Bilindiği üzere; Türk Hukuku yazılı hukuk sistemine bağlı olup, mümkünse her şeyin kanunla düzenlenmesini bekler. Özellikle uygulamada bir karışıklığa, keyfiliğe ve hak kaybına yol açılmaması için, hem yargı mensupları ve hem de vatandaşlar, yasaların mümkün olan açıklıkta düzenlenmesini ister. Bu nedenlerle; insan hak ve hürriyetlerinin korunması amacıyla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda başkaca yasal düzenlemelere gidilmesi gerekse bile, evleviyetle uygulamada karışıklığa, farklı uygulamalara ve hak kaybına neden olan iki konunun düzenlenmesi zorunludur. 16.02.2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan Teklif hazır varken, aşağıda değindiğimiz ve uygulamada ciddi sorunlar ile farklı uygulamalara sebebiyet veren iki konuda yasal düzenlemeye gidilmesi gerekir.

I. Değişiklik Önerisi

Bunlardan birincisi; soruşturmada ve kovuşturmada tatbik edilen adli kontrol tedbirinin, ilk derece mahkemesi tarafından sanığın beraatına karar verilmesine rağmen, hüküm kesinleşinceye kadar adli kontrolün devamına dair verilen kararlardır. Bu konuda mahkemeler arasında ve uygulamada birlik olmadığı görülmektedir. Tıpkı CMK m.103/2’de kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüphelinin serbest kalacağının düzenlendiği gibi; CMK m.110’a “Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde adli kontrol tedbiri kalkar.” hükmü ile, CMK m.111’e beraat kararı ile adli kontrol tedbirinin biteceğine dair “Beraat kararı verildiğinde adli kontrol tedbiri kalkar.” hükmünün eklenmesi gerekmektedir. Mağduriyetlere ve adli kontrol tedbirinin azami süresinin dahi aşılmasına, beraat kararına rağmen bu tedbirde ısrar edilebildiği dikkate alındığında, bu yönde iki hükmün Kanunun ilgili yerlerine eklenmesi yararlı olacaktır.

II. Değişiklik Önerisi

Bilindiği üzere; CMK m.219 ila m.222’de duruşma tutanağı düzenlenmiş olup, CMK m.219/1’de, duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınabileceği, açık hüküm olmamakla birlikte, duruşma tutanağının hangi yöntemle düzenleneceğine dair yetkinin mahkeme başkanına ve hakime bırakıldığı, m.221’de duruşma tutanağının içeriğinin ne şekilde olması gerektiğinin belirtildiği ve m.222’de de duruşma tutanağının kuvvetli bir ispat gücüne sahip olduğunun ifade edildiği, uygulamada duruşmada geçen iş ve işlemlerin yer verildiği duruşma tutanağının her mahkeme başkanı ile hakimin takdirine bağlı olarak farklı yöntemlerle düzenlendiği, bazı mahkemelerde söylenenlerin mahkeme başkanı veya hakim aracılığıyla zabıt katibine yazdırma usulünün izlendiği, bazılarında doğrudan zabıt katibine yazdırma imkanının tanındığı, bazı mahkemelerde ise kayıt sisteminin açıldığı ve iki duruşma tutanağı oluşturularak, zabıt katibine yazdırılan birinci tutanakta duruşmada neler yapıldığının yazıldığı, ikinci tutanakta ise, SEGBİS ortamında kayda alınan beyan ve taleplerin, konusunda uzman olan bilirkişilere ücreti mukabilinde dökümünün yaptırılarak yer verildiği ve bunun dava dosyasına alındığı görülmektedir.

Sonuç olarak; duruşma tutanağını düzenleme yöntemi konusunda yeknesaklık bulunmadığı, doğru olanın CMK m.219 ila m.222’ye uygun olarak düzenlenen duruşma tutanağı olduğu, Kanunun bu düzenlemelerdeki şartlarını sağlayan, usul ekonomisine ve zaman israfına yol açmayan yöntemin, en doğru yöntem kabul edileceği ve yukarıda yer verilen usuller arasında, bu şartları sağlayan usulün SEGBİS kaydı aracılığıyla düzenlenen duruşma tutanağı olduğu anlaşılmaktadır.

Tüm bu nedenlerle; gerek dürüst/adil yargılanma hakkı kapsamında sanık haklarının korunmasının zorunlu olduğu ve gerekse duruşma tutanağının ispat gücünün dikkate alınarak, usule uygun duruşma tutanağı hazırlanabilmesi, en önemlisi de farklı uygulamalara ve hak kayıplarına yol açabilecek sorunların önlenmesi amacıyla CMK m.219’a “Duruşma tutanağı, duruşmada yapılan iş ve işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması suretiyle tutulur." hükmünün eklenerek, belirsizliğin giderilmesi gerekmektedir. Bunun dışında esasen; TBMM’de uygulanan makine steno sisteminin duruşmalarda da kullanılması isabetli ve anlık olarak, eksiksiz şekilde duruşma tutanağının hazırlanmasının en doğru yolu gözükmektedir.

Makine steno sisteminin kullanılması, bu olmazsa en azından SEGBİS yoluyla yapılacak kaydın dökümü yapılarak duruşma tutanağının oluşturulması, özellikle mahkemenin ve hakimlerin duruşmaya, duruşma salonuna ve delillere odaklanmasına, tartışmalardan kaçınılmasını, duruşma insicamının bozulmasını, deyimi yerinde ise söylenenler tutanağa geçirildi geçilmedi tartışmalarının önüne geçecektir ki, dürüst yargılanma hakkı, maddi hakikate ulaşılabilmesi ile yapılan kovuşturmaların denetiminin sağlıklı biçimde gerçekleştirilmesi de mümkün olabilecektir.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

QOSHE - CMK’ya İki Ek Hüküm Koyulması Önerisi - Prof. Dr. Ersan Şen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

CMK’ya İki Ek Hüküm Koyulması Önerisi

9 27
20.02.2024

Bilindiği üzere; Türk Hukuku yazılı hukuk sistemine bağlı olup, mümkünse her şeyin kanunla düzenlenmesini bekler. Özellikle uygulamada bir karışıklığa, keyfiliğe ve hak kaybına yol açılmaması için, hem yargı mensupları ve hem de vatandaşlar, yasaların mümkün olan açıklıkta düzenlenmesini ister. Bu nedenlerle; insan hak ve hürriyetlerinin korunması amacıyla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda başkaca yasal düzenlemelere gidilmesi gerekse bile, evleviyetle uygulamada karışıklığa, farklı uygulamalara ve hak kaybına neden olan iki konunun düzenlenmesi zorunludur. 16.02.2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan Teklif hazır varken, aşağıda değindiğimiz ve uygulamada ciddi sorunlar ile farklı uygulamalara sebebiyet veren iki konuda yasal düzenlemeye gidilmesi gerekir.

I. Değişiklik Önerisi

Bunlardan birincisi; soruşturmada ve kovuşturmada tatbik edilen adli kontrol tedbirinin, ilk derece mahkemesi tarafından sanığın beraatına karar verilmesine rağmen, hüküm kesinleşinceye kadar adli kontrolün devamına dair verilen kararlardır. Bu konuda mahkemeler arasında ve uygulamada birlik olmadığı görülmektedir. Tıpkı CMK m.103/2’de kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüphelinin serbest kalacağının düzenlendiği gibi; CMK m.110’a “Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde adli kontrol tedbiri kalkar.” hükmü ile, CMK m.111’e beraat kararı ile adli kontrol tedbirinin biteceğine dair “Beraat kararı verildiğinde adli kontrol tedbiri kalkar.” hükmünün eklenmesi gerekmektedir. Mağduriyetlere ve adli kontrol tedbirinin azami süresinin dahi aşılmasına, beraat kararına rağmen bu tedbirde ısrar edilebildiği dikkate alındığında, bu yönde iki hükmün Kanunun ilgili yerlerine eklenmesi........

© Hukuki Haber


Get it on Google Play