Dedikodu ile başlanılan bir günden hayır ve bereket gelir mi?

Televizyon vasıtası ile günün en güzel, verimli, bereketli vakitlerini dedikodu ile geçiren büyük bir kitle var.

Sabah programı ya da magazin programı adındaki programlarda kişilerin özel hayatı reyting uğruna didik didik ediliyor. İnsanlar da bunları dizi-film izler gibi merakla ve heyecanla izliyor.

Bu programların ana konusu; kim kiminle ne yapmış, kim kimi öldürmüş, kim kimi aldatmış, kadın çocuğa hangi adamdan hamile kalmış…? Bu programların bir kısmı da akşamüstü yayınlanıyor.

Televizyon programları maalesef ki genel olarak kötü, iyi programlar yok denecek kadar az. "Kadın Kuşağı - Sabah Programları" denilenler ise pek çok açıdan daha da kötü. İzleyenler üzerinde pek çok olumsuz etkisi var.

Psikolojiyi bozuyor: İzleyenler fark etmese de psikolojileri olumsuz etkilenir. Beyin de mide gibidir. Alır ve işler. Çöp yemiyorsak çöp şeyleri de izlememeliyiz. Yediklerimizin nasıl sağlıklı olmasını istiyorsak, izlediklerimizin de zihin sağlığımızı bozacak şeyler olmamasına dikkat etmemiz gerekiyor.

Hep olumsuz konular işlenen bu programlar, kişinin hayat enerjisini düşürür, kişiyi negatifte tutar. Az önce izlediğiniz programın olumsuz etkisini, belki bir yakınınıza patlayarak çıkaracaksınız fakat bu öfkenin o programdan olduğunun farkına varamayabilirsiniz. İnsanın izlediklerinden etkilenmemesi gibi bir durum söz konusu değil. Kayıtlar her daim açık.

Sürekli aldatılma ve yalan üzerine dönen gerçek hayatları izleye izleye insan umutsuz ve şüpheci bir hale gelebilir.

Başkalarının acılarından zevk alma hali de gelişebilir. "İyi, tek derdi olan ben değilmişim, benden beter durumda olanlar varmış." diye başkalarının acısından zevk almaya başlamak da ruh haline iyi gelen bir durum değildir. Şükrümüzü başkalarının dertleri üzerinden değil, kendi sahip olduklarımız üzerinden yapmamız gerekiyor.

Ayrıca bu programları küçük ya da ergen çocuklarının yanında izleyen aileler var. Onlar sizin etkilendiğinizden kat be kat fazla etkilenecektir. Asla çocuklarınızla bu programları izlemeyin.

İzleyenlerde kınama ve yargılama tavan yapıyor: “Allah belanı versin, tüh tüh bu da yapılır mı?” gibi cümleler “kınama başına gelir” durumuna da sebep olabilir. Yargılayıcı olmak da ahlakı bir problem. Ahlakı bozuyor. Başkalarının yaptığı hatalar bizi daha değerli kılmaz.

Utanma duygusunu yok ediyor: Hata ve günahların normal bir şey gibi ortaya dökülmesi onu normalleştiriyor. İnsanlar koşa koşa bu programlara gidip özel hayatlarını ortaya saçıyorlar.

Kötülük yaygınlaşıyor: Programcılar tabii ki dikkat çeksin diye en uç noktalarda ne varsa onları buluyorlar. Sonra bu uç noktadaki şeyler normalleşmeye başlıyor. Bir kadının 4-5 adamı aynı anda idare etmesi ya da bir erkeğin aynı anda 4-5 kadını idare etmesi bir süre sonra normal gelmeye başlıyor.

Bu programları her izleyen, izlenme oranlarını artırıyor ve programları desteklemiş oluyor. Böylece bu zararlı programların devam etmesine katkıda bulunmuş oluyor. Az izlense bu programlar çekilmeyecek.

Programa katılanların ise bunu neden yaptığını anlamak zor. Ünlü olma isteği mi, karşı taraftan öç alma arzusu mu, değersizlik hissi mi, utanma duygusunun yitirilmesi mi? İnsan neden en mahrem konuları toplumun önünde konuşmak ister?

Her ne sebep olursa olsun günahına başkalarını şahit tutmak çok yanlış: Yaptığın günaha milyonlarca insanı şahit tutuyorsun.

Geçen haftalarda sosyal medyada çokça paylaşılan bir video gördüm. Kadın programı diye de anılan programlarından bir kesit: Başörtülü, orta yaş üstündeki evli bir kadın, internetten tanıştığı bir erkekle sevgili oluyor ve erkeğe epeyce bir para yediriyor. “Sevgiye ihtiyacım vardı ve beni sevdiğini zannettim” gibi cümleler kuruyor.

Her insanın zaafları vardır, herkesin günaha düşme potansiyeli vardır, fakat bunu neden milyonlarca insanların önünde bir maharetmiş gibi detayları ile anlatıyorsun?

Neden günahına milyonlarca insanı şahit tutuyorsun?
Sonra aklına başına gelip pişman olduğunda o videolar izlenmeye devam edecek. Utanma duygusunu kaybetmek günaha düşmekten daha kötü gibi geliyor bana.

Yine bir video çıkmıştı karşıma. Sokak röportajı. Muhabir bir erkeğe soruyor. “Hiç aldattınız mı?” diye. Adam “Evet iki ay önce karımı aldattım, beni seviyor zannedip bir kadına para yedirdim meğer derdi paraymış, karım da Anadolu kadını beni affetti.” Diyor.

Hem aldatmış üzmüşsün kadını, bir de bunu ilan ederek, etrafına karşı belki mahcup edeceksin. Milyonlarca insan görüyor bu videoları.

Bize uzatılan her mikrofona konuşmak zorunda değiliz. Hele özelimizi anlatmak zorunda hiç değiliz. Basit bir şey bile olsa özel hayatla ilgili bilgi verilmesi yanlış. Yapanlar genellikle sonradan pişman oluyor. Kendi tecrübelerim de buna dahil.

Özetle başkalarının özel hayatının televizyonda didiklenmesi bunun bir dedikodu olduğu gerçeğini değiştirmez. Ne kadarı gerçek ne kadarı yalan belli değil. Orada bulunmayan pek çok kişinin aleyhine de konuşuluyor, kötü zanlar oluşuyor. Daha sonra izleyenler o dedikoduları başkalarına anlatırken gıybete dönüşüyor. Dinimiz bunların hepsini yasaklamış.

Zihnimizi gönlümüzü böyle şeylerle kirletmeyelim. Açma kutuyu, izleme kötüyü. Ömür çok hızlı geçiyor. Zaman kıymetli. Zaman bize bir hediye. Her verilen nimet gibi hesabı var. Zamanımızı kendimizi geliştirmek için kullanalım. Öğrenecek nice güzel şeyler var.

Başkalarının acıları ile uğraşmaktansa, kendi yaralarınızı iyileştirmeye bakalım. Hatalı davranışlarımızı düzeltmeye, kendimizi değiştirmeye çabalayalım. Başkalarının yanlışlarını görmek bizi daha iyi biri yapmaz. İyi şeyler yaptığımızda daha iyi oluruz.

Hayat enerjimizi çalan, zihnimizi olumsuza programlayan yayınlardan uzak duralım ve izleyenleri de güzelce uyaralım.

QOSHE - Açma Kutuyu İzleme Kötüyü - Sema Maraşlı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Açma Kutuyu İzleme Kötüyü

8 16
28.01.2024

Dedikodu ile başlanılan bir günden hayır ve bereket gelir mi?

Televizyon vasıtası ile günün en güzel, verimli, bereketli vakitlerini dedikodu ile geçiren büyük bir kitle var.

Sabah programı ya da magazin programı adındaki programlarda kişilerin özel hayatı reyting uğruna didik didik ediliyor. İnsanlar da bunları dizi-film izler gibi merakla ve heyecanla izliyor.

Bu programların ana konusu; kim kiminle ne yapmış, kim kimi öldürmüş, kim kimi aldatmış, kadın çocuğa hangi adamdan hamile kalmış…? Bu programların bir kısmı da akşamüstü yayınlanıyor.

Televizyon programları maalesef ki genel olarak kötü, iyi programlar yok denecek kadar az. "Kadın Kuşağı - Sabah Programları" denilenler ise pek çok açıdan daha da kötü. İzleyenler üzerinde pek çok olumsuz etkisi var.

Psikolojiyi bozuyor: İzleyenler fark etmese de psikolojileri olumsuz etkilenir. Beyin de mide gibidir. Alır ve işler. Çöp yemiyorsak çöp şeyleri de izlememeliyiz. Yediklerimizin nasıl sağlıklı olmasını istiyorsak, izlediklerimizin de zihin sağlığımızı bozacak şeyler olmamasına dikkat etmemiz gerekiyor.

Hep olumsuz konular işlenen bu programlar, kişinin hayat enerjisini düşürür, kişiyi negatifte tutar. Az önce izlediğiniz programın olumsuz etkisini, belki bir yakınınıza patlayarak çıkaracaksınız fakat bu öfkenin o programdan olduğunun farkına varamayabilirsiniz. İnsanın izlediklerinden etkilenmemesi gibi bir durum söz konusu değil. Kayıtlar her daim açık.

Sürekli aldatılma ve yalan üzerine dönen gerçek hayatları izleye izleye insan umutsuz ve şüpheci bir hale gelebilir.

Başkalarının acılarından zevk alma hali de gelişebilir. "İyi, tek derdi olan ben değilmişim, benden beter durumda olanlar varmış." diye başkalarının acısından zevk almaya başlamak da ruh haline iyi gelen bir durum değildir. Şükrümüzü başkalarının dertleri üzerinden değil, kendi sahip olduklarımız üzerinden yapmamız gerekiyor.

Ayrıca bu programları küçük ya da ergen........

© İstiklal


Get it on Google Play