Ellerimi başımın arasına koyup kışın son günlerinde rüzgarı dinliyorum. Bilgisayarımda Fransız müzik grubu Noir Desire’nin “Des Visages Des Figures” albümündeki “Le vent nous portera” (rüzgar bizi taşıyacak) adlı o müthiş şarkısı çalıyor, hele de bir klibi var ki insanın içini titretiyor. Ve şarkı sözlerindeki gibi rüzgarın sizi süpürüp götüreceği o anı düşünüyorsunuz…

Lise sıralarında tanışan Bertrand Cantat, Denis Barthe, Serge Teyssot-Gay ve Frederic Vidalenc adlı gençler Noir Desir adıyla bir grup kurarlar. Zamanla adeta aşkın ve isyanın sesi haline gelen grup, vahşi kapitalizmin zihinlerde yarattığı tahribata ve faşizme karşı adeta isyan niteliği taşıyan şarkılar üretirler.

İkinci albümleri “Veuillez rendre l’âme” 1989’da piyasaya çıkar. Rusya’nın büyük şairlerinden Mayakovski’nin Lili Birik’e olan aşkından, Lautremont’dan ve bugün bile gizemini hâla koruyan imge yüklü diğer şarkılardan oluşan “Veuillez rendre l’âme” albümü 1989’da piyasaya çıkar. İsyan duygusu, albümün ayrılmaz bir parçasıdır adeta. Ve grup bu albümle başarı merdivenlerini tırmanmaya başlar… Noir Desir, bu albüm sonrası Sovyetler Birliği’nde sahne alan ilk Fransız grup olma unvanını elde edeceklerdir. Üçüncü albümleri ise “Du Ciment Sous Les Plaines” 1991 senesinde gelir.

Grubun esas coşkulu dönüşü 1992 yılının sonlarına doğru “Tostaky” albümüyle olur. Meksikalı Zapataist devrimcilerin sloganı olan “todo está aquí”nin kısaltmasıdır Tostaky. Bu albümdeki politik tavır diğer albümlerine göre daha keskindir, Hemen her şarkıda sesleri faşizm tehlikesine karşı artık daha gür çıkmaktadır. “Here It Comes Slowly” şarkısı bu tehlikeye bir bakıma cevap niteliğindedir. Albüm her ne kadar politik mesajlarla dolu olsa da sanatsal anlamda da oldukça zengindir. Vlademir Nabokov’un Lolita adlı romanına atıfta bulunan “Lolita nie en bloc” ve İkinci Dünya Savaşı’nın çok konuşulan güzeli Marlene Dietrich’e övgüler düzen “Marlene” albümün en güzide parçalarından birkaçıdır. Albüm bu başarısıyla aynı zamanda Fransız rockını domine etmeyi başarır.

Grup 1995 yılındaki bir yıllık aranın ardından, kapağında masmavi bir gökyüzünün yer aldığı “666.667 Club” albümü ile müzik dünyasına farklı bir soluk kazandırır. O yıllar Fransa’da aşırı sağ siyasetin tırmandığı yıllardır. Noir Desir’e göre faşizm tehlikesi artık kapıya dayanmıştır. “Un Jour En France” adlı parça faşizme karşı yakılan bir işaret fişeğidir sanki…

Ve takvimler 11 Eylül 2001’i gösterdiğinde dünya için karanlık bir günün perdesi açılır ve 11 Eylül saldırılarında binlerce insan hayatını kaybeder. O gün aynı zamanda birkaç yıldır ortalarda pek görünmeyen Noir Desir’in altıncı stüdyo albümü olan “Des Visages Des Figures”ün de yayınlanma tarihidir.

Öyle bir rüzgar eser ki “Des Visages Des Figures” bir ay içerisinde altı yüz bin kopya satarak müthiş bir başarı elde eder, Fransa’nın en prestijli müzik ödülleri olan Victoires de la Musique’de gruba en iyi rock albümü ödülünü kazandırır.

Bu albüm grubun öfke ve isyan dolu diğer albümlerine göre daha slov ve melankoliktir. Bu yüzden zaman zaman kendi tarzlarından uzaklaştıkları iddiasıyla eleştirilmişlerdir. Albümün tonu her ne kadar diğerlerine nazaran daha sakin olsa da Noir Desir bu albümünde de politik duruşundan asla ödün vermemiştir.

Türkiye’yi Noir Desir’le tanıştıran “Des Visages Des Figures” albümündeki “Le vent nous portera” şarkısıdır ve doğal olarak Noir Desir de Türkiye’yle tanışır. Öyle ki grup, albümün çıkış tarihten kısa bir süre sonra 2002’de Türkiye’deki ilk ve tek konserini verir. Grup, İstanbul ziyareti öncesi Suriye, Lübnan ve Yemen’de de sahne alır. O bölgede Filistinli mültecilerin kaldığı mülteci kampını ziyaret eder. 12 Nisan gecesi ise İstanbul’da sahne alır.

“Visages des Figures” albümündeki “Le vent nous portera” şarkısının sözleri duygusal ama aynı zamanda yürek yakıcıdır:

/Yoldan korkmuyorum
Görmeliyiz ve tatmalıyız
Göğüs boşluğunda kıvrımlar
Ve orada her şey iyi olacak
Rüzgar bizi taşıyacak
Büyük ayıya mesajın
Yarışın rotası
Kadifemsi bir an
Bir işe yaramasa bile gider
Rüzgar onu götürecek
Her şey gözden kaybolacak ama
Rüzgar bizi taşıyacak.
Okşayışlar ve misketler
Ve bizi çeken yara
Diğer günlerin yaraları
Dünün ve yarının
Rüzgar onları alacak.

***

Her şey gözden kaybolacak ama
Rüzgar bizi taşıyacak
Ölmüş yıllarımızın kokusu
Kapını çalabilir
Kaderlerin sonsuzluğu
Önerebiliriz ama saklayabilir miyiz?


***

Senin tozların
Rüzgar hepsini götürecek
Her şey gözden kaybolacak ama
Rüzgar bizi uçuracak./

QOSHE - Rüzgarın süpürüp götürdüğü aşk ve isyan... - Mehmet Ocaktan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Rüzgarın süpürüp götürdüğü aşk ve isyan...

18 0
31.03.2024

Ellerimi başımın arasına koyup kışın son günlerinde rüzgarı dinliyorum. Bilgisayarımda Fransız müzik grubu Noir Desire’nin “Des Visages Des Figures” albümündeki “Le vent nous portera” (rüzgar bizi taşıyacak) adlı o müthiş şarkısı çalıyor, hele de bir klibi var ki insanın içini titretiyor. Ve şarkı sözlerindeki gibi rüzgarın sizi süpürüp götüreceği o anı düşünüyorsunuz…

Lise sıralarında tanışan Bertrand Cantat, Denis Barthe, Serge Teyssot-Gay ve Frederic Vidalenc adlı gençler Noir Desir adıyla bir grup kurarlar. Zamanla adeta aşkın ve isyanın sesi haline gelen grup, vahşi kapitalizmin zihinlerde yarattığı tahribata ve faşizme karşı adeta isyan niteliği taşıyan şarkılar üretirler.

İkinci albümleri “Veuillez rendre l’âme” 1989’da piyasaya çıkar. Rusya’nın büyük şairlerinden Mayakovski’nin Lili Birik’e olan aşkından, Lautremont’dan ve bugün bile gizemini hâla koruyan imge yüklü diğer şarkılardan oluşan “Veuillez rendre l’âme” albümü 1989’da piyasaya çıkar. İsyan duygusu, albümün ayrılmaz bir parçasıdır adeta. Ve grup bu albümle başarı merdivenlerini tırmanmaya başlar… Noir Desir, bu albüm sonrası Sovyetler Birliği’nde sahne alan ilk Fransız grup olma unvanını elde edeceklerdir. Üçüncü albümleri ise “Du Ciment Sous Les Plaines” 1991 senesinde gelir.

Grubun esas coşkulu dönüşü 1992 yılının sonlarına doğru “Tostaky” albümüyle olur. Meksikalı Zapataist devrimcilerin sloganı olan “todo está aquí”nin kısaltmasıdır Tostaky. Bu albümdeki politik tavır diğer albümlerine göre daha keskindir,........

© Karar


Get it on Google Play