Esaret bedelsiz midir? Esir alınmış, köleleştirilmiş insanlar iradeleri, servetleri ellerinden alınmış olarak hayat boyu bedel öderler. Hatta gelecek nesillerine de esareti miras bırakırlar. Onursuz bir hayat nesiller boyu devam eder.

Bu gün zindan sahipleri, geniş coğrafyalara hükmedenler zamanında ödedikleri bedellerin kaymağını yiyorlar.

Dünyaya hükmeden beşli çete seksen yıl önce verdikleri ikinci dünya savaşında 60 milyon insanın kanı ile bu otoriteye kavuştular.

Şimdi kendi aralarındaki bir paylaşım kavgasında dünyayı taş devrine dönüştürme ihtimali giderek yükseliyor. Böyle bir tehlikenin önüne geçmek imkânsız gibi.

Savaşlar kuşkusuz istenen, arzu edilen şeyler değil. Kâinatın yaratıcısı da kullarının barış içinde yaşamalarını ister.

Ancak insan tabiatı gereği hükmetme, zayıf ve güçsüzleri esir alma hırsına yenik düşüyor. Elinde gücü varsa mutlaka bu gücünü güçsüzler aleyhine kullanıyor.

Bu gibi durumlarda zayıf ve güçsüz olanlar ne yapmalı. Esarete boyun mu eğmeli. Sırf nefes alıp vermeye bir müddet daha devam etmek için katlanmalı mı yoksa esaret zincirlerini kırma mücadelesi mi vermeli?!

Boyun eğmek, köle olmak insan onuruyla bağdaşmaz. Bizi yaratan Rabbimiz bizden sadece kendisine kul köle olmamızı istemiştir. Ondan başkasına kölelik şirktir. Ama sadece Allah’a kulluk ve kula kulluktan kurtuluş da bedel ister. Elde olan da kaybedilebilir. Nasıl bir tercihte bulunmalı?

El Âlim cc olan rabbimiz bize özgürleşmek için bedel ödememizi emrediyor. Sanıldığının aksine savaştan kaçma tehlikesinin savaşa girme tehlikesinden daha büyük olduğunu ve cihattan kaçarak kendi ellerimizle kendimizi tehlikeye atmaktan kaçınmamızı emrediyor.

Bu gün ABD üsleri ile donatılmış coğrafyanın tamamı esaret altındadır. Varlıklarını efendilerinin buyruklarına boyun eğmeye, her dediklerini yapmaya her istediklerini vermeye borçludurlar. Hapsedildikleri bu zindanlardan çıkmanın, zincirleri kırmanın imkânsızlığı kendilerine öğretilmiş, zillet içinde yaşamak adeta benimsetilmiştir.

İran İslam Cumhuriyeti bu esaretten kurtulmanın imkânsız olmadığını bedel ödeyerek göstermiş ve özgürlüğünü sürdürmek için de bedel ödemeye devam ediyor. Coğrafyanın en kötü koşullarda yaşayan Gazze halkı da İslam Cumhuriyeti örneğinde olduğu gibi bir özgürlük savaşına kalkışmış bulunuyor. Seküler bir yaklaşımla olaylara bakarsak her savaş illa ki bir tarafın galibiyeti diğerinin mağlubiyeti ile sonuçlanacaktır. Kimin galip geleceği savaşın sonunda belli olur. Ancak bize cihadı farz kılan rabbimiz kendi yolunda ölsek de öldürülsek de galip olacağımız buruyor. Yani müminlere mağlubiyet yok! Ya iki ya da en az bir galibiyet olacağı kesin!

Bu zaviyeden baktığımızda Hamasın bu iki galibiyetten birini garantilediğini söyleyebiliriz. Umudumuz ve dileğimiz ikisi birden olsun. Esaretten kurtulmak için cihad edenlere su bile götürmekten aciz, kardeşlerinin katillerine petrol ve gıda akışına aracılık edenler, içine düştükleri zilletin bedelini dünya ve ahirette ödemeye, her iki mağlubiyeti birlikte yaşamaya devam edeceklerdir.

Bir taraf özgürleşenleri yeniden esaret altına alma, esaret alanlarında da tahakkümünü pekiştirme, diğer taraf da özgürlük alanlarını genişletme ve coğrafyayı topyekûn esaretten kurtarma mücadelesi veriyor.

Ne mutlu hür olanlara ve yanlarında duranlara!

Hürriyet için bedel ödeyenlere selam olsun!

QOSHE - Özgürlük Bedel İster - Emin Güneş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Özgürlük Bedel İster

8 5
02.11.2023

Esaret bedelsiz midir? Esir alınmış, köleleştirilmiş insanlar iradeleri, servetleri ellerinden alınmış olarak hayat boyu bedel öderler. Hatta gelecek nesillerine de esareti miras bırakırlar. Onursuz bir hayat nesiller boyu devam eder.

Bu gün zindan sahipleri, geniş coğrafyalara hükmedenler zamanında ödedikleri bedellerin kaymağını yiyorlar.

Dünyaya hükmeden beşli çete seksen yıl önce verdikleri ikinci dünya savaşında 60 milyon insanın kanı ile bu otoriteye kavuştular.

Şimdi kendi aralarındaki bir paylaşım kavgasında dünyayı taş devrine dönüştürme ihtimali giderek yükseliyor. Böyle bir tehlikenin önüne geçmek imkânsız gibi.

Savaşlar kuşkusuz istenen, arzu edilen şeyler değil. Kâinatın yaratıcısı da kullarının barış içinde yaşamalarını ister.

Ancak insan tabiatı gereği hükmetme, zayıf ve güçsüzleri esir alma hırsına yenik düşüyor. Elinde gücü varsa mutlaka bu gücünü güçsüzler aleyhine kullanıyor.

Bu gibi durumlarda zayıf ve güçsüz olanlar ne yapmalı. Esarete boyun mu eğmeli. Sırf nefes alıp vermeye bir müddet daha devam etmek için katlanmalı mı yoksa esaret zincirlerini kırma........

© İslami Analiz


Get it on Google Play