Sandık sonucu, elbette adayların halk oyunlarındaki performansına bağlı değil.

İmamoğlu'nun Kurum'u dansa kaldırması, kampanya dönemini renklendirdi. Oyun havaları eşliğinde aşık atmaları, kimlik kavgasına tutuşmalarından yeğdir.

CHP ile AK Parti adaylarının folklor oynama becerileri, sonucu etkilemez. Kurum'un türkü okumaya çalışarak öne geçme denemelerinin başarısızlığı da sandığa yansımaz.

Yine de bir fikir veriyor, 2019 seçimlerinden farklı bir atmosferde geçecek seçim.

İstanbul adaylarının dans rekabeti, Ankara'ya da sıçradı. Gerçi Mansur Yavaş henüz hünerini sergilemedi. Ayak uyduracak mı, göreceğiz. Ama CHP Etimesgut adayı Erdal Beşikçioğlu, piste çıktı.

Öfkeli atışmalardansa güler yüzlü bir yarış çıkarmaları, hepimizin hayrına.

İktidar propagandası yer yer ucuz halkçılığa, boş Gazze hamasetine, popülist dolduruşlara başvurmuyor değil. Ancak o tür göz boyama girişimleri seyreldi. Adaylarına dans performansı kadar bile avantaj sağlamayacağını anlamış olmalılar ki şimdilik abanmıyorlar.

İmamoğlu ve Yavaş'ı, terör suçlamalarıyla karalama gayretkeşliği de cılız seyrediyor.

Erken konuşmak istemem. Fakat tutmaz, diye bu sefer kimin daha Müslüman olduğunu oylatmaya kalkışmayacaklar sanki.

Geçen seçim, İmamoğlu'nu Sisi'yle özdeşleştirmişlerdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kez de sandıkta, İmamoğlu'nun şahsında Netanyahu'dan hesap sormaya çağırdı başlarda. Neyse ki uzamadı, orada kaldı.

İstanbul düşerse Gazze düşer, edebiyatı mı? O zorlamalar da kısa kesildi.

Bunlara rağmen seçimin kaderi, kimlik değil hizmet rekabetine bağlı, diyemiyorum.

Evet, İmamoğlu ile Kurum metro uzunluğunu tartışıyor, açılış polemikleriyle gündeme geliyorlar. Ancak seçmen işin orasında mı, emin değilim.

Kurum'un 8 adıma küçülttüğü metro hattının 8 kilometre çıkması ya da açılışına çağrıldığı hattı tamamlamayı vaat etmesi üzerinden bir atışmadır gidiyor.

İktidar adayının; İstanbul'un sorunlarına hâkim olmadığı, dersini çalışmadığı, İmamoğlu'nun karşısında acemi kaldığı izlenimi yerleşti, diyelim.

Oyları etkiler mi? Birinci kriter olacağını sanmam.

Peki seçimin kaderini, en çok ne mi belirleyecek?

Bu seçimlerin kızılelması hâlâ İstanbul. İktidar için olduğu kadar muhalefet için de öyle.

Genel siyasette galip tarafı, İstanbul'u kimin alacağı belirleyecek.

Dolayısıyla seçmen, her şeyden çok iktidarı oylayacak. Yani ekonomideki kötüleşmeleri, ülkenin iyi yönetilip yönetilmediğini...

Seçmeni, her şeyi zaten kendine bağlamışken o kadar da uzun boylu değil, demeden AK Parti'yi İstanbul'la ödüllendirebilir. Bir uyarı veya şefkat tokadıyla iktidara ders vermemeyi, meydanı o kadar da boş bırakmayı seçerse iş değişir.

Ders vermeyi seçerse mi? Eli CHP'ye gitmeyen memnuniyetsizler, Yeniden Refah'a çok sürpriz bir başarı hediye edebilirler.

Muhalefetin kaybetmesi, bu durumda tamamen muhalif seçmenin ne yapacağına bağlı olur.

Muhalif seçmen, İstanbul'u kaybederse iktidarı dengeleyecek ve denetleyecek zayıf bir muhalefet dahi kalmayacağından korkarak oyunu, ziyan etmeyebilir.

Yok eğer muhalefet oyları, kazanamayacak adaylara bölünüp favori adayda birleşmezse rüzgar, işte o zaman iktidardan yana döner.

Şimdilik görünen budur.

TÜRKİYE YÜZYILI'NDA İLAÇ KITLIĞI

Ne deniyordu; bizim market raflarında her şey var, Avrupa'da yok.

Oysa bizde bulamadığını söylemiyordu zaten kimse, alamadığını söylüyordu.

Derken eczanelerde bazı ilaçlar bulunamaz olmasın mı!

Bir doktor, Atilla Özmumcu dün X'te, epilepsi hastası kızının ilacını bulamamaktan yakınıyor, elinde bulunduranlardan yardım istiyordu.

Sağlık Bakanlığı, üretici firmaya kur farkını ödemediği için piyasadan çekilmiş.

Eczacılar Vakfı Genel Başkanı İhsan Turnalar, "ilacın bulunabilirliği" sorunundan bahsediyor. İlaç krizi veya darlığı, diyenler de var.

Adına ne derseniz, hayati ilaçları dahi bulamama sıkıntısı büyüyor.

Ve farklı adlandırılsa da sorunun kaynağı aynı; devletin fiyat politikası.

Kanser ile kalp, damar, tansiyon ve kolestrol ilaçlarını getirmekten kaçınılıyor.

Bakanlık, ilaç kurunda iyileştirme yapmayıp fiyatları güncellemeyince ithal stent ve platinler de karaborsaya düşmüş.

Ağrı kesici, soğuk algınlığı ilaçlarıyla vitaminler de hâkeza, tedariklerinde sorun başgöstermeye başlamış.

Bakanlığın ilaç kuru, neredeyse yarı yarıya.

Türkiye Yüzyılı'nda kimin aklına gelirdi!

QOSHE - Seçimin kaderi ve kızılelması - Akif Beki
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Seçimin kaderi ve kızılelması

124 28
06.03.2024

Sandık sonucu, elbette adayların halk oyunlarındaki performansına bağlı değil.

İmamoğlu'nun Kurum'u dansa kaldırması, kampanya dönemini renklendirdi. Oyun havaları eşliğinde aşık atmaları, kimlik kavgasına tutuşmalarından yeğdir.

CHP ile AK Parti adaylarının folklor oynama becerileri, sonucu etkilemez. Kurum'un türkü okumaya çalışarak öne geçme denemelerinin başarısızlığı da sandığa yansımaz.

Yine de bir fikir veriyor, 2019 seçimlerinden farklı bir atmosferde geçecek seçim.

İstanbul adaylarının dans rekabeti, Ankara'ya da sıçradı. Gerçi Mansur Yavaş henüz hünerini sergilemedi. Ayak uyduracak mı, göreceğiz. Ama CHP Etimesgut adayı Erdal Beşikçioğlu, piste çıktı.

Öfkeli atışmalardansa güler yüzlü bir yarış çıkarmaları, hepimizin hayrına.

İktidar propagandası yer yer ucuz halkçılığa, boş Gazze hamasetine, popülist dolduruşlara başvurmuyor değil. Ancak o tür göz boyama girişimleri seyreldi. Adaylarına dans performansı kadar bile avantaj sağlamayacağını anlamış olmalılar ki şimdilik abanmıyorlar.

İmamoğlu ve Yavaş'ı, terör suçlamalarıyla karalama gayretkeşliği de cılız seyrediyor.

Erken konuşmak istemem. Fakat tutmaz, diye bu sefer kimin daha Müslüman olduğunu oylatmaya kalkışmayacaklar sanki.

Geçen seçim, İmamoğlu'nu Sisi'yle özdeşleştirmişlerdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kez de sandıkta, İmamoğlu'nun şahsında Netanyahu'dan hesap sormaya çağırdı başlarda. Neyse ki uzamadı, orada kaldı.

İstanbul düşerse Gazze........

© Karar


Get it on Google Play