“İnci Taneleri” isimli bir dizi üzerinden pavyon kültürü özendiriliyor. Pavyon, topluma iyi bir şeymiş gibi pazarlanıyor. Dizi sonrası çıkan bir kaç haber şöyle:

“Pavyon dansı kursu açıldı, kayıtları hemen doldu.

Dizideki pavyon kıyafeti internette kadınlar tarafından kapışılıyor.

Talep patlaması. Pavyon fiyatlarına yüzde yüz zam geldi.”

Gerçek hayatında “pavyon çalgıcısı” olan kişi, dizi öncesi 4 bin lira alırken şimdi fiyatı 300 bine çıkmış. Adam yaşadıklarına inanamıyor. Davet edildiği çok izlenen programlarına yetişemiyor. “Türkiye’nin gündemi pavyonla değişti.” diyor.

Bir dizi üzerinden medyanın gücünü bu kez çok açık görüyoruz. Toplumu dönüştürmenin eni kolay yolu medya, sinema ve dizi sektörüdür. Formül şu: İyi planlanmış, halkın seveceği bir dizinin içine halka ne yedirmek istersen yerleştir, olay örgüsü içinde normalleştir… Kısa zamanda mesaj halk tarafından kabullenilir ve yaygınlaşır.

Tabii ki bunun ilk adımı sorgulamayan ezberci, ne verilse alacak nesiller yetiştirmek. Bu görevi Milli Eğitim uzun yıllardır başarı ile yapıyor!

Sorgulamayan, bilinçsiz kitleleri gütmek tabii ki kolay oluyor. Medya, çobanın elindeki kaval gibi. Çoban çalmaya başladığında koyunlar büyülenmiş gibi sesin peşine düşüyorlar.

Çoban kim? Kitleleri nereye götürüyor?

“Biz düşmanlarımızı yok etmek için uğraşmayız, onları değiştiririz.” diyor İngiliz yazar George Orwel. (1984)

Diziler ve filmler ile toplum bilincini değiştirme ve dönüştürme çalışması hep yapılıyor ve bu konuda çok başarılılar. Küreselciler medya üzerinden dünyayı işgal ediyorlar fakat kitleler kendi özgür zannediyor.

Dizinin içinde iyi mesajlar da varmış! Kimin umurunda?

Dizinin tanıtımı kadın bedeni pazarlanarak yapıldı mı? Yapıldı. Erkeklerden çok kadınlar bayıldı mı buna? Bayıldı. Neden?

Gerçek hayatta “yaşlı adam- genç kadın” durumlarına nefret kusan kadınlar dizinin tutkunu olmuş, neden?

Diziyle allayıp pullayıp özendirdikleri “pavyonda kadını olmak” gerçekte nedir?

Pavyonda çalışan kadınlara “Konsomatris” deniyor. Fransızca “tüketim” kelimesinden “Tükettiren Kadın” anlamında. Kendini tüketirken, tükettiren kadın.

Pavyonun sermayesi kadındır, kârı da müşterilerin içtiği alkolden gelir. Ne kadar alkol o kadar kâr. Pavyondaki kadınların görevi, müşterilerin daha çok içmesini sağlamak; kendisi için pahalı içkiler, şaraplar açtırmaktır.

Pavyon kadını olmak, sarhoş masalarına meze olmaktır. Müşteri alkolü kadın için açtırdığından kadın da müşterilerle birlikte sürekli alkol almak durumundadır. Bu yüzden sağlığını kaybeden çok kadın olduğu sosyal medyada yer alıyor.

Pavyon kadınları, giydikleri seksi kıyafetlerle, masa masa dolaşıp erkeklerle cilveleşir. Müşterilerin daha çok içmeleri ve fazla harcama yapmaları için onlara samimi hitaplar, ezber övgüler dizer, gaza getirirler. Bu övgüleri gerçek zannedip alkollü kafayla çoluğunun çocuğunun rızkını, malını mülkünü pavyonda yiyen ahmak çok olur.

Pavyonlarda kadın bedeni bir eşya gibi, bir mal gibi pazarlanır. Pavyon dansı diye bir şey yok. Dans dedikleri şey seksi kıyafetler giymiş kadınların, müzik eşliğinde cinsel çağrışımlar yapan, erkekleri tahrik etmeye yönelik figürleri sergilemesidir.

Pavyon, genelevin biraz daha kibar halidir. Pavyonda da zengin erkeklere satılan, tecavüze uğrayan kadınlar olduğu bilinen bir gerçek. “Pavyona düşmek” diye bir tabir vardır. Pavyon bir pislik çukurudur ve pavyona gidilmez, o çukura ancak düşülür.

Eskiden genç kadınlara tuzaklar kurularak pavyona düşürülür, ya da birileri tarafından senetle sepetle pavyona satılırdı. Her birinin ayrı hikayesi vardır. Şimdiki gibi kadınlar pavyonda çalışmaya heves etmezlerdi, pavyona düşerlerdi. Pek çoğunun da hayali iyi birine denk gelip evlenip o hayattan kurtulmaktı. Ki böyle evlilik yapıp çıkanlar, pavyondan kaçıp, izini kaybettirip kendine yeni bir hayat kuranlar da olurdu. Yakalanırsa bunu hayatı ile ödeyebilirdi.

Pavyonların sahipleri “sermaye” olarak gördükleri, iyi para kazandıran kadınların gitmelerine izin vermezler. Pavyon sahipleri pis işlere bulaşan mafyatik tiplerdir. Kadın bedeni üzerine kurdukları sömürü ve kokuşmuşluk düzeninden beslenirler.

Şimdi sormak istediğim iki soru var. Birincisi:

“Evde kadının emeğini sömürülüyor.” diye kadınları kışkırtan, kendi evinin işini yapan, kendi de yiyeceği yemeğini pişiren kadınlara, evinde yaptığı işleri bile “sömürü” diye tanımlayan feministler nerede? Neden bu diziye ve dizi üzerinden kadın bedeninin sömürü aracı olarak kullanılmasına itiraz etmiyorlar?

Cinsel istismar konusunda hassasmış gibi davranan bunca feminist derneğin, özendirilen pavyon kültürüne itiraz eden eylemlerini neden duymuyoruz. Yoksa onlar da Dilber kıyafeti alıp, pavyon dansı kursuna mı yazıldılar?

Feministlerin neden sesleri çıkmıyor? Savundukları ideoloji üzerinden en çok onların itiraz etmesi gerekmiyor mu? Yoksa feministler için, işin içinde para varsa, başka problem yok mu?

İkinci sonu şu:

Ekonomik krizin bu kadar yükseldiği bir dönemde, genç kızları kolay ve eğlenceli gibi gösterilen pavyondan para kazanmayı özendirecek diziler yapmak bir tesadüf mü?

QOSHE - Pavyona Düşmek - Sema Maraşlı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Pavyona Düşmek

30 0
03.02.2024

“İnci Taneleri” isimli bir dizi üzerinden pavyon kültürü özendiriliyor. Pavyon, topluma iyi bir şeymiş gibi pazarlanıyor. Dizi sonrası çıkan bir kaç haber şöyle:

“Pavyon dansı kursu açıldı, kayıtları hemen doldu.

Dizideki pavyon kıyafeti internette kadınlar tarafından kapışılıyor.

Talep patlaması. Pavyon fiyatlarına yüzde yüz zam geldi.”

Gerçek hayatında “pavyon çalgıcısı” olan kişi, dizi öncesi 4 bin lira alırken şimdi fiyatı 300 bine çıkmış. Adam yaşadıklarına inanamıyor. Davet edildiği çok izlenen programlarına yetişemiyor. “Türkiye’nin gündemi pavyonla değişti.” diyor.

Bir dizi üzerinden medyanın gücünü bu kez çok açık görüyoruz. Toplumu dönüştürmenin eni kolay yolu medya, sinema ve dizi sektörüdür. Formül şu: İyi planlanmış, halkın seveceği bir dizinin içine halka ne yedirmek istersen yerleştir, olay örgüsü içinde normalleştir… Kısa zamanda mesaj halk tarafından kabullenilir ve yaygınlaşır.

Tabii ki bunun ilk adımı sorgulamayan ezberci, ne verilse alacak nesiller yetiştirmek. Bu görevi Milli Eğitim uzun yıllardır başarı ile yapıyor!

Sorgulamayan, bilinçsiz kitleleri gütmek tabii ki kolay oluyor. Medya, çobanın elindeki kaval gibi. Çoban çalmaya başladığında koyunlar büyülenmiş gibi sesin peşine düşüyorlar.

Çoban kim? Kitleleri nereye götürüyor?

“Biz düşmanlarımızı yok etmek için uğraşmayız, onları değiştiririz.” diyor İngiliz yazar George Orwel. (1984)

Diziler ve filmler ile toplum bilincini değiştirme ve dönüştürme çalışması hep yapılıyor ve bu konuda çok başarılılar. Küreselciler medya üzerinden dünyayı işgal ediyorlar fakat kitleler kendi özgür zannediyor.

Dizinin içinde iyi mesajlar da varmış! Kimin........

© İstiklal


Get it on Google Play