22 Şubat Perşembe günü, Saadet Partisi İBB Adayı Birol Aydın’ın İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Medya Buluşması ve Proje Tanıtım Toplantısı”na katıldım.

Birol Bey, projelerini açıklamadan önce aralarında bu fakirin de olduğu gazeteciler ile özel bir görüşme gerçekleştirdi.

Burada soruları cevaplayan Birol Aydın’ın, CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bazı eksiklerine rağmen “başarılı bir dönem geçirdiğini” ve “çok önemli hizmetlere imza attığını” söylemesi üzerine, resmen başımdan kaynar suların döküldüğünü hissettim.

AK Parti’ye yönelik yıkıcı muhalefeti ile bilinen Saadet Partililerin, sıra İstanbul’u felakete sürükleyen CHP’ye ve adayı İmamoğlu’na gelince nasıl hoşgörülü olduklarına bir kez daha ibretle şahitlik ettim.

Üstelik bir gün önce de Saadet Partisi’ne, geç başvuru yaptığı için adaylığı kabul edilmeyen CHP’nin Manisa Saruhanlı adayı Zeki Bilgin’e kendi listelerinden seçime girme teklifinde bulundukları için oldukça öfkelenmiştim.

Öyle ya…

Bülent Ecevit, CHP-MSP koalisyonunun Başbakanı iken İskandinav ülkelerine yaptığı ziyaret sırasında Başbakanlık makamının vekâletini bile hem ortağı hem de yardımcısı Necmettin Erbakan’a teslim etmek yerine CHP eski genel sekreterlerinden Orhan Eyüboğlu’na devrederken…

Saadet Partililer kalkmış kendi rakiplerini övüyor, CHP’liler mağdur olmasın diye kendi belediye başkan adaylıklarında feragat ediyor…

Gel de öfkelenme!..

İşte tüm bu olan biteni düşünürken, ertesi gün Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu sahneye çıktı ve Başkan Erdoğan'ın; “2006 yılında, evini polis kuşatmasına alarak merhum Erbakan Hoca’yı tutuklatmak istediğini" söyleyerek, dönemin gerçekleriyle bağdaşmayan bir iddia ortaya attı.

Zira Başkan Erdoğan ve arkadaşları bırakın tutuklatmayı, o dönem CHP ve avanelerinin “Yeşil tespihli şeytan” diyerek hakaret ettiği Erbakan Hoca’yı cezaevinden kurtarmak için ellerinden geleni yapmıştı.

28 Şubat brifingli yargısı, Refah Partisi’nin düzenlediği pikniklerde tüketilen sucuk ve peynir fişlerini bahane ederek “paranın sahte belgelerle harcanmış gibi gösterildiği” iddiasıyla açtığı “Kayıp Trilyon” davası karara bağlandığında...

Dönemin “kartel” gazeteleri, Erbakan Hoca’yı “sahtekârlık” ile itham edip “Yüz kızartıcı suçtan 2,5 yıl hapis cezası aldı” manşetleri atarken, kendisi de siyasi yasaklı olan Başkan Erdoğan, AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla aynı gün yaptığı açıklamada, kararın kesinleşmediğini, “Netleştikten sonra gereken değerlendirmeyi yapacaklarını” söylüyordu.

Karar netleştiğinde ve Erbakan’ın 2 yıl 4 aylık hapis cezası Yargıtay tarafından onandığında iktidarda olan Erdoğan ve arkadaşları, Hoca’yı hapisten kurtarmak için 75 yaşın üzerindeki hükümlülerin, tam teşekküllü devlet hastanelerinden “cezaevinde kalamaz” rapor almaları durumunda cezalarını konutlarında çekmelerine olanak sağlayan bir yasa düzenledi.

AK Partililer karar sonrası, “Hocamıza hayırlı olsun” diyerek sevinçlerini dile getirirken..

“5485 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” resmen yürürlüğe girdiğinde malum gazeteler, “Erbakan’ı kurtarma yasası” manşetleri attı.

Şimdilerde Saadet Partisi programlarında, başköşede ağırlanan yandaş kalemşörler de “Daha önceki gün ABD'de 76 yaşındaki bir kişinin idam edildiğini unutmayın” diyerek, Hoca’nın ilerleyen yaşına rağmen cezalandırılmasında diretti.

CHP'liler de af niteliğinde olduğu için yasanın kabulünde 330 çoğunluk aranmasını istedi.

CHP Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu, “Erbakan'ı kurtarmak için kullanılacak” diyerek düzenlemeye tepki gösterdi.

Anında devreye giren dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, kanun değişikliğini veto etti.

CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, “Sezer’in geri gönderme gerekçelerine aynen katılıyoruz” diyerek, yasanın Meclis’ten aynen çıkması halinde, Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini söyledi.

Dedikleri gibi de oldu…

AK Parti iktidarı geri adım atmayınca, aralarında Bay Kemal’in de olduğu CHP’li 110 milletvekili soluğu AYM’de alarak kanunun iptalini istedi.

Anayasa Mahkemesi, CHP’nin talebini reddetti ve böylece 82 yaşındaki Erbakan Hoca, 2 yıl 4 aylık hapis cezasının infazı olan 11 ay 2 günlük cezasını Altınoluk’taki yazlığında geçirmeye başladı.

Ardından devreye giren dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “sürekli hastalığı nedeniyle” af yetkisini kullanarak Hoca’yı ve sevenlerini inciten ev hapsine son verdi.

“Af” kararını da sindiremeyen Mustafa Özyürek ve Kemal Anadol gibi CHP’nin ağır topları;

“Erbakan yazlığında bu hapis dönemini geçiriyordu. Bu durumun Erbakan’ın sağlığına zarar verecek bir yönü yok. Aynı davadan Sayın Cumhurbaşkanı’nın da sanık olması önemli. Bu kararla bir anlamda Sayın Gül kendisini de affetmiş oluyor” diyerek, Gül’ün aslında kendisini affettiğini öne sürdü.

Yıllar süren bu hengâmenin ardından sadece 2 ay ev hapsinde kalan Erbakan Hoca ise af kararı sonrası gazetecilerin sorduğu “Onlar sizi affetti, siz onları affettiniz mi?” sorusuna…

“Onlar her zaman bizim kardeşimiz. Kardeşimiz, talebemiz ve evlatlarımız” cevabını verdi.

Evet!

Merhum Erbakan “kayıp trilyon” iftirası sürecinin sonunda bu açıklamayı yaparken, Hoca’nın emaneti Saadet Partisi’nin lideri Karamollaoğlu ise bugün tam aksini iddia ediyor.

Geçmişte kendilerini “PKK’dan daha tehlikeli” gören CHP’lilerin dümen suyuna giren ve kendi bünyelerinden çıkan AK Partililere nefret saçan Saadet Partililerin son günlerde yaptıklarını görünce,

“Düşmanlarının kendisinden nefret etmelerini bile temin edemeyen kimseleri ben arzu edilir bir dost olarak görmüyorum” sözünün haklılığı karşısında bir kez daha şapka çıkardım.

*

Bu arada,

Tartışmaya dahil olan Erbakan Hoca’nın damadı ve Yeniden Refah Partisi'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Altınöz, Temel Bey’in iddiasını doğrulayarak, "Evet, doğru. Temel Bey'in anlatmış olduğu olay 2006 yılında gerçekleşti” dedi.

Erbakan Hoca’nın o dönem Başbakan olan Tayyip Erdoğan’a bağlı İçişleri Bakanlığı'nın görevlendirdiği polislerce korunduğunu da itiraf ederek çelişkiye düşen damat Altınöz, devamında; “Erbakan hocamızın konutunda İçişleri Bakanlığı'nın görevlendirdiği koruma polisleri varken başka bir polis ekibi gelerek Erbakan hocamızı götürmeye çalıştı" dedi.

Olayın aslını merak edip dönemin gazetelerini incelediğimde, Hoca’nın 5'inci kez erteleme talebini reddeden Edremit Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 18 Ocak 2006 tarihinde Erbakan’a “Teslim ol” çağrısı yaptığını ve çağrıyı aldıktan sonraki 10 günde teslim olmazsa, yakalama emri çıkarılarak polislerce derdest edileceğine” dair haberleri gördüm…

Bu haberler dün Fatih Erbakan’ın söylediği, “Bürokrasideki, emniyetteki FETÖ’cü unsurların böyle bir tavır içerisinde olduğunu düşünüyoruz” açıklamasıyla birebir örtüşüyor.

Zekeriya Say / Haber7

QOSHE - N’olacak bu Saadet’in hali? - Zekeriya Say
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

N’olacak bu Saadet’in hali?

40 1
01.03.2024

22 Şubat Perşembe günü, Saadet Partisi İBB Adayı Birol Aydın’ın İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Medya Buluşması ve Proje Tanıtım Toplantısı”na katıldım.

Birol Bey, projelerini açıklamadan önce aralarında bu fakirin de olduğu gazeteciler ile özel bir görüşme gerçekleştirdi.

Burada soruları cevaplayan Birol Aydın’ın, CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bazı eksiklerine rağmen “başarılı bir dönem geçirdiğini” ve “çok önemli hizmetlere imza attığını” söylemesi üzerine, resmen başımdan kaynar suların döküldüğünü hissettim.

AK Parti’ye yönelik yıkıcı muhalefeti ile bilinen Saadet Partililerin, sıra İstanbul’u felakete sürükleyen CHP’ye ve adayı İmamoğlu’na gelince nasıl hoşgörülü olduklarına bir kez daha ibretle şahitlik ettim.

Üstelik bir gün önce de Saadet Partisi’ne, geç başvuru yaptığı için adaylığı kabul edilmeyen CHP’nin Manisa Saruhanlı adayı Zeki Bilgin’e kendi listelerinden seçime girme teklifinde bulundukları için oldukça öfkelenmiştim.

Öyle ya…

Bülent Ecevit, CHP-MSP koalisyonunun Başbakanı iken İskandinav ülkelerine yaptığı ziyaret sırasında Başbakanlık makamının vekâletini bile hem ortağı hem de yardımcısı Necmettin Erbakan’a teslim etmek yerine CHP eski genel sekreterlerinden Orhan Eyüboğlu’na devrederken…

Saadet Partililer kalkmış kendi rakiplerini övüyor, CHP’liler mağdur olmasın diye kendi belediye başkan adaylıklarında feragat ediyor…

Gel de öfkelenme!..

İşte tüm bu olan biteni düşünürken, ertesi gün Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu sahneye çıktı ve Başkan Erdoğan'ın; “2006 yılında, evini polis kuşatmasına alarak merhum Erbakan Hoca’yı tutuklatmak istediğini" söyleyerek, dönemin gerçekleriyle bağdaşmayan bir iddia ortaya attı.

Zira Başkan Erdoğan ve arkadaşları bırakın tutuklatmayı, o dönem CHP ve avanelerinin “Yeşil tespihli şeytan” diyerek hakaret ettiği Erbakan Hoca’yı cezaevinden kurtarmak için ellerinden geleni yapmıştı.

28 Şubat brifingli yargısı, Refah Partisi’nin düzenlediği pikniklerde tüketilen sucuk ve peynir fişlerini bahane ederek “paranın sahte belgelerle harcanmış gibi gösterildiği” iddiasıyla açtığı “Kayıp Trilyon” davası karara bağlandığında...

Dönemin “kartel” gazeteleri, Erbakan Hoca’yı “sahtekârlık” ile itham edip “Yüz kızartıcı suçtan 2,5 yıl........

© Haber7


Get it on Google Play