Biden’ın “Bu konuşma burada bitmiştir” diyerek telefonu Netanyahu’nun suratına kapattığı günden bu yana bir ayı aşkın zaman geçti. Axios haber portalının ortaya çıkardığı 23 Aralık tarihli telefon restleşmesi o gün bugündür yalanlanmadı. Gazze savaşının başından itibaren gün aşırı devam eden telefon trafiği bıçak gibi kesilivermişti; ancak geçen 19 Ocak günü yeniden konuşacak kıvama geldiler.

Telefonda Biden’ı sinirlendiren mesele, Netanyahu’nun Filistin Yönetimi için toplanan vergilerin Norveç’teki banka hesabına transferini reddetmesiydi. Bırakın Biden’ın telkin ettiği iki devletli çözüme yanaşmayı, derin ekonomik çöküşteki Batı Şeria’nın hayat damarlarını kesmekti niyet belli ki. Axios’un Demokrat Senatör Chris van Hollen’in ağzından aktardığına göre “Netanyahu her fırsatta Biden’a orta parmağını gösteriyordu”; “Beyaz Saray, İsrail’deki koalisyon hükümeti üzerinde nüfuzunu kullanmaya çalıştığı her sefer tokat üstüne tokat yiyordu.”

Filistin Yönetimi’nin parasını kesen kişi, koalisyonun aşırı sağ kanadından Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’ti. Yolsuzlukla başı dertte Netanyahu kendi siyasi bekası uğruna, ultra milliyetçi Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Smotrich ve diğer aşırı unsurların Gazze’yi toptan boşaltıp yerleşmek gibi “soykırım” sinyalleri veren radikal planlarının dümen suyunda gidiyordu. Yıllardır İsrail’in en sadık dostları arasında yer alan Biden’ın iletişim imkanı olmayan sahaydı.

Biden’ın bir Bibi problemi olduğu çok açık. Hem dışarıda, hem de başkanlık seçimi yaklaşırken iç politikada zora sokan bir problem. Çünkü Biden’ın ilk günden beri İsrail yanlısı politikası sadece Arap kökenli seçmeni kızdırmakla kalmıyor, “Jewish Voice for Peace Action” gibi barış isteyen Yahudi grupları da Demokrat Parti’ye Biden’ı hizaya getirmesi için baskı yapıyor.

“NETANYAHU’NUN FIRILDAK DALAVERELERİ…”

Ancak esas hizaya gelmeyen Netanyahu. 19 Ocak’taki telefon görüşmelerinde Biden, iki devletli çözüm bağlamında ordusu olmayan bir Filistin devleti önerdi; ona da cevap “hayır” oldu. İsrail’e göre bağımsız Filistin devletinin varlığında Batı Şeria’da topyekûn güvenlik mümkün değildi. Gerçi Biden basın toplantısında bir soru üzerine, Netanyahu iktidardayken de iki devletli çözüm olabileceğini söyledi ve Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby uzlaşmazlığı, “İyi dostlar her konuda aynı fikirde olmak zorunda değil” sözleriyle yumuşatmaya çalıştı ama sonuç şimdilik sıfır.

ABD’nin eski İsrail Büyükelçisi Martin Indyk’in X’teki mesajı ise Biden’ın kaçamak yanıtladığı konuda acı gerçeği vurguluyordu: “Başkanla fikir ayrılığından nefret ediyorum ama Biden, Bibi’nin fırıldak dalaverelerine aldanıyor. Netanyahu hala ‘eksi devlet’ fikrini satıyor ki, işgalden arınmış toprak bütünlüğü olan egemen ve bağımsız Filistin değildir. Don’t buy it, Joe!”

Netanyahu 2018’de Filistin için, İsrail’in askeri kontrolü altında bir “state minus” fikrini ortaya atmıştı. Biden’la telefon görüşmesinden sonra sarf ettiği sözler de aynı kapıya çıkıyordu: “İsrail, Ürdün’ün batısındaki bölgenin tamamında güvenlik kontrolüne sahip olmalıdır. Bu bir zorunluluk ama egemenlik fikriyle çelişiyor, ben ne yapabilirim?” Netanyahu’nun andığı bölge 3 milyon Filistinlinin yaşadığı Batı Şeria’yı kapsıyor.

Biden’ın bir diğer inisiyatifi Gazze’de çatışmalara ara vererek Hamas’ın elindeki 130 İsrailli rehinenin serbest bırakılması. Geçen hafta bu amaçla CIA Başkanı Bill Burns’ü, İsrail ve Mısır istihbarat şefleri ve Katar başbakanıyla görüşmek üzere Paris’e yolladı. Netanyahu bu sefer de Katar’ın arabulucu rolüyle ilgili problemi çıkardı; Oysa Katar’ın Hamas’la temasları sayesinde kasım ayında ilk rehine grubu serbest bırakılmıştı. Ancak Netanyahu rehine yakınlarıyla yaptığı görüşmenin medyaya sızdırılan kayıtlarında “Katar’a teşekkür etmedim, fark ettiniz mi? Neden? Çünkü arabuluculuk rolü sorunlu, Hamas’ı finanse ediyor” diyor, ayrıca Katar’daki üs anlaşmasının uzatılması nedeniyle ABD’nin yüzüne direkt şikayette bulunduğunu belirtiyordu. Bu sözler gerek Doha, gerekse Washington’da dehşetle karşılandı; Netanyahu sorumsuz ve yıkıcı davranmakla suçlandı. Katar’daki üslerin ABD açısından stratejik önemde olduğu malum.

Şimdi soru şu: İsrail’in rehineleri kurtarmaya niyeti mi yok? Gazze’de topyekûn yıkım ve katliam niyeti mi ağır basıyor? Daha doğrusu soykırım niyeti!

SOYKIRIMA NİYET VE İCRAAT

Soykırım suçu iki unsurdan oluşuyor; niyet ve icraat. BM Soykırım Sözleşmesi'ne göre “Ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen fiillerden herhangi biri soykırım suçunu oluşturur.” Öldürmek, bedensel veya zihinsel zarar vermek, grubun bütünüyle veya kısmen fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek… Bunlar fiillerin birkaçı ve İsrail bunların hangisini YAPMIYOR?

Gazze’de yarısı kadın ve çocuk 25 bin insanı katleden, gıda ve ilaç dahil insani yardım ulaşmasını engelleyen İsrail’in ablukaya alıp bomba yağdırdığı Gazze’de halkın yüzde 90’ı yerinden yurdundan oldu, 2 milyonu aşkın nüfus kıtlığın eşiğinde. Hastaneleri, doktorları ve diğer sağlık personelini vuruyor, önümüzdeki aylarda binlerce Filistinli daha açlık ve enfeksiyon hastalıklarından ölebilir. Kentleri tarumar eden İsrail okulları, üniversite, cami, kilise ve kütüphaneleri vurarak kültürel dokuyu da imha ediyor. Bir grubu yok etmenin bütün elemanları mevcut. Soykırım suçunda çoktan icraata geçildi. Ancak Lahey Adalet Divanı’nın yargıçları sadece “niyet” sezer gibi oldu; İsrail’i soykırımı engellemek için tüm önlemleri almakla yükümlü kıldı.

Lahey’deki davada ara kararın açıklandığı günden beri şu soru aklımı kurcalıyor: Mahkeme neden davacı Güney Afrika’nın, İsrail’in saldırıları durdurması yönündeki talebini kabul etmedi? Biden’ın Bibi’yle imtihanına bakınca şu sonuca varmak mümkün; İsrail saldırmaya devam edeceği için mahkeme prestij ve otoritesinin sarsılmasını istemedi.

KUDÜS’TE GAZZE’YE YERLEŞME KONFERANSI

İcraata geçilmedi varsayalım; soykırım niyeti avaz avaz dile getiriliyor.

Geçen pazar günü o niyetle Kudüs’te bir konferans toplandı. Adı “Zafer Konferansı”. Koalisyon hükümetinin aşırı sağcı bakanlarıyla Netanyahu’nun partisi Likud’a mensup bakanlar “Gazze’nin yeniden yerleşime açılması” talebinde bulundu. Ultra milliyetçi polis bakanı Ben-Gvir, “İsrailli yerleşimcilerin Gazze Şeridi’ne dönmesi halinde, Filistinlilerin bölgeden göçmek zorunda kalacağını, 7 Ekim benzeri bir saldırının ancak öyle önlenebileceğini” söyledi. Salonda “Sadece transferle barış gelir” pankartları açılmıştı. İsrail medyasına sızan bilgilere göre Netanyahu konferansı “zararlı” bulmuştu.

Konferans haberi üzerine muhalefet lideri Jair Lapid X’teki paylaşımında “Ülke tarihinin en zararlı hükümeti bugün yeni bir dip noktaya ulaştı. Bir zamanlar merkezde yer alan Netanyahu ve partisi Likud’un çaresizlik içinde radikal kampa kayması utanç vesilesidir” diye yazdı. Filistin Yönetimi de “Sömürgeci terör örgütlerinin toplantısı” diyerek sert tepki gösterdi.

İsrail 2005’te Ariel Şaron'un başbakanlığı döneminde çıkarılan yasayla Gazze Şeridi'nden çekilmiş, 20’den fazla yerleşim direniş ve protestolara rağmen boşaltılmıştı.

Uluslararası Adalet Divanı ara kararı verirken, İsrailli yetkililerin Gazze’yi haritadan silmek, Filistinlileri çöle sürmek, Gazze halkını açlıktan öldürmek ve Filistin’e 1948’den sonra ikinci Nakba’yı yaşatmak gibi ileri geri açıklamalarını dikkate almakla suçlandı. İsrail’in mahkemedeki temsilcisi yargıç Aharon Barak da uzun uzadıya yazdığı muhalefet şerhinde bu tip münasebetsiz açıklamaların zarar verdiğini teslim etti. Davacı Güney Afrika’nın değirmenine su taşımışlardı. Haaretz’in de yazdığı üzere İsrail, boşboğazlıkların ceremesini çekiyordu: Miras Bakanı Amihai Eliyahu’nun “Gazze’ye atom bombası atalım” önerisi veya Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın “Gazze’ye elektrik, su, gıda ve yakıt yok. Hayvan kılığındaki insanlarla savaşıyoruz” sözü gibi mesela.

Gazze’ye yeniden yerleşerek Filistin halkını yurdundan sürgüne zorlamak için konferans toplayıp planlar yapmak da mı boşboğazlık?

QOSHE - Soykırım niyetine devam - Ayşe Özek Karasu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Soykırım niyetine devam

15 0
31.01.2024

Biden’ın “Bu konuşma burada bitmiştir” diyerek telefonu Netanyahu’nun suratına kapattığı günden bu yana bir ayı aşkın zaman geçti. Axios haber portalının ortaya çıkardığı 23 Aralık tarihli telefon restleşmesi o gün bugündür yalanlanmadı. Gazze savaşının başından itibaren gün aşırı devam eden telefon trafiği bıçak gibi kesilivermişti; ancak geçen 19 Ocak günü yeniden konuşacak kıvama geldiler.

Telefonda Biden’ı sinirlendiren mesele, Netanyahu’nun Filistin Yönetimi için toplanan vergilerin Norveç’teki banka hesabına transferini reddetmesiydi. Bırakın Biden’ın telkin ettiği iki devletli çözüme yanaşmayı, derin ekonomik çöküşteki Batı Şeria’nın hayat damarlarını kesmekti niyet belli ki. Axios’un Demokrat Senatör Chris van Hollen’in ağzından aktardığına göre “Netanyahu her fırsatta Biden’a orta parmağını gösteriyordu”; “Beyaz Saray, İsrail’deki koalisyon hükümeti üzerinde nüfuzunu kullanmaya çalıştığı her sefer tokat üstüne tokat yiyordu.”

Filistin Yönetimi’nin parasını kesen kişi, koalisyonun aşırı sağ kanadından Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’ti. Yolsuzlukla başı dertte Netanyahu kendi siyasi bekası uğruna, ultra milliyetçi Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Smotrich ve diğer aşırı unsurların Gazze’yi toptan boşaltıp yerleşmek gibi “soykırım” sinyalleri veren radikal planlarının dümen suyunda gidiyordu. Yıllardır İsrail’in en sadık dostları arasında yer alan Biden’ın iletişim imkanı olmayan sahaydı.

Biden’ın bir Bibi problemi olduğu çok açık. Hem dışarıda, hem de başkanlık seçimi yaklaşırken iç politikada zora sokan bir problem. Çünkü Biden’ın ilk günden beri İsrail yanlısı politikası sadece Arap kökenli seçmeni kızdırmakla kalmıyor, “Jewish Voice for Peace Action” gibi barış isteyen Yahudi grupları da Demokrat Parti’ye Biden’ı hizaya getirmesi için baskı yapıyor.

“NETANYAHU’NUN FIRILDAK DALAVERELERİ…”

Ancak esas hizaya gelmeyen Netanyahu. 19 Ocak’taki telefon görüşmelerinde Biden, iki devletli çözüm bağlamında ordusu olmayan bir Filistin devleti önerdi; ona da cevap “hayır” oldu. İsrail’e göre bağımsız Filistin devletinin varlığında Batı Şeria’da topyekûn güvenlik mümkün değildi. Gerçi Biden basın toplantısında bir soru üzerine, Netanyahu iktidardayken de iki devletli çözüm olabileceğini söyledi ve Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby uzlaşmazlığı, “İyi dostlar her konuda aynı fikirde olmak zorunda değil” sözleriyle yumuşatmaya çalıştı ama sonuç şimdilik sıfır.

ABD’nin eski İsrail Büyükelçisi Martin Indyk’in X’teki mesajı ise Biden’ın kaçamak yanıtladığı konuda acı gerçeği vurguluyordu: “Başkanla fikir ayrılığından nefret ediyorum ama Biden, Bibi’nin fırıldak........

© Habertürk


Get it on Google Play