Dünya hayatını, ölüm ötesinde kendisini bekleyen cennetteki sonsuz hayata yeğleyen insan; öyle bir noktaya geliyor ki hayat karşısında zihinsel yetersizlik, umursamazlık, ahlaksızlık ve şiddet felaketleriyle karşılaşıyor.

Kapitalist dünya sistemi içinde çürüyen çağdaş insan, paha biçilmez, hiçbir şeye değişilmez değerleri paraya değişiyor. Elindeki ölümsüzlük suyunu bir kadeh alkolle değişiyor. Erdeme dayalı ahlakı ve kişiliği yıkıyor; yerine, tahribe dayalı tüketim anlayışını ikame ediyor.

‘Gücü yeten yetene..’, ‘yaşamak, savaşmaktır’, ‘güçlüysen, sözün geçer, ayakta durursun ve tuttuğunu koparırsın’ anlayışıyla olayları algılayan ve değerlendiren insanın bakış açısı iyice daralmakta, dar görüşlü hale gelmekte ve gittikçe körleşmektedir. Bu yüzden hak ve hakkaniyet duygusunu yitirdiğinden rezillikleri, vahşeti, zulmü ve katliamları alkışlayabilmektedir.

Dürüstlük, güvenilirlik, sevgi, hoşgörü, samimiyet, cömertlik, dayanışma gibi erdemler yerine bencillik, konformizm, hilekarlık, fırsatçılık, büyüklenme, ikiyüzlülük, cimrilik, gösteriş, güç ve menfaat ilişkilerine dayanan bir yaşama biçimini, kısaca rezilliği seçmiş gözüküyor.

Ve çağdaş insan bu koşullarda hiçbir problem yokmuş gibi yaşıyor.

CEHALET, AHLAKSIZLIK VE NEMELAZIMCILIK

Vahye dayanmayan, erdemden beslenmeyen, dolayısıyla merkezine hakikati değil, gücü alan her sosyal sistem, uzun süre ayakta duramaz, öyle ya da böyle çöker.
İnsanlık, gelinen noktada hakikat medeniyetinin dışında, karanlıkta, makuliyetten cinnete ve emniyetten küresel teröre savrulmak üzere.. Sağlıksız toplumlarda yaşayan kadın erkek, yaşlı genç her kesimden insan, debelendiği cahiliye bataklığında eşsiz zulümlerin pençesinde kıvranıyorlar.
Kapitalist küresel sistem yüzünden dünyanın her köşesi, adeta fitne fesatla kaynayan bir kazan; bilgisizlik, inançsızlık ve ahlâksızlık girdabına düşmüş modern cahiliye insanları, soygunlara, zulümlere ve katliamlara maruz kalıyor. Üstelik elinde dünyayı kırk defa yok edebilecek nükleer silahlar var.

Günümüzde kapitalist dünyada bireycilik insanları o kadar bilinçsiz hale getirmiş ve duyarsızlaştırmıştır ki herkes çılgınlık boyutundaki olaylar karşısında omuz silkip lâkayt kalabilmekte, anormal hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaya devam etmektedir. Bireyci, asosyal, apolitik, medya bağımlısı, pragmatist ve tüketici insan, konforu bozulacak kaygısıyla dünyayı umursamazlık hastalığına yakalanmaktadır.

Aslında çağdaş Batının ürettiği neoliberal insan, hiçbir şeyi umursamamakta, kendisine dokunmadığı sürece her şey yolundaymış gibi, hiçbir problem yokmuş gibi, düşünmeden, sorgulamadan yaşamanın kolaylığını seçmektedir. Bu haliyle de aklını teknoloji, üretim ve pazarlama dışında kullanmadığından ilişkilerde makuliyet dairesinden, dolayısıyla insanlıktan da çıkmaktadır.

İnsanlık günümüzde küresel kapitalist sistemin çöküş sancılarını çekmekte ve yine de hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaktadır.

MEDENİYET BUNALIMINDA MÜSLÜMANLAR

Batılı dünya güçlerinin zalim oyunlarına gelen Müslüman toplumların şu andaki içler acısı hâlini televizyon ekranlarında seyredip, örneğin siyonist işgal gücünün Filistin’deki katliam haberini izleyip biraz sonra da eğlence programlarına ve dizi filmlere çok rahat geçiş yapanların sayısı hiç de az değildir toplumumuzda. Günümüzde kapitalizmin çöküş sürecinde, insanlığın içine düştüğü medeniyet bunalımında Müslümanlar hiçbir sorunu yokmuş gibi yaşamaktadır.

Kin, nefret ve menfaat yüklü bombalarını, kara parçalarından önce kalplere atan modern kapitalist uygarlık, insanlığı kolay yutulur lokmalar haline getirip yutmakta, iki asırdır obur bir şekilde beslenmektedir. Ejderha ağzını açıp beklerken sinekleri kovalamakla meşgul olan Müslümanların tavırları yine hiçbir problem yokmuş gibi yaşamak manzaralarıdır.
Başsız ve devletsiz kalmış, kendi medeniyetinin dışında barbarlığa yuvarlanmış, yokoluşa giden yıkılışa düşürülmüş İslam milleti, kapitalizmin kuşatması ve saldırısı altında inlemektedir. Gaflet içinde yaşamak Müslümanın acılarını hafifletmiyor; aslında bir başkasının acısından kaçarken, imanını, insanlığını kaybediyor. Çünkü ruhlar ulvîleştikçe, himmetler yükseldikçe insanın iç sızısı, acıları, merhamet ve diğergamlık hisleri daha da artmakta ve genişlemektedir.

Kapitalist dünya sistemi çökerken “aman sen de”, “geç”, “boş ver”, “neme lâzım” tavrı, himmeti sadece nefsi olanların, nefs-i emmarede yaşanan durumlarıdır. Günümüz Müslümanlarının en önemli problemlerinden biri belki de budur. Zira her gün göz önündeki nice gençlerin rezil hallerine tanıklık edip, gerekli şeylerle ilgilenmeme, hiç bir sıkıntı yokmuş gibi yaşamak; onca aile dramlarına bakıp gözlerini kapatmak ve kulak tıkamak, katledilen Müslümanlara bakıp, lakayt kalarak, nemelâzım deyip bir duâyı bile esirgemek Müslüman bir insan olarak hangi konumda olduğumuzu göstermektedir. Günümüzde mümin demek, Müslüman demek sorumsuzluk mu, pasiflik mi, nemelâzımcılık mıdır? Bu soruyla kendine gelmeli İslam milleti..

Müslümanlık bir başkasının acısını hissedebildiğimiz ölçüde yaşanacaktır. Sevebildiğimiz, paylaşabildiğimiz oranda Müslüman olacağız, insan olacağız. Zira insanı eşref-i mahlûk yapan sır, kalbindeki marifetullah ve muhabbetullah duygularıdır.

Bireycilik, rahata düşkünlük, ‘nemelâzımcılık’ ve hiçbir problem yokmuş gibi yaşamak halleri, mümini imandan, insanı insanlıktan edecek ve Allahu teala da anlamını kaybeden bu dünyayı kapatacaktır. Bu yüzden mümin dünyayı tımarhaneye çevirerek, makuliyeti, emniyeti, sorumluluğu kaybederek, başına erken bir kıyametin kopmasına sebep olmadan aklını başına almalı, Müslümanlıkla insanlığını kazanarak yüce duyguları, erdemleri ihya etmeli ve sosyal ortamda bir iyilik harekâtı ve kulluk operasyonları başlatmaları zorunludur. Çünkü bu imkan sadece Müslümanın elinde var!

Mustafa Yürekli / Haber7

QOSHE - Ejderha karşısında sinek kovalamak - Mustafa Yürekli
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ejderha karşısında sinek kovalamak

4 1
13.01.2024

Dünya hayatını, ölüm ötesinde kendisini bekleyen cennetteki sonsuz hayata yeğleyen insan; öyle bir noktaya geliyor ki hayat karşısında zihinsel yetersizlik, umursamazlık, ahlaksızlık ve şiddet felaketleriyle karşılaşıyor.

Kapitalist dünya sistemi içinde çürüyen çağdaş insan, paha biçilmez, hiçbir şeye değişilmez değerleri paraya değişiyor. Elindeki ölümsüzlük suyunu bir kadeh alkolle değişiyor. Erdeme dayalı ahlakı ve kişiliği yıkıyor; yerine, tahribe dayalı tüketim anlayışını ikame ediyor.

‘Gücü yeten yetene..’, ‘yaşamak, savaşmaktır’, ‘güçlüysen, sözün geçer, ayakta durursun ve tuttuğunu koparırsın’ anlayışıyla olayları algılayan ve değerlendiren insanın bakış açısı iyice daralmakta, dar görüşlü hale gelmekte ve gittikçe körleşmektedir. Bu yüzden hak ve hakkaniyet duygusunu yitirdiğinden rezillikleri, vahşeti, zulmü ve katliamları alkışlayabilmektedir.

Dürüstlük, güvenilirlik, sevgi, hoşgörü, samimiyet, cömertlik, dayanışma gibi erdemler yerine bencillik, konformizm, hilekarlık, fırsatçılık, büyüklenme, ikiyüzlülük, cimrilik, gösteriş, güç ve menfaat ilişkilerine dayanan bir yaşama biçimini, kısaca rezilliği seçmiş gözüküyor.

Ve çağdaş insan bu koşullarda hiçbir problem yokmuş gibi yaşıyor.

CEHALET, AHLAKSIZLIK VE NEMELAZIMCILIK

Vahye dayanmayan, erdemden beslenmeyen, dolayısıyla merkezine hakikati değil, gücü alan her sosyal sistem, uzun süre ayakta duramaz, öyle ya da böyle çöker.
İnsanlık, gelinen noktada hakikat medeniyetinin dışında, karanlıkta, makuliyetten cinnete ve emniyetten küresel teröre savrulmak üzere.. Sağlıksız toplumlarda yaşayan kadın erkek, yaşlı genç her kesimden insan, debelendiği cahiliye bataklığında eşsiz zulümlerin pençesinde kıvranıyorlar.
Kapitalist küresel sistem yüzünden dünyanın her köşesi, adeta fitne fesatla kaynayan bir kazan; bilgisizlik, inançsızlık ve ahlâksızlık girdabına düşmüş modern cahiliye insanları, soygunlara, zulümlere ve........

© Haber7


Get it on Google Play