Üniversitelerdeki devam zorunluluğu öğrencilerin tam zamanlı işlerde çalışmasını zorlaştırsa da hem ailesinden yeterli maddi destek alamayan öğrenciler hem de mezun olmayı beklemeden eğitim gördüğü sektörde kariyer yapmayı ertelemek istemeyen gençler, bir süre sonra iş hayatı ile okul arasında seçim yapmak zorunda hissediyor. Aileden bağımsızlaşma ile iş hayatının sağladığı değerlerin çekiciliği yanında dört yıl boyunca sadece okula odaklanmak daha zayıf kalıyor. Mezuniyet sonrasında hemen iş bulmanın kolay olmaması, birçok sektörde deneyim şartı aranması, deneyim elde ederken yaşın çoğu zaman 30’u bulması, maddi olarak olgunluk çağına kadar aileye bağımlı kalmak, öğrencilerin çoğunu henüz öğrenci iken çalışmaya itiyor.

Türkiye’deki ekonomik koşullar çoğu ailenin başka bir şehirde öğrenim gören çocuğuna yeterli desteği verememesine sebep oluyor. Kendi kirasını ve aile geçimini ucu ucuna karşılayabilen insanlar, çocuğunun yurt ve eğitim masraflarının altından kalkamıyor. Birçok insan çocuğunu okutmak için kredi çekiyor, mülk satıyor iken bazı öğrenciler ise ailesini zor durumda bırakmamak adına kendi masraflarını karşılamak amacıyla çalışmak zorunda kalıyor.

Ekonomik olarak sorun yaşamadığı halde çalışan gruptaki öğrenciler ise mezun olmadan önce iş hayatına atılarak kariyer yapma yaşını öne çekmek istiyor. Bu isteklerinde ise son derece haklı olduklarını düşünüyorum.

Üniversitelerin derse devam zorunluluğu, çalışan öğrencileri zor durumda bıraktığı için mezuniyeti geciktirme, okulu bırakma ya da düşük notlarla mezun olma riskleriyle karşı karşıya bırakıyor. Devlet yöneticileri ve akademisyenler, öğrencilerin işgücü piyasasındaki konumları ile ilgili kolaylık sağlanması adına yapılan çağrılara gerekli ilgiyi göstermiyorlar. Öğrencilerin, eğlenceli üniversite hayatına odaklanıp dört yıl boyunca gelecek kaygısı yaşamadan eğitimlerine odaklanmak yerine neden çalışmayı seçtikleri de araştırılmalıdır. Tabi, bundan önce ilk odaklanılması gereken devam zorunluluğunun kaldırılmasıdır.

Üniversitelerin amacı, sınıftaki öğrenci sayısını arttırmak değil nitelikli mezun vermek olmalıdır. Zoraki mezun edilmiş öğrencilerin sektörde başarısız oldukları hatta o sektörün dışında farklı işler yaptıkları da malumunuzdur. Gerçekten okuduğu bölümden başarıyla mezun olmak isteyen bir genç, devam zorunluluğu engeline takılmaz ise sınavlarında başarılı olmak için elinden geleni yapacaktır. Okulunu önemsemeyenlerin mezun olup olmaması da üniversiteyi bağlayan bir sorun olmamalıdır. Bu tamamen öğrencinin kendi tercihi olup sonuçlarına katlanacak taraf da kendisidir.

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencileri bu konuda mağduriyetlerini defalarca kez bildirmiş olmalarına rağmen aldıkları tek yanıt yapılacak bir şeyin olmadığıdır. Yapılacak bir şey nasıl yok?! Çözümü çok basit olan ancak hiçbir girişimde bulunulmayan bu konu ile binlerce genç neden mağdur ediliyor?

Örneğin Paris’te, üniversitede verilen eğitimin notları internet sitesinde paylaşılıyor ve derse katılamayan öğrenciler bu notlardan faydalanarak sınavlardan geçebiliyor. Amerika’da birçok üniversitede devam zorunluluğu yok. Bu durum, öğrencilerin başarısını olumsuz etkilemiyor. Demek ki derse devam zorunluluğu olmadan da eğitim almak mümkünmüş!

12 yıl zorunlu eğitimden geçmiş üniversite öğrencilerine kendi kararını veremeyen, sorumluluk alma yaşına gelmemiş çocuk muamelesi yapmak büyük bir saygısızlıktır. Devlet yöneticisi seçmek için oy kullanma yaşına gelmiş üniversite öğrencileri, elbet kendi hayatlarıyla ilgili seçimleri de yapabilirler. Onları kariyer yapma fırsatından alı koyup zorla sınıflarda oturtmanın bir mantığı olamaz.

İki öğrenci de aynı sınava giriyor, ikisi de başarılı olup yüksek not alıyor ancak içlerinden çalışmak zorunda olduğu için derslere katılamayan başarısız sayılarak ders tekrarı yaptırılıyor. Bunun neresinde adalet var? İki öğrencinin başarısını belirleyen sınavlar değil, onlara kolaylık sağlamayan eğitim sistemi ve okul yönetimi olmuş oluyor.

Okulda verilen eğitimin gereksiz olduğunu kesinlikle iddia etmiyorum. Elbette dersi sunan akademisyenlerle yüz yüze olmak, tecrübelerinden faydalanmak, yorum ve fikirlerini dinlemek bir öğrenci için kıymetli bir fırsattır. Ancak hayatta bazı zorunluluklar, okul ile iş arasında seçim yapma mecburiyetinde bırakabiliyor. Bırakın öğrenciler bu kararı kendileri verebilsinler zira bir öğrenci başka hiçbir işi olmadığı halde zorlama ile derse devam ediyorsa o öğrenci zaten yanlış yerdedir.

Derslere; kitaplar, makaleler, internet ortamına yüklenen ders kayıtları ve benzeri kaynaklar ile ayak uydurabilmek mümkündür. Okulundan başarıyla mezun olmak isteyen bir öğrencinin, çalışmanın yanında sınavlara da hazırlanmak için kendini zorlayacağından ve üstesinden gelebileceğinden eminim. Bunu hem kendimden hem çevremdeki insanlardan biliyorum.

Tıp fakültesi, mühendislik gibi bölümlerdeki devam zorunluluğu anlaşılabilir ancak sözel bölümlerde kolaylık sağlanması özellikle işsizliğin en yüksek olduğu bölümlerden biri olan gazetecilik, radyo ve televizyon öğrencilerine büyük avantaj sağlayacaktır. Çünkü sektörde deneyim sahibi olmak diplomadan daha fazlasını bu öğrencilere katacaktır.

Bir an evvel bu yanlıştan dönülerek öğrencilerin hayatlarının bir nebze kolaylaştırılmasını umuyorum.

QOSHE - Çalışan üniversite öğrencileri çözüm bekliyor! - Meltem Suzan Zeki
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Çalışan üniversite öğrencileri çözüm bekliyor!

9 0
10.12.2023

Üniversitelerdeki devam zorunluluğu öğrencilerin tam zamanlı işlerde çalışmasını zorlaştırsa da hem ailesinden yeterli maddi destek alamayan öğrenciler hem de mezun olmayı beklemeden eğitim gördüğü sektörde kariyer yapmayı ertelemek istemeyen gençler, bir süre sonra iş hayatı ile okul arasında seçim yapmak zorunda hissediyor. Aileden bağımsızlaşma ile iş hayatının sağladığı değerlerin çekiciliği yanında dört yıl boyunca sadece okula odaklanmak daha zayıf kalıyor. Mezuniyet sonrasında hemen iş bulmanın kolay olmaması, birçok sektörde deneyim şartı aranması, deneyim elde ederken yaşın çoğu zaman 30’u bulması, maddi olarak olgunluk çağına kadar aileye bağımlı kalmak, öğrencilerin çoğunu henüz öğrenci iken çalışmaya itiyor.

Türkiye’deki ekonomik koşullar çoğu ailenin başka bir şehirde öğrenim gören çocuğuna yeterli desteği verememesine sebep oluyor. Kendi kirasını ve aile geçimini ucu ucuna karşılayabilen insanlar, çocuğunun yurt ve eğitim masraflarının altından kalkamıyor. Birçok insan çocuğunu okutmak için kredi çekiyor, mülk satıyor iken bazı öğrenciler ise ailesini zor durumda bırakmamak adına kendi masraflarını karşılamak amacıyla çalışmak zorunda kalıyor.

Ekonomik olarak sorun yaşamadığı halde çalışan gruptaki öğrenciler ise mezun olmadan önce iş hayatına atılarak kariyer yapma yaşını öne çekmek istiyor. Bu isteklerinde ise son derece haklı olduklarını düşünüyorum.

Üniversitelerin derse devam zorunluluğu, çalışan öğrencileri zor durumda bıraktığı için mezuniyeti geciktirme, okulu bırakma ya da düşük notlarla mezun olma riskleriyle karşı karşıya bırakıyor. Devlet yöneticileri ve akademisyenler, öğrencilerin işgücü piyasasındaki konumları ile ilgili kolaylık sağlanması adına yapılan çağrılara gerekli ilgiyi göstermiyorlar.........

© İstiklal


Get it on Google Play