2023, ölçülen tarihin en sıcak yılı olarak kayıtlara geçti. Biliyoruz; sıcak hava dalgaları, dünyada artan orman yangınları, Freddy ve Daniel siklonları, aşırı yağışlar ve yıkıcı sellerle yaşadık, biliyoruz. Giderek güçlenen El Nino etkisiyle 2024’ün daha da sıcak geçeceğine, gezegende daha ekstrem ve ölümcül iklim olayları yaşanacağına dair tahminler var.

Fakat şöyle bir problem de var; iklim bilimciler 2023 sıcaklık rekorunun nedenlerini bilmiyor, çözemiyor. Daha doğrusu ileri sürdükleri teorilerde anlaşamıyorlar ki, bu durum gelecekteki iklim değişikliklerine ilişkin projeksiyonların önünde engel. İklimin güvencesi okyanusların aşırı ısındığını görüyor, Pasifik Okyanusu’nda yüzeyi ısıtan El Nino iklim olayı dışındaki anomalileri araştırıyor, ancak uzlaşı noktasını bulamıyorlar. Aşırı sıcaklık, iklim değişikliğinin normal seyri mi, yoksa okyanusların hiç olmadığı kadar su kaynatmasının altında yatan başka bilinmeyen nedenler mi var?

Nedenini bulmak hayati önemde, çünkü gezegenin üçte ikisini kaplayan okyanuslar, kara parçalarının bir nevi iklimlendirme tesisi; soğukta ısıtıyor, sıcak havada serinletiyor. Yağışların büyük kısmını ve rüzgar sistemlerini yönlendiriyor. Okyanusların yumuşatıcı etkisi olmasa insanoğlu dünyayı çoktan sera cehennemine çevirmişti. İnsanın karbon ayak izinin dörtte birini ve fazladan üretilen ısının yüzde 90’ını okyanuslar yutuyor.

Derken, iklim değişikliğinin babası James Hansen (üstte) yıllar sonra yeniden sahneye çıkıp bir tez ileri sürüyor. Hansen’e göre rekor sıcaklığın nedeni, Güney Pasifik’teki su altı volkanı Hunga Tonga-Hunga Ha’apai’nin iki yıl önce şiddetle patlamış olması. Patlama, küresel bir şok dalgası yaratıyor, volkanın üst atmosfere püskürttüğü 150 milyon ton su buharı dünyaya yayılıyor, ozon tabakası inceliyor. Su buharı yüksek etkili bir sera gazı. Simülasyonlara göre 2023 sıcağının nedeni bu volkanik patlama olabilir.

İklim bilimcilerin tamamı hemfikir olmasa da Hansen’in tezine güvenmek için geçerli nedenler var.

NASA’da görevli olduğu dönemde, “küresel ısınma”nın resmen kayda geçmesini sağlayan ilk kişi Hansen. 1988’de Senato komitesindeki ifadesinde, sıcaklıkların giderek arttığını, 1980’lerin bütün zamanların en sıcak yılları olduğunu, 1990’larda dünyanın daha da fazla ısınacağını söylüyor. O günlerde çoğunluk Hansen’in abarttığını düşünüyor. İleriki yıllarda haklılığı ortaya çıkıyor. Bugün 82 yaşında olan Hansen, 17 bilim insanıyla ortak yeni çalışmasında sıcaklık artış hızının ivme kazandığını söylüyor; çizilen karanlık tabloya göre 1.5 derece sınırı 2030’a kadar çoktan aşılmış olacak ve 2050’de 2 dereceye ulaşacak.

ESKİ EL NINO’LAR GEÇMİŞTE KALDI

Geçen yıl denizlerdeki aşırı ısınmayla birlikte Meksika, Mozambik ve Libya’da fırtınaların daha yıkıcı, daha fazla enerji yüklü ve tehlikeli olduğunu gördük. Daniel fırtınası Libya’nın felaketi oldu, Bingazi’den Derne’ye kadar uzanan bölgede meydana gelen sellerde en az 4 bin 300 kişi can verdi, 40 bin kişi ülke içinde yerinden oldu. Kuraklığın hüküm sürdüğü California aşırı yağışlar yüzünden yer yer çamura gömüldü. Deniz yüzeyindeki ısınma mart ayında başlamıştı, mayısta rekor düzeye çıktı ve 2023 haziran ayında küresel sıcaklık o kritik 1.5 derece sınırını aştı.

Deniz yüzeyindeki rekor sıcaklıklar temmuz, ağustos ve sonrası derken 2024 ocak ve şubat ayına kadar geldi dayandı. Avrupa yakasındaki iklim araştırmacılarına göre El Nino’nun yeniden ortaya çıkıp etkinliğini artırdığı ortamda okyanus yüzeyinin ısınması normal. California Berkeley’deki araştırmacılar ise Pasifik’te görülen iklim olayı El Nino’nun etkin olduğu önceki dönemlere göre sıcaklığın daha yüksek, daha şaşırtıcı olduğu görüşünde. New Orleans’taki Oşinografi zirvesinde de ana gündem maddesi ortalamayı 5 derece geçen deniz suyu sıcaklıklarıydı. En önemli ayrıntı; El Nino tam kapasitesine ulaşmadan sıcaklığın artması, üstelik sadece Pasifik’te değil Atlas Okyanusu’nda da beklenmedik düzeyde artmasıydı.

Bilim insanları dünya denizlerinde tanık oldukları anomalileri masaya sürdü. James Hansen’in uyardığı üzere küresel sıcaklığın ivme kazanması kaçınılmazdı ve Hansen’in su altı volkanı Hunga Tonga-Hunga Ha’apai’deki patlamaya ilişkin tezi de tartışıldı. Gerçekten de 150 milyon ton su buharı gezegeni rekor sıcaklıklara sürüklemiş olabilir miydi? Bazı uzmanlar bu efekte dair kanıt bulunmadığını ileri sürdü.

Hansen’in bir diğer tahminine göre, emisyon kontrolü çerçevesinde gemi yakıtlarındaki kükürt oranının düşürülmesi de iklim üzerinde etkili olabilir. Son dört yılda kükürt oranı düşük olduğu için havada yayılan sıvı partikül (aerosol) bulutları seyreldi. Bu hava kalitesi açısından iyi, iklim açısından kötü. Sülfür gazları sayesinde daha kolay oluşan bulutlar güneş ışınlarını perdeleyip soğutucu etki yapıyor. Hansen, bu olayın ısınma üzerinde kuvvetli erken olduğunu savunuyor. Meslektaşlarının çoğu abarttığını düşünüyor.

Denizlerin ısınması hava durumunu iki yönden etkiliyor: Yüksek sıcaklıkta daha fazla su buharlaştığı ve sıcak hava daha fazla miktarda suyu emebildiği için şiddetli yağışlar geliyor; ayrıca yüksek sıcaklık hava sistemlerine enerji yüklediği için fırtınalar şiddetleniyor. Okyanus yüzeyinde ısı 26.5 dereceyi geçtiği zaman tropik fırtınalar oluşuyor, sıklıkla kalıcı siklonlara dönüşüyor. Örneğin geçen yılın şubat ayında Avustralya kıyılarında başlayan Freddy fırtınası Hint Okyanusu üzerinden sekiz bin kilometre yol kat ederek Mauritius ve Madagaskar’a ulaştı ve iki hafta boyunca Mozambik’te kaldı. Bilinen zamanların en enerji yüklü ve uzun süreli siklonu olan Freddy ancak bir buçuk ay sonra sönümlendi. Büyük çoğunluğu kıyı şeridine 300 kilometre mesafedeki Malawi’de olmak üzere beş ülkede bin 200 can aldı.

İklim araştırmacıları denizlerdeki ısınma nedeniyle kasırgaların da öngörülebilir olmadığını belirtiyor. Geçen yıl ekim ayında Meksika’nın Acapulco kentine doğru yaklaşan tropik fırtına kısa sürede Otis kasırgasına dönüşmüş, birkaç saat içinde en üst seviye olan 5’inci kategoriye çıkarak binaların duvarlarını sökmüş, halk hazırlıklı olmadığı için çoğu boğularak yüz kişi hayatını kaybetmişti.

Peki böyle ısınan bir dünyada Otis tipi kasırgalar Akdeniz’e kadar uzanır mı? Almanya’da Geomar Oşinografi Enstitüsü uzmanlarına göre Akdeniz bu tür fırtına sistemleri içi fazla küçük; ancak “hurricane” ile akrabalık ilişkisinden ötürü Akdeniz (Mediterranean) tipi tropik fırtına meteorologlar tarafından “medicane” olarak adlandırılıyor. Nitekim Libya’da tahminlerin ötesinde yıkıcı bir sel felaketine yol açan Daniel bu kategoriye giriyordu.

İKLİMİN CAN DAMARI SU ALTI ORMANLARI YOK OLUYOR

Okyanusların ısınması su altındaki hayatı da yok ediyor. Florida Key West’te dünyanın en büyüklerinden olan mercan kayalıklarının yerinde artık bembeyaz çöl hakim. Kayalıkların sadece yüzde ikisi mercanlarla kaplı, yani ölü. Geçen yıl temmuz ayında su sıcaklığı 38.4 derece ölçülmüştü. Oşinograflar, banyo derecesine varan bu sıcaklığa dünya denizlerinin hiçbir yerinde asla rastlanmadığını söylüyor.

Isınma suyun kimyasını değiştirdiği için okyanusların oksijen tutma yeteneği azalıyor. Oysa yüksek sıcaklıkta balıklar metabolizma gereği daha fazla oksijene ihtiyaç duyuyor, sıcak üst katman alttaki soğuk suyla karışmadığından derinlere daha az oksijen ulaşıyor.

Tropik bölgelerde organizmalar sıcaktan kaçamadığı için su altı ölümleri daha şiddetli yaşanıyor, beslenme zincirinde dengeler bozuluyor. Amerika ve Avustralya kıyılarının merkezi ekosistemlerden olan su altı ormanları giderek yok oluyor.

Tasmanya’da deniz sıcaklığı dünya ortalamasının dört katı kadar arttığı ve sıcak su daha az besin barındırdığı için, kaya zeminden 50 metre yükselen kahverengi alglerin oluşturduğu ormanların yüzde 95’iyle birlikte sayısız tür öldü. Algleri koruyan denizyıldızları da öldü, genç yosunların zararlısı denizkestaneleri istilacı tür olarak ortaya çıktı. Denizkestaneleri zemini kapladığından ormanların yeniden kök salması mümkün değil.

Geçen aralık ayında Dubai’de düzenlenen COP28 İklim Zirvesi’nde, okyanuslarda 4 milyon hektarlık alanı kaplayan su altı ormanlarının korunması için 2040 hedefiyle bir yol haritası hazırlandı.

Çünkü okyanusların derinliklerindeki hayat küresel iklimin can damarı. Su altı ormanları bir yılda deniz suyundaki 4.5 milyon ton karbondioksiti tuttuğu gibi balıkçılık için habitat oluşturuyor, kıyı bölgelerini fırtınalardan koruyor, boy attıkça sera gazlarını ayrıştırıyor. New Scientist’in haberine göre su altı ormanlarının dünyaya ekonomik katkısı 500 milyar dolar değerinde.

QOSHE - Hunga Tonga sıcakları - Ayşe Özek Karasu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hunga Tonga sıcakları

18 0
02.03.2024

2023, ölçülen tarihin en sıcak yılı olarak kayıtlara geçti. Biliyoruz; sıcak hava dalgaları, dünyada artan orman yangınları, Freddy ve Daniel siklonları, aşırı yağışlar ve yıkıcı sellerle yaşadık, biliyoruz. Giderek güçlenen El Nino etkisiyle 2024’ün daha da sıcak geçeceğine, gezegende daha ekstrem ve ölümcül iklim olayları yaşanacağına dair tahminler var.

Fakat şöyle bir problem de var; iklim bilimciler 2023 sıcaklık rekorunun nedenlerini bilmiyor, çözemiyor. Daha doğrusu ileri sürdükleri teorilerde anlaşamıyorlar ki, bu durum gelecekteki iklim değişikliklerine ilişkin projeksiyonların önünde engel. İklimin güvencesi okyanusların aşırı ısındığını görüyor, Pasifik Okyanusu’nda yüzeyi ısıtan El Nino iklim olayı dışındaki anomalileri araştırıyor, ancak uzlaşı noktasını bulamıyorlar. Aşırı sıcaklık, iklim değişikliğinin normal seyri mi, yoksa okyanusların hiç olmadığı kadar su kaynatmasının altında yatan başka bilinmeyen nedenler mi var?

Nedenini bulmak hayati önemde, çünkü gezegenin üçte ikisini kaplayan okyanuslar, kara parçalarının bir nevi iklimlendirme tesisi; soğukta ısıtıyor, sıcak havada serinletiyor. Yağışların büyük kısmını ve rüzgar sistemlerini yönlendiriyor. Okyanusların yumuşatıcı etkisi olmasa insanoğlu dünyayı çoktan sera cehennemine çevirmişti. İnsanın karbon ayak izinin dörtte birini ve fazladan üretilen ısının yüzde 90’ını okyanuslar yutuyor.

Derken, iklim değişikliğinin babası James Hansen (üstte) yıllar sonra yeniden sahneye çıkıp bir tez ileri sürüyor. Hansen’e göre rekor sıcaklığın nedeni, Güney Pasifik’teki su altı volkanı Hunga Tonga-Hunga Ha’apai’nin iki yıl önce şiddetle patlamış olması. Patlama, küresel bir şok dalgası yaratıyor, volkanın üst atmosfere püskürttüğü 150 milyon ton su buharı dünyaya yayılıyor, ozon tabakası inceliyor. Su buharı yüksek etkili bir sera gazı. Simülasyonlara göre 2023 sıcağının nedeni bu volkanik patlama olabilir.

İklim bilimcilerin tamamı hemfikir olmasa da Hansen’in tezine güvenmek için geçerli nedenler var.

NASA’da görevli olduğu dönemde, “küresel ısınma”nın resmen kayda geçmesini sağlayan ilk kişi Hansen. 1988’de Senato komitesindeki ifadesinde, sıcaklıkların giderek arttığını, 1980’lerin bütün zamanların en sıcak yılları olduğunu, 1990’larda dünyanın daha da fazla ısınacağını söylüyor. O günlerde çoğunluk Hansen’in abarttığını düşünüyor. İleriki yıllarda haklılığı ortaya çıkıyor. Bugün 82 yaşında olan Hansen, 17 bilim insanıyla ortak yeni çalışmasında sıcaklık artış hızının ivme kazandığını söylüyor; çizilen karanlık tabloya göre 1.5 derece sınırı 2030’a kadar çoktan aşılmış olacak ve 2050’de 2 dereceye ulaşacak.

ESKİ EL NINO’LAR GEÇMİŞTE KALDI

Geçen yıl denizlerdeki aşırı ısınmayla birlikte Meksika, Mozambik ve Libya’da fırtınaların daha yıkıcı, daha fazla enerji yüklü ve tehlikeli olduğunu........

© Habertürk


Get it on Google Play