyor.

Bu savaşların bitirilmesi pekala mümkün iken, barış istenmediği için uzatıldığına dönük çarpıcı bir tespit yapıyor:

“2022 Şubat’ında başlayan Ukrayna savaşının arkasında yatan temel sorun, Rusya ile Batı dünyası arasındaki jeopolitik güç mücadelesidir ve adil ve kuşatıcı bir küresel güvenlik mimarisi inşa edilmeden bu krizin aşılması mümkün olmayacaktır.”

“Türkiye’nin öncülük ettiği ve anlaşmaya çok yaklaşılan barış girişimlerinin akamete uğratılmasının ana sebebi, jeopolitik güç mücadelesi veren tarafların şu anda barış istememesidir.”

“Onlarca yıldır işgal, yıldırma, sürgün, saldırı ve zulüm politikaları altında yaşayan Filistin halkının temel beklentileri karşılanmadan Ortadoğu’ya barış, güven ve istikrarın gelmesi mümkün değildir. Filistin meselesinin çözümünün ertelenmesi, küresel kırılganlığı daha da tehlikeli hale getirecektir.”

“Bu yüzden teşkilat olarak saldırıların durması, kalıcı ateşkes, insani yardımların ulaştırılması, esir takası, iki devletli çözüm ve Filistin milli uzlaşısını sağlamak amacıyla çok yönlü girişimlerimizi yoğunlaştırıyoruz”

TÜRKİYE İÇİN STRATEJİK HEDEF: KENDİNE YETERLİLİK, CAYDIRICILIK VE EGEMENLİK

Kalın, şimdiye kadar özetlediğimiz çok boyutlu tehditler ve küresel kırılganlıklar karşısında Türkiye’nin egemenliğini ve bağımsızlığını korumak için iki unsuru hayati bulduğunu ifade ediyor:

“Kendine yeterlilik ve caydırıcılık…”

“Yerli ve milli imkanlarla ve karşılıklı çıkar ve saygıya dayalı ilişkilerle kendine yeter hale gelen ülkeler, egemenlik ve bağımsızlıklarını güvence altına alır ve dosta ve müttefik ülkelerin güvenliklerine de katkı sağlarlar.”

CAYDIRICILIKIN EN YALIN TARİFİ…

Kalın, kendine yeterlilik anlamında Türkiye’nin güçlü adımlar attığını ve bu adımların Türkiye’yi daha güçlü ve dirençli bir ülke haline dönüştürdüğünü bir iyi haber olarak dile getiriyor.

SİHA ve kritik altyapı teknolojilerinde Türkiye’nin kendine yeterli, caydırıcı ve önleyici bir güç merkezi haline dönüştüğünü bir ‘Kuantum Sıçraması’ yaparak ezber bozduğunu dile getiriyor.

Kendine yeterlilik dışında ikinci bir vazgeçilmez unsur olarak nitelendirdiği caydırıcılık bahsinde ise, dikkat çekici bir tarif yapıyor:

“Yalın bir şekilde ifade etmek gerekirse caydırıcılık şu demektir: Bir kişi size taş attığında karşıdan kurşun geleceğini bilmeli ve daha taşı eline almadan iki kere düşünmelidir. Gerçek güç, kullanmak zorunda olmadığınız güçtür ve bunu en somutlaşmış hali caydırıcılık kabiliyetidir.”

Kalın, başında bulunduğu Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Türkiye’nin artan jeopolitik önemi ve etkinliği bağlamında taktik ve operasyonel süreçlerin yanı sıra stratejik istihbarata

odaklanmakta ve ülkemizi yeni tehdit ve fırsatlara hazır hale getirmek için çaba sarf ettiğini dile getiriyor.

Şu bir gerçek:

Türkiye’de devleti oluşturan kurumlar, asli, olması gereken misyonlarına yöneldiklerinde hem kendi güçlerine güç katıyorlar, hem de Türkiye’nin gücüne güç katıyorlar.

Türk Silahlı Kuvvetleri için bu böyle oldu örneğin.

Son dönemde kamuoyuna yansıyan haberlerin toplamına bakıldığında, MİT için de benzeri şeyler kolaylıkla söylenebilir.

Hakan Fidan’ın 13 yıllık döneminde istihbarat teşkilatına getirdiği yeni sistem ve metotlar, İbrahim Kalın döneminde güçlenerek tesirini gösteriyor.

Son cümlemiz şu olsun:

Etrafı yangın yerine dönmüş bir ülkede, risklerin, çatışmaların ve belirsizliklerin arttığı bir dünyada, güçlü ve dirençli olmanın bir yolu da, güvenlik ve istihbarat alanlarında güçlü kurumlara sahip olmaktan geçiyor.

QOSHE - İbrahim Kalın yönetiminde MİT: Nasıl bir istihbarat ve nasıl bir güvenlik stratejisi? - Mehmet Acet
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İbrahim Kalın yönetiminde MİT: Nasıl bir istihbarat ve nasıl bir güvenlik stratejisi?

32 3
12.01.2024

Önceki gün Milli İstihbarat Teşkilatı’nın 97’inci kuruluş yıldönümü için Ankara Bağlıca’daki MİT Yerleşkesi’nde (Kale) düzenlenen programa katıldık.

Programda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’da yerini aldı ve Türkiye’nin yerini ve uluslararası gelişmeler karşısında tutumunu/pozisyonunu özetleyen çarpıcı bir konuşma yaptı.

Bir ara uzun uzun yapılan ‘eksen kayması’ tartışmalarına değindi Erdoğan, “İddiaların aksine ülkemizde bir eksen kayması yaşanmadı” dedikten sonra, “Bilakis uzun arayışlardan sonra ülkemiz asıl eksenini bulmuştur. Bu eksenin adı da Türkiye eksenidir” dedi.

İBRAHİM KALIN’IN YAKLAŞIMIYLA MİT’İN VİZYON VE STRATEJİSİ

Erdoğan’dan önce ev sahibi sıfatıyla Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın bir konuşma yaptı.

Konuşma, davetlilere takdim edilen İbrahim Kalın imzalı “Belirsizlik Çağında Hibrit Tehditler ve Stratejik Öngörü” isimli kitapçığın bir özeti mahiyetindeydi.

Baştan sona çoğu bölümünün altını çizerek okuduktan sonra şöyle bir yorum yapabilirim:

Kalın’ın bu çalışması, Türkiye ve Dünyanın gidişatı için kafa yoran, Türkiye’de ve Dünya’da olup bitenleri anlamaya çalışan

ve istihbarat dünyasında Türkiye’nin (ve tabi Dünya’nın) günü ve geleceği adına nasıl bir tasavvurla hareket edildiğini merak eden herkes için bir başucu eseri niteliğinde.

“Bir büyük belirsizlik çağında yaşıyoruz” diye söze başlıyor Kalın.

Dünyanın on yıllar boyu sürebilecek kaos ve belirsizlikler içine sürüklenebileceğinden söz ediyor.

Tek kutuplu dünyadan çok kutuplu bir dünyaya doğru geçiş halinde olduğumuzu ifade ettikten sonra, “Milli İstihbarat Teşkilatı olarak bu geçiş döneminin ortaya çıkardığı riskleri ve sunduğu fırsatları dikkate alan stratejik bir öngörü ile hareket ediyoruz” diyor.

Devamında da şunları dile getiriyor:

“Çok kutuplu bir dünyanın gerektirdiği güvenlik ve istihbarat anlayışını inşa etmeyi hedefliyoruz. Belirsizlik, kırılganlık, hibrit tehditler ve asimetrik savaşlar döneminde stratejik öngörüye sahip, güçlü ve dirençli bir Türkiye’nin bölge ve dünya barışı için vazgeçilmez olduğuna inanıyoruz.”

Kalın, Batı ile Batı-dışı dünya arasında yaşanan gerilime adil ve kapsayıcı bir çözüm bulunmaması halinde hibrit savaşların kaçınılmaz olduğunu düşünüyor.

Tam da bu bağlamda bin yıl öncesinden İmam Gazali’nin bir sözünden hareketle şunları ifade ediyor:

“İmam........

© Haber7


Get it on Google Play