On beş gün önceydi… Almanya tam da “Filistin’e özgürlük” diyen herkese Yahudi düşmanı damgası yapıştırmakla meşgulken, aşırı sağcı AfD’lilerle Neonaziler ve sağ sermayenin Potsdam’da gizlice toplanarak, Alman soyu harici milyonları ülkeden sürmek amacıyla korkunç bir ırkçı plan tezgahladığı ortaya çıktı. İçeride ve dışarıda hararetle İsrail’i savunan siyaset Yahudi toplumunu koruma alarmına dalmıştı, oysa nefret odakları çok daha büyük bir nüfusa göz dikmişti. Bu yüzyıla uygun ambalajlanmış bir tehcir hareketi neredeyse, plana göre onlarca yıl sürebilirdi.

Sadece yakın geçmişte gelen sığınmacılar değil, “asimile olmamış” göçmen kökenli vatandaşlar dahil 20 milyonluk nüfusu “geriye göçle” (Remigration) ülkeden postalamak için demokrasinin iğdiş edilmesini de içeren bir kumpas hazırlanıyordu. Anayasal düzene karşı komplo adım adım uygulamaya konulacaktı: Demokrasinin zayıflatılması için seçimler şaibeli hale getirilecek, Anayasa Mahkemesi karalanıp gözden düşürülecek, çoğulculuğa karşı hamleyle farklı sesler bastırılacak, özellikle genç seçmeni etkilemek üzere YouTube ve TikTok’ta aşırı sağ influencer’lar bir örgüt çatısı altında toplanıp ana akım merkez medyayla mücadele edilecekti.

En az 2 milyon insan Afrika’nın kuzeyindeki bir “örnek devlete” yerleştirilebilirdi mesela. Aynı Nazilerin 1940’da dört milyon Yahudiyi Madagaskar’a sürme planı gibi.

‘REMIGRATION’ DEHŞETİ SOKAĞA DÖKTÜ

Almanya çapında yüz binlerce insanı, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisine karşı sokağa döken de, başka gidecek yeri olmayan bilmem kaçıncı kuşak göçmenleri gelecek kaygısına düşüren de bu tek kelime oldu: Remigration!

Araştırmacı gazetecilik platformu Correctiv’in, katılımcılarla temasa da geçerek ayrıntılarını deşifre ettiği toplantı 25 Kasım 2023 tarihinde, Lehnitzsee kıyısındaki 1920’lerden kalma, otele dönüştürülmüş bir villada yapılmıştı. Katılım çok geniş bir skaladaydı; AfD Lideri Alice Weidel’in sağ kolu Roland Hartwig ve diğer parti üyelerinin yanı sıra, milliyetçi-muhafazakar öğrenci birliklerinin temsilcileri, orta sınıftan hukukçular, doktorlar, siyasetçi ve iş insanları ve CDU’nun iki üyesi.

Tesadüf bu ya toplantı mekanı, Nazilerin Yahudileri imha planını olgunlaştırdığı Wannsee Konferansı binasına sekiz kilometre mesafedeydi. Ve yine tesadüf bu ya Remigration master planını hazırlayan ve toplantıda açıklayan kişi bir Avusturyalıydı; Yeni Sağ’ın öncülerinden olarak tanınan ve İslam’ı Avrupa’dan silmeye bileyli Pan-Avrupacı “Kimlik Hareketi”nin (Identitäre Bewegung) vitrin yüzü Martin Sellner. Kimlik Hareketi’ne göre Avrupa, sadece Avrupa’nın beyaz etnik gruplarına aitti.

Skandal patlayalı 15 gün oldu, istihbaratın gizli toplantıdan ne kadar haberi vardı bilinmez ama, şu biliniyor; Olaf Scholz hükümeti aşırı sağ tehdidi karşısında çaresiz. Avusturyalı Neonazi Martin Sellner’e Almanya’ya giriş yasağı konulması gündemde; şimdilik bu kadar. AfD’ye kapatma davası tartışması henüz bir sonuca varmadı; bu taleple 400 bin imza toplandı, Bundestag’da ise CDU’lu bir vekil dava başvurusu için destek toplamaya çalışıyor.

Bu ortamda yüz binler AfD’yi protesto için meydanlarda ve Alman medyasının da yazdığı üzere, hükümetin yeterli mücadele araçlarından yoksun olduğu ortamda tek umut sokakta sesini yükselten kitleler. Protestoların ardında çok sayıda sivil toplum örgütü var; Greenpeace ve Gelecek İçin Cuma’dan göçmen dernekleri ve sağa karşı büyükanneler inisiyatifine kadar. Gösterileri finanse eden girişim ise progresif siyasi kampanyaları organize eden “Plattform Campact”; sadece Münih’teki gösterilere 150 bin Euro tahsis etmiş.

ALMANYA’DA DOĞDU, BÜYÜDÜ: “ANNE NEREYE GİDERİZ BİZ?”

Peki ama Almanya’da Neonazi tehdidi her zaman vardı; Mölln (1992) ve Solingen (1993) kundaklama katliamlarına, Döner cinayetlerine tanık olduk. Bu sefer farklı olan ne?

Aradaki farkı koalisyonun büyük partisi SPD’nin Genel Başkan Yardımcısı Serpil Midyatlı basit bir cümleyle açıklıyor: “Çünkü AfD artık toplumsal merkeze ulaştı…” Midyatlı’nın deyişiyle “beyzbol sopalı yıllarda” görüntüsüyle müsemma Naziler, faşistler vardı. Karşıt sesler ise daha yüksek, daha kalabalıktı. Oysa bugün sağcı söylem toplumun merkezine yerleşti. Anketlerde AfD desteği yüzde 20’yi buluyor, doğu eyaletlerinde bu oran daha da yüksek. AfD’li siyasetçiler artık okullara kadar giriyor, medya “AfD’den de konuk çağırmalıyız” diyerek aşırı söyleme meydan açıyor.

Yani dazlak marjinalliğinin devri geçti.

Gerçekten de anketler doğuda Saksonya, Brandenburg ve Thüringen’de AfD’yi yüzde 30’larda gösteriyor ve üç eyalette de bu yıl seçim var. Avrupa Parlamentosu seçimleri de cabası.

Serpil Midyatlı, Potsdam’daki gizli toplantı haberi üzerine yaşadığı şoku Der Spiegel’e anlatıyor: Sağdaki örgütlenme kapasitesi, iş dünyasından bağışçıların ve CDU’dan siyasetçilerin katılımı ürkütüyor, “Bunlar demokrasiye karşı Molotof kokteyli, geçit verilmemeli” diyor. Gerçi yüz binlerce insanın aşırı sağı protesto için sokaklara taşması sevindirici ve umut uyandırıyor. AfD ile hiçbir şekilde işbirliği yapmayan, seçimlerde ortak aday göstermeyen sosyal demokratların aşırı sağa karşı güvenlik duvarı olduğu söylüyor. Ancak bir süredir, göçmen geçmişi olan yakın çevresiyle “gelecekte ne kadar güvende oluruz, dört yıl mı, altı yıl mı?” kaygısı taşıdıklarını anlatıyor ki, milyonlarca göçmene yönelik deportasyon planları henüz gündeme düşmemişken.

Midyatlı’nın 14 yaşındaki oğlu sürgün planlarını okuduktan sonra annesine soruyor; “Bunlar olunca nereye gideceğimizi düşündünüz mü babamla?” Çocuk da annesi gibi Almanya doğumlu, annesiyle birlikte aşırı sağa karşı protestoya katılıyor.

AfD’ye kapatma davası açılsa bile bu uzun vadeli bir süreç. O halde bugünden hangi önlemler alınabilir? Parti kapatmadan önce bağlı dernekler ve gençlik örgütü Junge Alternative (JA) yasaklanabilir ve AfD’nin para kaynakları kısıtlanabilir. Anayasayı Koruma Teşkilatı, gençlik örgütünü Kimlik Hareketi’ne yakınlığı nedeniyle “şüpheli” olarak sınıflandırdı; Thüringen, Saksonya-Anhalt ve Saksonya eyaletlerinde de AfD’yi aşırı sağcı olarak değerlendiriyor.

Ayrıca AfD’nin Thüringen lideri Björn Höcke’nin temel haklardan men edilmesi yönündeki imza kampanyası da geniş destek buluyor. Höcke aşırı sağın çıban başı niteliğinde bir şahsiyet. Mitinglerde Nazilerin paramiliter kanadı Fırtına Birlikleri’nin sloganını atan ve İslam karşıtı Pegida hareketinin öncülerinden bir figür. Aslında Potsdam’da kapalı kapılar ardında konuşulan planı meydanlarda alenen dillendiren kişi Höcke. Geçen kasım başında bir Pegida gösterisinde aynen şöyle demişti: “Artık entegrasyondan bahsetmiyorum, bundan böyle sadece ‘geriye göç’ü konuşuyorum. Yasa dışı göçmenlerden her yıl 200 binini Almanya’dan atacağız…”

ÇİFTE VATANDAŞLIĞA DİKKAT!

Bu arada Potsdam toplantısındaki konuşma dökümüne bakılırsa AfD’nin çifte vatandaşlığı desteklediği de anlaşılıyor ama…

Geçen hafta vatandaşlık yasasında reforma gidildi. Alman vatandaşlığına geçiş sürecini kısaltan ve çifte vatandaşlık imkanı tanıyan tasarı Bundestag’da kabul edildi. Vatandaş olmak isteyen, sahip olduğu vatandaşlığı bırakmak zorunda kalmayacak.

Reformdan önce Potsdam’daki gizli toplantıda dile getirilen plan ise şuydu: “Çifte vatandaşlıkta Alman vatandaşlığını ellerinden almamız mümkün, sonuçta vatansız kalmıyorlar…” Yani Alman pasaportuna sahip göçmenlere karşı sinsice bir tuzak söz konusu.

QOSHE - Almanya'da ırkçı Yeni Sağ'ın 'geriye göç' tuzakları - Ayşe Özek Karasu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Almanya'da ırkçı Yeni Sağ'ın 'geriye göç' tuzakları

17 0
27.01.2024

On beş gün önceydi… Almanya tam da “Filistin’e özgürlük” diyen herkese Yahudi düşmanı damgası yapıştırmakla meşgulken, aşırı sağcı AfD’lilerle Neonaziler ve sağ sermayenin Potsdam’da gizlice toplanarak, Alman soyu harici milyonları ülkeden sürmek amacıyla korkunç bir ırkçı plan tezgahladığı ortaya çıktı. İçeride ve dışarıda hararetle İsrail’i savunan siyaset Yahudi toplumunu koruma alarmına dalmıştı, oysa nefret odakları çok daha büyük bir nüfusa göz dikmişti. Bu yüzyıla uygun ambalajlanmış bir tehcir hareketi neredeyse, plana göre onlarca yıl sürebilirdi.

Sadece yakın geçmişte gelen sığınmacılar değil, “asimile olmamış” göçmen kökenli vatandaşlar dahil 20 milyonluk nüfusu “geriye göçle” (Remigration) ülkeden postalamak için demokrasinin iğdiş edilmesini de içeren bir kumpas hazırlanıyordu. Anayasal düzene karşı komplo adım adım uygulamaya konulacaktı: Demokrasinin zayıflatılması için seçimler şaibeli hale getirilecek, Anayasa Mahkemesi karalanıp gözden düşürülecek, çoğulculuğa karşı hamleyle farklı sesler bastırılacak, özellikle genç seçmeni etkilemek üzere YouTube ve TikTok’ta aşırı sağ influencer’lar bir örgüt çatısı altında toplanıp ana akım merkez medyayla mücadele edilecekti.

En az 2 milyon insan Afrika’nın kuzeyindeki bir “örnek devlete” yerleştirilebilirdi mesela. Aynı Nazilerin 1940’da dört milyon Yahudiyi Madagaskar’a sürme planı gibi.

‘REMIGRATION’ DEHŞETİ SOKAĞA DÖKTÜ

Almanya çapında yüz binlerce insanı, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisine karşı sokağa döken de, başka gidecek yeri olmayan bilmem kaçıncı kuşak göçmenleri gelecek kaygısına düşüren de bu tek kelime oldu: Remigration!

Araştırmacı gazetecilik platformu Correctiv’in, katılımcılarla temasa da geçerek ayrıntılarını deşifre ettiği toplantı 25 Kasım 2023 tarihinde, Lehnitzsee kıyısındaki 1920’lerden kalma, otele dönüştürülmüş bir villada yapılmıştı. Katılım çok geniş bir skaladaydı; AfD Lideri Alice Weidel’in sağ kolu Roland Hartwig ve diğer parti üyelerinin yanı sıra, milliyetçi-muhafazakar öğrenci birliklerinin temsilcileri, orta sınıftan hukukçular, doktorlar, siyasetçi ve iş insanları ve CDU’nun iki üyesi.

Tesadüf bu ya toplantı mekanı, Nazilerin Yahudileri imha planını olgunlaştırdığı Wannsee Konferansı binasına sekiz kilometre mesafedeydi. Ve yine tesadüf bu ya Remigration master planını hazırlayan ve toplantıda açıklayan kişi bir Avusturyalıydı; Yeni Sağ’ın öncülerinden olarak tanınan ve İslam’ı Avrupa’dan silmeye........

© Habertürk


Get it on Google Play