Allahu Teala, tarih boyunca Hz. Adem’den Peygamber Efendimiz sallahu aleyhi veselleme kadar insanlığa gönderdiği tüm dinlere ortak isim olarak İslam adını koymuştur. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân Suresi; Ayet: 19) buyurmaktadır.

Allahu Teala, tarih boyunca indirdiği kutsal kitaba, gönderdiği peygambere ve tebliğ ettikleri İslam’a inanıp boyun eğmeyenleri sapık ilan etmektedir. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur:

“Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân Suresi; Ayet: 85)

ZULÜM VE HAKSIZLIK KARŞISINDA

Ebûbekir es-Sıddîk radıyallahu anh şöyle dedi:

Ey insanlar! Şüphesiz siz şu âyeti okuyorsunuz: “Ey inananlar! Siz kendinize bakın! Doğru yolda iseniz, sapıtan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. İşlemekte olduklarınızı size haber verecektir” (Mâide Suresi; Ayet: 105)

Oysa ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:

“Şüphesiz ki insanlar zâlimi görüp de onun zulmüne engel olmazlarsa, Allah’ın kendi katından göndereceği bir azabı hepsine umumileştirmesi yakındır.” (Ebû Dâvûd, Melâhim 17; Tirmizî, Fiten 8; Tefsîru sûre (5), 17. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 20)

Hz. Ebûbekir radiyallahu anh, insanların bu âyeti okuyup, gerçeği anlamadıklarından şikayetçidir. Yani herkes kişisel yaklaşımla kendince müstakil, bireysel bir hayat yaşasın, kimse kimseye karışmasın tarzında bir anlayışa sahip olmalarından yakınmaktadır.

Oysa Müslüman olmanın, hak yolda bulunmanın gereklerinden biri de, gücünün yettiği kadar iyiliğe yönlendirme ve kötülüğü engelleme, marûfu emir ve münkerden nehiy görevini yerine getirmektir. Kötülük karşısında tepkisiz kalmak, susmak, görmezden gelmek, gücü yettiği halde müdahale etmemek İslam’ın onaylamadığı davranışlardır.

Hz. Ebûbekir radiyallahu anh, bize önemli bir uyarıda bulunuyor: Bir ayeti, bir hadisi Kur’an ve Sünnet’i geneli içinde ve doğru olarak anlamak gerekir. Ayetleri ve haddisleri bağlamlarından kopararak keyfi yorumlamak büyük vebaldir, büyük günahtır.

Âyette kastedilen anlam, her birey kendi görevini yapar, İslâm toplumu da geneli itibariyle iyi hal üzere bulunur, hidâyet üzere gider, böylece birey ve toplum olarak Müslümanlar doğru ve hak yolda istikamet üzere olurlarsa, kâfirlerin, müşriklerin, yabancı din ve milletlerin sapıklıkları onlara zarar vermez, tarzında anlaşılmalıdır. Bu ayetten İslam milleti, İslam’la adalet dairesi içinde yönetildikleri sürece, hem sosyal yapıları hem de devletleri sağlam ve güçlü olacağından düşmanları karşısında üstün olacakları anlamı çıkarılabilir.

İstikamet üzere olan Müslümanlara kimse zarar veremez demek, iradelerinizi İslam’la çelikleştirin demektir. Toplumsal ve siyasal irade de dinle, hukukla ve İslami yönetimle çelikleşir. İlahi irade olan din, ortak irade, milli irade haline gelirse, emniyet ve selamet içinde olunacaktır.

Yoksa, ‘ben kötülük yapmıyorum ya’ ya da ‘başkaları ne yaparsa yapsın bana ne’ deyip çevresine gözlerini kapayarak, içinde yaşadığı toplumdan kopuk bir hayat süren ve Müslümanların dertleriyle ilgilenmeyenler, bizzat kendileri doğru yolu bulamamış, sorumluluk duygusuna sahip olamamış sayılırlar.

Neticede, toplumun yönetimini şerlilerin ve sapıkların ellerine teslim ederler bu yaklaşımlarıyla. Bundan doğacak zararı da herkes çeker. Yönetim bozulunca, bütün bir toplum da yoldan çıkacaktır.

Dolayısıyla ayetteki “Siz kendinize bakın! Doğru yolda iseniz, sapıtan kimse size zarar veremez.” İfadesi, birey, toplum ve devletin dirilişi ve ıslahı birlikte düşünülmeli, devlet ve toplum bireye, birey de toplum ve devlete feda edilmemelidir.

İslam dininde birey ve ailesi çok önemlidir. Ferdî ihmallerden doğacak zarar, önce aileyi sonra da toplumu etkiler. Peygamber Efendimiz sallahu aleyhi vesellem bireydi ve İslam’ı ailesiyle birlikte yaşadı. Ehli beyt sevgisinin arkasındaki bir gerçek de ailenin İslam dininde önemli oluşudur.

Aynı şekilde, sapıklığa düşmüş toplumlara gelen felâket, bireyleri ve ailelerini de kapsamı içine alır. Bireylerin iyiliği de o sosyal felakete engel olamaz. Çünkü iyiler, toplumun dirilişi ve ıslahı için gerekeni yapmamışlardır.

QOSHE - Kötülük karşısında birey ve toplum - Mustafa Yürekli
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kötülük karşısında birey ve toplum

5 0
28.11.2023

Allahu Teala, tarih boyunca Hz. Adem’den Peygamber Efendimiz sallahu aleyhi veselleme kadar insanlığa gönderdiği tüm dinlere ortak isim olarak İslam adını koymuştur. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân Suresi; Ayet: 19) buyurmaktadır.

Allahu Teala, tarih boyunca indirdiği kutsal kitaba, gönderdiği peygambere ve tebliğ ettikleri İslam’a inanıp boyun eğmeyenleri sapık ilan etmektedir. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur:

“Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân Suresi; Ayet: 85)

ZULÜM VE HAKSIZLIK KARŞISINDA

Ebûbekir es-Sıddîk radıyallahu anh şöyle dedi:

Ey insanlar! Şüphesiz siz şu âyeti okuyorsunuz: “Ey inananlar! Siz kendinize bakın! Doğru yolda iseniz, sapıtan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. İşlemekte olduklarınızı size haber verecektir” (Mâide Suresi; Ayet: 105)

Oysa ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:

“Şüphesiz ki insanlar zâlimi görüp de onun zulmüne engel olmazlarsa, Allah’ın kendi katından göndereceği bir azabı hepsine umumileştirmesi yakındır.” (Ebû Dâvûd, Melâhim 17; Tirmizî, Fiten 8; Tefsîru sûre (5), 17. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 20)

Hz. Ebûbekir radiyallahu anh, insanların bu âyeti........

© Haber7


Get it on Google Play