“Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.”

Orhan Pamuk’un 1994 tarihli romanı Yeni Hayat’ın bu açılış cümlesi insanın başını döndürecek kadar büyülü bir cümle… Bu nasıl bir kitaptı ki okuyunca birinin bütün hayatını değiştirmişti, ne anlatıyordu, adı neydi, yazarı kimdi? Peki hayatı değişen kimdi? İlk cümleden boğazınıza kadar kitabın içine dalıyorsunuz.

Üniversitenin, bahçesinde, aklımız bir karış havada dolaşırken Orhan Pamuk’un bu cümlesiyle başlayan ‘Yeni Hayat’ romanının da bizim bütün hayatımızı değiştireceğini düşünüyorduk. Saflık işte… Neyse bu başka bir hikaye…

Bu gün konumuz sanatçıların, yazar, ressam, yönetmen, heykeltıraş, bir ‘iş’e başladıkları ilk ‘an’!

Türk edebiyatının en ünlü cümlelerinden biri olan yukarıdaki cümlenin ilk kurulduğu an nasıl bir andı acaba? Orhan Pamuk neredeydi bu cümle ilk aklına geldiğinde, çalışma masasında mı, yoksa bir yerden bir yere yürürken mi buldu bu büyülü cümleyi? TV izlerken mi, uyurken rüyasında görüp heyecanla uyanarak mı not aldı defterine?

The New York Times, 150 sanatçıya ‘bir şey yaratma süreçleri’nin nasıl başladığını, ilk adımın nasıl atıldığını sormuş. Bir yazar olmaya karar verdiğinde, boş kağıda yazılan o ilk kelime, ilk cümle… Boş tuvale ilk fırça darbesi, ilk renk… İlk sahne, taşı yontmak için vurulan ilk darbe…

Editör Hahya Yanagihara, “Tüm sanatçılar, gerçek bir yaratıcı hayat yaşamanın, sonsuz bir dizi başlangıçla yüzleşmek anlamına geldiğini bilir” diyor ve şöyle devam ediyor: “Aksiliklerden sonra yeniden başlamak; şüphe ve umutsuzluk içinde ilerlemek; birisi sana hayır dediğinde yeniden denemek; yaptığınız işi kimse beğenmiyor veya umursamıyor gibi görünüyorsa da ilerlemeye çabalamak; içinizde size durmanızı söyleyen sesi görmezden gelmek; tekrar ve tekrar çabalamak ve başarısız olmak. Sanatla dolu bir yaşam, bir dereceye kadar her gün yeniden başlamak demek…”

“İLHAM PERİSİNE SAYGI DUY, GETİRDİKLERİNİ DÜZELTME”

Stephen King 1970’lerin ortasında çıkan ilk romanı ‘Carrie’nin kısa bir öykü olarak başladığını söylüyor: “Arkadaşlarının alay ettiği, paranormal güçleri olan bir kız hakkında kısa bir öykü. Çok uzun bir süre kafamda dönüp durdu. Kızlar hakkında, onların okuldaki soyunma odalarında olup bitenler hakkında bir bilgim de yoktu o yüzden ilk sayfaları çöpe attım. Eşim onu çöpten çıkardı ve ‘Sana yardım edeceğim’ dedi. 300 sayfanın altında nispeten kısa bir romandı. Ama 26 yaşıma göre oldukça iyi iş çıkarmış olmalıyım ki 1976’da bir filmini yaptılar. Doğrusu şimdi yeniden yazsam birçok şeyi değiştirirdim karakterler daha derinlikli olurdu mesela…”

1980’lerin ikinci yarısında en çok dinlediğim albümlerden birinin sahibi Tracy Chapman, ilk şarkısını nasıl yazdığını şöyle anlatıyor: “Şarkı yazmaya karar verdiğim ilk anda kendime bir kural koydum: ilham perisine saygı duy! Aklıma gelenleri yazıp hiçbir düzenleme yapmayacaktım. 16 yaşında ilk yazdığım şarkım ‘Talkin’ Bout a Revolution’ bu felsefe doğrultusunda bir oturuşta yazılan bir şarkıydı.

22 yaşında yazdığım ‘Fast Car’da ise düzenlemeler yaptım. Kelimeleri, dizeleri değiştirdim. Artık aklıma gelen ilk şeyin en doğrusu olduğu firkrine o kadar da aşık değilim…”

NICK CAVE’İN SERAMİKLERİ ŞARKI SÖZLERİNDEN GÜZEL Mİ?

Rock müzik tarihinin en güzel dizelerinden bazılarında imzası bulunan, şarkıcı Nick Cave, şimdilerde yaptığı seramiklerle müziğin yanı sıra bambaşka bir alanda kariyer çiziyor kendine. Hayatta, yaptığı planların her zaman tam da istediği sonuçları vermediğini çok küçük yaşlarda öğrendiğini söylüyor Cave. Ortaokuldayken ressam olmak istediğini ama daha ikinci yılında bu alanda çok başarısız olduğunu belirtiyor. İlk müzik grubu The Boy Next Door Melbourne’de yavaş yavaş tanınmaya başlarken onun aklı hala resimdeymiş. “Ama olmadı işte ben de müzikte devam ettim” diyor.

Pandemi döneminde topladığı Victoria dönemi seramiklerine bakıp “Bunlardan ben de yapabilirim” diyerek başlamış yeni kariyerine: “Sanırım çamur beni ele geçirdi. Beste değil ama şarkı sözü yazmakta her zaman zorlandım. Hiçbir zaman yeterince iyi hissetmedim bu konuda. Fırından çıkan ellerimle yaptığım bir seramik parçasına bakarken aldığım zevki hiç almadım.”

“GERÇEK SANATÇILAR BİR KIRILMA YARATIR”

Aatish Taseer, ‘İlk Hareket’ başlıklı yazısında sanatçıların kariyerlerinde ilerleseler bile her yeni işte hep ‘yeni başlayan’ olmalarını masaya yatırıyor. “Dünyaya pek çok şey olabileceğimize inanarak geliyoruz (ve çoğu kişi için bu doğrudur), ancak kaderinde sanatçı olmak olanların yaptıkları yaratıcı seçimler neredeyse sanatçı olmanın kendisi kadar sınırlıdır” diyor Taseer.

Gerçek bir sanatçı dünyaya her zaman yeni bir şeyler getirdiğini söylüyor: “Yeni bir renk, yeni bir bakış açısı - Marcel Proust'un Dostoyevski'nin edebiyata getirdiği özel farklılık için kullandığı deyimle ‘yeni bir tür güzellik’. Bu yeniliği bir dışsallık, bir yapı iskelesi, salt bir tarz meselesi olarak düşünmek yanılgısına düşüyoruz. Ama aslında yüzeyde tespit ettiğimiz özgünlük, yeni bir fikrin doğuşundan kaynaklanan bir yayılımdır. Bu, kabul etmeye hazır olduğumuzdan çok daha radikal, çok daha sinir bozucu bir şey. Gerçek sanatçılar gerçek bir kırılma yaratır… Hiçbir sanatçı bir boşlukta doğmaz ya da daha sonra bir boşluğa konuşmaz. Onlar, içinden çıktıkları toplumun bir ürünü olduğu kadar, ona bir tepkidirler. Sanatsal ifadenin tamamı ruh, tamamı duygu değildir…”

BENİM İLK CÜMLEM NEREDE GELECEK BAKALIM

Yalan yok, hayatım boyunca hep Orhan Pamuk’un büyülü cümlesi gibi okuyanı Alice’in yuvarladığı harikalar diyarına çekecek büyülü bir cümle kurmak istedim. Tek bir harf bile yazamadığım o boş sayfayı doldurup yıllardır kafamın içinde benimle birlikte her yere gelen o öyküyü tamamlamak rüyamın uykusundan uyanmayı umuyorum bir gün.

Hahya Yanagihara “Yaratıcı bir yaşam sürmek için genç olmanıza gerek yok. Tek yapmanız gereken başlamak. Başlayın ve sonra asla durmayın...” diyor.

Bakalım benim ilk büyülü cümleme nerede gelecek…

QOSHE - Sanatçılar ilk adımı nasıl atıyor? - Kadir Kaymakçı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sanatçılar ilk adımı nasıl atıyor?

34 0
24.04.2024

“Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.”

Orhan Pamuk’un 1994 tarihli romanı Yeni Hayat’ın bu açılış cümlesi insanın başını döndürecek kadar büyülü bir cümle… Bu nasıl bir kitaptı ki okuyunca birinin bütün hayatını değiştirmişti, ne anlatıyordu, adı neydi, yazarı kimdi? Peki hayatı değişen kimdi? İlk cümleden boğazınıza kadar kitabın içine dalıyorsunuz.

Üniversitenin, bahçesinde, aklımız bir karış havada dolaşırken Orhan Pamuk’un bu cümlesiyle başlayan ‘Yeni Hayat’ romanının da bizim bütün hayatımızı değiştireceğini düşünüyorduk. Saflık işte… Neyse bu başka bir hikaye…

Bu gün konumuz sanatçıların, yazar, ressam, yönetmen, heykeltıraş, bir ‘iş’e başladıkları ilk ‘an’!

Türk edebiyatının en ünlü cümlelerinden biri olan yukarıdaki cümlenin ilk kurulduğu an nasıl bir andı acaba? Orhan Pamuk neredeydi bu cümle ilk aklına geldiğinde, çalışma masasında mı, yoksa bir yerden bir yere yürürken mi buldu bu büyülü cümleyi? TV izlerken mi, uyurken rüyasında görüp heyecanla uyanarak mı not aldı defterine?

The New York Times, 150 sanatçıya ‘bir şey yaratma süreçleri’nin nasıl başladığını, ilk adımın nasıl atıldığını sormuş. Bir yazar olmaya karar verdiğinde, boş kağıda yazılan o ilk kelime, ilk cümle… Boş tuvale ilk fırça darbesi, ilk renk… İlk sahne, taşı yontmak için vurulan ilk darbe…

Editör Hahya Yanagihara, “Tüm sanatçılar, gerçek bir yaratıcı hayat yaşamanın, sonsuz bir dizi başlangıçla yüzleşmek anlamına geldiğini bilir” diyor ve şöyle devam ediyor: “Aksiliklerden sonra yeniden başlamak; şüphe ve umutsuzluk içinde ilerlemek; birisi sana hayır dediğinde yeniden denemek; yaptığınız işi kimse beğenmiyor veya umursamıyor gibi görünüyorsa da ilerlemeye çabalamak; içinizde size durmanızı söyleyen sesi görmezden gelmek; tekrar ve tekrar çabalamak ve başarısız olmak. Sanatla dolu bir yaşam, bir dereceye kadar her gün yeniden başlamak demek…”

“İLHAM PERİSİNE SAYGI DUY, GETİRDİKLERİNİ DÜZELTME”

Stephen........

© Habertürk


Get it on Google Play