İş dünyasında el konulan iki sigorta şirketi gündem konusu. Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) 28 Kasım’da Gri Sigorta ve Mellce Sigorta şirketlerine el koydu, poliçeleri iptal etti. Poliçelerin tamamına yakını da “Güvence Hesaba” aktarılacak türden değil. Öğrendiğim kadarıyla hemen hepsi kasko poliçesi, yani “güvence” kapsamına girecek zorunlu trafik sigortası değil.

Peki, bu durumda vatandaşın zararını, mağduriyetini hangi kurum, nasıl karşılayacak? Regülasyona tabi, düzenlenen ve denetlenen bir sektörde böyle bir kötü gelişme varsa sorumlusunun da olması gerekmez mi?

İki sigorta şirketinin sebep olduğu gelişmeleri neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Tam günümüz Türkiye’si fotoğrafı veren bir manzara söz konusu. Görevini, üzerine düşen sorumluluğu yapan hiç kimse olmamış. İlgili ve taraf tüm kesimler kendi menfaatlerine odaklanmış. Sistem de toptan çökmüş. Sektörü düzenleme ve denetleme görevi olan kurum da adeta son ana kadar seyretmiş. Üyeleri, gelişmeleri anlayacak donanımda mı, başka işlerle mi meşgul olmuşlar yoksa olanları görmemezlikten mi gelmişler, bilemiyorum. Ortada yaklaşık 130 bin adet poliçe mağduru var, ama bu cenazeyi ortadan kaldıracak kimse yok!

Hani sigorta sektörü güvene dayalıydı. Hani düzenleme ve denetim kurumları vardı. Hani sigorta sektörü ülke ekonomisinin önemli bir parçasıydı. Demek ki değilmiş. Öyle olsaydı bu iki şirkete faaliyet izni verilir miydi? Hadi faaliyet izni verildi. Denetimi layıkıyla yapılır, vatandaş mağdur edilmezdi. Sigorta sektöründe olumsuz hava esmesine sebep olunmazdı. Bu gelişmeyle ilgili olarak yapılan basın toplantısındaki açıklamaları okudum. Zerre tatmin olmadım. Başta SEDDK yetkilileri olmak üzere diğer tüm ilgililer mecbur kaldıkları için basın toplantısı yapmışlar. Ama aydınlattıkları bir şey yok. Asıl bu kurumların sorgulanması, “İki şirket batarken neredeydiniz?” sorusuna cevap vermelerinin sağlanması gerekir.

Kamu tarafında bir zafiyet var. Sigorta şirketlerini tartışmaya gerek yok. Onlar olayın asıl kahramanları zaten. Mağduriyet cephesinde ise sigorta acenteleri ve onların müşterileri, poliçe sahipleri var. Halkanın en sonunda yer alan poliçe sahipleri ise aynı zamanda asıl mağdurlar.

Tabloyu şöyle özetlemek mümkün: Doğru düzgün denetlenmeyen sigorta şirketleri cazip fırsatlar sunarak poliçeler kanalıyla piyasadan para toplamışlar. Sigorta acentesi de avantajlı komisyonu değerlendirip poliçeleri büyük bir iştahla vatandaşa satmış. Sigorta şirketlerinin durumuna bakmamış. Nasıl olsa “SEDDK var” diye güvenmiş. Vatandaş da araştırmadan, soruşturmadan acentelerin kendisine sunduğu sigorta poliçeleri içinden en hesaplısını tercih etmiş, sigortasını yaptırmış. Adeta saadet zinciri oluşturulmuş. SEDDK da bu hafta sahneye çıkarak bu iki sigorta şirketine el koymuş. İki şirketin kestiği poliçeleri iptal etmiş.

Artık sigorta şirketlerine ulaşılamıyor. Kestikleri tüm poliçeler iptal olmuş. Meydana gelen hasarlar için de şirketlere ulaşılamıyor. 130 bin civarında sigorta poliçesi var. Poliçeleri iptal edilen 130 bin poliçe sahibiyle 3 bin civarındaki sigorta acentesi karşı karşıya gelecektir. Eğer çözüm bulunmaz ise ciddi bir krize, toplumsal sosyal vakalara hazır olunması gerekir. İstenmeyen olaylar yaşanacaktır. Bu yükün altından da acenteler tek başına kalkamayacaktır.

Netice itibariyle bu durum ülkemiz sigorta sektörünün lokomotifi acentelere de ciddi zarar verecektir. Mevcut poliçelerin bitiş tarihlerine kadar iptal olmadan devam edilmesi sağlanamaz mı? Bu iki şirketin bağlı olduğu gruplar ortaya çıkan zararı karşılayamaz mı? Bilemiyorum. Ama yetkilerin açıklamalarından bir çözüm ışığı göremedim.

Dün SEDDK tarafından, ‘Güvence Hesabı’na devredilen Gri Sigorta A.Ş. ve Sınırlı Sorumlu Mellce Karşılıklı Sigorta Kooperatifi şirketlerine uygulanan tedbirlere ilişkin bir basın toplantısı yapıldı. Toplantıda hemen herkes vardı, ama ortaya bir çözüm çıkmadı. SEDDK Başkanı Davut Menteş, Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Uğur Gülen, Güvence Hesabı Müdürü Abdullah Kara ve TOBB-Sigorta Acenteleri İcra Komitesi (SAİK) Başkanı Levent Korkut sadece gelişmeleri değerlendirip, son durumu aktarmışlar. Bu iki şirketin bu hale neden geldiğini, regülasyonlara tabi bir sektörde bunların neden yaşandığı izaha muhtaç kalmış.

SEDDK Başkanı Menteş, el konulan iki şirketin toplam sektör payının binde üç seviyelerinde olduğunu ve sektörü etkilemeyeceğini anlatmış, fakat mağdur olanlar için bir çözüm ortaya koyamamış. İki şirketin tedbir gerektirecek halde sermaye yetersizliği ve mali bünye zafiyet halinde bulunmaları ve bu durumdan bir türlü çıkamamaları, durumun ne denli bu şirketlere özel ve münferit olduğunun en önemli göstergesi olduğunu anlatmış. Başkan Menteş, bunları anlatmak yerine sorun yaşanmasını önleme makamında olduğunu unutmuş. Bu şirketlere güvenen acenteler ve vatandaşlar “SEDDK var” diye rahat hareket etmişler. Dolayısıyla sorumluluk SEDDK’nın değil mi? Son ana kadar neden bu şirketlerin poliçe kesmesine müsaade edildiğini birilerinin anlatması lazım değil mi?

Yaklaşık 130 bin poliçenin tamamı kasko sigortası olduğu için “Güvence Hesabı” kapsamına girmiyor. Yani bu hesaptan vatandaşın mağduriyeti karşılanmayacak. Çünkü ‘Güvence Hesabı’ 5684 Sayılı Kanun’la Türkiye Sigorta Birliği bünyesinde kurulmuş, bu kanunun 14. maddesi gereğince de trafik ve diğer zorunlu sigortalar dışındaki sigortalar için devreye girmesi ve zararları karşılaması söz konusu değil.

Kanunun 20. Maddesine göre de ‘Güvence Hesabı’ SEDDK Kurul kararıyla mali bünye zafiyeti nedeniyle tedbir kapsamına alınan şirketlerin sigorta portföyünün idaresinde veya portföyün tasfiyesinde görevlendirilmesi söz konusu olabiliyor. Ama bunun için de özel düzenleme gerekiyor. Dolayısıyla bu iki şirketin sebep olduğu mağduriyete şu an için çözüm yok.

Bu olaylar yaşandıktan sonra ‘Güvence Hesabı’nın kapsama alanının genişletilerek, tüm sigorta branşlarına güvence sağlanabilmesi maksadıyla gerekli mevzuat çalışması başlatılmış. Bankacılık mevzuatında da olduğu gibi kötü yönetim, aktif azaltıcı işlem veya muhasebe hilesi gibi fiillerle sigortalıların hak ve menfaatlerine zarar veren şirket yöneticilerinin şahsi sorumluluklarına yönelik uygulanacak diğer yaptırımlara yönelik çalışmalar da yine bu hadiseden sonra ilgili kurumların gündemine girmiş. Yani illa bir mağduriyetin yaşanması beklenmiş! İlgili kurumların başında olan kişiler vizyoner davranıp, oturdukları koltukların hakkını verecek düzenlemeleri de zamanında yapmamışlar.

İki şirketin mağdurları ortada kalacak

SEDDK Başkanı’nın açıklamalarından her iki şirketin mağdurlarının ortada kalacağı anlaşılıyor. Her iki şirketin de varlıkları, yükümlülüklerini karşılamaya yetmiyormuş. Sermayelerinin tamamen tükenmiş olması hali, mevcut poliçeler kapsamındaki yeni hasarları tazmin edemeyecekmiş. Dolayısıyla bu hadiseden ders çıkarılıp bir sonrakilere yönelik düzenleme yapılacakmış.

Mağdurlar için bulunan ve gerçekleşme ihtimali olmayan çözüm önerisi de çok ilginç. Mevcut sigorta şirketleri, Türkiye Sigorta Birliği’nin öncülüğünde, eski poliçelerin iptal bedellerinin yarısı kadar indirim ile yenileme imkânı tanıyacakmış. Bu yaklaşım da bir tavsiye kararı ile desteklenecekmiş. Peki, böyle bir tavsiye ile indirime hangi sigorta şirketi, neyi göze alarak, evet diyecek?

QOSHE - Düzenleme ve denetleme kurumları niye var? - Güntay Şimşek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Düzenleme ve denetleme kurumları niye var?

13 0
12.12.2023

İş dünyasında el konulan iki sigorta şirketi gündem konusu. Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) 28 Kasım’da Gri Sigorta ve Mellce Sigorta şirketlerine el koydu, poliçeleri iptal etti. Poliçelerin tamamına yakını da “Güvence Hesaba” aktarılacak türden değil. Öğrendiğim kadarıyla hemen hepsi kasko poliçesi, yani “güvence” kapsamına girecek zorunlu trafik sigortası değil.

Peki, bu durumda vatandaşın zararını, mağduriyetini hangi kurum, nasıl karşılayacak? Regülasyona tabi, düzenlenen ve denetlenen bir sektörde böyle bir kötü gelişme varsa sorumlusunun da olması gerekmez mi?

İki sigorta şirketinin sebep olduğu gelişmeleri neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Tam günümüz Türkiye’si fotoğrafı veren bir manzara söz konusu. Görevini, üzerine düşen sorumluluğu yapan hiç kimse olmamış. İlgili ve taraf tüm kesimler kendi menfaatlerine odaklanmış. Sistem de toptan çökmüş. Sektörü düzenleme ve denetleme görevi olan kurum da adeta son ana kadar seyretmiş. Üyeleri, gelişmeleri anlayacak donanımda mı, başka işlerle mi meşgul olmuşlar yoksa olanları görmemezlikten mi gelmişler, bilemiyorum. Ortada yaklaşık 130 bin adet poliçe mağduru var, ama bu cenazeyi ortadan kaldıracak kimse yok!

Hani sigorta sektörü güvene dayalıydı. Hani düzenleme ve denetim kurumları vardı. Hani sigorta sektörü ülke ekonomisinin önemli bir parçasıydı. Demek ki değilmiş. Öyle olsaydı bu iki şirkete faaliyet izni verilir miydi? Hadi faaliyet izni verildi. Denetimi layıkıyla yapılır, vatandaş mağdur edilmezdi. Sigorta sektöründe olumsuz hava esmesine sebep olunmazdı. Bu gelişmeyle ilgili olarak yapılan basın toplantısındaki açıklamaları okudum. Zerre tatmin olmadım. Başta SEDDK yetkilileri olmak üzere diğer tüm ilgililer mecbur kaldıkları için basın toplantısı yapmışlar. Ama aydınlattıkları bir şey yok. Asıl bu kurumların sorgulanması, “İki şirket batarken neredeydiniz?” sorusuna cevap vermelerinin sağlanması gerekir.

Kamu tarafında bir zafiyet var. Sigorta şirketlerini tartışmaya gerek yok. Onlar olayın asıl kahramanları zaten. Mağduriyet cephesinde ise sigorta acenteleri ve onların müşterileri, poliçe sahipleri var. Halkanın en sonunda yer alan poliçe sahipleri ise aynı zamanda asıl mağdurlar.

Tabloyu şöyle özetlemek mümkün: Doğru düzgün denetlenmeyen sigorta şirketleri cazip fırsatlar sunarak poliçeler kanalıyla piyasadan para toplamışlar. Sigorta acentesi de avantajlı komisyonu değerlendirip poliçeleri büyük........

© Habertürk


Get it on Google Play