Bu sene için bulunan slogan güzel, ama detaylarına bakıldığında önemli bir eksiklik yok mu? “2024 rüzgârda ‘seferberlik yılı’ olacak.” Şeklinde bir hedefin içine baktığımda, yatırım var, ama yerli teknoloji geliştirme tarafında bir atılım yok.

Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği’nin (TÜREB), 2023 yıl sonu değerlendirme ve 2024 öngörüleri toplantısında “Rüzgar sanayisi” ifadesi kullanılırken bunun sadece Rüzgar Enerji Santrallerini (RES) kapsadığı, işin yerli ve milli teknoloji tarafının ise eksik kaldığı dikkat çekiyor. Eğer bu sene rüzgar yılı olacaksa, bu hedefte kesinlikle RES’lerin her adımının özellikle kritik bölümlerinin millileştirilmesi için de bir fırsat penceresi açılması lazım. Aksi halde yurtdışından ithal edilecek teçhizatla yapacağımız yatırımlar sebebiyle ciddi bir kaynağın yabancı ürünleri, teknolojileri finanse etmesi söz konusu olacaktır.

TÜREB Başkanı İbrahim Erden, 2024’ün rüzgâr açısından ‘izinler, finansman ve rüzgâr sanayisinin sürdürülebilir büyümesi’ alanlarında ‘seferberlik yılı’ olacağını ifade ediyor, ama rüzgâr sanayisi içinde kritik teknoloji yatırımları söz konusu değil. RES yatırımlarına, sadece RES’ler kanalıyla enerji üretimine odaklanılmaması için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bir düzenleme yapması lazım. Bu düzenlemenin de daha önce Güneş Enerji Santrallerinde (GES) olduğu gibi yüzde 70’i yerli olacağını tanımlayan bir düzenleme olmaması gerekir. En kritik teknolojinin yerli ve milliliği hedef alınmalı. Bu hususta Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın da çalışmalarıyla eşgüdüm sağlandığında hızla netice alınabilir.

GES’lerin yüzde 70’lik kısmının cam, çerçeve gibi unsurlardan oluştuğu biliniyor. Güneş ışınlarını enerjiye dönüştüren teknolojinin özünü oluşturan “ingot, wafer, hücre ve modül” gibi hayati bölümlerin yerli ve milli üretimi tanımlanmadıktan sonra yüzde 70’lik bir oranın katkısı çok sınırlı olmaktadır. Benzer durum RES’ler içinde geçerli. Türbini yerli ve milli yapamadıktan sonra ciddi bir kaynağı yurtdışına aktarmanın da önüne geçemeyiz. Elbette RES’ler için önemli olan pervane, rotor ve kuleleri yapalım, ama teknolojinin çekirdeğini de kaçırmayalım. Bu yılı seferber yılı ilan ederken umarım TUREB yönetimi bu detayları da dikkate almıştır.

Kritik teknolojiye sahip olunması konusunda kamu bir düzenleme yapmadıktan sonra RES yatırımcıları doğal olarak hazır ürün almayı tercih edecektir. Tüm taraflar bu husus dikkat ederse rüzgar kapasitemizi sadece enerjiye dönüştürmekle kalmayız, buradaki enerjimizden RES teknolojilerinin ihraç eden konuma gelebiliriz.

Türkiye rüzgâr kurulu gücünün karada ve denizde 2035 yılında 29 bin 600 MW’a çıkarmayı hedefliyorsa, teknolojinin yerli ve milli olması içinde bir yol haritası olması gerekmez mi?

Ayrıca Türkiye’de önceki yıllar RES’ler için verilen izin, imar ve arazi edinim ve tahsis süreçleri biraz karmaşıktı ve tartışmalar da olmuştu. Aceleyle verilmiş kararlar sebebiyle mağduriyetlerde yaşandı. Dersler çıkarılıp, yol alınması için epeyce tecrübe oluştu. Rüzgârda yerli sanayi belli noktaya kadar desteklendiği, gelişme kaydedildiği biliniyor. Yeni dönemde, yeni hedeflerle çıtanın daha yukarıya çekilmesi iyi olacaktır.

*****

İstanbul’un çözülmesi gereken önemli meseleleri çok. Kentsel dönüşüm kadar taksi hizmetlerinin de artık dönüştürülmesi şart. Mevcut sistem sorunların daha da büyümesine katkı sağlıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Toplu Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü verilerine göre 2023 yılında 19 bin 890 taksi hizmet vermiş. Bu araçları 48 bin 19 şoför kayıtlı olarak çalışmış. Bir yıl içinde yapılan şikayet sayısı ise 71 bin 958 adet olmuş.

Taksi sayısının yaklaşık 4 katı, şoför sayısının ise takriben 1,5 katı şikâyet olmuş. İstanbullu taksi hizmetinden de taksiciden de bu sistemden memnun değil. Tablo taksi meselesine acilen çözüm bulunmasını ortaya koymuş durumda.

En çok uygulanan yaptırım ise 19 bin 73'le "yanlış park etme" konusunda oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu taksi meselesini çözmek için bazı adımlar atmak istedi, ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nde(UKOME) bakanlık ve esnaf temsilcilerinin oy çokluğuyla reddedildi. Netice alınamadı. Taksi meselesinin çözümü de mahalli seçimlerin sonrasına kaldı.

Mahalli seçimler öncesi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olan isimlerin bu konuda ne düşündüğü çok merak ediliyor. Dün Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Murat Kurum AK Parti’nin adayı olarak açıklandığına göre başkan adayının bu konudaki görüşünü öğrenmek iyi olmaz mı? Murat Kurum İstanbul’un taksi meselesini nasıl çözecek? Yeni adaylar açıklandıkça onların da bu konudaki açıklamaları önemli olacaktır.

*****

“Büyük gıda firmaları neden ceza yer?” Başlıklı yazımın mürekkebi kurumadan Fransa’da Türkiye’nin de ders çıkarması gereken önemli bir hadise yaşandı. Türkiye’de faaliyetleri olan Fransa’nın önemli markası Carrefour, Fransa’daki mağazalarında küçülen ambalajları ve artan fiyatları gerekçe göstererek PepsiCo, Doritos ve 7Up ürünlerini satmayacağını açıkladı. Türkiye’de de ambalaj oyunuyla vatandaşı kandıran, dolandıran epeyce büyük firma var.

Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın bu hususta önemli çalışmaları olduğu biliniyor. Zira mevzu Rekabet Kurumu’nun geçen hafta büyük gıda şirketlerine kestiği cezaların boyutunu aşıyor. Carrefour’un Fransa’da aldığı kararlar da Türkiye’ye kapsamıyor, ama ülkemizde ambalaj oyununu çok yaygın şekilde yapılarak vatandaş aldatılıyor. Aptal yerine konuyor. Bu mevzu ülkemizde Migros, Carrefour, BİM, ŞOK, A101, File gibi marketlerin atacağı adımlarla veya alacakları kararla çözülecek bir mesele değil. Zira bizim marketler de ambalaj oyununun bir parçası durumundalar. Dolayısıyla konuya ilgili bakanlıkların ve ilgili kurumların eğilmesi, düzenleme yapması icap ediyor.

Türkiye’de en yaygın ambalaj oyunu piyasaların istikrarlı olmadığı zaman karşımıza çıkmıyor. Her zaman olan bir şey. Sürekli tükettiğiniz bisküvinin, çikolatanın, şekerin, yağın rahatlıkla ağırlığı ve içeriği değiştirilebiliyor. Gramajı düşüyor, boyutu küçülüyor, ama fiyatları sürekli yukarı çıkıyor. Bazen de çaktırmadan fiyat sabit tutuluyor algısıyla gramajlar düşürülüyor.Hatta tüketim süresi sınırlı olan, hızlı tüketilmesi gereken ürünlerin bile çaktırmadan raf ömürleri katkı maddeleriyle, gıdanın besin değeriyle oynanarak düşürülebiliyor. 15 günlük, günlük sütler, uzun ömürlü yoğurtlar üretebiliyoruz. Teknolojik sahtekârlığımız çok gelişmiş durumda. İyi de nereye kadar?

Aslında ambalaj oyununda önemli haksız rekabet de var, ancak bu konu çok etraflıca ele alınması gereken detaylar içeriyor. Bakalım ilgili bakanlıklar ve kurumlar ambalaj oyununa nasıl “dur” diyecek!

QOSHE - Rüzgâr yatırımlarında bir şey eksik değil mi? - Güntay Şimşek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Rüzgâr yatırımlarında bir şey eksik değil mi?

10 0
08.01.2024

Bu sene için bulunan slogan güzel, ama detaylarına bakıldığında önemli bir eksiklik yok mu? “2024 rüzgârda ‘seferberlik yılı’ olacak.” Şeklinde bir hedefin içine baktığımda, yatırım var, ama yerli teknoloji geliştirme tarafında bir atılım yok.

Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği’nin (TÜREB), 2023 yıl sonu değerlendirme ve 2024 öngörüleri toplantısında “Rüzgar sanayisi” ifadesi kullanılırken bunun sadece Rüzgar Enerji Santrallerini (RES) kapsadığı, işin yerli ve milli teknoloji tarafının ise eksik kaldığı dikkat çekiyor. Eğer bu sene rüzgar yılı olacaksa, bu hedefte kesinlikle RES’lerin her adımının özellikle kritik bölümlerinin millileştirilmesi için de bir fırsat penceresi açılması lazım. Aksi halde yurtdışından ithal edilecek teçhizatla yapacağımız yatırımlar sebebiyle ciddi bir kaynağın yabancı ürünleri, teknolojileri finanse etmesi söz konusu olacaktır.

TÜREB Başkanı İbrahim Erden, 2024’ün rüzgâr açısından ‘izinler, finansman ve rüzgâr sanayisinin sürdürülebilir büyümesi’ alanlarında ‘seferberlik yılı’ olacağını ifade ediyor, ama rüzgâr sanayisi içinde kritik teknoloji yatırımları söz konusu değil. RES yatırımlarına, sadece RES’ler kanalıyla enerji üretimine odaklanılmaması için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bir düzenleme yapması lazım. Bu düzenlemenin de daha önce Güneş Enerji Santrallerinde (GES) olduğu gibi yüzde 70’i yerli olacağını tanımlayan bir düzenleme olmaması gerekir. En kritik teknolojinin yerli ve milliliği hedef alınmalı. Bu hususta Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın da çalışmalarıyla eşgüdüm sağlandığında hızla netice alınabilir.

GES’lerin yüzde 70’lik kısmının cam, çerçeve gibi unsurlardan oluştuğu biliniyor. Güneş ışınlarını enerjiye dönüştüren teknolojinin özünü oluşturan “ingot, wafer, hücre ve modül” gibi hayati bölümlerin yerli ve milli üretimi tanımlanmadıktan sonra yüzde 70’lik bir oranın katkısı çok sınırlı olmaktadır. Benzer durum RES’ler içinde geçerli. Türbini yerli ve milli yapamadıktan sonra ciddi bir kaynağı yurtdışına aktarmanın da önüne geçemeyiz. Elbette RES’ler için önemli olan pervane, rotor ve kuleleri yapalım, ama teknolojinin çekirdeğini de kaçırmayalım. Bu yılı seferber yılı ilan ederken umarım TUREB yönetimi bu........

© Habertürk


Get it on Google Play