ULUSLARARASI çatışmaların çözümü, barış müzakereleri veya rehin takaslarında müzakereciler genelde diplomasiden olurdu.

Eğer mümkünse yanlarında da dünyaca ünlü Türk psikanalist Prof. Dr. Vamık Volkan gibi geniş deneyime sahip isimler bulundurulurdu.

Veya bugün reddinin yıl dönümü olan 1 Mart Tezkeresi’nde yaşanan süreçte olduğu gibi konusunda üstad büyükelçiler rol oynardı.

Nitekim ABD ile yürütülen Irak müzakerelerinde bir tarafta merhum Büyükelçi Deniz Bölükbaşı bulunurken, ABD tarafında da birçok müzakerede önemli rol üstlenmiş Büyükelçi Marisa Lino yer alıyordu.

BÖLÜKBAŞI’NIN BAŞARISI

Türk tarafının müzakerelerdeki başarısı Bölükbaşı’nın görüşmelerde üst karar mercilerine doğrudan ulaşıp kendi deneyimini de içine katarak süratli karar alma becerisiydi.

Büyükelçi Lino’nun açmazı ise talimatlarını ABD Dışişleri Bakanlığı yerine Pentogon’dan almaya başlamasıydı…

Dışişleri Bakanlığı ile bağlarının kopması, süreci askeri bir bakışla yürütmeye kalkmasına yol açtı.

Bu da ister istemez, Büyükelçi Bölükbaşı’nın ülkesinin çıkarları uğruna masada dişe diş görüşmeleri yürüten kimlik oluşturmasına, Büyükelçi Lino’nun da küresel hegomanyanın temsilcisi görüntüsü vermesine yol açtı.

Karşısındakini kendi açtığı kapıdan girmeye zorlaması ile ün yapan Lino’nun hiçbir taktiği de bundan dolayı tutmadı.

Merhum Bölükbaşı sayesinde Türk tarafından müzakereye katılan timlerin eşit statüde konuyu tartışıp karar aşamasına çevirirken, Lino’nun kendi ekibine de üstten bakışlı yaklaşımı da süreçte Türk tarafını güçlü kıldı.

Tabii buna Türk tarafının Ortadoğu’nun gelecekteki vizyonu ve Türkiye’nin bu zemindeki geleceği üzerine yoğunlaşırken, ABD tarafının siyasi ve askeri konularda koparabileceği tavizle ilgileniyor olmasını da eklemek gerekir.

Sonunda bir metin çıktı ama konu TBMM’ye geldiğinde 21 yıl önce bugün karar için yeterli oya ulaşılamadığı için Irak Tezkeresi reddedildi…

İSTİHBARATÇILARIN MÜZAKERESİ

Sadece ABD ile değil, sonrasında yapılan başka müzakere görüşmelerinde de hep diplomatlar rol üstlendi.

Ancak hafta başı Paris’te İsrail ile Hamas arasında yürütülen müzakerelerdeki taraflara baktığımda karşıma çıkan tablo ilginçti.

Ateşkes, esir takası ve barış görüşmelerinin başlamasını hedefleyen dolaylı müzakereye katılanların neredeyse tamamı ülkelerin istihbarat birimlerinin başındaki isimlerdi.

İsrail heyetinin başında Mossad Başkanı David Barnea yer alırken, müzakerelerde arabulucu rolü üstlenen ABD heyetine CIA Direktörü William (Bill) Burns, Mısır heyetine de İstihbarat (Muhaberat) Şefi Abbas Kemal başkanlık yaptı…

Katar heyetinin başındaki kişi de Başbakan Muhammed bin Abdurrahman el Sani oldu; Hamas heyeti zaten askeri politik kimliklerden oluşuyordu…

Belki de istihbaratçıların müzakeresi olmasından kaynaklansa gerek görüşmelerden dışarı fazla bilgi de sızmadı.

ALTI HAFTALIK ATEŞKES

İsrail medyasında iki gündür yer alan haberlere bakılırsa İsrailli esirlerin serbest bırakılması karşılığı Filistinli mahkumların salıverilmesini içeren müzakerelerde bir yol alındı.

Hatta bu hafta sonu Katar’da yapılacak müzakereler için de olumlu bir zemin oluştu…

İsrail Savaş Kabinesi de bu kapsamda Katar’ın Başkenti Doha’da yapılacak görüşmelere düşük seviyeli bir heyet göndermeyi kabul etti.

Hedef Ramazan’ı da dikkate alarak 6 hafta sürecek ateşkese karşılık 35 İsrailli esir serbest bırakılacak; bunun karşılığında İsrail hapishanelerindeki Filistinli yüzlerce mahkum salıverilecek.

İsrail medyasında yer alan bu haberler, Başbakan Netanyahu’nun Refah’a da saldırmayı hedefleyen savaşın devam etmesine dönük tutumu ile çelişiyor.

Yardım TIR'larının çevresindekilere ateş açıp 112 kişiyi dün katletmesi de bunun en açık göstergesi...

Hamas da gelinen noktadan pek hoşnut olmadığını net şekilde ifade etti.

Hamas Siyasi Büro Üyesi Gazi Hamid’in, el-Gad televizyonuna verdiği demeçteki, “İsrail ateşkes anlaşmasını bir esir takasına dönüştürerek görüşmelerin içini boşaltma çabasında. Gazze’den çekilme niyetleri de yok” sözleri de durumun özeti.

BİDEN’IN ÖNGÖRÜSÜNÜN UZAĞINDA

Dolayısıyla gelinen nokta ABD Başkanı Biden’ın üç gün önce dondurma yerken dile getirdiği pazartesi günü ateşkesin sağlanacağına yönelik beklentisinin uzağında…

Gelişmeleri yakından takip eden Ankara diplomasinin bakışı da farklı değil…

Ayrıca Hamas Dış İlişkiler Sorumlusu Dr. Basen Naim’in aktarımına bakılırsa, dolaylı müzakereler sonrası kendilerine resmi bir ateşkes teklifi de sunulmamış…

İsrail görüşmeleri farklı bir amaca dönüştürme peşinde olunca iş başka yöne savrulmuş.

Ondan dolayı Dr. Naim, ABD Başkanı Biden’ın “4 Mart itibarıyla ateşkesi ilan edilebilir” sözünün “sahadaki durumun gerçekliğiyle” örtüşmediği kanaatinde…

İsrailli yetkililere göre de bu noktaya gelinmesinin nedeni kendileri değil, “Hamas'ın abartılı talepler için bastırmasının sonucu” gelinen durum…

BÖLGESEL KABULÜNÜ VE MEŞRUİYETİNİ YIKIYOR…

Bütün bunlar da ABD yönetiminin İsrail hükümetine yönelik tepkisinin yükselmesine yol açmış.

Son günlerde ABD’nin önde gelen gazetelerine yansıyan haberlerdeki atıflara bakılırsa Beyaz Saray yönetimi Netanyahu hükümetinin tutumunun İsrail’in bölgedeki dostlarını da kaybettirmeye başladığı kanısında…

Kaygıları ise onlarca yılda oluşturulan kabul ve meşruiyetin bir anda yok olması bir yana beraberinde ABD’nin küresel gücüne de olumsuz etki yapacağı noktasında…

Hatta bu etkinin Orta Doğu’da kalmayıp Asya’da da yayılmaya başladığı görüşü gittikçe ağırlık kazanıyor.

Netanyahu’nun dayatmaya çalıştığı modelin de herkes farkında:

Gazze üzerindeki güvenlik kontrolünü elinde tutarak bölgenin Hamas ve diğer askeri güçlerden arındırılması; Gazze’nin Mısır ile bağlantısının Kahire ve Washington ile koordineli şekilde sıkı sıkıya kapatılması; Filistinlilere temel sağlık hizmeti veren BM birimlerinin bölgeden çıkarılması; yerel yönetimin Filistinli sivillere bırakılmasını amaçlıyor.

Bu ve benzeri planlarının sahada işlemekten uzak olduğunu görmüyor.

ABD EKTİĞİNİ BİÇİYOR

Bunların sonucunda ABD’ye çıkardığı her fatura da Washington’da kaşların kalkmasına yol açıyor.

Aslında Washington ektiğini biçiyor…

Ayrıca ABD’nin bölge ülkeleri ile birlikte geliştirdiği Filistin’in devlet olarak geleceğini şekillendiren, Batı Şeria ve Gazze’deki yönetim biçimini de müstakil hale getiren yapı İsrail ile uyuşmuyor.

Bütün bunlar da aslında İsrail’in kendi eliyle Hamas’ı ikna edilebilir olmaktan çıkarıp, işi yokuşa sürmesine de yol açıyor.

Üstelik Filistin 88 yaşındaki Mahmud Abbas’ın yerine daha dinamik birini getirmek için Başbakan değişimiyle işe koyulduğu bir sırada İsrail hükümetinden gelen ayak diremeler karşı taraftaki barışa yönelik istekliliği de kırıyor…

Yetmiyor dün yaptığı gibi masum insanlara dönük katliamlarına yenilerini ekliyor...

Müzakereyi yürüten istihbaratçı da olsa karar siyasi iradede olunca iş bir adım ilerlemiyor.

Elde geriye dondurmanın külahından başka bir şey kalmıyor…

QOSHE - İstihbaratçıların ateşkes pazarlığı   - Muharrem Sarıkaya
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İstihbaratçıların ateşkes pazarlığı  

23 0
01.03.2024

ULUSLARARASI çatışmaların çözümü, barış müzakereleri veya rehin takaslarında müzakereciler genelde diplomasiden olurdu.

Eğer mümkünse yanlarında da dünyaca ünlü Türk psikanalist Prof. Dr. Vamık Volkan gibi geniş deneyime sahip isimler bulundurulurdu.

Veya bugün reddinin yıl dönümü olan 1 Mart Tezkeresi’nde yaşanan süreçte olduğu gibi konusunda üstad büyükelçiler rol oynardı.

Nitekim ABD ile yürütülen Irak müzakerelerinde bir tarafta merhum Büyükelçi Deniz Bölükbaşı bulunurken, ABD tarafında da birçok müzakerede önemli rol üstlenmiş Büyükelçi Marisa Lino yer alıyordu.

BÖLÜKBAŞI’NIN BAŞARISI

Türk tarafının müzakerelerdeki başarısı Bölükbaşı’nın görüşmelerde üst karar mercilerine doğrudan ulaşıp kendi deneyimini de içine katarak süratli karar alma becerisiydi.

Büyükelçi Lino’nun açmazı ise talimatlarını ABD Dışişleri Bakanlığı yerine Pentogon’dan almaya başlamasıydı…

Dışişleri Bakanlığı ile bağlarının kopması, süreci askeri bir bakışla yürütmeye kalkmasına yol açtı.

Bu da ister istemez, Büyükelçi Bölükbaşı’nın ülkesinin çıkarları uğruna masada dişe diş görüşmeleri yürüten kimlik oluşturmasına, Büyükelçi Lino’nun da küresel hegomanyanın temsilcisi görüntüsü vermesine yol açtı.

Karşısındakini kendi açtığı kapıdan girmeye zorlaması ile ün yapan Lino’nun hiçbir taktiği de bundan dolayı tutmadı.

Merhum Bölükbaşı sayesinde Türk tarafından müzakereye katılan timlerin eşit statüde konuyu tartışıp karar aşamasına çevirirken, Lino’nun kendi ekibine de üstten bakışlı yaklaşımı da süreçte Türk tarafını güçlü kıldı.

Tabii buna Türk tarafının Ortadoğu’nun gelecekteki vizyonu ve Türkiye’nin bu zemindeki geleceği üzerine yoğunlaşırken, ABD tarafının siyasi ve askeri konularda koparabileceği tavizle ilgileniyor olmasını da eklemek gerekir.

Sonunda bir metin çıktı ama konu TBMM’ye geldiğinde 21 yıl önce bugün karar için yeterli oya ulaşılamadığı için Irak Tezkeresi reddedildi…

İSTİHBARATÇILARIN MÜZAKERESİ

Sadece ABD ile değil, sonrasında yapılan başka müzakere görüşmelerinde de hep diplomatlar rol üstlendi.

Ancak hafta başı Paris’te İsrail ile Hamas arasında yürütülen müzakerelerdeki taraflara baktığımda karşıma çıkan tablo ilginçti.

Ateşkes, esir takası ve barış görüşmelerinin başlamasını hedefleyen dolaylı müzakereye katılanların........

© Habertürk


Get it on Google Play