Yazıya, Kur’an-ı Kerim’in Enbiya Suresi'ndeki iki ayeti kerimeyi hatırlatarak başlayacağım. Allahu Teala şöyle buyuruyor: “Doğrusu tevhid dini olan Müslümanlık, bir tek din olarak sizin dininizdir ve Ben de Rabbinizim, artık Bana kulluk edin” (dedik). Ama insanlar kendi aralarında birliği paramparça ettiler. Oysa hepsi bize dönecektir. ” (Enbiya Suresi; Ayet: 92 -93)

Dikkat edilirse Allah Teâlâ farklı zamanlarda ve farklı bölgelerde dini İslam’ı tebliğ etmek üzere birçok peygamber gönderdiğini haber verdikten sonra bunların tebliğ ettiği dinin Allah’ın birliği, yüceliği ve eşsizliği ilkesine dayanan tek din olarak İslam’ı, ibadete lâyık olan ilâh olarak da sadece kendisi olduğunu bildirmiştir. Hz. İbrâhim ve bazı peygamberin kıssasına özet olarak yer verilmiş, her birinin Allah’ın dini olan İslam’ı tebliğ etmek için birçok sıkıntıya katlanıp sonuçta Allah’ın lutfuna mazhar olmaları anlatılmıştır.
Ne var ki insanlar dinleri konusunda ihtilâfa düşmüş, peygamberlere muhalefet etmiş ve Allah’a ortak koşarak tevhid ilkesinden uzaklaşmışlardır.

ÜMMETİN PARÇALANIP DAĞILMASI

İnsanlar tarih boyunca topluluk halinde yaşamışlardır. Yeryüzünde bir çok topluluk vardır. Adwm aleyhisselamdan Muhammed aleyhisselama kadar İslam dinine mensup insanlara ortak isim olarak İslam milleti denilmiştir. İslamı tebliğ eden her peygamberin bir ümmeti olmuştur.

Dolayısıyla millet ile ümmet arasında genel özel, dış iç ilişkisi vardır. Millet, dıştan bakışla peygamberlerin vahye dayalı tebliğ ettiği dinlerin müntesiplerinin ortak adıdır. Ümmet ise her peygamberin çevresinde toplanan Müslümanların adıdır. Çağdaş dünyada Peygamber sallahu aleyhi vesellemin yolundan gidenler İslam milleti ve Muhammet ümmeti olarak anılmaktadır.

İslam dünyasında farklı farklı devletler, cemiyetler, cemaatler, vakıflar, dernekler, siyasi çalışmalar bulunmaktadır. Hemen hemen hepsi kendi yaptıklarını beğenmekte, diğer çalışmaları yetersiz görmekte, hor bakmakta ve sadist eğilim göstermektedir. Bu yüzden de İslam milletini temsil eden Muhammet ümmeti, o devasa gücünden uzak, zayıf ve paramparça durumdadır.

Filistin, Müslümanların yaklaşık yüz yıllık problemidir. Ağırlıklı olarak da yetmiş yıldır kardeşlerimizin katliama uğradığı toprak parçasıdır. Son yüzyıldır en büyük ve en çetin direnişi göstermiş olan, ümmetin en azimli, en kararlı ve en iyi evlatlarının yaşadığı toprak parçasıdır.

İsrail dilediği zaman Filistin topraklarına giriyor, dilediği kadar kişiyi öldürüyor, dilediği kadar kişiyi hapse atıyor, dilediği zamanda Filistin’den çıkıyor. Bu duruma karşı İslam ümmeti çok ciddi bir şey yapamıyor; en üst kuruluş olarak İslam İşbirliği Teşkilatı kınamakla yetiniyor. Hatta şuan katliamlara o kadar çok alışıldı ki kınamayı bile bıraktılar. Orada bizim kardeşlerimiz katledilirken ümmetin büyük çoğunluğu bunu unutmuş durumdadır. Ama Allah’a hamd olsun ki tüm bunlara rağmen orada direnen yiğit Müslüman kardeşlerimiz var.

Yemen’de iki büyük gücün desteklediği Müslümanlar senelerdir birbirini öldürüyor. Çocukları öldürüp, kadınların esir alıyorlar. BM’nin raporuna göre Yemen’de milyonlarca insan açlıktan ölme riski ile karşı karşıya. Niçin? Fırkacılık yüzünden bu katliamlar. Yemen’de Müslümanları birbirine düşüren ve katliamlardan sorumlu olan iki ülke var. Bunlardan biri Suudi Arabistan bir diğeri İran. İslam devleti olduğunu iddia eden bu iki büyük güç Müslümanları katlediyor.

Bir başka ülke Irak. Mezhep savaşları yüzünden Irak’ta yüzbinlerce insan katledildi.
Bir başka kriz bölgesi Myanmar; burası İslam ülkesi değil ama Müslümanların yaşadığı coğrafya. Myanmar, yani Arakanlı Müslümanlar İslam milletinin meselesidir. Sadece Müslüman oldukları için uğradıkları kıyımı biliyorsunuz.

Doğu Türkistan’da Müslümanların çocuk sahibi olmaları bile yasak. İstendiği takdirde oruç yasaklanabiliyor. Büyük bir zulüm var.

Hindistan’da 200 milyonun üzerinde Müslüman var ve özellikle Keşmir’deki Müslümanlar, Hinduların baskısı altında katlediliyor.

Bütün dünyada insanlar zenginleşirken Afganistan’da insanlar fakirleşiyor. Dünyada ortalama yaşam süresi yükselirken, Afganistan’da ise düşüyor. Afganlı Müslümanları önce Ruslar öldürdü, sonra birbirlerini öldürdüler, şimdi Amerikalılar öldürüyor.

ÜÇ ÖNEMLİ ÜLKE: TÜRKİYE, İRAN VE MISIR

İslam dünyasında üç tane önemli ülke bulunmaktadır. Bunlar Türkiye, İran ve Mısır’dır. Bu üç ülkenin büyük devlet tecrübesi var, medeniyet inşa etme potansiyeli mevcut.
Suriye’de İran maalesef ümmet anlayışına uygun bir politika gütmedi, hala da ulus devlet olarak politika yapıyor. Yemen’deki katliamda İran’ın parmağı var. Şimdi Amerika’nın yaptırımlarıyla karşı karşıya İran. Biz İran’ı Yemen’de ve başka yerlerde doğru hareket etmedi diyerek Amerika’nın ona yaptığı yaptırımları asla tasvip edemeyiz. Amerika’ya karşı İran İslam ümmetinin bir parçasıdır. Ancak yanlışlarını Türkiye eleştirmeli, diplomatik bir dille anlatmalı. Dolayısıyla İslam ümmetinin geleceğine ilişkin şuanda İran’daki yönetimden çok olumlu bir politika beklemiyorum.

Mısır Arap dünyasının lideri ve İslam dünyasının önemli ülkelerinden birisidir. Fakat büyük bir askeri darbe yedi; bir daha kendisine gelemedi. Dolayıyla şuan için İslam milletine kol kanat gerecek bir durumda değil.

Son olarak Türkiye’den bahsetmek istiyorum. Türkiye bildiğiniz üzere İslamla yönetilen bir ülke değil. Ancak İran ve Mısır’a kıyasla hepsinden daha adil, hepsinden daha merhametli, hepsinden daha çok İslam milletine el uzatan, yardımsever bir ülke konumundadır. Türkiye, İslam aleminin kriz bölgelerinde tek umut olmuştur.
Her kim ki ülkemizde Allah’ın dini için çalışıyorsa, İslam milletinin menfaati için çalışıyorsa Allah da onlara yardım etsin, onların gücünü arttırsın, ümmetin bu umut ışığını söndürmesin.

ÜMMET OLARAK HAREKET ETMEK

Türkiye, Amerika ve Avrupa devletleri tarafından düşman olarak görülüyor. Atlantik ittifakı içinde problemler arttıkça yalnızlaşıyor.

İslam milleti parçalanmış, birlikte hareket edemiyor. Oysa Kur’an-ı Kerim “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.” (Al-i İmran Suresi; Ayet: 103) buyruluyor. Ümmet ayrılmayacak, parçalanmayacak, birbirine bahane bulmayacak, birbirlerinin kötülüklerini, eksikliklerini aramayacak. Ümmet demek budur. Türkiye, kader birliği yaptığı İslam milletini derleyip toplayacak politikalar üretmek zorunda.
İslam milletinin dertleriyle dertlenmeyen Türkiye hiçbir şey yapamaz; istediği kadar büyüsün, ekonomik ve teknolojik olarak gelişsin, kendisine İslami isim versin, ümmetle birlikte hareket etmedikçe boş. Afganistan Irak, Suriye gösterdi ki dünya güçleri karşısında bir ulus devlet tek başına bir şey yapamıyor. Emperyalizmin karşısına ümmetin iradesi ve ümmetin siyasi birliği olarak çıkmak gerekiyor.

Ayet-i Kerime’de “İnsan ancak emeğinin karşılığını alır” (Necm Suresi; Ayet: 39) buyruluyor. Allah dünya hayatında mümin olsun kafir olsun münafık olsun her kim çalışırsa ona emeğinin karşılığını verir.

Müslümanlar kendisine hor bakıyor ve ümmeti küçük görüyor, tahkir ediyor; bu ümmetin çocuklarını hiçbir şeyden anlamaz cahil çapsız kimseler olduğunu zannediyor. Bu görüş hiçbir Müslümana yakışmaz.

Bu ümmet başındaki liderler düzgün olursa Allah için canını da verir, malını da verir, gereken bütün fedakârlığı da yapar. Tarih hep buna şahittir. Yeter ki liderlikler İslam yolunda, Allah yolunda çalışsın. Bu bakımdan İslam ümmetini asla küçümsemeyelim.
Ümmetin gittiği yoldan gitmeyenler kaybedecekler. Dolayısıyla ümmet bilincine ulaşanlar, ümmetle beraber yürüyecekler, ümmetin gittiği yere gideceklerdir. Allah o zaman bize çok büyük başarılar nasip edecektir inşallah.

Müslümanlar, ümmet olarak hareket ederek çok çalışmalılar. Ortak ekonomik ve teknolojik programlar geliştirmeliler.

İslam milletinin derdini dert edinmeyen, acısını kalbinde hissetmeyen, sıkıntılarını gerçek manada duymayan toplum, ümmet bilincinden uzaktır.

Cenab-ı Hak’a dua edelim. Allah ülkemize İslam milletiyle, bu ümmetle birlikte hareket etmeyi lütfetsin.

Mustafa Yürekli / Haber7

QOSHE - Ümmet olarak hareket etmek - Mustafa Yürekli
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ümmet olarak hareket etmek

7 9
25.11.2023

Yazıya, Kur’an-ı Kerim’in Enbiya Suresi'ndeki iki ayeti kerimeyi hatırlatarak başlayacağım. Allahu Teala şöyle buyuruyor: “Doğrusu tevhid dini olan Müslümanlık, bir tek din olarak sizin dininizdir ve Ben de Rabbinizim, artık Bana kulluk edin” (dedik). Ama insanlar kendi aralarında birliği paramparça ettiler. Oysa hepsi bize dönecektir. ” (Enbiya Suresi; Ayet: 92 -93)

Dikkat edilirse Allah Teâlâ farklı zamanlarda ve farklı bölgelerde dini İslam’ı tebliğ etmek üzere birçok peygamber gönderdiğini haber verdikten sonra bunların tebliğ ettiği dinin Allah’ın birliği, yüceliği ve eşsizliği ilkesine dayanan tek din olarak İslam’ı, ibadete lâyık olan ilâh olarak da sadece kendisi olduğunu bildirmiştir. Hz. İbrâhim ve bazı peygamberin kıssasına özet olarak yer verilmiş, her birinin Allah’ın dini olan İslam’ı tebliğ etmek için birçok sıkıntıya katlanıp sonuçta Allah’ın lutfuna mazhar olmaları anlatılmıştır.
Ne var ki insanlar dinleri konusunda ihtilâfa düşmüş, peygamberlere muhalefet etmiş ve Allah’a ortak koşarak tevhid ilkesinden uzaklaşmışlardır.

ÜMMETİN PARÇALANIP DAĞILMASI

İnsanlar tarih boyunca topluluk halinde yaşamışlardır. Yeryüzünde bir çok topluluk vardır. Adwm aleyhisselamdan Muhammed aleyhisselama kadar İslam dinine mensup insanlara ortak isim olarak İslam milleti denilmiştir. İslamı tebliğ eden her peygamberin bir ümmeti olmuştur.

Dolayısıyla millet ile ümmet arasında genel özel, dış iç ilişkisi vardır. Millet, dıştan bakışla peygamberlerin vahye dayalı tebliğ ettiği dinlerin müntesiplerinin ortak adıdır. Ümmet ise her peygamberin çevresinde toplanan Müslümanların adıdır. Çağdaş dünyada Peygamber sallahu aleyhi vesellemin yolundan gidenler İslam milleti ve Muhammet ümmeti olarak anılmaktadır.

İslam dünyasında farklı farklı devletler, cemiyetler, cemaatler, vakıflar, dernekler, siyasi çalışmalar bulunmaktadır. Hemen hemen hepsi kendi yaptıklarını beğenmekte, diğer çalışmaları yetersiz görmekte, hor bakmakta ve sadist eğilim göstermektedir. Bu yüzden de İslam milletini temsil eden Muhammet ümmeti, o devasa gücünden uzak, zayıf ve paramparça durumdadır.

Filistin, Müslümanların yaklaşık yüz yıllık problemidir. Ağırlıklı olarak da yetmiş yıldır kardeşlerimizin katliama uğradığı toprak parçasıdır. Son yüzyıldır en büyük ve en çetin direnişi göstermiş olan, ümmetin en azimli, en kararlı ve en iyi evlatlarının yaşadığı toprak parçasıdır.

İsrail dilediği zaman Filistin topraklarına giriyor, dilediği kadar kişiyi öldürüyor, dilediği kadar kişiyi hapse atıyor, dilediği zamanda Filistin’den çıkıyor. Bu duruma karşı İslam ümmeti çok ciddi bir şey yapamıyor; en üst kuruluş olarak İslam İşbirliği Teşkilatı kınamakla yetiniyor. Hatta şuan........

© Haber7


Get it on Google Play