Şu sıralar her siyasi değerlendirmenin bir yerinde “Yeniden Refah’ın yükselişi”ne temas ediliyor. O konuyu değerlendirmek isterim.

Bir soru sorarak girelim yazıya:

Mehmet Şimşek göreve başlarken ““Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” demişti. Bu sözü herkes gibi ekonomi politikalardan etkilendiği açık olan Ak Parti seçmeni nasıl anlamıştır? Mesela bu sözün doğruluğuna inanmışsa, Şimşek gelinceye kadar ekonomide uygulanan politikaların rasyonel olmadığını, yani irrasyonel, yani akıl dışı olduğunu düşünmüş müdür ve onun kadar önemli olarak, irrasyonel politikalardan kimin sorumlu olduğunu düşünmüş müdür? Aynı soruyu Şimşek’i o göreve getiren ancak önceki ekonomi bakanlarını da o göreve getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan düşünmüş müdür?

Bir olay daha var: Yeni atanan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın ilk basın toplantısında Başkan yardımcılarından Cevdet Akçay da bir değerlendirme yaptı. “Göreve geldiğimizden beri 7 aydır onunla uğraşıyoruz” dediği problemlerden söz etti. Malum Cevdet Akçay, Mehmet Şimşekin göreve gelmesinden hemen sonra Hafize Gaye Erkan ile birlikte gelmişti. Akçay şöyle dedi: “Şu an içinde bulunduğumuz ‘setting’de ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti - mevduat faizi linki (bağı) kopmuş, politika faizi - enflasyon linki kopmuş, faiz - kur linki kopmuş… Biz yedi aydır bu kopan linkleri ihdas ediyoruz.”

Cevdet Akçay, ekonomi değerlendirmelerinde ingilizce kelimeleri çok kullanır, bu sözlerin biraz açık özeti şudur: “Biz göreve geldiğimizde ekonominin bütün dengeleri ortadan kalkmıştı. 7 aydır onları düzeltmeye çalışıyoruz.”

Hadi soralım: Cevdet Akçay’ın sözleri, bu denge bozulmasından herkes kadar etkilenen Ak Parti seçmeni tarafından nasıl değerlendirilmiştir, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından nasıl değerlendirilmiştir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ki, kendisini “Ben ekonomistim” diye tanıtır ve ısrarla “Ekonomiden ben sorumluyum” der. Rakiplerini “Onların kafası basmaz” diye suçlar, kendi ekonomi politikasını da “Faiz sebep enflasyon sonuç” şeklinde özetler… Önceki MB Başkanlarını “Faiz indirme – yükseltme konusunda laf dinlemedikleri” için değiştirmiştir. Ve ekonomiyi Şimşek ve yeni MB kadrosuna teslim ettiğinden beri de faizler yüzde 8.5’tan yüzde 45’e çıkarılmıştır.

Bütün bunları Ak Parti seçmeni nasıl değerlendirmiştir? Yani “Ne oluyor orada?” diye sormuş mudur?

Birisine “Niye gerekliyse faizi daha önceden yükseltmedin?”, ya da “Faizlerin düşük tutulması marifetse neden şimdi yüzde 45’lere yükseltilmesine göz yumdunuz?” diye fatura kesmiş midir?

Kesmemiştir.

Neden böyle?

Kesilmiyor çünkü siyaset bizde, başka formatlarda yürüyor. Mehmet Şimşek’in “Önceki politikalar rasyonel değildi” anlamına gelecek sözleri boşlukta kalıyor. Oysa “Akıl dışı”lığın bedelini herkes ödüyor.

İşte o başka formatlar sebebiyle, Yeniden Refah Partisi (YRP), ya da soyadı Erbakan olan bir siyasetçi, Ak Parti’den, yani Erdoğan’dan oy alıyor. Çünkü Fatih Erbakan ya da YRP Erdoğan’dan ya da Ak Parti’den “Daha öte” hedefleri seslendiriyor. Henüz onların da “Rasyonel bir zemin” kaygısı bulunmuyor, çünkü iktidar sorumluluğu taşımıyor.

Benim 1990’larda, Refah Partisi’nin tırmanış yıllarında (en son 1995 seçiminde yüzde 22’lere gelecek ve birinci parti olacaktır) yazdığım bir yazı var. “RP ne getirecek?” ti o yazının başlığı. Özetle “Toplumun bir kesimi RP şeriat getirecek diye korkuyor, bir kesimi de RP şeriat getirecek ümidi taşıyor. Ne korkanların korkusu yerinde ne de ümitlenenlerin ümidi. Çünkü RP şeriat getirmeyecek.”

Bu değerlendirmenin gerekçesinde de “Türkiye’de şeriat getirilmesine uygun zemin yok” ifadesi vardı. Yazının sonunda da “Refah Partisi ülkeye İslâm’ın özgürce yaşanacağı bir ortam getirirse o da büyük başarıdır” deniyordu. Bu yazıya en çok RP’liler tepki gösterdi, “İktidara yürüyoruz tekerimize çomak sokuyorsun” dediler.

Refah bir koalisyonla da olsa büyük ortak olarak iktidara geldi, sonunda 28 Şubat oldu ve daha sonra da kapatıldı. İktidarda iyi şeyler yaptığı şüphesiz ama, gerek kurulu düzenin çarkları gerekse uluslararası denklem, Refah’ın daha uzun süre iktidarda kalmasına müsaade etmedi.

“Rasyonel yaklaşım” denen şeyin bir boyutu, toplumun tahammül sınırını dikkate almak kadar, uluslararası denklemleri ve kurulu düzenin derinlik boyutlarını da görmeyi gerektiriyordu. Muhalefette iken tuttuğunuz toplum (ya da ideolojik beraberlikler) nabzı, iktidarda (yeterince) işe yaramayabiliyordu.

Erdoğan’ın 20 yılı aşkın iktidarında mesela ekonomide benimsediği şablonlar, geldi, yine kendi seçtiği kadroların “rasyonel – irrasyonel” denklemine tosladı. Bazen dış politikadaki söylemleriniz “güç yetmezliği” gerçeğine toslayabiliyor. Reel – politik denen bir mesele, herkesi hizaya getiriyor.

“Kamplaşma” siyaseti yüzünden sizi iktidarda tutacak bir taban oluşturuyorsunuz ama iç barışı sağlayamıyorsunuz mesela…

YRP’ye gelince… Şu anda yakın zamanda bir iktidar alternatifi olabilme vasatı görülmediği için Ak Parti tabanında bir kesimi, geçmiş hukukları da tazeleyerek “Erdoğan yapamadı, belki Erbakan yapabilir” duygusuna sevk ediyor.

Bence islâmî kesimler ya da muhafazakâr camia olarak bizlerin de “Rasyonel zemine dönmekten başka çıkış yolumuz kalmamıştır.” Biliyorum ki bu sözü Mehmet Şimşek’in söylemesi kimseyi etkilemez. Bunu söyleyecek bir “Hoca” çıkar mı, ne zaman, nerede, nasıl? Bilmiyorum.

QOSHE - AKP-YRP ilişkisinde rasyonalite sorunu - Ahmet Taşgetiren
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

AKP-YRP ilişkisinde rasyonalite sorunu

130 1
13.02.2024

Şu sıralar her siyasi değerlendirmenin bir yerinde “Yeniden Refah’ın yükselişi”ne temas ediliyor. O konuyu değerlendirmek isterim.

Bir soru sorarak girelim yazıya:

Mehmet Şimşek göreve başlarken ““Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” demişti. Bu sözü herkes gibi ekonomi politikalardan etkilendiği açık olan Ak Parti seçmeni nasıl anlamıştır? Mesela bu sözün doğruluğuna inanmışsa, Şimşek gelinceye kadar ekonomide uygulanan politikaların rasyonel olmadığını, yani irrasyonel, yani akıl dışı olduğunu düşünmüş müdür ve onun kadar önemli olarak, irrasyonel politikalardan kimin sorumlu olduğunu düşünmüş müdür? Aynı soruyu Şimşek’i o göreve getiren ancak önceki ekonomi bakanlarını da o göreve getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan düşünmüş müdür?

Bir olay daha var: Yeni atanan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın ilk basın toplantısında Başkan yardımcılarından Cevdet Akçay da bir değerlendirme yaptı. “Göreve geldiğimizden beri 7 aydır onunla uğraşıyoruz” dediği problemlerden söz etti. Malum Cevdet Akçay, Mehmet Şimşekin göreve gelmesinden hemen sonra Hafize Gaye Erkan ile birlikte gelmişti. Akçay şöyle dedi: “Şu an içinde bulunduğumuz ‘setting’de ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti - mevduat faizi linki (bağı) kopmuş, politika faizi - enflasyon linki kopmuş, faiz - kur linki kopmuş… Biz yedi aydır bu kopan linkleri ihdas ediyoruz.”

Cevdet Akçay, ekonomi değerlendirmelerinde ingilizce kelimeleri çok kullanır, bu sözlerin biraz açık özeti şudur: “Biz göreve geldiğimizde ekonominin bütün dengeleri ortadan kalkmıştı. 7 aydır onları düzeltmeye çalışıyoruz.”

Hadi soralım: Cevdet Akçay’ın sözleri, bu denge bozulmasından herkes kadar etkilenen Ak Parti seçmeni tarafından nasıl değerlendirilmiştir, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından nasıl........

© Karar


Get it on Google Play