Seçim sonuçlarını değerlendiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Ya hatalarımızı görüp kendimizi düzeltiriz ya da ağır bedeller öderiz. Bir siyasi partinin en büyük düşmanı vatandaşlarla arasına duvarlar örmesidir” dedi.

Evet son derece doğru bir tespit. Yaklaşık on yıldır biz de bu hataların düzeltilmesi gerektiğini söylüyoruz, bu yüzden de ihanetle ödüllendiriliyoruz. Dolayısıyla Erdoğan’ın bu sözlerinin bizzat AK Parti’de de toplumda da pozitif bir karşılığının olduğundan şüpheliyim. Çünkü AK Parti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi milletle olan gönül köprülerini yıkalı çok oldu. Ruhunu kaybettiği için artık rant ve saltanat kayığında bir kibir abidesine dönüşmüş durumda.

2002 yılında “hukukun üstünlüğü”, daha fazla özgürlük ve adil bölüşümün olduğu bir kalkınma vaadiyle yola çıkmıştı.

Peki şimdi o AK Parti ruhundan geriye ne kaldı dersiniz…

Evet hala bir parti tabelası var ama artık ruhu yok. AK Parti’nin son on yılına baktığımızda gördüğümüz manzara şudur; her şeyi tek elden yönetme hevesiyle çıkılan yolda hukuk alabildiğine siyasallaşmış, adalete güven diplerde sürünüyor ve Türkiye Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde antidemokratik ülkeler ligine düşmüş.

Yola çıkarken “millete hizmet aşkı” ifadesiyle şekillenen ilkeler unutularak devlet mekanizmaları “bizden olanlar” ve “düşmanlar” ayrımcılığına teslim olmuştur. Bu anlayış yüzünden ideolojik bir ayrımcılık aygıtına dönüşen mülakat uygulamasıyla devletin kapıları ülkenin başarılı beyinlerine kapatılmış, eş-dost ve akrabalara açık hale getirilmiştir.

Ekonomi bilimiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, aklı iptal eden, dahası dini siyaset pazarına sürerek İslam’ı yoran bir eda ile “Nas var nas…” diyerek ekonomi çökertilmiş, yoksulluk dayanılmaz hale gelmiş ve emekliler sadakaya muhtaç duruma düşürülmüştür.

Ekonomik, siyasi ve toplumsal manada memleketin ahvali bu durumdayken, 31 Mart seçimlerinde tarihinin en büyük hezimetini yaşayan AK Parti o ilk günlerdeki ruh iklimine döneceğini ve milletle olan gönül bağlarını yeniden kuracağını söylüyor.

İyi güzel de her şey bunca harap olduktan sonra, nasıl bir politika uygulayarak toplumu ikna edecek AK Parti? Eğer son on yılda yaptığı gibi milletle inatlaşan icraatlarına yine kaldığı yerden devam ederek ikna etmeyi düşünüyorsa, bilmeli ki bu sadece boş bir hayal olarak kalacak demektir.

Cumhurbaşkanı, aynı değerlendirmesinde “Millet iradesinde hata aramanın yanlış” olduğunu da söylemiş. Demek ki bun sonra millet iradesiyle inatlaşma olmayacak öyle mi?

Peki daha yeni seçilen Van Belediye Başkanı Abdullah Zeydan’a yönelik “hak gaspı” girişimi millet iradesiyle inatlaşma değil miydi, yoksa Kürt seçmenlerin tercihi, millet iradesinden sayılmıyor mu? Neyse ki toplum vicdanında yaşanan büyük tepki sonuç verdi ve YSK Zeydan’a hakkını iade etti. Unutmayalım, aynı şekilde milletin özgür iradesiyle seçilen Can Atalay da milletle inatlaşma yüzünden cezaevinde tutuluyor hala…

Cumhurbaşkanı ısrarla ve altını çizerek “hatalarımızı düzelteceğiz” diyor ama hataların ne olduğunu söylemiyor.

Mesela deseydi ki: “Partinin en tepedeki kademelerinden parti teşkilatlarının en alt birimlerine kadar yolsuzluğa ve usulsüzlüğe bulaşan herkes bu partiden temizlenecektir.”

-Deseydi ki: “Devletteki bütün saltanat görüntülerine son verilecek, 4-5 yerden maaş almalar kesinlikle bitirilecek.”

-Deseydi ki: “Devletten aldıkları rantla beslenen yandaş şirketler dönemi, şu an itibariyle sona ermiştir.”

-Deseydi ki: “Bugünden itibaren yargının üzerindeki siyaset gölgesi kesinlikle kalkacak ve adaletin terazisi bağımsız ve tarafsız olacak, hiç kimse kanıt ve belge olmadan Osman Kavala örneğinde olduğu gibi yıllarca cezaevinde tutulmayacak.”

Anlaşılan o ki AK Parti, sandığa gitmeyen 3-4 milyonluk küskün seçmeni ikna etmeye odaklanmış.

Muhtemelen bunu başarırsa, hatalarını düzeltmiş kabul edecek. Elbette bu çok güzel bir hayal ama o küskünler haksızlığa, hukuksuzluğa ayrımcılığa kaldığı yerden devam eden bir AK Parti’ye nasıl inanacak orası pek belli değil…

Eğer AK Parti herkesin kendini güvende hissedeceği bir hukuk sistemi inşa edemezse, var olan anayasaya bile uymamakta ısrar ederse, devlet rantının yandaşlara akmadığı adil bir ekonomik paylaşımı sağlayamazsa, Beştepe’de gücünü kimlerden aldığı bilinmeyen eski komünist bir memurun, muhalefeti ve bizzat AK Partilileri tehdit etmeye devam ettiği bir Türkiye’de AK Parti, Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi yavaş yavaş erimeye devam edecektir.

Hiç kimse merak etmesin, o küskünler günü geldiğinde gidecekleri bir adres mutlaka bulurlar. Eğer AK Parti sahici değişim adımları atamazsa, korkarım 2028 seçimleri sonrasında da “hatalarımızı düzeltmeliyiz yoksa…” şarkısını söylemeye devam eder.

QOSHE - Ak Parti evinin içinde sahici temizlik yapabilir mi? - Mehmet Ocaktan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ak Parti evinin içinde sahici temizlik yapabilir mi?

46 1
05.04.2024

Seçim sonuçlarını değerlendiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Ya hatalarımızı görüp kendimizi düzeltiriz ya da ağır bedeller öderiz. Bir siyasi partinin en büyük düşmanı vatandaşlarla arasına duvarlar örmesidir” dedi.

Evet son derece doğru bir tespit. Yaklaşık on yıldır biz de bu hataların düzeltilmesi gerektiğini söylüyoruz, bu yüzden de ihanetle ödüllendiriliyoruz. Dolayısıyla Erdoğan’ın bu sözlerinin bizzat AK Parti’de de toplumda da pozitif bir karşılığının olduğundan şüpheliyim. Çünkü AK Parti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi milletle olan gönül köprülerini yıkalı çok oldu. Ruhunu kaybettiği için artık rant ve saltanat kayığında bir kibir abidesine dönüşmüş durumda.

2002 yılında “hukukun üstünlüğü”, daha fazla özgürlük ve adil bölüşümün olduğu bir kalkınma vaadiyle yola çıkmıştı.

Peki şimdi o AK Parti ruhundan geriye ne kaldı dersiniz…

Evet hala bir parti tabelası var ama artık ruhu yok. AK Parti’nin son on yılına baktığımızda gördüğümüz manzara şudur; her şeyi tek elden yönetme hevesiyle çıkılan yolda hukuk alabildiğine siyasallaşmış, adalete güven diplerde sürünüyor ve Türkiye Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde antidemokratik ülkeler ligine düşmüş.

Yola çıkarken “millete hizmet aşkı” ifadesiyle şekillenen ilkeler unutularak devlet mekanizmaları “bizden olanlar” ve “düşmanlar” ayrımcılığına teslim olmuştur. Bu anlayış yüzünden ideolojik bir ayrımcılık aygıtına dönüşen mülakat uygulamasıyla devletin kapıları ülkenin başarılı beyinlerine kapatılmış, eş-dost ve akrabalara........

© Karar


Get it on Google Play