Günlük hobilerimizden en önemlisi şikâyet ve eleştiri olmuş. İyiyi görmek şöyle dursun kötüyü daha da büyüterek, pireyi deve yaparak, acıyı ballandıra ballandıra anlatarak sorunları katlamak kime ne kazandırdı merak ediyorum doğrusu…

Acının güzellemesini yapmak bazılarının ruhsal besini haline geldi.

Sadece devlet yöneticilerine karşı değil bu muhalif hareketler; insanlar dostlarına, ailesine, çalışma arkadaşlarına, hayatına hatta kendine muhalefet etmekten besleniyor. Bu sayede kendini önemli hissetmeye çalışmak moda haline gelmiş.

Yıllardır yerelden genele tüm yöneticilerden şikayet eden toplum, bir şeyi gözden kaçırıyor:

Tüm yöneticiler, bizim aramızdan çıkıyor!

Bir toplum, nasıl bir ahlak seviyesine sahip olursa yöneticileri de o ahlak düzeyinde halka muamele ederler. Kısaca kötü bir toplumun kötü yöneticileri olur.

Aralarında birkaç iyi yöneticinin bulunması durumu değiştirmez aksine o iyi olan yöneticilerin yaşadığı zorluğu, sıkıntıları daha da arttırır.

Allah, En’am Suresi’nde şöyle buyurur:

“Davranışları sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer kısmına yönetici yaparız.”

Nereye bakarsanız bakın hep birbirini dolandırmaya çalışan, hak ettiğinden daha fazlasını kazanmak için yalana, hileye başvuran insanlar görebilirsiniz.

Faizin haram olduğunu bilip de faizi hayatına bulaştırmadan yaşayan kaç kişi var? Hatta haramı helali, yani işin dini boyutunu bir kenara bırakalım, ahlaki boyutuna bakalım.

Devlet yöneticilerini eleştirmeden önce herkes kendini karşısına alıp özeleştiri yapmalı, ‘Ben ne kadar doğruyum?’ diye sormalı!

Çocuk istismarını, çocuk yaşta gelinleri engellemiyor diye devleti suçlayanların ya kendileri ya da ailelerinin bazı üyeleri kendisinin yarı yaşındaki çocuklara, kızlara veya kadınlara göz dikmiyor mu? Magazin programlarında bile halka bunu normal bir şeymiş gibi izletmediler mi?

50 yaşını geçmiş bir ünlü isim 20 yaşında kadını sevgilisi olarak koluna takıp kamera karşısına geçip aynı evi paylaştıklarını ima edince eleştiren olmuyor, 40 yaşındaki sıradan vatandaş 17 yaşındaki bir kadınla evlenince kıyamet kopuyor. Elbette küçük yaştaki kızlarımızın evlendirilmesini onaylamıyorum, her zaman karşı olduğum bir durumdur ancak bu konudaki tepkilerin çifte standartlı olmasına karşıyım.

Zira toplumun davranışları bir bütün olarak değerlendirilmelidir, bunun ünlüsü ünsüzü olmamalı!

Dolandırıcılığın başka bir boyutuna daha değinelim.

Seçim dönemi yaklaştığı anda ajanslar ve gazeteciler fiyatları üçe, beşe katlayıp kimden ne koparabilirim hesabıyla çalışmaya başlıyor. Seçimler yaklaştığı anda sektördeki her bir isim tabiri caizse karaborsacılık yapıyor. Seçim sonuçlanmadan ne vurgun yapsak o kârdır mantığıyla çalışılıyor.

Devlet, AFAD’ın kasasını doldurmak için önüne gelenin başvurusunu kabul ediyor diye eleştiren gazeteciler, para için yanlış isimleri halka doğrunun en doğrusu olarak gösterirken aynı şeyi yapmış olmuyorlar mı?

Bir tasarımın, bir haber yayınının bedelini siyasi ismin maddi durumuna göre belirleyenler haksızlık yapmış olmuyor mu?

Özellikle yerel basın, ulaşabildiği kitlenin yetersizliği sebebiyle iş alamadığı siyasi isimlere çamur atarak haber yaparken haksızlık yapmış olmuyorlar mı?

Devlet kurumlarında liyakatsizlikten yakınan, şikâyet eden herkes, eşini, dostunu ya da kendisini o kurumlarda hak etmediği konumlara getirmesi için yöneticilere ya da siyasetçilere yalakalık yaparken yeni bir liyakatsizliğin temelini atmaya çalışmıyorlar mı?

“Millet aç! Geçinemiyor!” diye en çok bağıranların altında lüks arabalar olması, en az birkaç gayrimenkulün sahibi olmaları tesadüf mü? Bu sıkıntıların sebebi üretmeden tüketmenin peşinde koşmak, asla doymak bilmemek de olabilir mi?

Çalışanlarının maaşını ve sigortasını asgari ücret üzerinden gösterip, vergisini ödememek için her türlü hileye başvurup, tazminat ödemeden işten çıkarmalar yapıp çalışanlarını mağdur edenlerin ‘adalet’ kelimesini kullanmaya hakkı var mıdır?

Toplumun yozlaşmasını, ahlaki değerlerin çöp konumunda olmasını açıklayacak binlerce örnek sayabiliriz ve bunu söylemek bile çok acı…

Başımıza gelen her musibetin kendi elimizle yaptıklarımız yüzünden olduğunu bilmek gerekir.

Bu, din ile alakalı bir kavram değil. Diyeceksiniz ki hiç mi iyi insan yok?!

Elbette var ancak kurunun çok olduğu yerde bir yangın çıkarsa yaşların hiç şansı olmaz.

Toplumun çoğunluğunun ahlaklı olmadığı bir yerde adalet de hakka hukuka riayet eden yöneticiler de zor bulunur.

Bir toplumda ahlaki olarak yükseliş ve iyileşme meydana geldiği anda bilimde, sanatta, ticarette, ekonomide, devlet yönetiminde, hukukta ve diğer tüm alanlar da iyileşme ve gelişme gözlenecektir. Gelişme dediğimiz şey, toplumun tüm değerlerini kapsar.

Toplum neredeyse çökmüş, gençlik mahvolmuş durumdayken konuşacak daha önemli bir mevzumuz olamaz! En büyük fitne, bir toplumun gerilemesidir.

Ve biz Türk toplumu olarak geriye gitmiyor, geriye doğru koşuyoruz!

Her bireyin bu sorunların farkındalığı ile üzerine düşeni yapması, sonrasında yöneticilerin ve sistemlerin düzelmesini beklemesi gerekir.

Son olarak bir toplum sahip olduğu manevi değerleri korursa Allah da onları çöküşten korur. Bu Allah’ın kullarına verdiği bir sözdür.

Biz sözlerimizde ne kadar duruyoruz, ona bir bakmak lazım.

QOSHE - Nasıl yaşarsanız öyle yönetilirsiniz! - Meltem Suzan Zeki
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Nasıl yaşarsanız öyle yönetilirsiniz!

7 0
15.01.2024

Günlük hobilerimizden en önemlisi şikâyet ve eleştiri olmuş. İyiyi görmek şöyle dursun kötüyü daha da büyüterek, pireyi deve yaparak, acıyı ballandıra ballandıra anlatarak sorunları katlamak kime ne kazandırdı merak ediyorum doğrusu…

Acının güzellemesini yapmak bazılarının ruhsal besini haline geldi.

Sadece devlet yöneticilerine karşı değil bu muhalif hareketler; insanlar dostlarına, ailesine, çalışma arkadaşlarına, hayatına hatta kendine muhalefet etmekten besleniyor. Bu sayede kendini önemli hissetmeye çalışmak moda haline gelmiş.

Yıllardır yerelden genele tüm yöneticilerden şikayet eden toplum, bir şeyi gözden kaçırıyor:

Tüm yöneticiler, bizim aramızdan çıkıyor!

Bir toplum, nasıl bir ahlak seviyesine sahip olursa yöneticileri de o ahlak düzeyinde halka muamele ederler. Kısaca kötü bir toplumun kötü yöneticileri olur.

Aralarında birkaç iyi yöneticinin bulunması durumu değiştirmez aksine o iyi olan yöneticilerin yaşadığı zorluğu, sıkıntıları daha da arttırır.

Allah, En’am Suresi’nde şöyle buyurur:

“Davranışları sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer kısmına yönetici yaparız.”

Nereye bakarsanız bakın hep birbirini dolandırmaya çalışan, hak ettiğinden daha fazlasını kazanmak için yalana, hileye başvuran insanlar görebilirsiniz.

Faizin haram olduğunu bilip de faizi hayatına bulaştırmadan yaşayan kaç kişi var? Hatta haramı helali, yani işin dini boyutunu bir kenara bırakalım, ahlaki boyutuna bakalım.

Devlet yöneticilerini eleştirmeden önce herkes kendini karşısına alıp özeleştiri yapmalı, ‘Ben ne kadar doğruyum?’ diye sormalı!

Çocuk istismarını, çocuk yaşta gelinleri engellemiyor diye devleti suçlayanların ya kendileri ya da ailelerinin bazı üyeleri kendisinin yarı yaşındaki çocuklara, kızlara........

© İstiklal


Get it on Google Play