Rahmetli Prof. Dr. Azmi Yüksel Hoca'nın literatüre kazandırdığı eşsiz bir Endülüs şiiri bulunuyor.

Osmanlı Padişahı İkinci Beyazit'e hitaben yazın bu beyitler bugün yaşadığımız acılara ve o dönemde Müslümanlar ile Yahudilerin yaşadığı birçok acıya dair çok şey anlatıyor.

Evvela hadiseyi bilmeyenlere tekrar anlatalım.

1492 senesi ve Kastilya Kraliçesi I. Isabel denildiğinde çoğu kişinin aklına cömert kişiliği ile Kristof Kolomb'a zorlu yolculuğuna çıkması için tanıdığı imkân gelir.

Kolomb'un; İngiltere, Venedik ve Ceneviz saraylarına yaptığı başvurular reddedilmiş; ama I. Isabel'in kendisine yaptığı yardımlar sayesinde Atlantik'i geçerek Hindistan'a ulaşmayı hedefleyen zorlu yolculuğu başlamıştı.

Kolomb, yaklaşık 100 gün sonra Hindistan'a ulaştığını zannederek Amerika kıtasını keşfetmiş; bugün Küba olarak bildiğimiz adaya ulaşmıştı.

Kolomb'un keşfi İspanya'yı dünyadaki en büyük sömürge sahibi ülkelerden birisi haline getirmişti; fakat insanlık tarihi açısından büyük öneme sahip bu keşif, milyonlarca Amerikan yerlisine karşı girişilecek katliamın da başlangıcı oldu.

İspanyolların Amerika ana kıtasında giriştikleri soykırımın dünya tarihinde bir eşi benzeri daha yoktu; ama İspanyollar dünyanın bir ucunda yalnızca kızıl tenli milyonlarca insanı kılıçtan geçirmekle yetinmemişti.

Aynı tarihlerde insanlık tarihinin gördüğü en görkemli kültür ve medeniyet imparatorluklarından birisi olan Endülüs'te yaşayan yüz binlerce Müslüman ve Yahudi; İspanyolların vahşetine maruz kalacaktı.

Endülüs'teki katliama karşı insanlığın rahmet eli olacak ve Yahudileri büyük bir katliamdan kurtaracak ülke Osmanlı İmparatorluğu olacaktı.

Günlük siyasi tartışmalar ile İsrail Devleti'nin barbarlığı bir tarafa bırakıldığında Türk halkı ve Yahudiler arasındaki yüzlerce yıllık dostluğun önemli kavşaklarından birisi Endülüs'tü.

4 Ağustos 1492 yılında yüz binlerce umutsuz Sefarad Yahudisi, Osmanlı topraklarına ulaştığında sınırsız bir merhamet ve misafirperverlik örneği gösterilerek ağırlandı.

Engizisyon ve işgal

İspanyollar milli birlik ve yeniden toparlanmak için ülkülerini Endülüs'ün işgal edilmesi olarak belirlemişti.

Siyaseten büyük bir Emevi devletinin gücünü arkasına alan Endülüslüler kısa sürede bu güçten yoksun kalmışlardı.

Afrika'da Muvahidler Endülüslülere askeri destek sağlasa da Müslümanların iç çekişmeleri Endülüs'ün İspanyollar karşısında güçsüz kalmasına neden oldu.

Hristiyanların başlattığı işgal hareketi 1492 yılında Gırnata Benî Ahmer Emirliği'nin düşmesiyle başarıya ulaştı.

Mekkarî, Gırnata'nın son ve kahramanca direnişindeki şartları şöyle tasvir etmişti:

Kış mevsiminin gelmesiyle bastıran aşırı soğuklar ve şiddetli bir şekilde yağan kar ile birlikte, şehrin dışarı ile bütün giriş-çıkışları kapanmış oldu. Şehirde yiyecek maddeleri iyice azaldı. Bu yüzden fiyatlar son derece arttı ve sefalet yaygın bir hal aldı. Bu kuşatma esnasında düşman, şehir surları dışında kalan her tarafı, bir karış yer bırakmaksızın işgal altına almış, Müslümanlara ekin ekip mahsul yetiştirme imkânı bırakmamıştı. Şartlar, gün geçtikçe daha kötüye gidiyordu. Bu sırada hicrî 897 yılının başlarıydı. Düşman, Müslümanları aç bırakarak, savaşsız teslim olmalarını sağlamak arzusunu taşıyordu. Halktan pek çoğu, açık yüzünden Büşşerat bölgesine kaçmıştı. Neticede safer ayı girdiğinde, içinde bulunulan sıkıntı ve sefâlet en yüksek noktasına ulaşmıştı.

(İsmail Yiğit - Siyasi-Dini-Kültürel-Sosyal İslam Tarihi:
Endülüs ‘Gırnata'-Beni Ahmer Devleti ve
Kuzey Afrika İslam Devletleri)

Bu çöküş İspanya Müslümanları ve Yahudi halkı için eziyetli ve mihnetle geçecek günlerin başlaması anlamına geliyordu.

1 milyona yakın masum Yahudi, tarihin gördüğü en barbar mahkemelerinde (Engizisyon) yargılanarak sürgün edildi, hapse atıldı, din değiştirmeye zorlandı veya idam edildi.

Bu süreçte Yahudilere yöneltilen en büyük suçlama Katolikliği Yahudileştirme ve Hristiyanları çarmıha germek adetleri olduğu iddiasıydı.

Yahudilerin İspanya'da kökünü kazımaya karar veren Kastilya Kraliçesi I. Isabel kocasıyla beraber insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen şu fermanı çıkarttı:

Tanrı'nın inayeti ile ülkeyi, yani Kastilya, Aragon, Leon, Mursia, Mayorka, Sardunya, Granada ve Navara'yı yöneten biz Ferdinand ve İsabella… Anusim'in (Marranos) feryâd ve figanları bize kadar ulaştı. Onların bazılarının yakılması bazılarının da ömür boyu hapsedilmesine karar verilmiştir… Engizisyon memurları onların şeytanî davranışlarını araştırmaya başlamışlardır.

Bunlar, Anusim'in serkeş tavrı ve Hıristiyanlığın gereklerini yerine getirmelerinin asıl sorumlularının Yahudiler olduğunu tespit etmişlerdir. Yahudiler onlara kendi yaşam tarzlarını, hukuk kurallarını ve inançlarını öğrettikleri gibi, oruç ve bayramlarının esaslarını da belletiyorlarmış.

Bu sebeple İspanya'da Yahudiler bulunduğu sürece, onların (Anusim) gerçek anlamda dinin bütün gereklerini yerine getiren Hıristiyan olamayacakları aşikârdır. Bu sebeple, suçlarının cezası daha ağır olmasına rağmen biz, Yahudilerin krallığımızdan çıkarılmasına karar vermiş bulunmaktayız. Gerçi biz kendilerine merhametli davrandık. Bu sürgün cezasıyla yetindik…

1 Mayıs'tan itibaren temmuz ayının sonuna kadar 3 ay içerisinde Yahudilerin krallığımız topraklarından bir başka memlekete gitmeleri gerekmektedir. Bu emrimize itaat etmeyen, belirtilen süre içerisinde ülkemizi terk etmeyen Yahudiler, bulundukları yerde idam edilecekler ya da Hıristiyanlaştırılacaklardır…

(Nuh Arslantaş,
Yahudiler ve Türkler)

Cem Sultan krizi ve Kıbrıs muhasarası gibi önemli olaylar Osmanlı'nın İspanya'da yaşanan gelişmelere dikkatini vermesini engelledi.

Osmanlı siyasi müdahale imkânı olmasa da bölgede yaşanan insani drama karşı duyarsız kalmadı.

Binlerce Müslüman ve Yahudi İspanyol zulmünden Osmanlı Devletine sığınmıştı.

Eliyahu Kapsali'nin belirttiğine göre Beyazit Osmanlı'ya sığınan Yahudilere dair şu fermanı çıkartmıştı:

Türkiye Padişah'ı Beyazıt, İspanya Yahudilerine yapılan kötülüğü ve bir sığınak aradıklarını öğrenerek onlara merhamet edip, bütün ülkeye münadiler göndererek, Yahudilere eziyet etmeyi ve onları kovmayı kesinlikle yasaklamıştır. Onlara yumuşak davranmayı ve iyilik yapmayı emretmiştir. Kim ki göçmenlere kötü muamelede bulunursa veya onlara en ufak bir ceza verirse cezası idam olacaktır.


Fermanın orijinal nüshasına dair elde bir kanıt olmasa da Yahudilere karşı herhangi bir taşkınlık veya kötü muamelenin kayıtlarda görülmemesi mültecilerin devlet himayesi altında olduğu düşüncesini güçlendiriyor.

Osmanlı vilayetine sığınan Yahudi ve Müslümanlara geçiş izni verilse de 12 yaşından küçük çocuklarını yanlarında götürmelerine izin verilmeyerek zorla Hıristiyanlaştırılıyordu.

Bu durum birçok kişinin takiye yaparak İspanya'da kalmalarına neden oldu.

Morisco olarak isimlendirilen gizli Müslümanlar uzun süre varlıklarını sürdürse de zaman içerisinde tarih sahnesinden çekilmişlerdi.

Şimdi, Endülüs'ün bağrından kopan o eşsiz şiiri okuyucunun dikkatine sunalım:

(Prof. Dr. Azmi Yüksel – Belleten Arşivi)


Bu dizeler, bölgede yaşayan Müslümanlar ve Yahudilerin yaşadığı acıları anlatan en samimi kanıt.

Bu cürme Müslümanlarla maruz kalan Yahudilerin torunları bugün yaptıkları bu vahşetten belki biraz utanırlar.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

QOSHE - Endülüs'ten padişaha yazılan feryat dizeleri bugüne çok şey anlatıyor - Mehmed Mazlum Çelik
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Endülüs'ten padişaha yazılan feryat dizeleri bugüne çok şey anlatıyor

4 1
07.11.2023

Rahmetli Prof. Dr. Azmi Yüksel Hoca'nın literatüre kazandırdığı eşsiz bir Endülüs şiiri bulunuyor.

Osmanlı Padişahı İkinci Beyazit'e hitaben yazın bu beyitler bugün yaşadığımız acılara ve o dönemde Müslümanlar ile Yahudilerin yaşadığı birçok acıya dair çok şey anlatıyor.

Evvela hadiseyi bilmeyenlere tekrar anlatalım.

1492 senesi ve Kastilya Kraliçesi I. Isabel denildiğinde çoğu kişinin aklına cömert kişiliği ile Kristof Kolomb'a zorlu yolculuğuna çıkması için tanıdığı imkân gelir.

Kolomb'un; İngiltere, Venedik ve Ceneviz saraylarına yaptığı başvurular reddedilmiş; ama I. Isabel'in kendisine yaptığı yardımlar sayesinde Atlantik'i geçerek Hindistan'a ulaşmayı hedefleyen zorlu yolculuğu başlamıştı.

Kolomb, yaklaşık 100 gün sonra Hindistan'a ulaştığını zannederek Amerika kıtasını keşfetmiş; bugün Küba olarak bildiğimiz adaya ulaşmıştı.

Kolomb'un keşfi İspanya'yı dünyadaki en büyük sömürge sahibi ülkelerden birisi haline getirmişti; fakat insanlık tarihi açısından büyük öneme sahip bu keşif, milyonlarca Amerikan yerlisine karşı girişilecek katliamın da başlangıcı oldu.

İspanyolların Amerika ana kıtasında giriştikleri soykırımın dünya tarihinde bir eşi benzeri daha yoktu; ama İspanyollar dünyanın bir ucunda yalnızca kızıl tenli milyonlarca insanı kılıçtan geçirmekle yetinmemişti.

Aynı tarihlerde insanlık tarihinin gördüğü en görkemli kültür ve medeniyet imparatorluklarından birisi olan Endülüs'te yaşayan yüz binlerce Müslüman ve Yahudi; İspanyolların vahşetine maruz kalacaktı.

Endülüs'teki katliama karşı insanlığın rahmet eli olacak ve Yahudileri büyük bir katliamdan kurtaracak ülke Osmanlı İmparatorluğu olacaktı.

Günlük siyasi tartışmalar ile İsrail Devleti'nin barbarlığı bir tarafa bırakıldığında Türk halkı ve Yahudiler arasındaki yüzlerce yıllık dostluğun önemli kavşaklarından birisi Endülüs'tü.

4 Ağustos 1492 yılında yüz binlerce umutsuz Sefarad Yahudisi, Osmanlı topraklarına ulaştığında sınırsız bir merhamet ve misafirperverlik örneği gösterilerek ağırlandı.

Engizisyon ve işgal

İspanyollar milli birlik ve yeniden toparlanmak için ülkülerini Endülüs'ün işgal edilmesi olarak belirlemişti.

Siyaseten büyük bir Emevi devletinin gücünü arkasına alan Endülüslüler kısa sürede bu güçten yoksun kalmışlardı.

Afrika'da Muvahidler Endülüslülere askeri destek sağlasa da Müslümanların iç çekişmeleri Endülüs'ün İspanyollar karşısında güçsüz kalmasına neden oldu.

Hristiyanların başlattığı işgal hareketi 1492........

© Independent Türkçe


Get it on Google Play