İslam kültüründe üç aylar, receb, şaban ve ramazan aylarının ortak adıdır. İslâm dünyasında her yıl manevî bir iklimin hüküm sürdüğü ve ramazan bayramıyla sona eren üç aylar, Müslümanlara Kur’an-ı Kerim merkezli duyarlılık ve ibadet yoğunluğu eşliğinde gündelik hayatlarını sorgulama, yenileme ve zenginleştirme; dolayısıyla bireysel ve sosyal kurtuluş fırsatı sunmaktadır.

ÜÇ AYLARIN FAZİLETİ

Üç ayların faziletine dair Peygamber aleyhisselamdan nakledilen rivayetlerin yanı sıra dinî kültürde mübarek sayılıp kutlanan Regaib, Mi‘rac, Berat ve Kadir gecelerinin bu aylarda yer alması üç aylara ayrı bir önem verilmesine, ibadet, dua, zikir ve hayırlı işlerle daha fazla meşgul olunarak dinî hassasiyetin daha yoğun olarak yaşanmasına zemin hazırlamıştır.

Kandil gecelerinin en önemlisi Kadir gecesidir. Aynı adı taşıyan sûrede Kur’an-ı Kerim’in inmeye başladığı bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilmektedir (el-Kadr 97/1-3). Kadir gecesinin ramazan ayının yirmi yedinci gecesine rastladığı görüşü âlimlerin çoğunluğu tarafından benimsenmiştir.

Dolayısıyla Müslümanlar her yıl üç ayları Kur’an-ı Kerim’in inişini kutlama olarak idrak ettiklerinden istikamet üzere yaşamayı, rıza-i İlâhiyi tahsil ve Sünnet-i Seniyyeyi ihya etmeyi bir eğitim süreci olarak değerlendirmektedirler.

Allahu Teala Asr-ı Saadet’ten kıyamet gününe kadar Kur’an-ı Kerim’den insanlığa hitap etmektedir. Peygamber sallahu aleyhi vesellem ve ümmeti, Kur’an-ı Kerim’i dinlemekte, zamana da dinlettirmekte, böylece zamanın efendisi olmaktadır.

Tövbe, dua, zikir, namaz, oruç, sadaka ve zekat ibadetleriyle Kur’an-ı Kerim’in sunduğu kurtuluş fırsatını değerlendirmeye çalışmaktadır.

Bu yüzdendir ki üç aylar, nefsin tanrılık taslama ya da kula kulluk yapma davalarından vazgeçtiği, kulluğunu anladığı, sınırlarına çekilerek sadaka, oruç ve namazla bencillikten, cimrilikten, merhametsizlikten kurtulduğu, adaletli olma gayretine girdiği mübarek bir süreçtir.

RAMAZANDA DİRİLİŞ

Özellikle sabrın ve sebatın arttığı, iradenin ve şahsiyetin güçlendiği, manevî kazancı bol olan Ramazan ayı, Kur’ân’ın sadece dilde kalmadığı, gönüllere, akıllara, kısaca hayatın her

safhasına sindiği mübarek bir iklimdir. Bu mübarek ay bütün günahlardan, nankörlüklerden, küskünlüklerden, fesattan, zulümden kaçıldığı bir sığınaktır.

Ramazan, insanın bütün eksikliklerini tamamlamak için verilen bir fırsat zamanıdır. Ramazan ayında yapılan sözkonusu manevî program sayesinde, insan hayatının diğer ayları, günleri ve saatlerinde de Kur’ân ve sünnete göre yaşama prensipleri kazanabilecektir. Yeter ki bu istikamet, niyet ve irade ile bu diriliş ayının feyzinden azamî istifade edebilelim.

Zira asıl görevimiz, hayatın tamamında kulluk görevlerini yerine getirmektir. Ramazan’daki oruçla ciddî bir değerler eğitimi, nefis terbiyesi ve temizliği yapılır. Günlük hayatın basit, süflî hisleri yerine, “Ben oruçluyum” ifadeleri hakim olur.

Recep ve şaban aylarındaki heyecan ve çaba, Kur’an- Kerim’in inişinin ve Peygamber aleyhisselama ümmet oluşun kutlandığı ramazan ayına hazırlıktır.

Ramazan ayı bize ne kazandırdı ise, bunların kalıcı bir hal ve ahlâk olarak korunması şarttır. Zira bu fırsat bir daha ele geçmeyebilir.

ORUCUN HİKMETLERİ

Oruç tutan Müslümanların ciddî sabır, nefis ve irade eğitiminden geçtikleri bir gerçektir. Zira şükür ve sabır, güzel ahlâkın temelidir. İnsan oruçla nefse ağır gelen şeylere sabretmeyi, nimetlere şükretmeyi öğrenir. Oruç, insanın içindeki merhamet, şefkat duygularını açığa çıkartan ve ruhî bir disiplin kazandıran kemalât arayışıdır.

Ayrıca kimselerin olmadığı yerde bile, sahip olduğunu zannettiği nimetleri yiyememesi gibi bir düşünce, mevhum rububiyetini, tanrılık taslama kibrini kırdığı gibi, her an huzur-u İlâhîde olduğunu hatırlatıp, imandan ihsana sıçratarak tam bir kulluk şuuru kazandırır.

Oruç ibadetinin sosyal hayatı da düzenleyen hikmetleri bulunmaktadır. Çünkü oruç, kin, haset, kıskançlık, cimrilik, zulüm gibi toplumu huzursuzluğa boğan olumsuzlukları ve süflî hisleri ortadan kaldırmakta en etkili İlâhî bir emirdir.

Oruç, aslında bir itidalli hayat eğitimidir. İtidâl, sadece bedeni değil, aklı, ruhu, iradeyi, karakteri, şuuru ilgilendiren bir durumu ifade eder. Zira nefsin ifrat ve tefrit eğilimlerine bir denge getirmesi ile manevî hayatın diğer ayakları da dengeye girecektir. Bu yüzden başta oruç olmak üzere ibadetler, sağlıklı toplum olmanın, istikamet üzere, emniyet, itidal ve adalet içinde yaşamanın tek yoludur. Ramazan orucu, nefse bir fren olduğu için; kalbin ve aklın inkişafına bir zemin hazırlamaktadır. İbadet için yaratılan insanın hikmete uygun olarak yaşadığı ramazan ayında insanın düşünce ve duyguları incelmekte, ulvîleşmektedir.

Ramazan ayı, insanı kulluk bilincine ve insan-ı kamil mertebesine yükseltecek olan istidatların, lâtifelerin, duygu ve hislerin; özetle ruh bakımının yapıldığı özel bir aydır.

QOSHE - Kurtuluş fırsatı üç aylar - Mustafa Yürekli
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kurtuluş fırsatı üç aylar

6 30
11.01.2024

İslam kültüründe üç aylar, receb, şaban ve ramazan aylarının ortak adıdır. İslâm dünyasında her yıl manevî bir iklimin hüküm sürdüğü ve ramazan bayramıyla sona eren üç aylar, Müslümanlara Kur’an-ı Kerim merkezli duyarlılık ve ibadet yoğunluğu eşliğinde gündelik hayatlarını sorgulama, yenileme ve zenginleştirme; dolayısıyla bireysel ve sosyal kurtuluş fırsatı sunmaktadır.

ÜÇ AYLARIN FAZİLETİ

Üç ayların faziletine dair Peygamber aleyhisselamdan nakledilen rivayetlerin yanı sıra dinî kültürde mübarek sayılıp kutlanan Regaib, Mi‘rac, Berat ve Kadir gecelerinin bu aylarda yer alması üç aylara ayrı bir önem verilmesine, ibadet, dua, zikir ve hayırlı işlerle daha fazla meşgul olunarak dinî hassasiyetin daha yoğun olarak yaşanmasına zemin hazırlamıştır.

Kandil gecelerinin en önemlisi Kadir gecesidir. Aynı adı taşıyan sûrede Kur’an-ı Kerim’in inmeye başladığı bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilmektedir (el-Kadr 97/1-3). Kadir gecesinin ramazan ayının yirmi yedinci gecesine rastladığı görüşü âlimlerin çoğunluğu tarafından benimsenmiştir.

Dolayısıyla Müslümanlar her yıl üç ayları Kur’an-ı Kerim’in inişini kutlama olarak idrak ettiklerinden istikamet üzere yaşamayı, rıza-i İlâhiyi tahsil ve Sünnet-i Seniyyeyi ihya etmeyi bir eğitim süreci olarak değerlendirmektedirler.

Allahu Teala Asr-ı Saadet’ten kıyamet gününe kadar Kur’an-ı Kerim’den insanlığa hitap etmektedir. Peygamber sallahu aleyhi vesellem ve ümmeti, Kur’an-ı Kerim’i dinlemekte, zamana da dinlettirmekte, böylece zamanın efendisi olmaktadır.

Tövbe, dua, zikir, namaz, oruç, sadaka ve zekat ibadetleriyle Kur’an-ı Kerim’in........

© Haber7


Get it on Google Play