Eğer hep birlikte DUR demezsek yakında “İklim Kanunu” geliyor. Paris İklim Sözleşmesi’nin uygulama kanunu olacak.

Kanunun iklimle ilgili tek doğru tarafı, hayatımızı kara kışa çevireceği gerçeği. İçinde ilkbahar yok, yaz yok, sonbahar bile yok. Sonbaharı son üç yıl boyunca alıştırma evresinde yaşattılar sıra kara kışta.

Kanunun içeriğinde neler var:

İklim Kanun ile hükümet sera gazı emisyonlarını 2030 a kadar yarı yarıya 2053’e kadar tamamen bitirecek. Bu söz Paris İklim Anlaşması ile Küresel Çete- Birleşmiş Milletlere verildi, sırada uygulama yapabilmek için kanunu çıkarmaları gerekiyor.

Küresel ısınma ve iklim değişikliği bahanesiyle sera gazı emisyonları nasıl azaltılacak?

Karbondioksit üreten alanlar bitirilecek: Bunların başında “fosil yakıtlar” denilen enerjide kullandığımız “kömür, petrol, doğalgaz” var. Kömür, petrol, doğalgaz kullanımı altı yıl içinde yarı yarıya düşürülecek, sonra tümden bitirilecek.

Kireç, çimento, alüminyum, demir, çelik üretimi 2030 a kadar kullanımı yarı yarıya düşürülüp 2053 e kadar tamamen bitirilecek.

Metan Gazı üreten alanlar bitirilecek: Metan gazı daha çok hayvanların geğirmesi ve gaz çıkarması ile ortaya çıkan zararsız bir gaz. Hayvanların çıkardığı gaz ile atmosferi kirlettiği iddiası ile hayvancılık bitirilecek.

Diazot Monoksit üreten alanlar bitirilecek. Bunların başında tarımsal faaliyetler var.Tarımsal faaliyetler de atmosferi olumsuz etkiliyormuş. “Her tarla üstü açık yeşil bir fabrikaymış” ve doğaya zararlıymış. İşin uzmanı (!) profesör söylüyor.

Peki tüm bunlar yasaklanacaksa yerine ne konulacak? Yenilenebilir-Sürdürülebilir enerji, dedikleri: Güneş, rüzgar, jeotermal, hidro enerji, bitki artıkları… Tabii ki bu doğal enerji kaynakları kullanılsın, çok iyi olur fakat 2030 a kadar altı yıl içinde 85 milyon insana, yüzde elli azaltılan petrol, kömür, doğal gazın yerine geçecek kadar bu kaynaklardan üretim yapılması imkansız. Ulaşım için zaten bunlardan hiçbirinin kullanımı henüz ortada yok.

Tüm bu yapılmak istenenler; barınma, besin, ulaşım, ısınma, üretim gibi hayatın en önemli alanlarında çok ciddi sıkıntılara sebep olur.

Halkı tüm bunları kullanmamaya nasıl ikna edecekler? Karbon vergisi ile.

Karbon vergileri hem üreticiden hem de halktan alınacak. Kanunun adı “iklim kanunu” fakat içeriği “vergi kanunu” Kanunun adına “İklim Bahanesiyle Vergi Kanunu” deselermiş içeriği daha doğru yansıtırmış.

Kanun taslağının çoğunluğu karbon vergilerinin düzenlenmesi ile ilgili. Karbon vergilerinin bahanesi ise her hareketimiz neticesi karbon saldığımız ve atmosferi kirlettiğimiz iddiası. “Karbon Ayak İzi” adında “nefes vergisi” diyebileceğimiz vergi geliyor. Attığımız adımdan tutun, yediğimiz yemeğe, kullandığımız elektrikten, suya kadar her şeye ek karbon vergisi gelecek. Hem halka hem üreticiye.

Tabii ki karbon vergileri sonrası her şey aşırı aşırı pahalanacak. İnsanlar o güne kadar aldıklarını alamayacak, yediklerini yiyemeyecek, özel taşıtlar kullanamayacak…

Ağır karbon vergileri ile fabrikalar ve işyerleri bir bir kapanacak, işsizlik, açlık, kıtlık, barınma problemi gibi pek çok problem halkın genelinde yaşanacak.

Küreselcilerin “iklim kilitlenmeleri” diye tanımladıkları bizde kısaca daha sevimli şekilde ifade edilen “Hayat Eve Sığar” HES kapatılmaları başlayacak. Çalışan insanların evden çıkarak daha fazla karbon üreterek dünyayı kirlettiği ile ilgili satılmış medyanın haberleri ekranlarda yer almaya başladı bile.

Eve kapatılmış, aldığı nefesin bile vergisini vermek zorunda kalan bir halk, mecburen yeniden şekillenecektir elbette fakat bu çok açık ki olumlu bir şekillenme olmayacaktır: Maddi problemler, psikolojik problemler, sağlık problemleri gibi pek çok problem ortaya çıkacak. İsyanlar olacak, intiharlar artacak… Tabii ki bunu da düşündüler ve bu yüzden kanunun korumaya almak için Anayasayı değiştirme çalışmalarına başladılar.

Beş yıl Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yapan ve geçen yıl da TBMM de Çevre Komisyonu Başkanlığı yapan Murat Kurum, İklim Kanunu’nu mimarlarından. Murat Kurum 25.08.2023 tarihinde yaptığı Anadolu Ajansı ve TRT Haberde yayınlanan yazılı açıklamada şöyle diyor:

"İnşallah Yüce Meclis'imizin açılmasıyla önümüzdeki 100 yılı şekillendirecek bir çerçeveye sahip olacak İklim Kanunu'nu Çevre Komisyonumuzda görüştükten hemen sonra Meclis'imizin onayına sunacağız.

Murat Kurum aynı açıklamada İklim Kanunu’nu Anayasa ile güvence altına alacaklarını da söylüyor.

Murat Kurum’un İklim Kanunu için “Önümüzdeki 100 yılı şekillendirecek” demesi bir abartı mı? Hayır kesinlikle değil, az bile söylemiş. Bu kanun hem halkın tüm alışkanlıklarını değiştirecek, hem ülkenin ekonomisini hem de sosyokültürel yapısını değiştirecek.

Fakat ilginç olan şu ki hükümet, gelecek 100 yılı şekillendirecek bir kanun çıkarmaya hazırlanıyor fakat halkın bu kanunun içeriğinden haberi yok. Kanun Meclis’ten geçmeden tüm altyapısı hazırlandı fakat kanunun içeriğinden halka hiç bahsedilmiyor. Sadece “sera gazı emisyonları, karbon emisyonları 2030 da yüzde elli azaltılacak 2053 de sıfır karbon hedefine ulaşılacak” deyip duruyorlar. 2053 hedefi falan deyince halk iyi bir şey zannediyor. Sonuçta bir şey hedefse iyi bir şey olmalı değil mi? Halkın çoğunluğu bunun kendine nasıl yansıyacağını anlamıyor.

Çok şükür ki halkın bir kısmı durumdan haberdar oldu ve Ekim 2023 de Meclis’ten geçirmeyi umdukları kanunun Meclis’e getiremediler çünkü duyarlı insanlar TBMM’ nin internet sayfasına “İklim Kanunu’na Hayır” diye 1 milyondan fazla imza verdi. Bu beklenmeyen bir tepkiydi ve “Belediye Seçimleri” yakındı. İklim Kanunu sonrası başlayacak olan karbon vergisi ve karbon ayak izi gibi uygulamaların seçimleri etkileceğini fark edip kanunu Meclis’e getirmek için seçim sonrasımı bekliyorlar. Muhtemelen Nisan ayı başında İklim Kanunu Meclis’e gelecek.

Hükümetin cesareti varsa İklim Kanunu’nu neden çıkarmak istediklerini, neler yapacaklarını ve sonuçlarını anlatsınlar halka.

Birleşmiş Milletler denilen, çoğunluğu Siyonist Yahudilerin oluşturduğu örgüt istiyor diye yapacaklarını söylesinler.

Cesaretleri varsa “iklim değişikliği planının mimarını” tanıtsınlar halka. Kim olduğunu, konu ile ilgili neler söylediğini anlatsınlar.

Ben kısaca “İklim Değişikliği Mimarını” tanıtayım size.

İsmi: Klaus Schwab. Dünyanın başına dert açma konusunda uzmanlaşmış Yahudi Rothschild ailesinin bir üyesi, ekonomist bir Alman.

Dünya Ekonomik Formu Kurucu Başkanı. Rockefeller Vakfının finansa ettiği, “dünyanın geleceğini şekillendirme” iddiasındaki Roma Kulübünün üyesi, Davos toplantılarının fikir babası ve ev sahibi.

Klaus Schwab, 1973’ten beri 50 yıl Kulüp Roma’da iklim değişikliği üzerine çalıştığını söylüyor. “The Great Reset” Büyük Sıfırlama kitabının da yazarı. Her şeyi insanların gözünün içine baka baka yapıyorlar.

Tabii o tek değil, geri planda “Büyümenin Sınırları” gibi makaleleri ile dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini iddia eden sistemin dayanağını oluşturan Jay Forester gibi isimler de var.

Yahudilerin öncelikli hedefleri insanların iklim ve çevre hassasiyetini kullanarak çıkarılacak kanunlar ile dünya nüfusuna azaltmak, dijital kimlikler ve vatandaşlık puanları ile insanları kontrol altında tutmak. Karbon vergileri ile ülkelerde kaoslar çıkararak planladıkları “Yeni Dünya Düzeni” dedikleri kölelik sistemini getirmek.

İklim değişikliği planı Yahudilerin üstün ırk olma iddiasıyla, dünya hakimiyetini ele geçirme, tek dünya devleti kurarak dünyanın efendisi olma ve Tanrı tarafından vaat edildiğine inandıkları topraklarda bir hükümdarlık kurma hedefinin son adımları.

Kendileri dışında kimseyi insan olarak görmeyen bu satanist çetenin kurucularından olan İsrail’in Gazze’de neler yaptığını gördük. Kullanılması yasak kimyasal silahlarla insanları yaktılar. Attıkları bombalarla yeri göğü zehirlediler. Siyonistlerin kuklası BM de bütün bunları seyrediyor. Bize de çıkmışlar “İnsanların nefesinden, ineklerin gazından dünya zehirleniyor; et, yumurta, pirinç yemeyeceksiniz, doğal gaz ile ısınmayacaksınız, arabaya binmeyeceksiniz falan diyorlar.

Hükümetin bu katillerin planlarını uygulamasını kabul etmiyorum. Halkın yüzyılını değiştirecek bir kanun halka sorulmadan içeriği anlatılmadan çıkarılmamalı. Varsa cesaretleri anlatsınlar halka ne yapacaklarını.

İklim Kanunu halka sorulmalı, REFERANDUM yapılmalı. Madem halka yeni bir şekil verilecek, bakalım halk, Siyonistlerin çizdiği şekle girmeyi isteyecek mi? Bu kadar önemli bir konu, çoğunluğu parti başkanlarının sözünden çıkmayan vekillere bırakılamayacak kadar önemli.

İklim Kanunu ile ilgili çektiğim videoları Sema Maraşlı youtube kanalımdan izleyebilirsiniz.

Seçim sonrası Meclis’te oylamaya sunulacak olan kanuna, hangi partiden ve hangi fikirden olursak olalım hep birlikte karşı durursak durdurabiliriz.

Hadi başlayalım! Herkes hem etrafını bilgilendirsin hem sosyal medyadan siyasetçilere ulaşsın hem oy verdiği parti yetkililerini bu konuda harekete geçirmeye zorlasın.

Siyasetçilere İklim Kanunu içeriği ile ilgili sorular sorup, soru ve cevapları kayıt altına alabiliriz. Özellikle seçim üstü Milletvekilleri halkın arasında. Lütfen gördüğünüz vekile hangi partiden olursa olsun kanun ile ilgili soru sorup imzalamaması için düşüncelerinizi söyleyin.

İklim Kanunu çıkmasın, illa çıkaracağız diyorlarsa da halk oyuna sunulsun, referandum yapılsın. Onlar da anlatsın biz de anlatalım halk karar versin.

#1Milyonİmza

#İklimReferandumu #HayatınaSahipÇık

QOSHE - Cesaretiniz Varsa Halka Sorun! - Sema Maraşlı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Cesaretiniz Varsa Halka Sorun!

13 0
17.03.2024

Eğer hep birlikte DUR demezsek yakında “İklim Kanunu” geliyor. Paris İklim Sözleşmesi’nin uygulama kanunu olacak.

Kanunun iklimle ilgili tek doğru tarafı, hayatımızı kara kışa çevireceği gerçeği. İçinde ilkbahar yok, yaz yok, sonbahar bile yok. Sonbaharı son üç yıl boyunca alıştırma evresinde yaşattılar sıra kara kışta.

Kanunun içeriğinde neler var:

İklim Kanun ile hükümet sera gazı emisyonlarını 2030 a kadar yarı yarıya 2053’e kadar tamamen bitirecek. Bu söz Paris İklim Anlaşması ile Küresel Çete- Birleşmiş Milletlere verildi, sırada uygulama yapabilmek için kanunu çıkarmaları gerekiyor.

Küresel ısınma ve iklim değişikliği bahanesiyle sera gazı emisyonları nasıl azaltılacak?

Karbondioksit üreten alanlar bitirilecek: Bunların başında “fosil yakıtlar” denilen enerjide kullandığımız “kömür, petrol, doğalgaz” var. Kömür, petrol, doğalgaz kullanımı altı yıl içinde yarı yarıya düşürülecek, sonra tümden bitirilecek.

Kireç, çimento, alüminyum, demir, çelik üretimi 2030 a kadar kullanımı yarı yarıya düşürülüp 2053 e kadar tamamen bitirilecek.

Metan Gazı üreten alanlar bitirilecek: Metan gazı daha çok hayvanların geğirmesi ve gaz çıkarması ile ortaya çıkan zararsız bir gaz. Hayvanların çıkardığı gaz ile atmosferi kirlettiği iddiası ile hayvancılık bitirilecek.

Diazot Monoksit üreten alanlar bitirilecek. Bunların başında tarımsal faaliyetler var.Tarımsal faaliyetler de atmosferi olumsuz etkiliyormuş. “Her tarla üstü açık yeşil bir fabrikaymış” ve doğaya zararlıymış. İşin uzmanı (!) profesör söylüyor.

Peki tüm bunlar yasaklanacaksa yerine ne konulacak? Yenilenebilir-Sürdürülebilir enerji, dedikleri: Güneş, rüzgar, jeotermal, hidro enerji, bitki artıkları… Tabii ki bu doğal enerji kaynakları kullanılsın, çok iyi olur fakat 2030 a kadar altı yıl içinde 85 milyon insana, yüzde elli azaltılan petrol, kömür, doğal gazın yerine geçecek kadar bu kaynaklardan üretim yapılması imkansız. Ulaşım için zaten bunlardan hiçbirinin kullanımı henüz ortada yok.

Tüm bu yapılmak istenenler; barınma, besin, ulaşım, ısınma, üretim gibi hayatın en önemli alanlarında çok ciddi sıkıntılara sebep olur.

Halkı tüm bunları kullanmamaya nasıl ikna edecekler? Karbon vergisi ile.

Karbon vergileri hem üreticiden hem de halktan alınacak. Kanunun adı “iklim kanunu” fakat içeriği “vergi kanunu” Kanunun adına “İklim Bahanesiyle Vergi Kanunu” deselermiş içeriği daha doğru yansıtırmış.

Kanun taslağının çoğunluğu karbon vergilerinin düzenlenmesi ile ilgili. Karbon vergilerinin bahanesi ise her hareketimiz neticesi karbon saldığımız ve atmosferi kirlettiğimiz iddiası. “Karbon Ayak İzi” adında “nefes vergisi” diyebileceğimiz vergi geliyor. Attığımız adımdan tutun, yediğimiz yemeğe, kullandığımız elektrikten, suya kadar her şeye ek karbon vergisi gelecek. Hem halka hem üreticiye.

Tabii ki karbon vergileri sonrası her şey aşırı aşırı pahalanacak. İnsanlar o güne kadar aldıklarını alamayacak, yediklerini yiyemeyecek, özel taşıtlar kullanamayacak…

Ağır karbon vergileri ile fabrikalar ve işyerleri bir bir kapanacak, işsizlik, açlık, kıtlık, barınma problemi gibi pek çok problem halkın genelinde........

© İstiklal


Get it on Google Play