Tokyo Haneda Havalimanı pistinde Japan Airlines’ın JAL-516 sefer sayılı Airbus A350-900 uçağındaki 379 kişinin tamamı alevler içinde kalmadan kısa sürede tahliye edilmesi dikkat çekmiş, takdir toplamıştı. Ancak uçağın neden kısa sürede küle döndüğü ise hala merak ve araştırma konusu. Hadisenin yaşandığı gün Habertürk’te canlı yayındaydım. Kaza İnceleme Uzmanı (emekli) kaptan pilot Eyüp Turşucu’nun da katılımıyla hem iki uçağın pistte çarpışmasını anlamaya çalıştık hem de gelişmeleri gelen bilgiler ışığında yorumladık.

Yeni nesil, kompozit (yarı plastik) gövde uçağın kazanın olduğu gün 20 dakika gibi bir sürede pistte yanarak, iskeletinin çıkması şüphesiz aydınlatılması gereken bir husus. Her türlü sertifikasyon sürecinden geçen uçağın kargosunda acaba tehlikeli yük mü vardı? Yoksa geç tutuştuğu belirtilen kompozit gövdeli uçağın, sol kanadına pistteki Japon Sahil Güvenliğe ait Bombardier Dash-8 pervaneli küçük uçak çarparak A350’nin kanatlarındaki yakıt deposunu patlaması mı hızlı tutuşup, kısa sürede yanmasına sebep oldu? Henüz bilinmiyor. Eğer Boeing 737 MAX 9 hadisesi yaşanmasıydı, akabinde Boeing ve Airbus’un ürettiği yeni nesil kompozit gövdeli uçakların kısa sürede yanmasını tartışıyor olacaktık.

Fakat Japonya’daki hadisenin yerini Amerika’da acil çıkış “kapı tapası -plug door” alması bu konuya unutturmuş veya erteletmiş değil. Kompozit gövdeli uçaklar da inceleniyor. Airbus, Tokyo’ya bir inceleme ekibi göndermiş. Japon sivil havacılık yetkilileri de araştırıyor. Konu şüphesiz ABD Federal Havacılık İdaresi -FAA (Federal Aviation Administration) ile Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı -EASA (European Aviation Safety Agency) gibi otoritelerin de yakın takibindedir.

Pistte yanan A350-900 uçağına havalimanı itfaiye ekipleri tazyikli suyla söndürmeye çalışmışlar ve çeşitli müdahalelerde bulunmuşlar, ama söndürememişler. Alevler kısa sürede uçağın her tarafına yayılmış ve kısa sürede de iskeleti ortaya çıkmış. Yangın yaklaşık 6 saat sonra söndürülebilmiş. Böylece havacılık sektörün en yeni teknolojiye sahip, çift koridorlu büyük yolcu uçaklarından Airbus A350 ailesi ilk ciddi kaybını vermiş oldu. Yaklaşık 8 yıl önce hizmete girene A350 modeli ilk defa kullanılmaz hale geldiği bir kaza yaşadı.

Olayın ardından Airbus, kazayı araştıran Japon ve Fransız yetkililere yardım etmek için uzmanlar göndereceğini açıkladı. Çünkü geleneksel alüminyum gövde yerine yeni nesil Airbus A350 ve Boeing 787 modellerinde yaklaşık yüzde 50 oranında kompozit malzeme kullanılıyor. Bu yangın da yeni nesil uçakların gövdeleri için önemli bir test olarak görülme ihtimali var. Zira havacılık güvenlik uzmanları da uçaklarda kullanılan kompozit gövdelerin bir kazan anında nasıl yandığı hakkında pek bir şey bilenmediğini söylüyorlar.

Uçakta bulunan bazı yolcular da birkaç dakika içinde kabinin tamamının dumanla dolduğunu, içerde sıcaklığını hızla arttığını ve canlarını kurtaramama endişesine kapıldıklarını, ancak acil durum kapıları açılması sonrasında kabin personelinin yardımıyla hızla tahliye edildiklerini, akabinde de uçağın hızla yandığını açıkladılar.

Daha önce de yine Japan Airlines’a (JAL) ait kompozit gövdeli bir Boeing 787 uçağı Boston Havalimanı’nda park halindeyken kabindeki elektrik sistemi kaynaklı yangınla tanışmıştı. Etiyopya Havayollarına ait bir başka 787’de de Londra’da havalimanında park halindeyken benzer şekilde yangın çıkmıştı. Yangınların sebebi uçaktaki bataryalarla bağlantılı kabloların kısa devre yapmasıydı, ama havalimanı itfaiyecileri her iki yangını söndürmede de zorluklarla karşılaştıklarını açıkladılar. Fakat her iki uçak da ağır hasar görmesine rağmen, onarılıp kullanılmaya devam edildi. Tokyo’daki kompozit gövdeli Airbus A350 yangının özelliği ise ilk gövde kaybını olması.

Kompozit uçaklarda belirsizlik var

Boeing’lerde meydana gelen yangınlar sonrasında 2009’da ABD’deki Denver Uluslararası Havalimanı itfaiye yetkilileri endişelerini açıklamışlardı. Çünkü kompozit gövdeli uçakların çarpışmalar sonrası yangınlarla mücadele yöntemlerinin değiştirilmesi gerekeceğine inanıyorlardı. Bazı yetkililer ise kompozitlerin havacılıkta yeni olmadığı, sadece yeni nesillerde kullanılma oranlarının yüzde 50 seviyesinde olduğu ve sadece miktarının arttığına dikkat çekerek kaygılanacak bir durum olmadığına dikkat çektiler. Kompozitlerin onlarca yıldır uçakların kanattan gövdeye, dümenlerden kuyruk bölümüne varıncaya kadar çeşitli bileşenlerde kullanıldığının altını çizdiler. Peki sorun nerede?

Kompozitlerle ilgili şüpheler

Kompozitlerle ilgili yanma oranına ve toksisite sorunlarına hararetle dikkat çekenler de var. Bu konuda temkinli olan uzmanlar, kompozit gövdeli uçaklara ilk müdahale ekipleri ve yolcular için tehlike düzeylerinin yüksek olduğunu söylüyorlar. Buna kanıt olarak da ABD Hava Kuvvetlerinin (USAF) 2 milyar dolarlık kompozit gövdeli B-2 Spirit hayalet bombardıman uçaklarından birinin alev almasının ardından filonun tamamının yere indirilmesi olayı gösteriliyor.

Zira B-2 uçağının analizinde konuyla ilgili dikkat çekici uyarılar olduğu gerekçe gösteriliyor. Dolayısıyla bazı uzmanlar 787’ler için FAA standartlarının ve Boeing testlerinin yetersiz olduğuna inanıyorlar. Boeing de B-2 programının alt yüklenicisi. Aslında B-2 kazasının kompozit gövdeli ilk büyük uçak yangın hadisesi olduğunu söylemek de mümkün. Bu uçak da itfaiyenin müdahalesine rağmen Japonya’daki Airbus A350 olayında olduğu gibi 6 saat boyunca yanmış.

Tahliye kurallarına uyulursa sorun yok

Kompozit malzemenin yanması sonrası ortaya çıkan dumanın son derece zehirli olduğu, yangın nedeniyle son derece kanserojen olan kimyasalların ortaya çıktığı ifade ediliyor. Hatta asbestten daha tehlikeli olduğu için acilen yangın ortamının terek edilmesi gerekiyor. Kompozit gövdeli uçakların yanmaları metal gövdelilere göre farklı olduğu, yangına ilave yakıt kattıkları için kısa sürede yangın hararetini artırdıkları tespit edilmiş. Dolayısıyla kompozit gövdeli uçaklar bir yangına muhatap olduğunda yolcuların kurallara uygun şekilde, en kısa sürede sivil havacılık kuralları gereği 90 saniye içinde acil tahliye edilebilmesi hayati önem taşıyor.

FAA de kompozit gövdeli Boeing 787 için oluşturduğu standartlarda, acil bir durumda yolcuların uçağı güvenli bir şekilde tahliye etmeleri için yeterli sürenin sağlanmasının dikkate alındığına vurgu yapıyor. FAA araştırmasına göre kompozit gövdeli uçaklardaki malzemenin, çarpışma sonrasında çıkan yangınların uçağın içine sirayet etmesini önemli ölçüde geciktirdiği için yolcuların tahliyesine yeterli zaman olduğu bilgisi raporlarda yer alıyor.

Öte yandan kompozit gövdeli uçakların yanması halinde çevreye etkisi ve yangınla mücadele hususunun, yani yolcuların tahliyesi sonrası uçağın tamamen söndürülme mevzusunun FAA’nin bu uçakları sertifika etmesiyle ilgisi söz konusu değilmiş. Bu husus başka kurumların ilgisi veya regülasyon alanına giriyormuş. FAA, kompozit gövdeli uçaklarda yangın çıkması halinde, uçakta yangının harareti artıp, kabin içine zehirli duman hâkim oluncaya kadar yolcuların uçaktan tahliyesiyle yani yolcuların güvenliğiyle ilgili konuların sertifikasyonuyla ilgileniyormuş.

Özetlersek; FAA’ye göre kompozit gövdeli uçaklarda çarpışma veya bir olay sonrasında yangın çıktığında, alevlerin şiddetlenmesinden önce yolcuların uçakları terk etmesi yani tahliyesi için yeterli zamanın olduğuna vurgu yapılıyor. Kompozit malzemeler geç tutuşan, ama alev alınca hızlı yanan, hatta bulunduğu yerde yangının şiddetini artırma özelliğine sahip olduğu raporlar yansıyor.

Tokyo’da yanan Airbus A350-900 uçağında da yaklaşık olarak FAA’nın çizdiği tablo gibi bir hadise yaşandı. Dolayısıyla bir kaza anında uçağı zamanında tahliye etmek için kabin personelinin talimatlarına ve kurallara uymak gerekiyor. Eşyaları, el bagajlarını yanımıza almaya çalışmak yerine 90 saniyede uçağı tahliye eden Japonları örnek almak gerekiyor! Kompozit gövdeli uçaklarla uçmaya ve daha fazla kurallara dikkat etmeye alışacağız…

*****

Havacılık sektörü 2023’te salgın öncesine geri döndü. 2024 yılı ise salgın öncesinin, 2019 rakamlarının geçileceği bir yıl olması öngörülüyor. Bu sebeple sektörün tüm paydaşları 2024 için önemli yatırımlara imza atıyorlar. Tek arzular var, herhangi bir savaş, yeni hadise veya salgın çıkmaması…

Eğer beklendiği gibi bu yıl geçerse havayolları ve havalimanları yolcu rekoru kıracak, en yüksek gelir rakamlarını yakalayacak. Kısacası sektörün bu yıl atağa geçmesi bekleniyor.

Almanlar yükselişe geçecek

Özellikle salgın dönemi sonrası Alman havalimanlarında yaşanan grevler uçuşları olumsuz şekilde etkiledi. Avrupa’da en çok Almanya’da grevler gerçekleşti. Özellikle Frankfurt ve Münih havalimanlarında binlerce uçuş iptal edildi. Salgın sonrasının en çok yara alan meydanları da buralar oldu. Sendikalarla büyük ölçüde anlaşan kurumlar, 2024’te çok fazla greve gitmeyecek ve Almanlar havacılık sektörü yükselişe geçecek. Öte yandan bu sene Paris Olimpiyatlarında ticari uçuş yapması beklenen Volocopter de Alman menşeli olduğu için hava taksi çalışmalarında da Almanlar havacılığa renk katacak gibi görünüyor.

Londra Heathrow zirve yapacak

Londra Heathrow Havalimanı her ne kadar yolcu sayısında İstanbul Havalimanı’nın gerisinde kalsa dahi 2023 rakamlarıyla Avrupa’da ilk sıraya yerleşen meydan oldu. 2024 yılında Londra Heathrow’un hızla yükselmesi, yolcusunu ve bağlantılı uçuşları artırması bekleniyor. Özellikle havalimanının transatlantik uçuşlara merkez olmasıyla yeniden adından bahsettireceğine dikkat çekiliyor.

Motor sorunu engelleyecek

Havacılık sektörü bu sene de çeşitli üreticilerin geliştirdiği farklı modellerdeki uçak motoru sorunlarıyla ciddi anlamda uğraşacak. Hatta motor sorunlarının daha da büyüyeceği, uçakların da yere inmeye devam edeceği belirtiliyor. Havacılık çevrelerinde bu sene motor problemi sebebiyle 300’e yakın uçağın yere indirilmesini bekleniyor. Türk Hava Yolları, Lufthansa, Indigo, Delta Air Lines, Wizzair ve Virgin Atlantic gibi havayolları motor sorunları yüzünden operasyonlarında bazı sıkıntılar yaşayacaklar.

Uçak teslimat sıkıntısı

Bu sene bir başka uçak meselesi ise zamanında teslim edilemeyen, üretilemeyen uçaklar olacak. 2024’te zirve yapması beklenen havacılık sektöründe en önemli beklenti uçak üreticilerinin teslimatlarını aksatmaması ve zamanında gerçekleştirmesi. Artan trafik talebi nedeniyle havayolları sipariş verdikleri uçakların yoğun sezona yetişmesi için çaba gösteriyor. Boeing ve Airbus’ın birikmiş iş yükü sorunu havayollarının planlama yapmasını engelliyor. Geçen yıl olduğu gibi bu sene de teslimatların aksaması havayollarına sıkıntılar yaşatmaya devam edebilir.

İş seyahatleri yükselmeyecek

Salgın sonrası iş seyahatlerinin geri dönüşü başladı, ancak tüm sektörler aynı hızda toparlanamayacak. Görüntülü arama ve konferans seçeneklerinin birçok profesyonel için daha fazla zaman ve maliyet etkinliği sağladığı kanıtlandığından, kısa mesafeli iş seyahatleri geride kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Fakat bireysel kısa zaman seyahatler ise kısa mesafeli uçuşlara ilgiyi artıracak gibi görünüyor. Ayrıca dijitalleşme sebebiyle de seyahat planlarının daha kolay yapılması, şeffaflığın artması, etkin maliyet hesaplarının ortaya çıkması nedeniyle havayollarıyla yolculuklara ilgi artacak. Kişi başına düşen yıllık uçuş sayısında artış görülecek.

Kısa mesafeli uçuşlar tehlikede

Avrupa Komisyonu geçtiğimiz sene Fransa’da iki buçuk saatten daha kısa süren tren yolculuklarının mümkün olduğu durumlarda iç hat uçuşlarının kaldırılmasını onaylamıştı. Bu karara Uluslararası Havalimanları Konseyi’nin Avrupa şubesi ile Fransız Havalimanları Birliği, özellikle Paris ile Nantes, Lyon ve Bordeaux arasındaki bağlantı uçuşlarını kaldırmasından ve şirketler arasında ayrımcılık yapılmasına sebep olduğu gerekçesiyle itiraz etmişti. Bu yıl ilgili yasanın diğer Avrupa ülkelerine de sıçraması söz konusu olabilir.

Yapay zeka devrimi

Teknolojik gelişmeler 2024’te de ön planda olacak, merak uyandırmaya devam edecek. Drone’lar ve VTOL’lerle birlikte yapay zekâ uygulamaları da havacılık sektörüne girecek ve devrim etkisi yapacak. Havacılıkta operasyonların optimize edilmesinden, etkin maliyet uygulamalarında, verimlilikte, yolcu deneyimlerinin iyileştirilmesinde yapay zekâ etkisi görmeye başlayacağız. Yapay zekâ özellikle bu yıldan itibaren sektördeki ilerlemelerin arkasında itici bir güç olacak.

Düşük maliyetliler rekabeti kızışacak

Low Cost Carrier (LCC) yani düşük maliyetli havayollarının son dönemlerde yaptığı olumlu yükseliş 2024’te de devam edecek. Bu sene düşük maliyetli havayolları ile geleneksel/legacy şirketlerin rekabetine daha fazla şahit olacağız. Türk Hava Yollarının düşük maliyetli markası AnadoluJet de AJet olarak ayrı bir şirket çatısı altında sektörde rekabete renk katacak. Başta Pegasus Havayolları olmak üzere bakalım diğer rakipleriyle nasıl bir yarışa girecek. Ana hatlarıyla pazar payı ve karlılık oranları düşük maliyetlileri daha fazla geleneksel havayollarında yaklaştıracak gibi görünüyor. İki modelin rekabetine ise en fazla ABD’de de şahit olacağız.

*****

Geçtiğimiz hafta Türk Hava Yollarının (THY) bir uçuşunda izinsiz uçağa sokulan bir kedinin kabinde gezmesi ve sonrasında yaşananlar medyaya yansıdı. İstanbul-Atina seferi için piste başı yapan THY uçağı, kaçak bindirilen kedinin kabinde gezmesi üzerine geri dönmek zorunda kaldı.

Olay şöyle gelişmiş. Yolcu alımını tamamlayan Boeing 777-300 tipi uçak, kalkış için pist başına doğru ilerlerken yolculardan birisi uçak kabininde bir kedinin dolaştığını fark etmiş. Durumun kabin ekibine bildirilmesinin ardından pilot da İstanbul Havalimanı Hava Trafik Kontrol Merkezi ile irtibata geçerek, uçuşu iptale edip, park pozisyonuna geri dönmüş.

Yapılan kontrolde kedinin, bir yolcu tarafından rezervasyon oluşturmadan, ödeme yapılmadan ve taşınması için uygun bir çanta olmadan uçağa alındığı belirlenmiş. Sahibinin de kediyi kabin bagajına koyarak uçağa soktuğu anlaşılmış. Kafesi olmayan ve bilet alınmadığı belirlenen kediyle sahibinin uçaktan indirilmesinin ardından sefere devam edilmiş.

Basit bir konu gibi algılanan bu hadise havacılık açısından oldukça önemli. Bunun gibi dünya genelinde birçok hadise bulunuyor. Benzer şekilde kurallara uyulmadan yapılan işlemler veya uçağın kabinine alınmasına izin verilmeyen hayvanları çeşitli yöntemlerle kabine sokanlarda oluyor. Tüm bunların hepsi yolcuların uçuş emniyetini tehlikeye atan, kuraldışı hareketlerdir. Ancak her şeye rağmen de kabin içinde istenmeyen hayvan olaylarına sık rastlanıyor. Bazı örneklere buyurun beraber göz atalım.

Uçakta yılan krizi

2012’de Egypt Air’in Kahire-Kuveyt uçuşunda Ürdünlü bir yolcu gizlice el bagajında taşıdığı Mısır Kobrasını uçak içinde kaçırmıştı. Yılan uçak içinde kaçınca koltukların altında sürünmeye başladı. Yolcu yılanı yakalayıp tekrar kontrol altına almak için birçok hamle yapsa da başarılı olamadı. Bu durumdan korkan yolcular durumu kabin ekiplerine, onlar da pilota bildirdi. Pilot kuleyle irtibata geçip acil iniş istedi. Olumlu cevap alan pilot Mısır Hurghada Havalimanı’na teker koydu.

Uçağı düşüren timsah

2010’da Demokratik Kongo Cumhuriyetinde yolcunun spor çantasında sakladığı timsah uçak içinde kaçıp, yolcular arasında dalınca sebep olduğu panik uçağın düşmesine neden olmuştu. Uçak Kinşasa’dan Bandundu’daki bölgesel bir havaalanına rutin bir iç hat uçuşu yapıyordu. Panik sonsarı Filair’e ait, Çek yapımı Let L-410 çift turboprop uçak havaalanının 200 metre yakınındaki bir eve çarptı. Düşen uçaktaki 20 yolcu hayatını kaybetti. Uçaktaki timsah canlı olarak kurtulmasına rağmen arama yardıma gelen halk tarafından palayla öldürüldü. Yapılan araştırmalar neticesinde yolcunun timsahı satmak için başka bir yere götürdüğü ortaya çıktı.

Yarasa uçağı girdi

Air India’nın 2021’de Yeni Delhi’den New York Newark Havalimanı’na yaptığı uçuşta kabine giren yarasa uçağın geri dönmesine neden oldu. Air India uçağı Yeni Delhi Indira Gandhi Havalimanı’ndan planlandığı gibi zamanında kalktı, ancak uçuştan yaklaşık yarım saat sonra uçağın kabin içinde yarasa görüldü. Bunun üzerine uçağın kaptanı kalkış yaptığı havalimanına geri döndü. Benzer bir olay ABD’de de yaşanmıştı. Spirit Havayolları’nın uçağı Kuzey Carolina'nın Charlotte şehrinden Newark’a gerçekleştirdiği uçakta yolcular yarasa olduğunu fark etti. Ancak yarasa inişe yaklaşık 30 dakika kala ortaya çıkınca acil iniş kararı verilmedi. Uçak normal şekilde inişini gerçekleştirdi.

Uçakta evcil domuz

2014 yılında US Airways ile uçan bir kadın yolcu, Hobie adındaki domuzuyla seyahat etti. Connecticut Bradley Havalimanı’ndan Washington’a gitmek için uçağa binen yolcu yaklaşık 35 kilo ağırlığındaki domuzuyla diğer yolcuları da şaşkına çevirmişti. Yolcuların çoğusu kadının omzundaki hayvanın bir köpek olduğunu sanmışlardı. Fakat domuz da uçak kalkmadan önce bağırmaya başlamış ve bulunduğu yere dışkılamıştı. Rahat durmayan domuzu sahibi kolçağa bağlayarak, sakinleştirmek istedi. Fakat domuzun huysuzlanmaya devam etmesi üzerine kabin ekipleri yolcuyu uçağın en önüne alarak, diğer yolcuların rahatsız olmasını engelledi. Daha sonra ise bu ilginç seyahatin gerçekleri ortaya çıktı. US Airways sözcüsü, yolcunun domuzu Ulaştırma Bakanlığı yönergeleri çerçevesinde “duygusal destek hayvanı” olarak uçağa getirmesine izin verildiğini açıkladı.

Kokpitte kedi riski

2021’de, Sudan’ın Hartum kentinden Katar’ın başkenti Doha’ya gitmek üzere havalanan Tarco Airlines’ın B737 model uçağında ilginç bir hayvan saldırısı hadisesi yaşandı. Uçağın kalkışından kısa bir süre sonra pilota kedi saldırdı. Olay sonrası 30 dakika havada kalan uçaktaki tüm mürettebat, kediyi yakalamaya çalıştı. Ama başarılı olamadılar. Uçağın kaptanı kedi kontrole alınamayınca acil iniş yaptı. Peki kedi kime aitti, uçağa nasıl binmişti? Kedinin bir sahibi yoktu. Uçağa bir yolcunun eşyaları arasında kaçtığı sanılıyordu, ama daha sonra dinlenmek için rahat bir yer arayan yabani bir kedi olduğu anlaşıldı. Uçağın temizlik ve uçuş hazırlıkları için gece boyunca hangarda bekletildiği esnada kedinin kokpite girdiği açıklandı.

QOSHE - Kompozit gövdeli uçak yangınları normal mi? - Güntay Şimşek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kompozit gövdeli uçak yangınları normal mi?

11 0
14.01.2024

Tokyo Haneda Havalimanı pistinde Japan Airlines’ın JAL-516 sefer sayılı Airbus A350-900 uçağındaki 379 kişinin tamamı alevler içinde kalmadan kısa sürede tahliye edilmesi dikkat çekmiş, takdir toplamıştı. Ancak uçağın neden kısa sürede küle döndüğü ise hala merak ve araştırma konusu. Hadisenin yaşandığı gün Habertürk’te canlı yayındaydım. Kaza İnceleme Uzmanı (emekli) kaptan pilot Eyüp Turşucu’nun da katılımıyla hem iki uçağın pistte çarpışmasını anlamaya çalıştık hem de gelişmeleri gelen bilgiler ışığında yorumladık.

Yeni nesil, kompozit (yarı plastik) gövde uçağın kazanın olduğu gün 20 dakika gibi bir sürede pistte yanarak, iskeletinin çıkması şüphesiz aydınlatılması gereken bir husus. Her türlü sertifikasyon sürecinden geçen uçağın kargosunda acaba tehlikeli yük mü vardı? Yoksa geç tutuştuğu belirtilen kompozit gövdeli uçağın, sol kanadına pistteki Japon Sahil Güvenliğe ait Bombardier Dash-8 pervaneli küçük uçak çarparak A350’nin kanatlarındaki yakıt deposunu patlaması mı hızlı tutuşup, kısa sürede yanmasına sebep oldu? Henüz bilinmiyor. Eğer Boeing 737 MAX 9 hadisesi yaşanmasıydı, akabinde Boeing ve Airbus’un ürettiği yeni nesil kompozit gövdeli uçakların kısa sürede yanmasını tartışıyor olacaktık.

Fakat Japonya’daki hadisenin yerini Amerika’da acil çıkış “kapı tapası -plug door” alması bu konuya unutturmuş veya erteletmiş değil. Kompozit gövdeli uçaklar da inceleniyor. Airbus, Tokyo’ya bir inceleme ekibi göndermiş. Japon sivil havacılık yetkilileri de araştırıyor. Konu şüphesiz ABD Federal Havacılık İdaresi -FAA (Federal Aviation Administration) ile Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı -EASA (European Aviation Safety Agency) gibi otoritelerin de yakın takibindedir.

Pistte yanan A350-900 uçağına havalimanı itfaiye ekipleri tazyikli suyla söndürmeye çalışmışlar ve çeşitli müdahalelerde bulunmuşlar, ama söndürememişler. Alevler kısa sürede uçağın her tarafına yayılmış ve kısa sürede de iskeleti ortaya çıkmış. Yangın yaklaşık 6 saat sonra söndürülebilmiş. Böylece havacılık sektörün en yeni teknolojiye sahip, çift koridorlu büyük yolcu uçaklarından Airbus A350 ailesi ilk ciddi kaybını vermiş oldu. Yaklaşık 8 yıl önce hizmete girene A350 modeli ilk defa kullanılmaz hale geldiği bir kaza yaşadı.

Olayın ardından Airbus, kazayı araştıran Japon ve Fransız yetkililere yardım etmek için uzmanlar göndereceğini açıkladı. Çünkü geleneksel alüminyum gövde yerine yeni nesil Airbus A350 ve Boeing 787 modellerinde yaklaşık yüzde 50 oranında kompozit malzeme kullanılıyor. Bu yangın da yeni nesil uçakların gövdeleri için önemli bir test olarak görülme ihtimali var. Zira havacılık güvenlik uzmanları da uçaklarda kullanılan kompozit gövdelerin bir kazan anında nasıl yandığı hakkında pek bir şey bilenmediğini söylüyorlar.

Uçakta bulunan bazı yolcular da birkaç dakika içinde kabinin tamamının dumanla dolduğunu, içerde sıcaklığını hızla arttığını ve canlarını kurtaramama endişesine kapıldıklarını, ancak acil durum kapıları açılması sonrasında kabin personelinin yardımıyla hızla tahliye edildiklerini, akabinde de uçağın hızla yandığını açıkladılar.

Daha önce de yine Japan Airlines’a (JAL) ait kompozit gövdeli bir Boeing 787 uçağı Boston Havalimanı’nda park halindeyken kabindeki elektrik sistemi kaynaklı yangınla tanışmıştı. Etiyopya Havayollarına ait bir başka 787’de de Londra’da havalimanında park halindeyken benzer şekilde yangın çıkmıştı. Yangınların sebebi uçaktaki bataryalarla bağlantılı kabloların kısa devre yapmasıydı, ama havalimanı itfaiyecileri her iki yangını söndürmede de zorluklarla karşılaştıklarını açıkladılar. Fakat her iki uçak da ağır hasar görmesine rağmen, onarılıp kullanılmaya devam edildi. Tokyo’daki kompozit gövdeli Airbus A350 yangının özelliği ise ilk gövde kaybını olması.

Kompozit uçaklarda belirsizlik var

Boeing’lerde meydana gelen yangınlar sonrasında 2009’da ABD’deki Denver Uluslararası Havalimanı itfaiye yetkilileri endişelerini açıklamışlardı. Çünkü kompozit gövdeli uçakların çarpışmalar sonrası yangınlarla mücadele yöntemlerinin değiştirilmesi gerekeceğine inanıyorlardı. Bazı yetkililer ise kompozitlerin havacılıkta yeni olmadığı, sadece yeni nesillerde kullanılma oranlarının yüzde 50 seviyesinde olduğu ve sadece miktarının arttığına dikkat çekerek kaygılanacak bir durum olmadığına dikkat çektiler. Kompozitlerin onlarca yıldır uçakların kanattan gövdeye, dümenlerden kuyruk bölümüne varıncaya kadar çeşitli bileşenlerde kullanıldığının altını çizdiler. Peki sorun nerede?

Kompozitlerle ilgili şüpheler

Kompozitlerle ilgili yanma oranına ve toksisite sorunlarına hararetle dikkat çekenler de var. Bu konuda temkinli olan uzmanlar, kompozit gövdeli uçaklara ilk müdahale ekipleri ve yolcular için tehlike düzeylerinin yüksek olduğunu söylüyorlar. Buna kanıt olarak da ABD Hava Kuvvetlerinin (USAF) 2 milyar dolarlık kompozit gövdeli B-2 Spirit hayalet bombardıman uçaklarından birinin alev almasının ardından filonun tamamının yere indirilmesi olayı gösteriliyor.

Zira B-2 uçağının analizinde konuyla ilgili dikkat çekici uyarılar olduğu gerekçe gösteriliyor. Dolayısıyla bazı uzmanlar 787’ler için FAA standartlarının ve Boeing testlerinin yetersiz olduğuna inanıyorlar. Boeing de B-2 programının alt yüklenicisi. Aslında B-2 kazasının kompozit gövdeli ilk büyük uçak yangın hadisesi olduğunu söylemek de mümkün. Bu uçak da itfaiyenin müdahalesine rağmen Japonya’daki Airbus A350 olayında olduğu gibi 6 saat boyunca yanmış.

Tahliye kurallarına uyulursa sorun yok

Kompozit malzemenin yanması sonrası ortaya çıkan dumanın son derece zehirli olduğu, yangın nedeniyle son derece kanserojen olan kimyasalların ortaya çıktığı ifade ediliyor. Hatta asbestten daha tehlikeli olduğu için acilen yangın ortamının terek edilmesi gerekiyor. Kompozit gövdeli uçakların yanmaları metal gövdelilere göre farklı olduğu, yangına ilave yakıt kattıkları için kısa sürede yangın hararetini artırdıkları tespit edilmiş. Dolayısıyla kompozit gövdeli uçaklar bir yangına muhatap olduğunda yolcuların kurallara uygun şekilde, en kısa sürede sivil havacılık........

© Habertürk


Get it on Google Play