Önceki gün memleketin üzerinden bir "Sevgililer Günü" geçti. Bakın resmen geçti diyorum. Ne bir mekanda, restoranda boş yer vardı, ne de trafikte iğne atacak yer kaldı. Her yer, her köşe tıklım tıklım doldu. Her köşede bir çiçek satan abi, abla... Ellerde kırmızı güller.

Önceki gün, sabahın ilk saatlerinde koşuşturmam başladığı için olaya çok vakıfım. Gerçekten ellerde bir demet gül vardı; resmen şahit oldum çoğu kadının elinde. Sabahın ilk saatlerinde ilk rota Etiler, ardından Maslak, sonra Başakşehir, ardından Beylikdüzü ve sonrasında uzuuuun upuzun iki saat trafik sonrası Etiler ve en son durak Nişantaşı oldu. Ve gün boyu, yollarda şahit olduğum manzaralara "Vay arkadaş" derken buldum kendimi. (Trafik izin verse Anadolu Yakası'na bi koşu geçip gelecektim ama malum İstanbul!)

Acaba memlekette önceden "Sevgililer Günü" böyle mi yaşanıyordu hatırlamıyorum ama bu muhabbete girmek istemiyorum. Çünkü çıkamam. Benim bahsetmek istediğim mevzu başka. Önceki gün sosyal medyada bir evlenme teklifine denk geldim.

Romantik aşık, belli ki unutulmaz olsun diye "Sevgililer Günü"nde Bursa metrosunda kız arkadaşına evlenme teklif ediyor. Ama nasıl tatlı, nasıl doğal, nasıl samimi aşık delikanlı ve belli ki hazırlanmış, heyecanlı mı heyecanlı ve "Hayatımın aşkı, hayallerimi süsleyen kadın, benimle evlenir misin?" diye sorup diz çöküyor.

***

O da ne!!!

Kız bir anda, "Neeeeee!!!!" diye çığlık atmaz mı? Ve sonrası olan oluyor, "Burada mı yapıyorsun evlenme teklifini? Metroda mı yapıyorsun yaaaa!!! Bana bir de güzel giyin diyorsun, burası mı yani" derken metro da kalabalık tabii şaşkın, "Evet de evet de" diyor. Kız da "Ne 'Evet'i, demem" diyor ve ağlamaya başlıyor. Sonra da "Gidiyorum" demez mi? (Artık kurgu mu, değil mi bilmem. Malum neyin gerçek, neyin sahte olduğunu bilmediğimiz dönemden geçiyoruz. Fakat kurgu da olsa bu olaylar gerçekten yaşanıyor maalesef.)

Sevgi, aşk, ilişki, evlilik çoğu sahte gerçek değil tamam ama bu da değil be arkadaş. Çocuk o kadar hazırlanmış, heyecanlanmış. Tamam sen de lüks bir restoran, şahane bir ortam hayal etmişsin belli ki ama çocuğun imkanı bu kadar belki. Parası yok cebinde. E hani sevgi, aşk... Tamam sevgi karın doyurmuyor ama bir de "İki gönül bir olunca samanlık seyran olur" lafı vardı. O ne olacak!!!

Arkadaş...

Sevginin, ilişkinin, evlilik teklifinin yalanı, dolanı, yeri olur mu arkadaş!!!

Bak gerçekten inan bana "İki gönül bir araya gelince samanlık seyran olur". E biz böyle büyüdük. Bu yalan mı şimdi?

Tamam yeni dünya dediğimiz, yeni insan kafa yapısına göre YALAN!!! Tamam biz yıllarca bu yalanla mı büyütüldük! Tamam da arkadaş bize ne olacak şimdi? Bizim bakış açımız, öğrendiklerimiz ile böylece kalakaldık. Millet, gösteriş peşinde koşuyor.

Hani "Sevdiğimde soğan-ekmek yerim"lere ne oldu!!!... Biz gerçekten böyle yetiştirildik ve büyütüldük. Hatta, "Aman kocan dolara düşer altınları çıkar ver" ile büyüyen bir neslin evlatlarınız.

Hala da böyle yol alıyoruz. Başkasını, başka sözü, lafı bilmiyoruz, bu bakış açısında dışarıya da çıkamıyoruz. Hala kafa bu kalmış burada. Bundan başka bir şeye de basmıyor arkadaş. Ne olacak şimdi bizim gibi tipler!!! Yok mu olalım? Nasıl değiştirecek kafa yapımızı...

Yok efendim "Erkek para harcadığı kadını terk etmek istemezmiş", "Yok efendim erkek para harcadığı kadını daha çok severmiş", "Yok efendim erkek kıymet göstermeyen kadını el üstünde tutarmış", "Yok efendim kadın sevdiğini belli etmediği zaman erkek ona daha çok aşık olurmuş", "Yok efendim erkekten sürekli isteyecekmişsin. O zaman daha çok kıymetini bilirmiş", "Yok efendim erkek" diye diye gidiyor şu ara.. Analar kızlarını tembih falan ediyor. Tövbe estağfurullah!!! Benim beyin çatladı, yandı, bitti kül oldu.

Çünkü artık tıpkı bu kız gibi millet metroda, sokak ortasında, orda, burada evlilik teklifi istemiyor. Ya da sıradan bir yerde yemek yemek de istemiyor. Hatta sıradan bir yerde tatil yapmak niyetinde de değil. Onlar ciddi ciddi hava satmak istiyor. Bildiğin güzel güzel poz paylaşmak istiyor. Aşk-meş yok. Hava var hava... Poz var poz..

Metro değil, lüks bir tekne, özel uçak, Ferrari falan filan. Ya da lüks bir restoran, müzik çalıyor falan filan!!! Gerçeklikten tamamen uzak, içinde bolca sahtelik dolu olan bir görüntü.

Çünkü şu dönem bu popüler. Eğer bunlar yoksa sen de yoksun. Ya da değersizsin.

Ne diyim gerçekten çok garip geliyor bana bu haller. Ben çıkamıyorum artık bu işin içinden. Çünkü en yakınlarım bile bana, "Adam sana para harcamıyorsa değer vermez", "Adamdan süreli bir şey iste" falan diyor.

Ay gerçekten ben bir mağara bulup içine yerleşmek ve kimseyi de duymak istemiyorum.

Sizin ne haliniz varsa görün!!!

***

82 masa sırf iki kişi

Önceki gün bir mekan sahibi arkadaşım ile telefonda sohbet ediyorum bana, "Bugün 82 masa da ful dolu. Ve hepsi çift. İkişerli masalar. Mekanda tek bir masa var o da on kişi. Onlarda sanırım yabancı" diye anlatıyor.

Beni aldı bir gülmek.

Hatta, "Of içim daraldı" falan dedim. Çünkü yıllar içindeki kareler gözümün önünden geçti. Belki de meslektendir, bu görüntüleri oldum olası sevmiyorum. Mekanlarda çiftler oturuyor. Kırmızı güller masada. Eller birbirine tutuluyor. Belli bir saat sonra telefonlar elde başka dünyalara geçiliyor. Gerçek gelmiyor bana. Oysa gerçek anlar yaşandığında unutulmaz olur o masa. Ama yok işte gerçeklikten öte şeyler.

Of neyse... Ben çıkıyorum bu kafadan size iyi eğlenceler, iyi sevgililer...

QOSHE - Hani iki gönül bir olunca, samanlık seyran olurdu? - Esin Övet
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hani iki gönül bir olunca, samanlık seyran olurdu?

28 0
15.02.2024

Önceki gün memleketin üzerinden bir "Sevgililer Günü" geçti. Bakın resmen geçti diyorum. Ne bir mekanda, restoranda boş yer vardı, ne de trafikte iğne atacak yer kaldı. Her yer, her köşe tıklım tıklım doldu. Her köşede bir çiçek satan abi, abla... Ellerde kırmızı güller.

Önceki gün, sabahın ilk saatlerinde koşuşturmam başladığı için olaya çok vakıfım. Gerçekten ellerde bir demet gül vardı; resmen şahit oldum çoğu kadının elinde. Sabahın ilk saatlerinde ilk rota Etiler, ardından Maslak, sonra Başakşehir, ardından Beylikdüzü ve sonrasında uzuuuun upuzun iki saat trafik sonrası Etiler ve en son durak Nişantaşı oldu. Ve gün boyu, yollarda şahit olduğum manzaralara "Vay arkadaş" derken buldum kendimi. (Trafik izin verse Anadolu Yakası'na bi koşu geçip gelecektim ama malum İstanbul!)

Acaba memlekette önceden "Sevgililer Günü" böyle mi yaşanıyordu hatırlamıyorum ama bu muhabbete girmek istemiyorum. Çünkü çıkamam. Benim bahsetmek istediğim mevzu başka. Önceki gün sosyal medyada bir evlenme teklifine denk geldim.

Romantik aşık, belli ki unutulmaz olsun diye "Sevgililer Günü"nde Bursa metrosunda kız arkadaşına evlenme teklif ediyor. Ama nasıl tatlı, nasıl doğal, nasıl samimi aşık delikanlı ve belli ki hazırlanmış, heyecanlı mı heyecanlı ve "Hayatımın aşkı, hayallerimi süsleyen kadın, benimle evlenir misin?" diye sorup diz çöküyor.

***

O da ne!!!

Kız bir anda, "Neeeeee!!!!" diye çığlık atmaz mı? Ve sonrası olan oluyor, "Burada mı yapıyorsun evlenme teklifini? Metroda mı yapıyorsun yaaaa!!! Bana bir de güzel giyin diyorsun, burası mı yani" derken metro da kalabalık tabii şaşkın, "Evet de evet de" diyor. Kız da "Ne 'Evet'i, demem" diyor ve ağlamaya başlıyor. Sonra da "Gidiyorum" demez mi? (Artık kurgu mu, değil mi bilmem. Malum neyin gerçek, neyin sahte olduğunu bilmediğimiz dönemden........

© Habertürk


Get it on Google Play