I. Giriş

Bu yazımızda; kolluk görevlileri tarafından Cumhuriyet Savcısının emir ve talimatı olmaksızın ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 140. maddesi uyarınca verilmiş teknik araçlarla izleme kararı olmaksızın, suç şüphesi altındaki sanığa kameraların yakınlaştırılması, belli bir yere odaklanma özellikleri de kullanılmak suretiyle MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu) kameraları aracılığıyla izlenmesi ve delil toplanması, bu şekilde elde edilen delillerin hukuka aykırılığı kaleme alınmıştır.

II. CMK m. 140 uyarınca Teknik Araçlarla İzleme Nedir?

“Teknik araçlarla izleme” başlıklı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.140’da yer alan Teknik araçlarla izleme koruma tedbiri, ilgili maddede belirtilen suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi halinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetlerinin ve işyerinin teknik araçlarla izlenebileceğini, ses veya görüntü kaydı alınabileceğini düzenlemiştir. Burada yapılan izleme, belirli bir süre devam etmekte olup, kişilerin hareket veya ilişkilerinin görüntülenmesi ya da yaptıkları konuşmalarının tespitini amaçlamaktadır. Tedbir; kişinin özel hayatının gizliliği ve haberleşme hürriyetine esaslı bir müdahale teşkil edecek olup, tedbirin uygulanması bakımından uzatma süresi dahil dört hafta gibi kısa bir süre getirilmiştir.

CMK m.140/2’ye göre; teknik araçlarla izleme koruma tedbirine başvurulabilmesi için somut delillere dayanan kuvvetli suç şüphesi bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi gerekmekte olup, koruma tedbirinin ağırlığından dolayı karar alınabilmesi için belirli şartların bulunmasının yanısıra, karar mercii açısından CMK m.140/2’ye göre, teknik araçlarla izlemeye “hakim”, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise “Cumhuriyet savcısı” tarafından karar verileceği düzenlenmiştir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararların da yirmi dört saat içinde hakim onayına sunulması gerektiği, yirmi dört saatin dolması veya hakim tarafından aksine bir karar verilmesi halinde ise, kayıtların derhal imha edilmesi gerektiği net bir şekilde ifade edilmiştir.

MOBESE’leri, şüpheli veya sanığa yönelik CMK m.140’da öngörülen tedbirle aynı görmemek gerekir. MOBESE; herhangi bir suça, şüpheliye veya sanığa karşı kurulan bir delil elde etme aracı olmayıp, kamu düzeninin sağlanması ve korunmasına yönelik çok amaçlı denetleme sistemi olup, adli maksatlı kurulmamıştır. Ayrıca, MOBESE ve güvenlik kameralarının görünür ve aleni olması gerekmektedir. Gizli şekilde yerleştirilen güvenlik kameralarının, hem özel hayatın gizliliğini ihlal edeceğini ve hem de yapılan kayıtların hukuka aykırı delil olması sebebiyle yargılamalarda kullanılamayacağını belirtmeliyiz[1].

III. Teknik Araçlarla İzleme Kararı Olmaksızın MOBESE Aracılığıyla Faillerin İzlenmesi

Açık kaynakta MOBESE, yani Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu; “Türkiye Cumhuriyeti’nin 81 ilinde bulunan bir sistemle, suç ve suçluyla mücadele eden güvenlik kuvvetlerinin elini güçlendirmek amacıyla kurulan kameralı güvenlik sistemi” olduğu belirtmiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun dördüncü kısmında “Koruma Tedbirleri” başlığı ile yer alan, “hukuk devleti” ilkesini gözetmek suretiyle, maddi hakikate ve adalete ulaşılmasını hedefleyen teknik araçlarla koruma tedbiri incelendiğinde; teknik araçlarla izleme koruma tedbirinde suça, delillere ve failine ulaşılmasında mutlaka hakimin kararının alınması gerektiği, ancak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından bu kararın alınabildiği, bunun dışında keyfi uygulamalarla kolluğun yetkisiz olarak teknik araçlarla izleme tedbirine başvuramayacağını öncelikle belirtmeliyiz.

Kolluk tarafından gerçekleştirilen bu işlemlerin ve alınan keyfi kararların; özel hayatın gizliliği ve korunması hakkının ihlal edeceği, bunun İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.8 ve Anayasa m.20/1 ve m.20/2 kapsamında adeta hiçe sayılacağı, bu şekilde kolluğun, CMK m.140 uyarınca usulüne uygun teknik araçlarla izleme koruma tedbiri kararı almadan veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararı olmadan “hukuk devleti” ilkesi ihlal ederek, ne pahasına olursa olsun, ama delil elde edilsin mantığı ile hareket ettiği, maddi hakikate ve adalete ulaşırken suça konu delillerin bu şekilde elde edilemeyeceği, elde edilse dahi bu delillerin yargılamada kullanılamayacağı tartışmasızdır.

Belirtmeliyiz ki; izleme yöntemleriyle kişisel verilen toplanması, bunların bir yere kaydedilmelerinin planlanması ve kaydedilmesinde İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 8. maddesinde yer alan suçla mücadele ve mağdur haklarının korunmasına hizmet ettiği ölçüde bu tür müdahaleler hukuka uygun sayılabilir. Elbette kamu düzeninin ve güvenliğinin korunması, hukuk düzenini bozan suçların ve faillerinin ortaya çıkarılabilmesi için önleyici veya adli mahiyette koruma tedbirlerine başvurulması gerekir. Ancak kişi hak ve hürriyetlerine yönelik sınırlama gerekliliğinde, yasallığın ve “Temel hak ve hürriyetlerinin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’ün dikkate alınması zorunludur. Kamu yararı gerekçe gösterilmek suretiyle kişi hak ve hürriyetlerinin sürekli ve öngörülemez şekilde sınırlamaya tabi tutulması doğru olmayacağı gibi, bu konuda hukukun evrensel ilke ve esaslarının koruyucusu olan Anayasa ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nden de uzaklaşılmaması gerekir.

Deliller; Anayasa m.38/6, CMK m.206/2-a, CMK m.217/2 uyarınca hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilmelidir. Bu nedenle; MOBESE üzerinden usulüne uygun CMK m.140 uyarınca hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hal nedeniyle Cumhuriyet savcısının emir ve talimatı olmaksızın gerçekleştirilen teknik araçlarla izleme koruma tedbiri CMK m.160, m.161 ve CMK m.140’a aykırıdır. Bu nedenle hakim kararı veya Cumhuriyet savcısı tarafından emir ve talimat olmadan elde edilen görüntü ve seslerin, hukuka aykırı yol ve yöntemlerle elde edilmiş deliller kapsamında sayılacağını ve bunun keyfi uygulamalara yol açacağını belirtmek isteriz.

PVSK Ek m.6/3’e göre; “Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikayet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alır”. Böylece; maddi hakikate ve adalete ulaşılmasına engel olacak nitelikte delilin kaybolması veya bozulması tehlikesi ile karşı karşıya kalınması halinde, kolluğun bu delilleri korumak için gerekli tedbirleri alması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu tedbirlerin ne olduğu ile ilgili hükümde bir sınır çizilmemiş olmakla birlikte, bu durum kolluğa sınırsız bir yetkinin verildiği anlamına gelmeyip, Anayasada güvence altına alınan hak ve özgürlüklerin özüne dokunulmadan, burada çizilen sınırlar çerçevesinde hareket edilmelidir.

Özel hayatın gizliliği ve korunması hakkı; Anayasa m.13’e ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) m.8/1 ve Anayasa m.20/1’de düzenlenen özel hayata saygı hakkının ihlalinin gündeme gelmemesi için, Anayasa m.20/2’ye uygun olarak sınırlandırılabileceği gözönünde bulundurulmalı, bu hükümlere riayet edilmelidir. Bir başka ifadeyle; PVSK ek m.6/3’de düzenlenen yetkinin sınırları, Anayasa ve kanunlarda yer alan hükümlerle belirlendiğinden, bu hükmün kolluğa sınırsız bir yetki tanıdığı söylenemez.

Yeri gelmişken; burada tartışılması gereken husus, önleme amaçlı kurulan kameralardan elde edilen delillerin adli makamlar tarafından delil olarak kullanılıp kullanılamayacağıdır. Uygulamada bu kayıtların delil olarak kullanıldığı görülmektedir. Kamu güvenliği ve asayişin sağlanması amacı doğrultusunda kullanılan MOBESE ve güvenlik kameraları vasıtasıyla elde edilen görüntülerin, delil olarak kullanılıp, hükme esas alınması noktasında; kameraların kullanımının hukuka uygunluğuna dikkat edilmesi, bunun da MOBESE ve güvenlik kameralarının bulunduğu yerlere uyarı levhaları koyulması, kameraların gizli olmaması, kişiye özel takip ve bireyselleştirmek suretiyle izleme ve kayıt yapılmaması gibi şartlara tabi tutulması ve bu şekilde izleme ve kayıt işleminin gerçekleştirilmesi gerekmektedir[2]. Burada esasen belirtmek istediğimiz husus; CMK m.140 uyarınca suç şüphesi sebebiyle failin veya faillerin izlendiği bir durumda mutlaka teknik araçlarla izleme kararının bulunması gerektiği, bunun dışında MOBESE ile günlük gerçekleştirilen incelemeler sırasında teknik araçlarla izleme kararının aranmadığı, MOBESE kameraları ile yakınlaştırma yöntemiyle suça ve/veya suçluya ulaşılabileceği, ancak özel takibin gerektirdiği durumlarda mutlaka usulüne uygun karar alınması gerektiği tartışmasızdır.

IV. Kolluk tarafından MOBESE Kayıtlarını Ne Zaman Kullanabilir? Kolluğun MOBESE Kayıtlarını Keyfi Kullanması Mümkün Mü?

Suç işlendikten sonra yürütülen soruşturmalarda Cumhuriyet Savcısının emir ve talimatı doğrultusunda, Kent Güvenlik Yönetim Sistemi (KGYS), yani MOBESE kameralarının kayıtları incelenmek suretiyle geriye dönük delil toplanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı açıktır. Ancak suç şüphesi oluştuktan sonra bu sistemlerin şüpheli şahısların takibi açısından kullanılabilmesi ve bu şekilde delil elde edilebilmesi açısından mutlaka CMK m.140 uyarınca alınmış bir karar bulunması gerekir.

CMK m.161/2 uyarınca; “Adli kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür”. Yine PVSK Ek m.6/4 uyarınca; “Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhal Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar”.

Bu hükümler çerçevesinde; elbette kolluk görevlilerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alma yetkisi olmakla birlikte, bu yetki kanunla sınırlandırılmış olup, gerekli ve acil önlemleri alan kolluk görevlisinin bundan sonraki soruşturma işlemleri bakımından derhal Cumhuriyet savcısını haberdar etmesi ve talimatları doğrultusunda soruşturma işlemlerini yürütmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda; bir soruşturma kapsamında kolluk görevlilerinin keyfi hareket etmeleri mümkün olmayıp, her bir soruşturma işleminin Cumhuriyet savcısının talimatları doğrultusunda gerçekleşmesi ve hakim kararının bulunması gerektiren hallerde kanunun öngördüğü koşullar çerçevesinde bu kararın mutlaka alınması gerekmektedir.

Bu hususları MOBESE kayıtlarının kullanılması bakımından değerlendirecek olursak; bir suç işlendiğine ilişkin ihbar veya şikayet halinde ya da bizzat kolluğun suç işlenmesine şahit olması durumunda, gerekli tedbirler alındıktan sonra CMK m.161 ve PVSK Ek m.6 uyarınca Cumhuriyet savcısına haber verilip, alınan talimatlar neticesinde soruşturma işlemleri yürütülecek olup, kolluğun MOBESE kayıtlarını incelemesi için Cumhuriyet savcısı tarafından verilen bir talimatın bulunması, MOBESE kayıtlarının incelenmesi suretiyle teknik araçlarla izleme tedbiri kapsamında bir işlem yapılacağı zaman ise CMK m.140’ın şartlarının oluşması ve karar alınması gerekmekte olup, kolluk tarafından suç işlendiği izlenimi oluşturan bir halin öğrenilmesinden sonra Cumhuriyet savcısına haber verilmeden, keyfi şekilde MOBESE kayıtlarının incelenmesi ve diğer soruşturma işlemlerinin yapılması mümkün değildir.

Bu halde 5271 sayılı CMK ve 2559 sayılı PVSK uyarınca; bir suçun işlendiği izlenimini veren hali öğrenen kolluğunun, derhal Cumhuriyet savcısına olayı haber vererek emri doğrultusunda soruşturma işlemlerine başlaması gerekmekte iken, KYGS sistemi, yani MOBESE aracılığıyla, kamu düzeni ve güvenliğini aşan, ortada CMK m.140 uyarınca usulüne uygun olarak alınmış bir kararı olmadan ve delil elde etmek amacıyla kolluğun gerçekleştirdiği teknik araçlarla izleme koruma tedbiri ve bu çerçevede kişi hakkında soruşturma varmışçasına kolluk tarafından yapılan araştırmalar ve sonuçları elbette hukuka aykırı olacaktır.

V. Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 23.10.2023 Tarihli, 2022/1846 E. ve 2023/8954 K. Sayılı Kararının Teknik Araçlarla İzleme Tedbiri Bakımından Değerlendirilmesi

Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 23.10.2023 tarihli, 2022/1846 E. ve 2023/8954 K. sayılı kararına konu olayda; “25.09.2020 tarihinde sanığın sevk ve idaresinde araç durdurulmuş, sanıkla birlikte aracın içerisinde bulunan ve hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan soruşturma yapılan kişinin sigara paketinde ve aracın direksiyon kılıfı içinde uyuşturucu madde ele geçirilmiş, bu olaydan sonra sanığın uyuşturucu ticareti yaptığına ilişkin kesin bilgi elde etmek amacıyla 26.10.2020 tarihinde sanığın ikametinin önünü gösteren KGYS kameraları vasıtasıyla gözlem yapılmış, bu gözlem neticesinde hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan soruşturma yapılan başka bir kişinin sanığın ikametine kısa süreli girip çıktığı görülmüş, bu kişi üzerindeki uyuşturucu maddeyi rızasıyla teslim etmiş, akabinde sanığın ikametinde arama yapılmış ve uyuşturucu madde ele geçirilmiş, her iki olay bakımından da ilk derece mahkemesi tarafından sanığın uyuşturucu madde satmak suretiyle uyuşturucu ticareti suçunu işlediği kanaatine ulaşılmış ve sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanarak mahkumiyet kararı verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bu hüküm onanmıştır.

Bölge Adliye Mahkemesinin kararının temyiz edilmesi üzerinde dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 25.09.2020 tarihli olay bakımından mahkemenin değerlendirmesinde herhangi bir hukuka aykırılık olmadığını belirtmekle birlikte, 26.10.2020 tarihindeki olay bakımından; KGYS ile elde edilen verilerin kullanılması hususunda bir yasal düzenleme bulunmasa da, kamu güvenliğinin ve kamu düzeninin tesis edilmesi amacıyla suç işlendikten sonra delil elde edilmesi amacıyla bu kayıtların kullanılmasının mümkün olduğu, ancak hakkında suç işlediği şüphesi bulunan şüpheli veya sanığın teknik araçlarla izlenebilmesi için CMK m.140’da yer alan koşulların gerçekleşmesi gerektiği, ayrıca CMK m.161 ve PVSK Ek m.6 uyarınca kolluğun gerekli tedbirleri aldıktan sonra Cumhuriyet savcısının talimatı ile soruşturma işlemlerini yapması gerektiği, somut olayda kolluk tarafından Cumhuriyet savcısına haber verilmeden ve bir talimat alınmadan sanığın ikametinin önünün KGYS kameraları ile izlendiği, CMK m.140 uyarınca hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısından teknik araçlarla izleme kararı alınmaksızın, hakkında suç şüphesi oluşmuş olan sanığın ikametinin önünün kolluk tarafından KGYS kameraları kullanılarak izlenmesinin hukuka aykırı olduğu, bu nedenle de elde edilen görüntü kayıtlarının ve uyuşturucu maddenin hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu gerekçesiyle bozma kararı vermiştir”.

Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin bu kararında da belirtildiği üzere; mevcut bir soruşturma kapsamında şüphelinin kamuya açık alanlarda veya işyerinde kolluk tarafından teknik araçlarla izlenmesi, bu doğrultuda MOBESE kameralarının kullanılabilmesi için, CMK m.140’da yer alan koşulların oluşması, hakimden veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısından karar alınması gerekmekte olup, suç işlendiği izlenimini oluşturan bir durumu öğrenen kolluk tarafından CMK m.161 ve PVSK Ek m.6 uyarınca Cumhuriyet savcısına haber verilmeden, kişi hakkında usulüne uygun bir soruşturma varmış gibi keyfi hareket edilerek, CMK m.140 uyarınca herhangi bir karar alınmadan veya bu maddenin diğer şartları oluşmadan kişinin MOBESE kameralarıyla takip edilmesinin ve bu şekilde elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğu ve hükme esas alınamayacağı tartışmasızdır.

Yeri gelmişken belirtmeliyiz ki; kamu düzeni ve kamu güvenliği bakımından önemi tartışmasız olan MOBESE kayıtları kapsamında, kişilerin kamuya açık alandaki görüntülerinin kayıt altına alınarak ve yakınlaştırma yapılarak detaylı inceleme yapılabildiği gözönüne alındığında, MOBESE kayıtlarının özel hayatın gizliliği ve korunması hakkında bir müdahale teşkil ettiği, Anayasa m.13 uyarınca temel hak ve hürriyetlere yönelik müdahalelerin ancak kanuna dayanabileceği, bu nedenle de MOBESE bakımından yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu, suç işlendikten sonra soruşturma kapsamında CMK m.140 uyarınca karar alınarak yapılan incelemelerin hukuka uygun olacağı, ancak suç işlenmesinin önlenmesi bakımından bu sistemin hukuka uygun bir şekilde kullanılabilmesi için kanuni dayanağının bulunması gerektiği, aksi halde Anayasa m.13 ve m.20’ye aykırılığın gündeme geleceği, bununla beraber İHAS m.8’in de ihlal edileceği gözönünde bulundurulmalıdır.

Önleme tedbiri niteliğinde olan MOBESE ve güvenlik kameralarının, bireyin hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı niteliği gözönünde bulundurulduğunda; bu konu ile ilgili düzenlemelerin, Anayasa m.13, m.20/2 ve İHAS m.8/2’ye göre kanunla yapılması gerekliliğidir. Her ne kadar 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ek madde 7 ile 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ek madde 5’de bazı hükümler olsa da; bunlar suçu önlemeye yönelik tedbirler olup, özel hayatın gizliliği ve korunması hakkını MOBESE veya güvenlik kameraları ile sınırlamanın şekil ve şartlarını gösteren özel bir kanun çıkarılması lüzumludur. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinde valinin yetki ve görevleri arasında yer alan “Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır.” hükmü de, MOBESE’lerin kurulumu, kullanımı ve kapsamı hakkında olması gereken kanunilikten uzaktır[3].

Elbette kamu düzeni ve güvenliği açısından MOBESE kameraları kolluk ve adli makamlar tarafından suçu ve suçluyu tespit edebilmek bakımından önemli olsa da, bu kameralar vasıtasıyla elde edilen görüntülerin hukuka uygunluğuna dikkat edilmesi gerektiği, uyarı levhaları koyularak kişisel verilerin ihlal edilmemesi ve bireyselleştirme yapılmaması gerektiği, MOBESE kameralarının görünür ve aleni olması gerektiği, ancak suç şüphesi altındaki şüpheli veya sanık için mutlaka CMK m.140 uyarınca teknik araçlarla izleme kararının alınması gerektiği, bu çerçevede maddi hakikate ve adalete ulaşılabileceği görüşündeyiz.

Netice olarak; suç işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenen kolluğun, CMK m.161 ve PVSK Ek m.6 uyarınca derhal Cumhuriyet savcısını haberdar etmesi ve onun talimatları doğrultusunda hareket etmesi gerektiğini, kolluğun Cumhuriyet savcısını haber vermeden soruşturma işlemlerini gerçekleştiremeyeceğini, kamu düzeni ve güvenliği ile delillerin ortadan kaybolmasını önleme bakımından gerekli tedbirleri alma yetkisinin sınırsız olmadığını ve talimat olmadan soruşturma yürütülebileceği anlamına gelmediğini, bu doğrultuda MOBESE kayıtlarının kolluk tarafından keyfi bir şekilde incelenemeyeceğini, MOBESE kameraları aracılığıyla şüphelinin veya sanığın izlenmesi ve bu şekilde delil elde edilmesi için CMK m.140 uyarınca teknik araçlarla izleme kararının alınması gerektiğini, aksi takdirde elde edilen delillerin hukuka aykırı delil olacağını ve Anayasa m.38/6, CMK m.206/2-a, CMK m.217/2 uyarınca hukuka aykırı delillerin hükme esas alınamayacağını belirtmek isteriz.

Son söz;

MOBESE konusunda yasal düzenlemenin eksik olmakla birlikte; yönetmelikle gerçekleştirilecek düzenlemelerin yetersiz kalacağını, ancak kamuya açık yerlerde ses kaydı olmaksızın veya önceden bilgi verilerek veya izin alınarak kamuya açık veya girişi izne bağlı olmakla birlikte, girildikten sonra ortak yerlerde görüntülerin belirli bir kişi hedef alınmaksızın kaydedilebileceğini, özel izin alınmışsa belirli kişiye ait ses ve görüntülerin de alınabileceğini ve amacına uygun kullanılabileceğini, bunun dışında belli bir soruşturmaya konu edilen şüphelinin MOBESE veya başka kayıt cihazları yoluyla teknik araçlarla takibinde mutlaka CMK m.140'a uygun hareket edilmesi gerektiğini,

Bir soruşturma kapsamında şüphelinin kim olduğunun tespiti için yapılacak görüntü ve ses incelemelerinde ise; CMK m.160 ve m.161 kapsamında hareket edilmesi gerektiğini, fakat MOBESE, site veya apartman önü veya içi, işyerlerinde bulunan görüntü ve/veya ses kaydeden makinelerin kurulmasında ve bu yolla görüntü ve/veya ses kaydı kullanmasında hukuki sorunlar olduğunu, tüm bu sorunları çözmekte 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun yeterli olmadığını, bunun için Anayasa m.13’e ve m.20 ila m.22'ye uygun yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini, şu an için halka açık yerlerde MOBESE veya dış kameralarla belirli bir kişi, kişileri veya konutu veya işyerini hedef almaksızın güvenlik kameraları koyulabileceğini, suça konu bir fiil icra edilebilecek olduğunda bu kayıtların CMK m.160 ve 161’e göre takip yapılıp, delil toplanabileceğini, eğer bir soruşturma başlamış ve şüphelisi belli ise, bu suça konu fiil ve fail bakımında CMK m.140’a göre hareket edilmesi gerektiğini, esasen soruşturmanın başladığı durumlarda faili belli değilse geçmişe dönük takiplerin CMK m.160 ve m.161 göre yapılacağını, belirli bir şüpheliye, yani faile bağlı takiplerin ve delil toplamada ise muhakkak CMK m.140’a göre hareket edilip, usulüne uygun hakimden karar veya gecikmesinde sakınca bulunan halde Cumhuriyet savcısından yazılı emir alınmasının gerekli olduğunu, aksi halde toplanan delillerin hukukla aykırı olacağını ve “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi çerçevesinde TCK m.132 ila m.137’de tanımlanan suçların işlenmesinin gündeme geleceğini belirtmek isteriz.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Tamer Bayraklı

Stj. Av. Hurşit Berkay Çalışkan

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

--------------------

[1] Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Buğra Şahin, MOBESE ve Güvenlik Kameralarının Özel Hayata Müdahalesi ve Delil Vasfı, 27.12.2022, https://www.hukukihaber.net/mobese-ve-guvenlik-kameralarinin-ozel-hayata-mudahalesi-ve-delil-vasfi

[2] Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Buğra Şahin, MOBESE ve Güvenlik Kameralarının Özel Hayata Müdahalesi ve Delil Vasfı, 27.12.2022, https://www.hukukihaber.net/mobese-ve-guvenlik-kameralarinin-ozel-hayata-mudahalesi-ve-delil-vasfi

[3] Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Buğra Şahin, MOBESE ve Güvenlik Kameralarının Özel Hayata Müdahalesi ve Delil Vasfı, 27.12.2022, https://www.hukukihaber.net/mobese-ve-guvenlik-kameralarinin-ozel-hayata-mudahalesi-ve-delil-vasfi

QOSHE - Teknik Araçlarla İzleme Kararı Olmadan MOBESE’den Takip - Prof. Dr. Ersan Şen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Teknik Araçlarla İzleme Kararı Olmadan MOBESE’den Takip

10 26
26.02.2024

I. Giriş

Bu yazımızda; kolluk görevlileri tarafından Cumhuriyet Savcısının emir ve talimatı olmaksızın ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 140. maddesi uyarınca verilmiş teknik araçlarla izleme kararı olmaksızın, suç şüphesi altındaki sanığa kameraların yakınlaştırılması, belli bir yere odaklanma özellikleri de kullanılmak suretiyle MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu) kameraları aracılığıyla izlenmesi ve delil toplanması, bu şekilde elde edilen delillerin hukuka aykırılığı kaleme alınmıştır.

II. CMK m. 140 uyarınca Teknik Araçlarla İzleme Nedir?

“Teknik araçlarla izleme” başlıklı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.140’da yer alan Teknik araçlarla izleme koruma tedbiri, ilgili maddede belirtilen suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi halinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetlerinin ve işyerinin teknik araçlarla izlenebileceğini, ses veya görüntü kaydı alınabileceğini düzenlemiştir. Burada yapılan izleme, belirli bir süre devam etmekte olup, kişilerin hareket veya ilişkilerinin görüntülenmesi ya da yaptıkları konuşmalarının tespitini amaçlamaktadır. Tedbir; kişinin özel hayatının gizliliği ve haberleşme hürriyetine esaslı bir müdahale teşkil edecek olup, tedbirin uygulanması bakımından uzatma süresi dahil dört hafta gibi kısa bir süre getirilmiştir.

CMK m.140/2’ye göre; teknik araçlarla izleme koruma tedbirine başvurulabilmesi için somut delillere dayanan kuvvetli suç şüphesi bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi gerekmekte olup, koruma tedbirinin ağırlığından dolayı karar alınabilmesi için belirli şartların bulunmasının yanısıra, karar mercii açısından CMK m.140/2’ye göre, teknik araçlarla izlemeye “hakim”, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise “Cumhuriyet savcısı” tarafından karar verileceği düzenlenmiştir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararların da yirmi dört saat içinde hakim onayına sunulması gerektiği, yirmi dört saatin dolması veya hakim tarafından aksine bir karar verilmesi halinde ise, kayıtların derhal imha edilmesi gerektiği net bir şekilde ifade edilmiştir.

MOBESE’leri, şüpheli veya sanığa yönelik CMK m.140’da öngörülen tedbirle aynı görmemek gerekir. MOBESE; herhangi bir suça, şüpheliye veya sanığa karşı kurulan bir delil elde etme aracı olmayıp, kamu düzeninin sağlanması ve korunmasına yönelik çok amaçlı denetleme sistemi olup, adli maksatlı kurulmamıştır. Ayrıca, MOBESE ve güvenlik kameralarının görünür ve aleni olması gerekmektedir. Gizli şekilde yerleştirilen güvenlik kameralarının, hem özel hayatın gizliliğini ihlal edeceğini ve hem de yapılan kayıtların hukuka aykırı delil olması sebebiyle yargılamalarda kullanılamayacağını belirtmeliyiz[1].

III. Teknik Araçlarla İzleme Kararı Olmaksızın MOBESE Aracılığıyla Faillerin İzlenmesi

Açık kaynakta MOBESE, yani Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu; “Türkiye Cumhuriyeti’nin 81 ilinde bulunan bir sistemle, suç ve suçluyla mücadele eden güvenlik kuvvetlerinin elini güçlendirmek amacıyla kurulan kameralı güvenlik sistemi” olduğu belirtmiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun dördüncü kısmında “Koruma Tedbirleri” başlığı ile yer alan, “hukuk devleti” ilkesini gözetmek suretiyle, maddi hakikate ve adalete ulaşılmasını hedefleyen teknik araçlarla koruma tedbiri incelendiğinde; teknik araçlarla izleme koruma tedbirinde suça, delillere ve failine ulaşılmasında mutlaka hakimin kararının alınması gerektiği, ancak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından bu kararın alınabildiği, bunun dışında keyfi uygulamalarla kolluğun yetkisiz olarak teknik araçlarla izleme tedbirine başvuramayacağını öncelikle belirtmeliyiz.

Kolluk tarafından gerçekleştirilen bu işlemlerin ve alınan keyfi kararların; özel hayatın gizliliği ve korunması hakkının ihlal edeceği, bunun İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.8 ve Anayasa m.20/1 ve m.20/2 kapsamında adeta hiçe sayılacağı, bu şekilde kolluğun, CMK m.140 uyarınca usulüne uygun teknik araçlarla izleme koruma tedbiri kararı almadan veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararı olmadan “hukuk devleti” ilkesi ihlal ederek, ne pahasına olursa olsun, ama delil elde edilsin mantığı ile hareket ettiği, maddi hakikate ve adalete ulaşırken suça konu delillerin bu şekilde elde edilemeyeceği, elde edilse dahi bu delillerin yargılamada kullanılamayacağı tartışmasızdır.

Belirtmeliyiz ki; izleme yöntemleriyle kişisel verilen toplanması, bunların bir yere kaydedilmelerinin planlanması ve kaydedilmesinde İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 8. maddesinde yer alan suçla mücadele ve mağdur haklarının korunmasına hizmet ettiği ölçüde bu tür müdahaleler hukuka uygun sayılabilir. Elbette kamu düzeninin ve güvenliğinin korunması, hukuk düzenini bozan suçların ve faillerinin ortaya çıkarılabilmesi için önleyici veya adli mahiyette koruma tedbirlerine başvurulması gerekir. Ancak kişi hak ve hürriyetlerine yönelik sınırlama gerekliliğinde, yasallığın ve “Temel hak ve hürriyetlerinin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’ün dikkate alınması zorunludur. Kamu yararı gerekçe gösterilmek suretiyle kişi hak ve hürriyetlerinin sürekli ve öngörülemez şekilde sınırlamaya tabi tutulması doğru olmayacağı gibi, bu konuda hukukun evrensel ilke ve esaslarının koruyucusu olan Anayasa ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nden de uzaklaşılmaması gerekir.

Deliller; Anayasa m.38/6, CMK m.206/2-a, CMK m.217/2 uyarınca hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilmelidir. Bu nedenle; MOBESE üzerinden usulüne uygun CMK m.140 uyarınca hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hal nedeniyle Cumhuriyet savcısının emir ve talimatı olmaksızın gerçekleştirilen teknik araçlarla izleme koruma tedbiri CMK m.160, m.161 ve CMK m.140’a aykırıdır. Bu nedenle hakim kararı veya Cumhuriyet savcısı tarafından emir ve talimat olmadan elde edilen görüntü ve seslerin, hukuka aykırı yol ve yöntemlerle elde edilmiş deliller kapsamında sayılacağını ve bunun keyfi uygulamalara yol açacağını belirtmek isteriz.

PVSK Ek m.6/3’e göre; “Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikayet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alır”. Böylece; maddi hakikate ve adalete ulaşılmasına engel olacak nitelikte delilin kaybolması veya bozulması tehlikesi ile karşı karşıya kalınması halinde, kolluğun bu delilleri korumak için gerekli tedbirleri alması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu tedbirlerin ne olduğu ile ilgili hükümde bir sınır çizilmemiş olmakla birlikte, bu durum kolluğa sınırsız bir yetkinin verildiği anlamına gelmeyip, Anayasada güvence altına alınan hak ve özgürlüklerin özüne dokunulmadan, burada çizilen sınırlar çerçevesinde hareket edilmelidir.

Özel hayatın gizliliği ve korunması hakkı; Anayasa m.13’e ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) m.8/1 ve Anayasa m.20/1’de düzenlenen özel hayata saygı hakkının ihlalinin gündeme gelmemesi için, Anayasa m.20/2’ye uygun olarak sınırlandırılabileceği gözönünde bulundurulmalı, bu hükümlere riayet edilmelidir. Bir başka ifadeyle; PVSK ek m.6/3’de düzenlenen yetkinin sınırları, Anayasa ve kanunlarda yer alan hükümlerle belirlendiğinden, bu hükmün kolluğa sınırsız bir yetki tanıdığı söylenemez.

Yeri gelmişken; burada tartışılması gereken husus, önleme amaçlı kurulan kameralardan elde edilen delillerin adli makamlar tarafından delil olarak kullanılıp kullanılamayacağıdır. Uygulamada bu kayıtların delil olarak kullanıldığı görülmektedir.........

© Hukuki Haber


Get it on Google Play