O bahsi çok geçen “dip dalganın” eşref saati, 2024 yerel seçimlerinde geldi; gelince de, “dip tsunami” şeklinde geldi.

Bu “tsunami” öncelikle kırmızı: Cumhuriyet Halk Partisi, bu seçimlerin bir siyasi hareket olarak başlıca kazananı. CHP’nin, 1980 Darbesi’nden sonra “kapatılıp tekrar açılmasından” bu yana, takılıp kalınan, “Türkiye geneli maksimum yüzde 25’lik” oran, yaklaşık 13 puan yukarı taşındı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, “cam tavan” olarak adlandırdığı eşik, tuzla buz oldu.

“Sosyal demokrat belediyecilik” ve “Sol’un yerel seçimler zaferi dönemi” olarak anılan 1989’u da egale eden bir başarı elde edildi. “Egale eden” diye özellikle vurguluyorum; zira, bugünün Türkiye’si, 1989 ile karşılaştırılamayacak bir sosyoekonomik ve tabii politik kompleks yapıya sahip.

Ve tabii, Türkiye; artık devletin hiç olmadığı ölçekte “partizanlaştırıldığı”, “tek tipleştirildiği” bir noktada. Ve devletin imkânlarının, tek bir partinin nihai ve ebedi iktidarı için, müsrifçe, hoyratça, insafsızca ve fütursuzca kullanıldığı bir noktada.

Öncelikle, “kırmızı tsunami”; ama sadece o da değil-Yeniden Refah da, kendini 2019 seçimlerinde %0’dan bugün, Türkiye genelinde neredeyse %7’ye taşıdı.

CHP ve YRP: iki zıt kutbun partisi nasıl olup da, bu seçimin kazananları oldu?

Gayet net: ekonomik krizin artık dişlerini geçirmesi ve sadece bu iki partinin hakikaten “siyaset yapması”.

Başkanlık sistemine geçiş ile beraber, “sizlere ömür” hale getirilen TBMM ve milletvekili siyaseti, yerel politikanın önünü hiç olmadığı kadar açtı. 2019’da doğru aktörler, önlerine çıkan fırsatı doğru kullanarak, Türkiye’de yerel siyasetin alanını, politikanın kalbinin attığı asıl mecra haline getirdiler.

Bu süreçte, AK Parti ise, Ankara’nın kabuğuna çekildikçe çekildi: Başkanlık sisteminin danışmanları, bürokratları, teknokratları, “yakınlarının” yönettiği sistem, Ankara’nın “karanlık koridorlarında” kendi yankı odalarında yaşar oldu.

Kötü yönetim, ekonomide bozulmayı getirse de; 2023 Mayıs seçimlerinde, “boş tencere” ikinci planda kaldı. Ne de olsa, o seçimler; Ankara’nın, “devletin” seçimleriydi.

2023 Mayıs seçimleri sürecinde, muhalefetin temel hatalarından biri de, 14 Mayıs’a giden milletvekili seçimleri kampanyasını Türkiye tabanını harekete geçirmemek oldu. Eğer ki, 14 Mayıs TBMM oylamasını, “yerel seçim” havasına sokabilselerdi; o zaman, “kazanacak adaysız” bile kazanabilirlerdi.

Hatırlayalım: 14 Mayıs’a giden süreçte, muhalefet örgütleri/teşkilatları çok az çalıştı. Sadece milletvekillerinin bireysel inisayifleri ile kampanyalar yapıldı. Bunun dışında, muhalefetin tüm kampanya süreci, yapıldıkları yerlere bir anlık deyip geçen mitingler, sosyal medya gibi, tabana ve yerele tam temas etmeyen, “uzaktan iletişime” dayalı idi.

Oysa, yerel seçimlerde, sadece büyükşehir ve kentlerin, il ve ilçe belediye başkanı adayları değil; belediye meclisi adayları da dahil, ordular gibi vızır vızır partili kitleler çalıştı.

Ve çok çalışan kazandı.

CHP’nin iki başlıca metropol adayı ve halihazırdaki İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, tüm Türkiye’yi sürükleyen siyasi rüzgârlar yarattılar.

Ekrem İmamoğlu, herkesle, herşeyle ve tabii Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yarıştı: kampanya döneminde, en güçlü yönlerinden birini ön plana çıkarıp, sahaya inerek, insanlarla doğrudan temas ederek İstanbul’dan Türkiye’yi yayılan bir siyasi dinamizm getirdi. İmamoğlu, “başka bir siyaset mümkün”ü İstanbul ile beraber Türkiye ölçeğinde düşündürdü.

Mansur Yavaş da, yönettiği kentiyle özdeşleşmenin de ötesinde, “mal varlığı çıkışı” ile sadece başlıca rakibi Turgut Altınok değil; tüm iktidar bloku belediye başkanları ve adaylarını sorgulatacak bir stratejik hamle yapmış oldu. Altınok’un uçsuz bucaksız “mirası”, tüm AK Parti adaylarını sorgulattı: tam da, ekonomik kriz konjoktüründe daha da göze batar şekilde…

Çok çalışan kazandı dedik: Özgür Özel’e gelince: o da, 31 Mart akşamı gerçekten de CHP Genel Başkanı oldu. Kampanyanın son döneminde, Kilis’ten İzmir’in sallantıda ilçelerinden; Türkiye’nin dört bir yanında adayların desteğe ihtiyacı olan her yerde oldu. Ankara ve İstanbul gibi adayları zaten ön planda metropollere de, kendi siyaset alanlarını tanıdı.

AK Parti, 22 yıllık iktidarında ilk kez Türkiye genelinde “ikinci parti” konumuna düşmüş olabilir. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllardır olmadığı derece “yumuşak tondaki balkon konuşması” ile “hasarı minimize etme” adımını attı bile.

Bu “yumuşamanın” da, bir siyasi dalga haline geleceğine işaret etmiyor. Tersine, yara alan iktidar; dört senelik “seçimsiz” dönemi hala kendi gücünü tahkim için bir “konsolidasyon” sürecine döndürmek isteyecektir. Bu sürecin “seçimsiz” geçmesi veya olası erken seçimlerde “reaksiyoner bir ters dalga” gelmemesi için yeni ve yeniden kazanılan belediyeler, parti yönetimlerinin elinde altın bir fırsat var.

Ama iktidar, gündemin hızla değişmesi; ardından da, muhalefet belediyelerinin ve muhalefet partilerinin kötü yönetilmesi, ayaklarının kayması için çok çalışacaktır.

Demek ki, bugün “kazananların” daha da çok çalışması ve çok iyi çalışması gerek.

QOSHE - Dip Tsunami: Neden? - Sezin Öney
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dip Tsunami: Neden?

28 15
01.04.2024

O bahsi çok geçen “dip dalganın” eşref saati, 2024 yerel seçimlerinde geldi; gelince de, “dip tsunami” şeklinde geldi.

Bu “tsunami” öncelikle kırmızı: Cumhuriyet Halk Partisi, bu seçimlerin bir siyasi hareket olarak başlıca kazananı. CHP’nin, 1980 Darbesi’nden sonra “kapatılıp tekrar açılmasından” bu yana, takılıp kalınan, “Türkiye geneli maksimum yüzde 25’lik” oran, yaklaşık 13 puan yukarı taşındı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, “cam tavan” olarak adlandırdığı eşik, tuzla buz oldu.

“Sosyal demokrat belediyecilik” ve “Sol’un yerel seçimler zaferi dönemi” olarak anılan 1989’u da egale eden bir başarı elde edildi. “Egale eden” diye özellikle vurguluyorum; zira, bugünün Türkiye’si, 1989 ile karşılaştırılamayacak bir sosyoekonomik ve tabii politik kompleks yapıya sahip.

Ve tabii, Türkiye; artık devletin hiç olmadığı ölçekte “partizanlaştırıldığı”, “tek tipleştirildiği” bir noktada. Ve devletin imkânlarının, tek bir partinin nihai ve ebedi iktidarı için, müsrifçe, hoyratça, insafsızca ve fütursuzca kullanıldığı bir noktada.

Öncelikle, “kırmızı tsunami”; ama sadece o da değil-Yeniden Refah da, kendini 2019 seçimlerinde %0’dan bugün, Türkiye genelinde neredeyse %7’ye taşıdı.

CHP ve YRP: iki zıt kutbun partisi nasıl olup da, bu seçimin kazananları oldu?

Gayet net: ekonomik krizin artık dişlerini geçirmesi ve sadece bu iki partinin hakikaten “siyaset yapması”.

Başkanlık sistemine geçiş ile beraber, “sizlere ömür” hale getirilen TBMM ve milletvekili siyaseti, yerel politikanın önünü hiç olmadığı kadar açtı. 2019’da doğru aktörler, önlerine çıkan fırsatı doğru kullanarak, Türkiye’de yerel siyasetin alanını, politikanın kalbinin attığı asıl mecra haline........

© HalkTV


Get it on Google Play