Dünyada bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda 5’nci nesil savaş uçağı var. Buna yakın adette de İngiltere, Fransa-Almanya, Hindistan, Japonya gibi ülkelerin 5’nci nesil savaş uçağı projeleri bulunuyor. KAAN ise ilk uçuşunu yaparak iki grubun arasına yerleşen beşinci nesil savaş uçağı projesi oldu. Ancak önünde epeyce bir yol daha var kat etmesi gereken. Türkiye, KAAN ile kazanacağı tecrübe ve teknolojik birikimi ile jet motorlu insansız savaş uçakları ANKA-3 ve Bayraktar Kızılelma’daki eşsiz yeteneğini birleştirerek, bir yandan da rahatlıkla 6’ncı nesil savaş uçağını tasarlamaya başlayabilir.

Malum 5’nci nesillerin son insanlı savaş uçakları olacağına sık sık vurgu yapılıyor. Fakat 6’ncı nesil savaş uçaklarının ise hem insanlı, hem insansız ve yapay zekalı savaş uçakları olarak dikkat çekecek. Türkiye’nin Baykar’ın Bayraktar TB serisi ile başlayan, Akıncı, Kızılelma ve TUSAŞ’ın ANKA, Aksungur ve ANKA-3 ile devam eden inanılması zor bir insansız hava araçları (İHA) başarı hikayesi var. İşte bu taraftaki başarılara adeta uçan bilgisayar yumağı KAAN da eklenince Türkiye çok rahatlıkla 6’ncı nesil savaş uçağını tasarlayabilir. İşin finans boyutu da rahatlıkla bu projelere ilgi duyan diğer ülkelerle halledilebilir. Çünkü bu projeler Türkiye’ye ciddi ekonomik avantajlar sağlarken, tüm sanayi ürünlerinin pazarlanmasında ve yeni iş birliklerinde de kapılar açacaktır.

Şu an tüm planlamalar KAAN’ın 2030’larda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) envanterine yerli motoruyla birlikte girmesine yönelik. TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil ve ekibi, KAAN’ın ilk uçuş tarihini 2025’ten 2024’ün başına çekmeyi başardı. Hatta küçük aksaklıklar olmasaydı 2023’te de uçabilirdi. Milli Muharip Uçak (MMU) KAAN’ın 2028’de yerli motorla ilk uçuşunu yapması planlanıyor. Yeni gözdemize 5’nci nesil özelliği kazandıracak en önemli bileşenlerden motorun testleri 1-2 yıl sürebilir. Böylece 2030’larda Türkiye, bütün isterleri karşılamış, tüm donanımlarına kavuşmuş 5’nci nesil KAAN’ı havada filo lideri, komuta kontrol uçağı olarak görebilir.

Dünyada şu an 5’nci nesil uçağa sahip olan ülkelerin ABD, Rusya ve Çin olduğunu, KAAN’ın ilk uçuşuyla birlikte Türkiye’de herkes öğrendi. Son insanlı savaş uçağı olarak tanımlanan 5’nci nesil olarak öne çıkan bazı modeller epeydir gökyüzünde. Ancak bazılarının ne kadar 5’nci neslin tanımlanan özelliklerini karşıladıkları bilinmiyor.

5’nci nesil savaş uçaklarının en önemli özelliği görüş dışı mesafeyi kontrol altına alacak füzelere (Gökhan) diğer donanımlara, radarlara (AESA) ve görünmezliğe yani düşük radar izine sahip olması. Bu isterleri karşılayabilmesi için motorunun da 3 bin dereceye ulaşan ısıyı dışarıya yansıtmayarak görünmezliğine katkı sunan, yüksek sıcaklığa dayanıklı, genişlemeyen, deforme olmayan özel, nitelikli malzemeler barındırması gerekiyor. Görünmezliği ile birlikte özel radarıyla yaklaşık 100 km mesafede görüş alanının dışını kontrol etmesi, tehlikeleri ortadan kaldırabilmesi ve motoru dışında elbette havada komuta kontrol uçağı rolü üstlenen KAAN gibi beşinci nesil uçaklarının çok fazla özelliği de var, ama en kritik eşik bu iki husus.

Türkiye’nin KAAN’ı ilk uçuşunu yapmasıyla 5’nci nesil savaş uçağı geliştirmiş olan ABD, Rusya ve Çin ile geliştirmekte olan İngiltere, Fransa-Almanya, Japonya ve Hindistan gibi ülkelerin arasına yerleşmiş oldu. Şu an dünyada ikisi ABD’de diğer ikisi de Rusya ve Çin’de olmak üzere toplam 4 adet 5’nci nesil savaş uçağı modeli var. Beşincisi de ilk uçuşunun ardından KAAN oldu. 2028’e kadar tüm özellikleriyle teçhiz edilmiş olarak, yerli motorla da ilk uçuşunu yaparak Türkiye’yi bambaşka bir seviyeye uçurmuş olacak. Aslında Türkiye, şu an o yer değişikliğini yaşamaya başlamış durumda…

KAAN’ın alt bileşenleri, üstlenicileri çok çeşitli ve herbiri alanında Türkiye’ye yeni ufuklar açacak, ekonomiye katma değer sağlayacak çalışmalara imza atıyorlar. Mesela KAAN’ın görünmezliğine katkı sunacak gövde boyasını geliştiren BOTEK, uzun süredir nitelikli ürün geliştirmek için çaba sarfediyor. KAAN’ın görev bilgisayarlarında TÜBİTAK imzası var. Makine Kimya Endüstrisi A.Ş.’nin (MKE) mühimmatları, Aselsan’ın aviyonikleri gibi katkı koyan her bir alt yüklenicinin o alanda yeni teknolojilere imza atması söz konusu.

KAAN sadece savunma sanayimizi değil toptan tüm sektörlerimizi de uçuracak bir proje. Ancak KAAN’ın ilk uçuşuyla birlikte Türkiye’nin de bazı konularda adım atması, yerli ve milli özel/kamu girişimlerini ayırt etmeden, rekabetçi bir mantıkla destekleyecek anlayışa geçmesi lazım. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB) ile vakıf şirketlerinin tam görev ayrımı içine girmeleri şart. Şu an çok fazla iç içe geçmişlik söz konusu. İşi yapanla işi yaptıranın, denetleyenle kaynak sağlayanın ilginç ilişkileri söz konusu. Bu ayrışmaların acilen yapılması şart.

Ayrıca artık özel sektör savunma şirketlerinin baskıyla, düşük kazanımlarla çalıştırılmaması, önlerinin açılması da icap ediyor. İlk uçuşu yapan KAAN aynen bunları ifade ediyor. Hatta başarılı özel şirketlerin önü kesilip, Havelsan veya benzeri büyüklere yem edilmez ise yeni Baykarlarımız da doğabilir. Bunun için de her alanda yerli ve milliliğe önem vermek icap ediyor. Gerçek başarı hikayesi yazan veya yazma potansiyeli olanların önünün açılması şart. Türkiye’nin geleceği ve savunma kapasitemizin artırılması için üzerinde durulması gereken sektörlerden birisi de haberleşme ve iletişim. Ama burada da bizatihi kamunun kontrolünde olan kurumların sebep olduğu, yabancı şirketleri kayırdıkları çok tuhaf olaylar söz konusu…

Yerli ve milli 5G teknolojimiz dünya arenasında!

Türkiye bir süredir haberleşme ve iletişim teknolojileri üzerinde çalışmalar yapıyor. Bu alanda güvenliğini sağlamak için yerli ve milli teknolojilerin gelişmesi için gayret gösteriyor. Savunma Sanayi Başkanlığı’nın (SSB) girişimi ve destekleriyle ilk yerli ve milli baz istasyonumuz ULAK hayata geçirildi. Bunun için Aselsan’ın yüzde 50 ortağı olduğu ULAK A.Ş. özel bir şirket olarak kuruldu. Daha da özelleşmesi ve sivilleşmesi için çaba sarfedilmesi icap ediyor, ama asıl çabanın yabancı hayranlığının kırılarak ULAK ürünlerinin kullanılmasında harcanması kaçınılmaz görünüyor.

ULAK 4,5G baz istasyonu şu an bazı şehirlerimizin tüm mobil ihtiyacını karşılıyor. Türk Telekom’un yerli ve milli ULAK’a verdiği desteğin başarıda rolü büyük. 3 GSM opetarörümüz var; en büyüğü ve en fazla baz istasyonuna sahip olan Turkcell yerli ve milli ürün kullanmayı çoktan bıraktı. Son olarak KKTC’yi de yabancı baz istasyonlarıyla kuşattı. Gerekçesi de hazır: “Halka açık şirketiz. En ucuz olanı almak durumundayız.” Nasıl?

KKTC’de Turkcell yerli ve milli uyarıları bile dikkate almadı. Şimdi BİP’in ticari olarak kullanımını artırmak için “Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmalı” gibi anlamsız sloganı kullanıyorlar. Altyapısını yabancı ürünlerle donatmış, tüm baz istasyonlarının yabancı olması için can atmış bir Turkcell, bu haliyle nasıl Türkiye’nin verisini Türkiye’de tutacak?

Mobil abonede ikinci sırada olan Vodafone da ciddi anlamda ULAK’a destek veriyor. Ama ULAK’a asıl destek tartışmasız mobil iletişimde pazar payı en az olan Türk Telekom tarafından veriliyor. Türkiye’nin fiber altyapısında, sabit telefonunda, internetinde lider olan Türk Telekom’un yerli projelere, start up şirketlere verdiği destek çok kıymetli. Geçtiğimiz hafta Silikon Vadisi’ne başarılı start projelerini ve girişimcilerini taşıyıp, eğitim almalarına destek veren Türk Telekom, bu hafta da Barcelona’da Dünya Mobil Kongresi’nde (WMC) yerli ve milli 5G projelerine verdiği destekle adından söz ettirecek.

Türk Telekom, bazı şirketlerle ortak geliştirdiği, destek olduğu, sahip çıktığı “5G mobil şebeke ve endüstri 4.0 uygulamaları” projesini Dünya GSM Birliği (GSMA) tarafından düzenlenen WMC’de küresel aleme tanıtacak. Yerli teknoloji firmalarımız i2i Systems yetkilileriyle ben de Barcelona’ya gelmeden önce konuştum. 5G için bazı önemli ürünler geliştirdiklerinin altını çizdiler, ama işin heyacanını Barcelona’ya bıraktılar. “Uçtan uca 5G” sloganı yerine başarılı olunan, ürün geliştirilen noktaya, 5G stratejisine Türk Telekom da doğru noktadan destek veriyor. Şirket, sisteminde kullanmakla kalmıyor, dünyaya pazarlanmasının da önünü açıyor.

Türk şirketleri İ2İ, NaraXR ve IQVizyon işbirliğiyle OSTİM’de hayata geçirilen Türkiye'nin ilk yerli ve milli endüstriyel 5G mobil şebeke ve Endüstri 4.0 uygulamaları projesini Türk Telekom, Barcelona’da dünyanın gündemine sokacak. Teknoloji ürünleri ihracatının önünü açacak. İşte bu gelişmeye de KAAN ve Türkiye’nin İHA’ları da ciddi algı ve teknoloji üreten ülke katkısı sunacak.

Pandemiden önce Barcelona’daki bu fuarda Turkcell kocaman stant açar, yerli ve milli uygulamaları tanıtırdı. O Turkcell artık yok. Yabancı şirketlerle iş birliği yapmanın vahametini yaşıyor. Artık yöneticileri sadece izleyici olarak bu fuarda iş birliği yaptıkları yabancı şirketlerin stantlarını geziyorlar. Buraya bir “BİP” koyabiliriz.

Türk Telekom’un PİLOT programından mezun olan girişimciler ise geçtiğimiz hafta San Francisco’daydı. Yerli ve milli ürünleriyle Slikon Vadisi’nde Stanford Üniversitesi ile 10 günlük eğitim iş birliğine girdiler. Türk Telekom’un desteğiyle alacakları eğitimin ardından da ABD’li yatırımcılarla buluşup, projelerini anlatacaklar. Bu adımlar sonrasında yeni ve devasa teknolojik bir Türk şirketi ortaya çıkabilir. Neden olmasın? Bu hafta da Türk Telekom Barcelona’da 3 teknoloji şirketiyle sahneye çıkıyor. Bir ilke imza atarak yeni nesil teknolojiler için uygun altyapıyı yerli ve milli ekosistemi sağlayarak 5G endüstriyel mobil şebeke projesini hayata geçirdi. Şimdi de dünyaya sunuyor. ULAK’a da en büyük desteği vermeye devam ediyorlar. Bu projeleri desteklemek demek aynı zamanda kendi geleceğimize yatırım yapmak demek. Daha ötesi var mı?

Bakalım KAAN’ın uçması, Barcelona’da teknoloji algımıza nasıl bir katkı sunacak? ‘Muhabere - muharebe' konseptine doğru nasıl yol alacağız? Çünkü artık savunma denince kara, hava, deniz akla gelmiyor. Uzay, siber ve muhabere de konsepte girmiş durumda. Milli bir haberleşme, telekomünikasyon sistemin yoksa sen de yoksun demek…

QOSHE - KAAN uçtu, Barcelona da coşacak mı? - Güntay Şimşek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

KAAN uçtu, Barcelona da coşacak mı?

15 0
26.02.2024

Dünyada bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda 5’nci nesil savaş uçağı var. Buna yakın adette de İngiltere, Fransa-Almanya, Hindistan, Japonya gibi ülkelerin 5’nci nesil savaş uçağı projeleri bulunuyor. KAAN ise ilk uçuşunu yaparak iki grubun arasına yerleşen beşinci nesil savaş uçağı projesi oldu. Ancak önünde epeyce bir yol daha var kat etmesi gereken. Türkiye, KAAN ile kazanacağı tecrübe ve teknolojik birikimi ile jet motorlu insansız savaş uçakları ANKA-3 ve Bayraktar Kızılelma’daki eşsiz yeteneğini birleştirerek, bir yandan da rahatlıkla 6’ncı nesil savaş uçağını tasarlamaya başlayabilir.

Malum 5’nci nesillerin son insanlı savaş uçakları olacağına sık sık vurgu yapılıyor. Fakat 6’ncı nesil savaş uçaklarının ise hem insanlı, hem insansız ve yapay zekalı savaş uçakları olarak dikkat çekecek. Türkiye’nin Baykar’ın Bayraktar TB serisi ile başlayan, Akıncı, Kızılelma ve TUSAŞ’ın ANKA, Aksungur ve ANKA-3 ile devam eden inanılması zor bir insansız hava araçları (İHA) başarı hikayesi var. İşte bu taraftaki başarılara adeta uçan bilgisayar yumağı KAAN da eklenince Türkiye çok rahatlıkla 6’ncı nesil savaş uçağını tasarlayabilir. İşin finans boyutu da rahatlıkla bu projelere ilgi duyan diğer ülkelerle halledilebilir. Çünkü bu projeler Türkiye’ye ciddi ekonomik avantajlar sağlarken, tüm sanayi ürünlerinin pazarlanmasında ve yeni iş birliklerinde de kapılar açacaktır.

Şu an tüm planlamalar KAAN’ın 2030’larda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) envanterine yerli motoruyla birlikte girmesine yönelik. TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil ve ekibi, KAAN’ın ilk uçuş tarihini 2025’ten 2024’ün başına çekmeyi başardı. Hatta küçük aksaklıklar olmasaydı 2023’te de uçabilirdi. Milli Muharip Uçak (MMU) KAAN’ın 2028’de yerli motorla ilk uçuşunu yapması planlanıyor. Yeni gözdemize 5’nci nesil özelliği kazandıracak en önemli bileşenlerden motorun testleri 1-2 yıl sürebilir. Böylece 2030’larda Türkiye, bütün isterleri karşılamış, tüm donanımlarına kavuşmuş 5’nci nesil KAAN’ı havada filo lideri, komuta kontrol uçağı olarak görebilir.

Dünyada şu an 5’nci nesil uçağa sahip olan ülkelerin ABD, Rusya ve Çin olduğunu, KAAN’ın ilk uçuşuyla birlikte Türkiye’de herkes öğrendi. Son insanlı savaş uçağı olarak tanımlanan 5’nci nesil olarak öne çıkan bazı modeller epeydir gökyüzünde. Ancak bazılarının ne kadar 5’nci neslin tanımlanan özelliklerini karşıladıkları bilinmiyor.

5’nci nesil savaş uçaklarının en önemli özelliği görüş dışı mesafeyi kontrol altına alacak füzelere (Gökhan) diğer donanımlara, radarlara (AESA) ve görünmezliğe yani düşük radar izine sahip olması. Bu isterleri karşılayabilmesi için motorunun da 3 bin dereceye ulaşan ısıyı dışarıya yansıtmayarak görünmezliğine katkı sunan, yüksek sıcaklığa dayanıklı, genişlemeyen, deforme olmayan özel, nitelikli malzemeler barındırması gerekiyor. Görünmezliği ile birlikte özel radarıyla yaklaşık 100 km mesafede görüş alanının dışını kontrol etmesi, tehlikeleri ortadan kaldırabilmesi ve motoru dışında elbette havada komuta kontrol uçağı rolü üstlenen KAAN gibi beşinci nesil uçaklarının çok fazla özelliği de var, ama en kritik eşik bu iki husus.

Türkiye’nin KAAN’ı ilk uçuşunu yapmasıyla 5’nci nesil savaş uçağı geliştirmiş olan ABD, Rusya ve Çin ile geliştirmekte olan İngiltere, Fransa-Almanya, Japonya ve Hindistan gibi ülkelerin arasına yerleşmiş oldu. Şu an dünyada ikisi........

© Habertürk


Get it on Google Play