Batı basınının Dünyanın 2.Çernobil’i diye haber yaptıkları Erzincan İliç’deki altın madenindeki facianın şiddetinden ve öneminden maalesef ki halkımızın çoğu haberdar değil.

Görünüşe göre tüm ülke halkının sağlığına, gıdasına ve en önemlisi suyuna yönelik büyük bir tehlike söz konusu gibi duruyor.

Erzincan İliç’te özetle ne oldu?

Ülkemizin can damarı Fırat Nehri’nin Karasu koluna 300 metre mesafede aktif deprem fay hattı üzerine 2009 yılında altın madeni kurulmasına izin verilmiş 2010’da Çöpler Altın Madeni, Yahudiler tarafından açılmış. Madende 66 milyon ton siyanür ve kimyasal içeren atık havuzu var. Türkiye’nin ikinci büyük siyanür havuzu burada, deprem fay hattının üzerinde.

Eğer Erzincan’da deprem olursa ki bunu çok rahat tetikleyebilirler, ellerindeki imkanlarla, deprem durumunda bu devasa siyanür havuzunun 300 metre ilerde Fırat’a oradan da 5 büyük baraja akması saatler içinde olacaktır. Siyanür havuzu kimyasal bombadan daha tehlikeli. Suyu zehirlemek demek; insanı, toprağı, tarımı zehirlemek demektir. Suyu zehirlemek ölüm demektir.

Şimdilik deprem ihtimaline göre küçük sayılabilir fakat aslında çok tehlikeli bir olay yaşandı. Bu bir gözdağı mıydı, kasıtlı planlı mı yapıldı? Öyle gibi duruyor.

13 Şubatta madende ne oldu?

Altının siyanürle temizlendiği atık yığılmış siyanürlü toprak kaydı. Hacmi 10 milyon metreküp olan toprak kütle halinde, saniyede 10 metre hızla 200 metre yüksekliğe sahip bir yamaçtan 800 metre aşağıya aktı.

Enerji Bakanı Bayraktar’ın açıklamasına göre alanda 400 bin kamyonluk toprak kütlesi oluştu. Yanlış okumadınız 400 bin kamyonla ancak taşınabilecek siyanürlü zehirli toprak. Nereye götürülür, nerede imha edilebilir belli değil. Bu toprağın altında 9 işçi kaldı.

Toprağın büyüklüğünden daha önemli olan ise toprağın, canlılar için öldürücü olan siyanür ve kimyasal karışımı olması. Binali Yıldırım bu toprağın altının ayrıştırdıktan sonra yığılan toprak olduğunu doğruladı. Toprak temiz değil, kuvvetli öldürücü maddeler içeren zehirli bir toprak. 400 bin kamyonla ancak taşınacak kadar çok bir toprak.

Bu yığın toprak nerden çıktı?

Madende altını siyanürle temizledikleri bu atık toprakları, 14 yıl boyunca yamaca yığmışlar.

medyascope.tv’nin yaptığı iki haberde konuşan bir işçi ve ekip lideri şunları söylüyor:

“Cevheri 90 derece dik yamaca doğru yapmaya çalıştılar. Kat 25’ten 33’e çıkarıldı, limit 25. 1 milyon metreküp cevher yığıldı bölgeye. Bu da toprağı kaydırdı. Burada hem mühendislik hatası hem ihmal var” dedi.

“O bölgede 13 yıldır ormanı, toprağı sıyırıyorlar, Cevher alanının normalde düz olması lazım. Şu anda çevrede yer olmadığı için dikliğe doğru ilerledik. Meyil sürekli yükseliyor ve daha çok aşağı bakıyor. Bir taraf yamaç, bir taraf boşluk. Siyanür, cevher, membranın üzerine yığılıyor. Membran üzerindeki liç alanına 7/24 siyanür basılıyor. Öyle olunca ilk 6-7 sene çok problem olmadı. Ondan sonra gittikçe yer kalmadı. Dağa doğru gitmeye başladık…”

“Her gün 12.30’da patlatma olur. Bu işlemin toprağı hareketlendirdiği düşünülüyor. Bir silsile şeklinde ilerliyor. Sen gereğinden fazla oraya toprağı yığıp, gereğinden fazla solüsyon verirsen bir de yanında patlatma yaparsan böyle olur. Burada yetkililerin kesinlikle ihmali var”

13 Şubat alana gittiğini söyleyen ekip lideri, siyanürlü suyun toprağa sızdığını ve yeraltı sularına karıştığını söylüyor:

“Siyanürlü su verildiğinde cevher işlemine çimento da katılıyor. Toprağın iriliği una benzer, un gibi küçültüyorlar. 32’nci katta suyu mu fazla verdiler, çimentoyu mu kıstılar, maliyetimi düşürdüler? Resmî açıklama yapılıyor ‘yok’ deniliyor ama siyanürlü su yeraltı sularına sızıyor. Dün gece oradaydım. Şırıl şırıl su sesi gibi siyanür akıyordu, ses geliyordu. Toprak onu emiyor ve yeraltı sularına gidiyor.”

Hükümet yetkilileri ısrarla tehlikeli bir durum olmadığını, siyanürlü toprağın Fırat’a ulaşmadığını iddia ediyorlar. İşçilerin ekip lideri durumun hiç de öyle olmadığını akan siyanürden bahsediyor. Toprağa akan bu zehrin acısı su ile tarım ile herkesten çıkacaktır.

İşçilerin ve ekip liderlerinin açıklamalarına bakarsak bu yapılanlar hata falan değil açıkça kasıtlı yapılmış. Buna hata denemez. Böyle bir işletmede mühendisler milim etkiyi hesap ediyorlardır. İşçilerin gördüğünü hem de felaket öncesi bildirdiğini onların görmemiş olması hata olması imkansız gibi duruyor.

“Devasa büyük yarıklar oluşmuş. Oradaki arkadaşlar fotoğrafları çekip mühendislere, üst amirlere atmışlar ama saha boşaltılmadı. Bu doğal afet değil, felaket bile bile geldi” diyor işçi.

Peki neden kasıtlı olarak siyanürlü toprak kayması yapılmış olsun?

Fırat’ın önemini bilirsek neden yapılmış olabileceğini daha iyi anlayabiliriz.

Fırat Nehri, Türkiye’den Basra’ya kadar bölgenin can damarıdır. Fırat Erzincan’dan çıkar; Sivas, Tunceli, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa’dan Suriye ve Irak’tan geçerek Dicle Nehri ile birleşerek Basra körfezine dökülür. Fırat’ın Dicle gibi iki büyük nehrin birleştiği yerde yaklaşık 200 km lik daha büyük bir nehir meydana gelir. Bu nehre Şatt’ül- Arab (Arabların Büyük Nehri - Verimli Arazi) denmektedir. Bir kısmı İran’dan da geçmektedir.

Fırat Nehri üzerinde Türkiye’nin en büyük barajları var: Keban-Karakaya-Atatürk-Birecik ve Karkamış Barajı. Suriye'nin en büyük barajı olan Tabka Barajı da Fırat üzerindedir. Fırat üzerine kurulu hidroelektrik santralleri ile ülkemizin elektriğini yüzde 31 i Fırat’an karşılanmaktadır.

Şanlıurfa Tünelleri ile Fırat’ın suyu Harran Ovası'na ulaştırılmıştır. Binlerce yıldır kuru tarım yapılan ovada, sulu tarıma geçilmiş, ürün çeşitliliği artırılmıştır.

Fırat’ı zehirlemek demek ülkemizden başlayarak Ortadoğu’yu zehirlemek demektir. Fırat’ı zehirlemek demek; hastalık, kanser, kıtlık, açlık ve susuzluktan ölmek demektir.

Peki bize bu büyük kötülüğü kim yapmak isteyebilir? İliç’deki Çöpler Altın Madenini kim işletiyorsa onlar. Madeni Anagold adında bir şirket işletmektedir. Şirketin %80 hisseleri SSR Mining isminde Yahudi Roltshild ailesine ait, kalan %20 hisse de Çalık Grubuna ait Lidya Madencilik.

İnsanlık düşmanı Siyonist Yahudilerin kötülük yapmak için bir sebepleri olmasına gerek bile yoktur fakat bu kötülük için kendilerince kutsal çok önemli bir sebepleri var.

Yaradılış/Tekvin Bab 15’te “ O gün RAB Avram’la antlaşma yaparak ona şöyle dedi: “Mısır Irmağı’ndan büyük Fırat Irmağı’na kadar uzanan bu toprakları (...) senin soyuna vereceğim.”

Yahudiler bu topraklara “Arzı Mevud” vaat edilmiş topraklar diyorlar.

Yazılı ve Sözlü Tora'da geçen Arz-ı Mevud'a göre bu topraklarda işlenen bütün günahlar affedileceği için bu topraklar elde edilene kadar her türlü zulüm ve hile meşru görülmektedir.
Nil’den Fırat’a bu topraklarda Yahudiler son yüzyıldan beri huzura izin vermediler. Bir şekilde yöneticilerini satın aldılar, kimyasal silah bahanesi ile işgal ettiler, darbeler düzenlediler… Her türlü pisliği kötülüğü daha çok ABD eli ile yaptılar.

Yahudiler artık kutsal toprakları tamamen ele geçirme zamanının geldiğine inanıyorlar. Kudüs’le başladılar kıyıma, durmayacaklarını devam edeceklerini de açık açık söylüyorlar.

Yahudiler için Kudüs’ten sonra mutlaka alınması gereken ikinci şehir Urfa özellikle Harran.

Her şey Yahudilerin Nil’den Fırat’a Büyük İsrail Devleti için. Buralardaki insanları bir şekilde öldürmeye niyetliler. Savaş olur, deprem olur, biyolojik silah olur, siyanür olur… Onlar için fark etmez. Onlar için Yahudiler dışındaki insanların böcek kadar değeri yok.

Bu toprakları istiyorlar fakat dertleri sadece bizlerle değil, tüm insanlıkla. Kendileri dışında kalan tüm insanlarla. Onların soluduğu havayı kirletiyormuş insanlar bunu açık açık söylüyorlar.

“Yeni Dünya Düzeni” adını verdikleri sistemle fitili ateşlediler. Kendiler efendi tüm insanları köle yapmaya kararlılar.

Siyonist Yahudilerin ne kadar kötü olabileceğini anlamak isteyen Gazze’de yaptıklarına baksın. İnsanları aç ve susuz bıraktılar. Hastaneleri ve okulları basıp hastaları ve özellikle çocukları öldürüyorlar. Kaçırdıklarına inanılmaz işkenceler yapıyorlar.

Yani Yahudilerin Fırat’ın Karasu koluna 300 metre kadar yakınlıkta altın madeni kurmalarının tek sebebi altını sevmeleri değildir. Yahudiler paraya tapar fakat bu kez bir ideal uğruna yapıyorlar bunu. Gerçi madenden de çok kazanmışlar. Her yıl 6 ton üzeri altın çıkarıp ülkelerine taşıyıp pisliğini zehrini de bize bırakmışlar.

Maden kurulduğundan beri çevreyi zehirlemişler. Atık havuzları dolmasın diye sülfirik asidi atmosfere pompalarken çevreciler tarafından çekilmiş videolar, fotoğraflar var. Açık açık havayı, suyu zehirlemişler.

Haziran 2022’de de madende siyanür borusu patlamış ya da kasıtlı patılatmışlardır ve TBMM’ye sunulan iddialarda 20 ton siyanürün Fırat’a aktığı iddiası var. Şirket bu zehri Fırat”a ulaşmadan Sabırlı Deresinde başka kimyasallarla temizlediklerini iddia ediyor. Altını, demiri bile eriten zehri başka kimyasallarla temizlemişler! İnsanlar bu pek temiz sulardan için tarım yapıyorlar ve bu da ülkenin her bir köşesine ulaşıyor. Kanser vakalarının artmasına şaşırmamak lazım.

Çevreye, insana, diğer canlılara bunca zarar veren şirkete, çevrecilerin yakın köyde yaşayan bu uğurda aşını, işini kaybeden fakat canı pahasına çabalayan Sedat Cezayirlioğlu şikayeti ve açılan davalar üzerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 16.4 milyon para cezası verip faaliyetini durdurmuş fakat kısa zamanda Bakanlıktan tekrar izinler alıp faaliyete devam etmişler. Daha sonra şirketin başvurusu ile Erzincan Valiliği “ÇED gerekli değildir” deyip kapasite artırım isteklerini kabul edip ödüllendirmişler. 200 futbol sahası büyüklüğündeki tesisi 600 futbol sahasına büyüklüğüne çıkarabilecek kapasite artışı iznini de almışlar. O zaman Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olan Murat Kurum’un bu işte sorumluluğu da tartışma konusu. Siyanür borusu patlamasından ve 20 ton siyanürün Fırat’a akmasından sonra bu şirketin izinlerini iptal edilmeyip, kısa zamanda faaliyetlerine devam izninin verilmesinin hiçbir mazereti olamaz.

Çöpler Madeni’nden Anagold şirketi yılın dokuz ayında 322,8 milyon dolar gelir elde ederken şirketin kârı da 46,5 milyon dolar. Şirket, bu madenden 2020’den bu güne 1,5 milyar dolar gelir ve 334,6 milyon dolar kâr elde ediyor. Fakat 2023 de cezalarla birlikte bir önceki yıla ait 8.6 milyon vergi borcunu bile ödememiş ve vergi affından faydalanarak sadece 1.4 milyon dolar ödeme yaptığını açıklamıştı. 7.4 milyon dolar (209 milyon tl) da vergi borcu silinmiş. Maddi olarak da ülkemize katkıları yok denecek kadar az. Gerçi hiçbir miktar doğayı katletmenin ve canlıları siyanürle zehirlemenin karşılığı olamaz.

Utanmaz şirket, felaketin üzeninden üç gün geçmeden eleman ilanı veriyor, ölen işçilerin yerine yenilerini almak için olmalı. İşçilerin cesetlerine bile muhtemelen ulaşılamayacak. Kendilerinden nasıl bu kadar eminler. Bu felaketin üzerine kapatılmayacaklarından nasıl bu kadar eminle?

Kasım 2023 de Cumhurbaşkanı Erdoğan Yahudilerin ülkemizi tehdit ettiğini söylemişti: “Ülkemiz topraklarını da içeren vaat edilmiş topraklar hezeyanıyla nükleer silah kullanma tehditleriyle sabrımızı zorluyorlar.”

Yahudilerin nükleer silah dedikleri patlattıklarında ülkeyi zehirleyecek güçteki Çöpler Madenindeki siyanür havuzu olabilir mi?Ki Fırat’ın zehirlenmesi kimyasal silahtan daha tehlikeli. Kimyasal silah belli bölgeleri etkilerken Fırat zehirlenirse tüm ülke, Ortadoğu zehirlenmiş olur.

Bu maden ülkemiz için, kendimiz, neslimiz ve geleceğimiz için çok büyük bir tehdit. Bir an önce kapatılmalı. Yahudiye güvenip aktif fay hattı üzerine altın madeni kurulmasına izin vermez zaten çok büyük güvenlik açığı. Zararın neresinden dönülse kardır. Bir an önce halkın madenin kapatılması için hukuki, sosyal elinden gelen tüm tepkileri göstermeleri lazım.

Canımız, nefesimiz, suyumuz, gıdamız, memleketimiz Yahudiye satılık değildir.

Hayatına ve Vatanını sahip çık.

#ÇöplerMadeniKapatılsın

#FıratıKurtarÜlkeniKurtar

QOSHE - Fırat’ı Kurtar Ülkeni Kurtar - Sema Maraşlı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Fırat’ı Kurtar Ülkeni Kurtar

24 0
18.02.2024

Batı basınının Dünyanın 2.Çernobil’i diye haber yaptıkları Erzincan İliç’deki altın madenindeki facianın şiddetinden ve öneminden maalesef ki halkımızın çoğu haberdar değil.

Görünüşe göre tüm ülke halkının sağlığına, gıdasına ve en önemlisi suyuna yönelik büyük bir tehlike söz konusu gibi duruyor.

Erzincan İliç’te özetle ne oldu?

Ülkemizin can damarı Fırat Nehri’nin Karasu koluna 300 metre mesafede aktif deprem fay hattı üzerine 2009 yılında altın madeni kurulmasına izin verilmiş 2010’da Çöpler Altın Madeni, Yahudiler tarafından açılmış. Madende 66 milyon ton siyanür ve kimyasal içeren atık havuzu var. Türkiye’nin ikinci büyük siyanür havuzu burada, deprem fay hattının üzerinde.

Eğer Erzincan’da deprem olursa ki bunu çok rahat tetikleyebilirler, ellerindeki imkanlarla, deprem durumunda bu devasa siyanür havuzunun 300 metre ilerde Fırat’a oradan da 5 büyük baraja akması saatler içinde olacaktır. Siyanür havuzu kimyasal bombadan daha tehlikeli. Suyu zehirlemek demek; insanı, toprağı, tarımı zehirlemek demektir. Suyu zehirlemek ölüm demektir.

Şimdilik deprem ihtimaline göre küçük sayılabilir fakat aslında çok tehlikeli bir olay yaşandı. Bu bir gözdağı mıydı, kasıtlı planlı mı yapıldı? Öyle gibi duruyor.

13 Şubatta madende ne oldu?

Altının siyanürle temizlendiği atık yığılmış siyanürlü toprak kaydı. Hacmi 10 milyon metreküp olan toprak kütle halinde, saniyede 10 metre hızla 200 metre yüksekliğe sahip bir yamaçtan 800 metre aşağıya aktı.

Enerji Bakanı Bayraktar’ın açıklamasına göre alanda 400 bin kamyonluk toprak kütlesi oluştu. Yanlış okumadınız 400 bin kamyonla ancak taşınabilecek siyanürlü zehirli toprak. Nereye götürülür, nerede imha edilebilir belli değil. Bu toprağın altında 9 işçi kaldı.

Toprağın büyüklüğünden daha önemli olan ise toprağın, canlılar için öldürücü olan siyanür ve kimyasal karışımı olması. Binali Yıldırım bu toprağın altının ayrıştırdıktan sonra yığılan toprak olduğunu doğruladı. Toprak temiz değil, kuvvetli öldürücü maddeler içeren zehirli bir toprak. 400 bin kamyonla ancak taşınacak kadar çok bir toprak.

Bu yığın toprak nerden çıktı?

Madende altını siyanürle temizledikleri bu atık toprakları, 14 yıl boyunca yamaca yığmışlar.

medyascope.tv’nin yaptığı iki haberde konuşan bir işçi ve ekip lideri şunları söylüyor:

“Cevheri 90 derece dik yamaca doğru yapmaya çalıştılar. Kat 25’ten 33’e çıkarıldı, limit 25. 1 milyon metreküp cevher yığıldı bölgeye. Bu da toprağı kaydırdı. Burada hem mühendislik hatası hem ihmal var” dedi.

“O bölgede 13 yıldır ormanı, toprağı sıyırıyorlar, Cevher alanının normalde düz olması lazım. Şu anda çevrede yer olmadığı için dikliğe doğru ilerledik. Meyil sürekli yükseliyor ve daha çok aşağı bakıyor. Bir taraf yamaç, bir taraf boşluk. Siyanür, cevher, membranın üzerine yığılıyor. Membran üzerindeki liç alanına 7/24 siyanür basılıyor. Öyle olunca ilk 6-7 sene çok problem olmadı. Ondan sonra gittikçe yer kalmadı. Dağa doğru gitmeye başladık…”

“Her gün 12.30’da patlatma olur. Bu işlemin toprağı hareketlendirdiği düşünülüyor. Bir silsile şeklinde ilerliyor. Sen gereğinden fazla oraya toprağı yığıp, gereğinden fazla solüsyon verirsen bir de yanında patlatma yaparsan böyle olur. Burada yetkililerin kesinlikle ihmali var”

13 Şubat alana gittiğini söyleyen ekip lideri, siyanürlü suyun toprağa sızdığını ve yeraltı sularına karıştığını söylüyor:

“Siyanürlü su verildiğinde cevher işlemine çimento da katılıyor. Toprağın iriliği una benzer, un gibi küçültüyorlar. 32’nci katta suyu mu fazla verdiler, çimentoyu mu kıstılar, maliyetimi düşürdüler? Resmî açıklama yapılıyor ‘yok’ deniliyor ama siyanürlü su yeraltı sularına sızıyor. Dün gece oradaydım. Şırıl şırıl su sesi gibi siyanür akıyordu, ses geliyordu. Toprak onu emiyor ve yeraltı sularına gidiyor.”

Hükümet yetkilileri ısrarla tehlikeli bir durum olmadığını, siyanürlü toprağın Fırat’a ulaşmadığını iddia ediyorlar. İşçilerin ekip lideri durumun hiç........

© İstiklal


Get it on Google Play