İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi "Nitelikli, Sürdürülebilir, Rekabet Gücü Yüksek Yeni Nesil Bir Sanayi İçin Yatırım ve Üretimin İhtiyaç Duyduğu Finans Politikalarının Önemi" ana gündemiyle toplandı.

Toplantıya katılarak bir sunum yapan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek küresel ekonomi, Türkiye’de uygulamaya konan yeni ekonomi programı ve sanayinin yol haritasına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Bundan iki ay önce de Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan İSO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısına katılarak para politikası hakkında önemli bir sunum yapmıştı. Erkan “Biz üzerimize düşeni yaparken şu ya da bu sebeple ‘algı, kabul, itibar’ üçlüsü devreye girmiyorsa, enflasyonu daha yüksek bir maliyetle de olsa bu patikaya oturtmaya azimli ve kararlıyız” demişti.

Gaye Erkan’ın para politikası konuşması ardından Mehmet Şimşek’in makro ekonomi ve sanayiye yönelik açıklamaları da hafızalarda iz bırakacak, gelecekte de tartışılıp refere edilecek içerikteydi.

Peki Mehmet Şimşek sanayicilere ne söyledi?

SANAYİDE DÖNÜŞÜMÜN FİNANSMANI

➔Bunun için önce İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın konuyu ortaya koymasına ve ne söylediklerine gitmek gerekiyor:

➔ “Teknolojideki baş döndüren ilerlemeye bağlı olarak dijitalleşme ve yapay zekâ, üretim süreçlerindeki ağırlığını her geçen gün artırıyor.

➔İklim değişiminin ve çevre kirliliğinin geldiği boyut, yeşil dönüşümü bir zorunluluk olarak dayatıyor. Üretimin çevre dostu ve sürdürülebilir bir nitelik kazanması, yenilenebilir enerji kullanımını, elektrikli araçlar gibi yeni ürünleri ve dolayısıyla yeni pazarları beraberinde getiriyor.

Tüm bu dönüşüm, hacim olarak çok yüksek ama kısa vadede geri dönüş alınması mümkün olmayan yatırımları gerektiriyor. Bu da sanayi politikalarında kamu-özel sektör iş birliğinin önemini artırdığı gibi yeni nesil finansman araçlarının geliştirilmesini de kritik hale getiriyor.

Sahip olunan kaynaklar bakımından gelişmiş ülkelerle aradaki fark göz önüne alındığında, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için bundan sonraki on yılların çok daha çetin olacağını görmek zor değil.

➔Makro ekonomik kırılganlıklarını bertaraf edemeyen, yüksek ve kalıcı verimlilik artışı yakalayamayan ve doğru politikaları hayata geçiremeyen ülkelerin kaybedeceği bir dönem var önümüzde.

➔Genel hatlarını çizmeye çalıştığım bu küresel dönüşüm penceresinden ülkemize bakarsak, sürecin gerisinde kalmamak için yapmamız gerekenlerin iki boyutlu olduğunu düşünüyorum.

Birincisi kırılganlıklarımızın azaltılması ve makro finansal istikrarın tesis edilmesi; bu şekilde ihtiyaç duyulan reformların hayata geçirileceği elverişli iklimin yaratılması.

Diğeri ise bu reformların ivedilikle hayata geçirilmesi.

İHRACAT, YEŞİL DÖNÜŞÜM, İLERİ TEKNOLOJİ ÜÇGENİ

➔İçinde bulunduğumuz dönem Yapay Zeka Çağı olarak tanımlanıyor. Yapay Zeka Çağında hiç kimse mevcudu yeterli bulmayı, yerinde saymayı savunamaz. İşte böyle bir anlayış eşliğinde Türkiye'nin sanayisinin elbette bir dönüşüme ihtiyacı olduğunu ve bunun için azami bir çaba içinde olmamız gerektiğini kabul ediyoruz.

➔Sektörlerimizin dış pazarlarda rekabet gücü ve tempo kaybetmesinden kaynaklı düşüşlerle bu dönüşümü nasıl gerçekleştirecekleri de bir soru işareti olarak önümüzde duruyor.

Büyüme-enflasyon geriliminin aşılamadığı, bu nedenle her 3-5 yılda bir para politikasının baştan yazıldığı ve böylece finansman koşullarının öngörülemez olduğu bir ortamda bu yatırımların hayata geçirilmesi ne kadar gerçekçi?

➔Gerçek anlamıyla bir sanayi politikasını finanse edebilecek kapasiteye sahip yeni nesil bir kalkınma bankasının kurulmasını ve böylece sanayide yapısal dönüşümünün finansmanını konjonktürel dalgalanmaların dışına taşımayı çok önemli bir reform alanı olarak görüyoruz.

➔Geldiğimiz noktada, Türkiye’nin büyüme stratejisi mutlaka iklim değişikliği gündemine ve karbonsuzlaşmaya dayalı olarak şekillenmek zorunda.

Bu doğrultuda sanayi sektörüne sağlanan finansal destekler ihracatla sınırlı kalmayıp yeşil dönüşüm ve ileri teknolojiye dayalı girişimleri bir araya getirecek yatırımlar için tasarlanmalıdır.”

küresel ticarette başlaması beklenen canlanmaya dikkati çekerek şunları kaydetti:

ENFLASYON DÜŞÜŞÜ ORTALAMA 3.4 YIL

➔Şimdi gelelim Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in söylediklerine. Temel hedeflerinin fiyat istikrarını sağlamak olduğunu vurgulayan Mehmet Şimşek bunun belli bir zaman alacağını dünyadan örnek vererek şöyle açıkladı:

➔ “Küresel olarak baktığınız zaman enflasyon 2022’de yüzde 8,7’den düşüyor. Bu sene % 5.2’ye inmesi öngörülüyor. Enflasyon şoku küreselde 2022'de çok belirgin hale geldi ve şu an üçüncü yıldayız. IMF'nin yaptığı kapsamlı bir çalışma var, 56 ülkede 100 tane şok incelendi. Dünyada enflasyonun bir program dahilinde, doğru tepki vererek şok öncesi düzeye dönmesi ortalama 3,4 yıl almış. Yani ortalama 3,4 yıl alıyor, bu da ortalama. Daha fazla süren şoklar var, daha az süren şoklar da.”

➔Mehmet Şimşek’in sözleri bazı sanayiceler tarafından “Hükümet 3 yıldan önce bizden bir şey beklemeyin, diyor” şeklinde değerlendirildi.

➔Haziran ayında yürürlüğe konulan yeni ekonomik programın ana hedefinin fiyat istikrarı olduğunu vurgulayan Mehmet Şimşek konuşmasına şöyle devam etti:

➔"Çünkü fiyat istikrarının olmadığı bir yerde öngörülebilirlikten bahsedemezsiniz, makro finansal istikrardan bahsedemezsiniz. Fiyat istikrarı bu programın özüdür, önceliğidir.

Fiyat istikrarını sağlayamazsak sizin arzuladığınız tarzda nitelikli, sürdürülebilir ve rekabetçi bir sanayi asla olmaz. Sadece illüzyon olur, geçici dönemsel kazanımlar olur. Kalıcı, sürdürülebilir yüksek büyümenin bir tane ön koşulu var, o da fiyat istikrarıdır.

➔Neden fiyat istikrarı önemli? Niye programın özü fiyat istikrarıdır, dezenflasyondur, neden? Çünkü makro finansal istikrar ve öngörülebilirlik açısından gereklidir. Kaynakların spekülatif alanlar yerine nitelikli sanayiye, verimli alanlara etkin bir şekilde kanalize edilmesi için fiyat istikrarı gereklidir.

Geçen sene vatandaşımızın talebi nedeniyle Türkiye 29,9 milyar dolar altın ithal etmiştir, yenilir, içilir değil, kaynakların etkin kullanımı mı bu? Hayır. Enflasyona karşı bir koruma aracı olarak görmüş büyük ihtimalle.

PROGRAMI UYGULAMA KARARLILIĞI

➔Bizim dezenflasyon programının çerçevesi çok basit. Burada tekerleği yeniden keşfetme çabası yoktur. Uluslararası normlar nasılsa odur. Fed enflasyonu nasıl indirdiyse, Avrupa Merkez Bankası nasıl indirdiyse, Brezilya, Meksika nasıl indiriyorsa biz de öyle yapıyoruz.

➔Parasal sıkılaşma var. Burada tabii çok vurgu yapıldı, büyümeyle enflasyon arasındaki gerilimden bahsedildi. Böyle bir gerilim yok. Gerilim olsa da kısa vadelidir, konjonktüreldir.

➔Tam aksine sürdürülebilir yüksek büyüme için enflasyonun düşük olması lazım. Esas istikrarsız büyüme ve niteliksiz büyüme enflasyonun yüksek olduğu dönemlerdedir.

➔Programı desteklemek açısından seçici kredi sıkılaştırmasına gittik, miktarsal sıkılaşmaya da gittik.

Önümüzdeki dönemde çok daha destekleyici bir maliye ve gelirler politikası devrede olacaktır.

➔Dolayısıyla Türkiye'de de enflasyonun yer çekim gücüne karşı mücadele edeceğine ben inanmıyorum, düşecektir.

Tek ön koşul var; bu program sabırla ve kararlılıkla uygulanacaktır. Bu program siyasi sahipliği olan bir programdır. Bu program bir ekip tarafından Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde hazırlanmış, kamuoyuyla paylaşılmış, uygulamaya konulmuş ve şu anda da uygulamada sonuç aldığımız bir programdır. Bu program geçici bir heves değildir."

DEPREM HARİÇ BÜTÇE AÇIĞI GSYH’NIN %1.7

➔Küreseldeki finansman modellerini incelediklerini anlatan ve bununla ilgili bilgi veren Şimşek, Türkiye'de finansman kaynağının tamamen bankacılık sektörü olduğuna dikkati çekerek "Bunu değiştirmenin bir tek ön koşulu var; kalıcı bir şekilde enflasyon düşük tek haneye indirilecek. Dolayısıyla finansman konusunda sorunların köklü çözümünü istiyorsanız kalıcı çözüm fiyat istikrarında" dedi.

➔Şimşek, mali disiplinin gerekliliğine dikkati çekerek fiyat istikrarını sağlamak için, bütçe açıklarının makul bir düzeyde tutulması gerektiğini söyledi.

➔İleriki dönemde dezenflasyonu desteklemek için bütçe açığını sınırlamaya devam edeceklerini bildiren Şimşek, şunları kaydetti:

➔"Aralık ayındaki rakamlara bakıp 'işte büyük bir harcama var' diyemeyiz, öyle bir şey yok. Bu kaynak, ihalesi yapılmış, süreci devam eden, depremle ilgili harcamalar için tahsis edilmişti ama harcamalar peyderpey oluyor. Biz o kaynağı ilgili kuruluşlara aktarmıştık, aktarmaya devam ettik.

➔Dolayısıyla deprem hariç geçen sene bütçe açığı sadece GSYH’nın yüzde 1,7’sidir. Geçen sene gelişmekte olan ülkeler ortalama bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 5,5 iken Türkiye'de yüzde 1,7. Deprem geçici bir şoktur. Bu şok bizimle bir süre olacak ama kalıcı değildir.

Maliye politikası ayağında kaygıya şu aşamada gerek yoktur. Biz geçen sene deprem dışındaki bütçe bozulmasını telafi edecek tedbirleri temmuz ayında kararlılıkla aldık, ondan dolayı da bütçe açığı öngörülerin oldukça altında. Geçen sene hedef yüzde 6,4'tü, yaklaşık yüzde 5,4'lük bir açıkla yılı kapattık ama bunun neredeyse üçte ikisi depremle ilişkiliydi."

KÖTÜMSERLİK YOK MUCİZE DE…

"Kamu maliyesi reformu... Bu çok kapsamlı bir alan. Harcama reformundan vergi reformuna bütün alanları kapsıyor. O alanlarla ilgili çalışmalarımız başladı" diyen Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, OVP'de reform programının olmasının beklentilere olumlu yansıdığını ifade ederek şu değerlendirmelerde bulundu:

➔"Bakın ilk reformlardan bir tanesi, kriptoyla ilgili bir düzenleme yoktu, onu yakında Meclise gönderiyoruz. KİT'lerin uluslararası normlara göre yönetişimine ilişkin kısmi düzenlemeleri tamamladık. Yakında inşallah Meclise gidecek.

Rekabet gücündeki kalıcı artış, verimlilik artışı için reform olmazsa olmazdır. Yani kamuda da reform gerekiyor, özel sektörde de gerekiyor. Bütün bunlar bizi daha yüksek bir büyüme potansiyeline kavuşturacak. Yani Türkiye, sorun yaşamadan yüksek büyüme patikasında devam edecek. Aynı zamanda doğru uygulamalarla büyümeyi kapsayıcı hale getireceğiz. Yani gelirin daha adil paylaşımını sağlanmış olacak.

Bazı sektörlerde sıkıntılar her zaman olur önemli olan kalıcı çözümler peşinde koşmaktır. Geçici çözümler pansuman çözümlerden sonuç alınamıyor. Kötümser olmanız için bir sebep yok ama mucize bekliyorsanız o da bende yok."

➔Öyle anlaşılıyor ki hem kamu hem özel sektör için yokuş yukarı çıkışın başlangıcındayız.

QOSHE - Şimşek: 'Kamuda ve özel sektörde reform dönemi' - Abdurrahman Yıldırım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Şimşek: 'Kamuda ve özel sektörde reform dönemi'

37 0
01.02.2024

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi "Nitelikli, Sürdürülebilir, Rekabet Gücü Yüksek Yeni Nesil Bir Sanayi İçin Yatırım ve Üretimin İhtiyaç Duyduğu Finans Politikalarının Önemi" ana gündemiyle toplandı.

Toplantıya katılarak bir sunum yapan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek küresel ekonomi, Türkiye’de uygulamaya konan yeni ekonomi programı ve sanayinin yol haritasına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Bundan iki ay önce de Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan İSO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısına katılarak para politikası hakkında önemli bir sunum yapmıştı. Erkan “Biz üzerimize düşeni yaparken şu ya da bu sebeple ‘algı, kabul, itibar’ üçlüsü devreye girmiyorsa, enflasyonu daha yüksek bir maliyetle de olsa bu patikaya oturtmaya azimli ve kararlıyız” demişti.

Gaye Erkan’ın para politikası konuşması ardından Mehmet Şimşek’in makro ekonomi ve sanayiye yönelik açıklamaları da hafızalarda iz bırakacak, gelecekte de tartışılıp refere edilecek içerikteydi.

Peki Mehmet Şimşek sanayicilere ne söyledi?

SANAYİDE DÖNÜŞÜMÜN FİNANSMANI

➔Bunun için önce İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın konuyu ortaya koymasına ve ne söylediklerine gitmek gerekiyor:

➔ “Teknolojideki baş döndüren ilerlemeye bağlı olarak dijitalleşme ve yapay zekâ, üretim süreçlerindeki ağırlığını her geçen gün artırıyor.

➔İklim değişiminin ve çevre kirliliğinin geldiği boyut, yeşil dönüşümü bir zorunluluk olarak dayatıyor. Üretimin çevre dostu ve sürdürülebilir bir nitelik kazanması, yenilenebilir enerji kullanımını, elektrikli araçlar gibi yeni ürünleri ve dolayısıyla yeni pazarları beraberinde getiriyor.

Tüm bu dönüşüm, hacim olarak çok yüksek ama kısa vadede geri dönüş alınması mümkün olmayan yatırımları gerektiriyor. Bu da sanayi politikalarında kamu-özel sektör iş birliğinin önemini artırdığı gibi yeni nesil finansman araçlarının geliştirilmesini de kritik hale getiriyor.

Sahip olunan kaynaklar bakımından gelişmiş ülkelerle aradaki fark göz önüne alındığında, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için bundan sonraki on yılların çok daha çetin olacağını görmek zor değil.

➔Makro ekonomik kırılganlıklarını bertaraf edemeyen, yüksek ve kalıcı verimlilik artışı yakalayamayan ve doğru politikaları hayata geçiremeyen ülkelerin kaybedeceği bir dönem var önümüzde.

➔Genel hatlarını çizmeye çalıştığım bu küresel dönüşüm penceresinden ülkemize bakarsak, sürecin gerisinde kalmamak için yapmamız gerekenlerin iki boyutlu olduğunu düşünüyorum.

Birincisi kırılganlıklarımızın azaltılması ve makro finansal istikrarın tesis edilmesi; bu şekilde ihtiyaç duyulan reformların hayata geçirileceği elverişli iklimin yaratılması.

Diğeri ise bu reformların ivedilikle hayata geçirilmesi.

İHRACAT, YEŞİL DÖNÜŞÜM, İLERİ TEKNOLOJİ ÜÇGENİ

➔İçinde bulunduğumuz dönem Yapay Zeka Çağı olarak tanımlanıyor. Yapay Zeka Çağında hiç kimse mevcudu yeterli bulmayı, yerinde saymayı savunamaz. İşte böyle bir anlayış eşliğinde Türkiye'nin sanayisinin elbette bir dönüşüme ihtiyacı olduğunu ve bunun için azami bir çaba içinde olmamız gerektiğini kabul ediyoruz.

➔Sektörlerimizin dış pazarlarda rekabet gücü ve tempo kaybetmesinden kaynaklı düşüşlerle bu dönüşümü nasıl gerçekleştirecekleri de bir soru işareti olarak önümüzde duruyor.

Büyüme-enflasyon geriliminin aşılamadığı, bu nedenle her 3-5 yılda bir para politikasının baştan yazıldığı ve böylece finansman koşullarının öngörülemez olduğu bir ortamda bu yatırımların hayata geçirilmesi ne kadar........

© Habertürk


Get it on Google Play