“Moğollar Bağdat’ı işgal ettiğinde ne yaptı biliyor musunuz?” Bir kullanıcının X’teki sorusu bu kadardı, cevap veren olmadı. Eşlik eden görüntüye bakınca, belki de cevabı çok aşikar retorik bir soru olduğu için öylece kalmıştı. Gazze’de İsrail saldırısında yıkılmış, kitapları toza bulanmış bir kütüphanenin görüntüsüydü ilişikteki. Moğol istilasında sadece kan dökülmekle kalmayıp, asırların ilim ve kültür birikimini barındıran Büyük Bağdat Kütüphanesi’ndeki eserlerin Hülagû Han’ın ordusu tarafından Dicle’ye atıldığını, rivayete göre nehir suyunun mürekkep karası aktığını bilmek için tarihi yalayıp yutmuş olmaya gerek yoktu.

Do you know what the Mongols did when they invaded Baghdad? pic.twitter.com/NKZhCVfLRe

Bağdat, 2003’teki Amerikan işgali sonrası da büyük bir kütüphane yıkımı ve arşiv kaybına uğradı. 1920’lerde kurulan Ulusal Kütüphane ve Evkaf Kütüphanesi’ndeki binlerce eser toplanarak yakıldı.

Çünkü tarih boyunca hegemonik kuvvet, istila ettiği toprakların tarihi mirasını, inanç, dil ve kültürünü imha ederek cehaleti yayma harekatları da yürüttü. Büyük İskenderiye Kütüphanesi çağlar içinde yok edildi. Modern çağda da süren bir pratikle, Bosna’dan Irak ve Ukrayna’ya kütüphane ve kültür kurumları da kıyıma uğradı… Ve şimdi sıra Gazze’de. Binlerce Filistinliyle birlikte Gazze Kenti’nin tarih ve kültür hafızası da yok ediliyor. Kütüphane ve müzeler, arkeolojik alanlar ve üniversite kampüsleri İsrail’in hava saldırılarında hasar görüyor, yıkılıyor.

Gazze Belediyesi sözcüsü isabet alan Merkez Kütüphane’deki binlerce tarihi belge ve kitabın bombalarla yok edildiğini söyledi; “İsrail’in amacı Filistin tarihini yok etmek, toplumda cehaleti yaymaktır. UNESCO kültürel mirasın korunması için saldırıların önüne geçmelidir” dedi.

İsrail ordusu ise kütüphane ve kültür varlıklarına yönelik saldırılarla ilgili olarak, gerçekle alakası olmayan o cevabı veriyor: “Uluslararası hukuk temelinde sivillere zarar vermemek için mümkün olan her önlemi alıyoruz…”

Malum, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in geçen perşembe görüştüğü Netanyahu’yu sivillerin zarar görmesini önlemek için her türlü tedbiri almaya çağırması, “daha az insan öldürün” telkini şeklinde algılanmıştı. Aslına bakılırsa İsrail, Hamas’ın komuta-kontrol ve operasyon merkezlerinin bulunduğu her yeri “askeri hedef” olarak vuracağını söylüyor ve vuruyor. Gazze İslam Üniversitesi dahil bütün kültür yapıları bu gerekçeyle hedef alınıyor.

RAŞİD EL ŞAVVA TARİHE KARIŞTI

Gazze Kenti Belediye Kütüphanesi ve Raşid el Şavva Kültür Merkezi kütüphanesiyle birlikte hava bombardımanı sonucu artık birer virane. Raşid el Şavva yakın tarihe tanıklık etmiş bir yapıydı; 25 yıl önce ABD Başkanı Bill Clinton ile Filistin lideri Yaser Arafat orada buluşmuştu. Filistinliler için yepyeni ufukların açıldığı bir dönemdi. Arafat ile birlikte Refah’taki Gazze Uluslararası Havalimanı’nın açılışını yapan Clinton elinde makas kurdeleyi keserken şöyle demişti; “Burası Ortadoğu ve ötesinden uçakların çekim merkezi olacak. Filistinliler gelecekte buradan dünyanın en ücra köşelerine seyahat edebilecekler…”

Filistinlilerin çoğu için o havalimanı, Gazze ve Batı Şeria’yı içeren Doğu Kudüs başkentli müstakbel Filistin devletini sembolize ediyordu. Clinton’ın dediği gibi uçaklar inip kalktı, seferler yapıldı. Nelson Mandela gibi ziyaretçiler o alanda karşılandı. 1993 Oslo Anlaşmaları zemininde beş yıl boyunca yürütülen müzakereler sonucu gelinen aşamada gelecek umudu vardı. Ancak havalimanının ömrü iki yıl bile sürmedi; Hamas’ın yükselişi, ikinci intifada derken İsrail’in ağır bombardımanları sonucu havalimanından geriye bir şey kalmadı. Refah kapısı değil dünyaya açılmak, komşu Mısır’a bile kapandı.

Şimdi Filistinliler uzak diyarlara yolculuğa çıkmak bir yana, 7 Ekim’den bu yana bombalar altındaki Gazze’de sığınacak ücra köşe bile bulamıyorlar. Camiler, kiliseler, kütüphane ve kültür merkezleri, hiçbiri sığınmak için güvenli değil.

EDWARD SAID KÜTÜPHANESİ’NDEN HABER YOK

Oysa 2000’ler sonrası İsrail-Hamas çatışmalarıyla geçen yıllarda Gazze’deki kütüphane sistemi ve kültür merkezi öğrencilerle ailelerin çeşitli etkinlikler için toplanma noktası, yazarların buluşma mekanlarıydı.

Belediye Kütüphanesi, 1999’da Fransa’nın Dunkirk kenti ile yapılan ikili anlaşma ve Dünya Bankası’ndan gelen fonla kurulmuştu. Giriş ve üstündeki iki kattan oluşan kütüphanede, Arapça, İngilizce ve Fransızca 10 bin cilt bulunuyordu.

Filistin İstatistik Bürosu’nun 2010 verilerine göre Gazze Şeridi’nde toplam 13 halk kütüphanesi vardı. Ancak Gazzeli şair-yazar ve İngilizce öğretmeni Mosab Abu Toha’ya göre kütüphanelerdeki kaynaklar yeterli değildi, evlere kitap girmesi ise zaten hayaldi. ABD’de yüksek lisansı tamamladıktan sonra Gazze’ye dönen ve New Yorker dergisine de yazılar yazan Abu Toha kent kültürüne katkıda bulunmak amacıyla 2017’de Gazze’nin ilk İngiliz dilindeki kütüphanesini kurdu. New York Columbia Üniversitesi profesörü Filistinli yazar ve eleştirmen Edward Said onuruna kütüphaneye onun ismi verildi.

Kitapların bir kısmı 2003’te hayata veda eden Said’in özel kütüphanesinden geliyordu, eşi Mariam Said tarafından Gazze’ye bağışlanmıştı. Bir kısım bağış da Noam Chomsky ve Viet Thanh Nguyen gibi dil ve edebiyat çevrelerinden gelmişti.

Kütüphanede William Shakespeare’den Ernest Hemingway, Herman Melville ve John Le Carre’a her dönemin yazarlarından eserler, Leo Tolstoy gibi Rus yazarların çevirileri bulunuyordu. Gazzeli çocuklar da kütüphaneye gidip vakit geçiriyor, kitap okuyordu. Abu Toha’nın deyişiyle çocuklar için edebiyata kaçış mekanıydı kütüphane.

Abu Toha geçen ay New Yorker’da yayınlanan “Gelmeyen ateşkesi beklemenin sancısı” başlıklı yazıda ailesiyle birlikte Cibaliye mülteci kampına sığındıklarını, ancak İsrail’in orayı da bombalamaya başladığını belirterek “Kendimi kafeste gibi hissediyorum. İnsanlarımla birlikte her gün yeniden öldürülüyorum. Yapabildiğim tek şey paniklemek ve nefes almak” satırlarını düşmüştü. Bir iki hafta sonra Abu Toha, İsrail kuvvetlerince gözaltına alındı. Bir süre sonra serbest bırakıldı, ancak Edward Said Kütüphanesi’nin akıbetinden haber yok.

SARAYBOSNA’DAN UKRAYNA’YA

Yakın tarihin en korkunç etnik temizliği gibi tarih ve kültür kıyımı da Bosna Hersek’te yaşandı. Srebrenitsa soykırımından üç yıl önceydi, 25 Ağustos 1992 gecesi Bosnalı Sırplar Saraybosna Ulusal Kütüphanesi’ni top ateşine tutarak yaktılar. Kentin Osmanlıdan kalma kesiminde nehir kıyısındaki binada 2 milyon kitap kül oldu. Osmanlı ve Avusturya-Macaristan imparatorlukları dönemindeki çok kültürlü hayatı yansıtan eserler, yeri doldurulamayacak el yazmaları yok oldu gitti. Geriye Vedran Smailoviç’in harabede viyolonselini çaldığı sahne hatıra olarak kaldı. “Saraybosna Çellisti” olarak tanınan Smailoviç, kuşatma sırasında bina enkazlarıyla cenazelerde Albinoni’nin Adagio’sunu çalmasıyla ünlenmiş, sonra İrlanda’ya göç etmişti. Restorasyondan geçen bina Temmuz 2014’te yeniden açıldı, ancak kent belleğinin büyük bir kısmı yok edilmişti.

Şimdi bir imha operasyonu da Ukrayna topraklarında sürüyor. En son geçen ay Herson’da Rus tanklarının top ateşi sonucu Oles Gonçar Evrensel Bilim Kütüphanesi’nde yangın çıktı ve bir kattaki kitaplar büyük hasar gördü. Ukrayna Kültür Bakanlığı’nın verilerine göre Rusya’nın işgali altında 607 kütüphane, 90 müze ve galeri, 28 tiyatro ve konser salonu saldırılardan etkilendi.

İSKENDERİYE KÜTÜPHANESİ’Nİ KİM YAKTI?

Modern zamanlarda tarih ve kültür altyapısına saldırıların failleri belli. Geriye faili meçhul tek vaka kaldı: Büyük İskenderiye Kütüphanesi’ni kim yaktı?

Aslında bin yıllık tarihi boyunca çok badire atlatan kütüphanede ilk yangını çıkartan hükümdarın milattan önce 48 yılında Jül Sezar olduğuna dair kayıtlar mevcut. Yunan tarihçi Plutarhos’ın anlatımına göre Sezar, Mısır’a sığınan rakibi Pompeius’un izini sürerken İskenderiye limanı açıklarında büyük bir filo yolunu kesince gemilerin yakılması emrini verir. Mısır filosu yanar, fakat alevler kente ve kütüphaneye de yayılır. Kütüphanenin o dönem ne kadar zarar gördüğü bilinmiyor, ancak Sezar’ın saldırısından sonra ayakta kaldığına dair bazı rivayetler var; Marcus Antonius’un Kleopatra’ya kütüphane için 200 bin parşömen tomarı hediye etmesi gibi mesela. Ancak bunun tamamen uydurma olması ihtimali de var.

Milattan sonra Hıristiyan Roma’nın yönetimi altında kütüphanedeki koleksiyonlar pagan geçmişi yansıttığı gerekcesiyle imha edilir. Ve milattan sonra 642 yılındaki fetih sonrası İskenderiye Kütüphanesi’nin Halife Hz.Ömer’in emriyle yıkıldığı ve eserlerin altı ay boyunca şehrin hamamlarını ısıtmak amacıyla yakıldığı iddiası yayılır. Fakat Batılı tarihçilere göre de bu rivayet büyük ihtimalle Haçlı Seferleri sırasında Müslümanları kötülemek amacıyla uydurulmuştur.

Neticede tarihçi ve arkeologlar “İskenderiye Kütüphanesi’ni kim yaktı?” meselesini bugün hala tartışır durur. Kesinlik taşıyan tek şey, antik uygarlıklara dair büyük bir bilgi hazinesinin artık var olmadığı.

QOSHE - Moğol istilasından Gazze'ye… - Ayşe Özek Karasu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Moğol istilasından Gazze'ye…

22 0
03.12.2023

“Moğollar Bağdat’ı işgal ettiğinde ne yaptı biliyor musunuz?” Bir kullanıcının X’teki sorusu bu kadardı, cevap veren olmadı. Eşlik eden görüntüye bakınca, belki de cevabı çok aşikar retorik bir soru olduğu için öylece kalmıştı. Gazze’de İsrail saldırısında yıkılmış, kitapları toza bulanmış bir kütüphanenin görüntüsüydü ilişikteki. Moğol istilasında sadece kan dökülmekle kalmayıp, asırların ilim ve kültür birikimini barındıran Büyük Bağdat Kütüphanesi’ndeki eserlerin Hülagû Han’ın ordusu tarafından Dicle’ye atıldığını, rivayete göre nehir suyunun mürekkep karası aktığını bilmek için tarihi yalayıp yutmuş olmaya gerek yoktu.

Do you know what the Mongols did when they invaded Baghdad? pic.twitter.com/NKZhCVfLRe

Bağdat, 2003’teki Amerikan işgali sonrası da büyük bir kütüphane yıkımı ve arşiv kaybına uğradı. 1920’lerde kurulan Ulusal Kütüphane ve Evkaf Kütüphanesi’ndeki binlerce eser toplanarak yakıldı.

Çünkü tarih boyunca hegemonik kuvvet, istila ettiği toprakların tarihi mirasını, inanç, dil ve kültürünü imha ederek cehaleti yayma harekatları da yürüttü. Büyük İskenderiye Kütüphanesi çağlar içinde yok edildi. Modern çağda da süren bir pratikle, Bosna’dan Irak ve Ukrayna’ya kütüphane ve kültür kurumları da kıyıma uğradı… Ve şimdi sıra Gazze’de. Binlerce Filistinliyle birlikte Gazze Kenti’nin tarih ve kültür hafızası da yok ediliyor. Kütüphane ve müzeler, arkeolojik alanlar ve üniversite kampüsleri İsrail’in hava saldırılarında hasar görüyor, yıkılıyor.

Gazze Belediyesi sözcüsü isabet alan Merkez Kütüphane’deki binlerce tarihi belge ve kitabın bombalarla yok edildiğini söyledi; “İsrail’in amacı Filistin tarihini yok etmek, toplumda cehaleti yaymaktır. UNESCO kültürel mirasın korunması için saldırıların önüne geçmelidir” dedi.

İsrail ordusu ise kütüphane ve kültür varlıklarına yönelik saldırılarla ilgili olarak, gerçekle alakası olmayan o cevabı veriyor: “Uluslararası hukuk temelinde sivillere zarar vermemek için mümkün olan her önlemi alıyoruz…”

Malum, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in geçen perşembe görüştüğü Netanyahu’yu sivillerin zarar görmesini önlemek için her türlü tedbiri almaya çağırması, “daha az insan öldürün” telkini şeklinde algılanmıştı. Aslına bakılırsa İsrail, Hamas’ın komuta-kontrol ve operasyon merkezlerinin bulunduğu her yeri “askeri hedef” olarak vuracağını söylüyor ve vuruyor. Gazze İslam Üniversitesi dahil bütün kültür yapıları bu gerekçeyle hedef alınıyor.

RAŞİD EL ŞAVVA TARİHE KARIŞTI

Gazze Kenti Belediye Kütüphanesi ve Raşid el Şavva Kültür Merkezi kütüphanesiyle birlikte hava bombardımanı sonucu artık birer virane. Raşid el Şavva yakın tarihe tanıklık etmiş bir yapıydı; 25 yıl önce ABD Başkanı Bill Clinton ile Filistin lideri Yaser Arafat orada buluşmuştu. Filistinliler için yepyeni ufukların açıldığı bir dönemdi. Arafat ile birlikte Refah’taki Gazze Uluslararası Havalimanı’nın açılışını yapan Clinton elinde makas kurdeleyi keserken şöyle demişti; “Burası Ortadoğu ve........

© Habertürk


Get it on Google Play