Yakın tarihimizde saygın ve olumlu izlerini bırakan eski başbakanlarımızdan ve siyasetçilerimizden merhum Mustafa Çağatay’ı bir ölüm yıldönümünde, daha da artan bir özlemle anıyoruz… Siyaset kurumumuzun bugünkü durumları ve bu durumların saçmakta olduğu olumsuzluklar özlemimizi artıran nedenlerdir…
Çoğu kişinin Çağatay hakkında anlatmakla bitiremediği tertemiz anıları vardır… O anıların bir bölümü de, değerli bir düşünür olan kayınbiraderi Erkan Manavoğlu kardeşimin geniş kapsamlı biyografik kitabına konu oldu… “Kıbrıs’tan Çağatay Geçti-Anılar, Tanıklıklar.”
Başbakanlığı boyunca “basın danışmanı” olarak maiyetinde bulunduğum insaniyet ve siyaset pırlantası Çağatay hakkında, halâ da söylenecek çok şeylerin olduğuna inanırım…
***
Bir insanı en iyi tanıyan yıllar boyu yaşamı paylaştığı eşidir… Onun vefalı eşi olan kıdemli eğitimci Tuncay Hanım’la gerek karşılaşmalarımızda, gerekse telefonda uzun, içerikli ve doyumsuz sohbetlerimiz olur. Hem geçmiş günleri anarız, hem nice anının yorumunu yaparız ve hem de geçmişle bugünü karşılaştırarak güncele dair değerlendirmelerimizi paylaşırız…
Tuncay Hanım, eşi ve dolayısıyla en yakını olan Çağatay Başbakanımızın mutluluklarına, acılarına, emeklerine ve anılarına gönül arkadaşlığı yapmış bir değerimiz. Ta Limasol günlerinden başlayarak Çağatay’ın o hazin ve trajik ölümüne dek süren beraberlikte öylesine anılar yaşanmış ki, bunları acılı belleğine sığdırmakta artık zorlanıyor… Çünkü belleğindeki her anıya zaman geçtikçe, güncelin de etkisiyle, yepyeni anlamlar yüklenmektedir…
Aslında onların ve onların nesillerinin yaşadıkları, toplumsal tarihimizin en kritik bölümünün ta kendisidir…
***
Limasol Türklerinin büyük bölümü, 1974 savaşında Türk bölgesinin düşmesinden sonra yakınlardaki İngiliz Ağrotur Askeri Üssüne sığınır. İlkel çadırların içinde aylar boyu çile çekilir… İngilizler kendi vatanlarında bu insanlara “mülteci” muamelesi yapmaktadır.
İşte bu mültecilik günlerinde hukukçu bir devlet adamı olarak Mustafa Çağatay, Ziya Rızkı ile birlikte o çetin ve acılı ortamın yönetim sorumluluğunu üstlenir ve “mülteci” Türklerin tümünü Kuzey Kıbrıs’a gönderdikten sonra orayı terk eden son kişi olur. Çok önceden Limasol’dan Kuzey Kıbrıs’a giderek milletvekilliği görevini orada yapma şansına sahip olmasına karşın, insanlara ve halkına olan sevgisi onu Ağrotur mülteci kampının zor koşulları içinde özveriyle tutmuştur. İsteseydi pek alâ Limasol’dan Kuzey’e geçen ilk Türkler arasında olabilirdi… O şansa sahipti… Ama o şansı kullanmayı, halkını terk etmeyi kesinlikle düşünmedi… Kendini vatanında “mülteci” durumuna düşürülen Limasol Türklüğüne adadı…
Tuncay Hanım, başlı başına önemli bir tarih kesiti olan o günlerin Çağatay tarafından dakik biçimde güncesinin tutulmamasına da son derece üzülmektedir. Mustafa Çağatay’ın bu ketumluğu nereden geliyordu? Karakterinden mi, yoksa TMT’deki duyarlı misyonu adına yaptığı yeminden mi? Bilinmez…
***
Bazı konuşmalarımızda kimsenin bilmediği önemli sırları da açıkladı bana Tuncay Hanım… Türkiye’deki 12 Eylül ihtilalinden sonra ihtilalin başkomutanı Kenan Evren’in Kuzey Kıbrıs’ta da bir askeri darbe planladığını eşi Çağatay’dan dinlemiş… Evren Paşa Kıbrıs’ta da işlerin iyi gitmediğini düşünmekteymiş… Sivil idareyi askıya almayı ve kendisine bağlı askeri bir valinin başkanlığındaki otoriter yönetimle işleri yoluna koymayı tasarlamaktaymış… Ama nazik, soğukkanlı ve demokratik itirazıyla karşısında Kıbrıs’ın hukukçu başbakanını bulur. Bu genç başbakan demokrasiyi öyle bir savunur ki… Kıbrıs’ta demokrasinin rafa kaldırılmasının yaratacağı iç ve dış olumsuz etkileri Evren Paşa’ya çok iyi izah etmeyi başarır… Her türlü riski göze alarak demokrasinin bekçiliğini yapar ve Evren Paşa’yı o tasarısından vaz geçirir…
***
Zamanın TC Dışişleri Bakanı İlter Türkmen’le Başbakan Çağatay arasındaki bir telefon konuşmasını da çok iyi anımsıyor Tuncay Hanım… O telefon konuşması gece vakti, Girne’deki kendi evlerinde cereyan eder… Türkmen kim bilir kendisine ne demiş, ya da kendisinden ne istemiş olacaktı… Çağatay’ın öfkeden yüzü kızarır… Yüzüne sinirlendiğinde gelen tikler yerleşir… Telefon ahizesini tutmakta olduğu eli titremektedir… Sesindeki nezaketi hiç yitirmeden, son derece kesin bir ifade ile şunları diyerek telefonu “tak” diye kapatır:
“Karşınızda bu ülkenin halkı tarafından seçilmiş Başbakanı var Sayın Dışişleri Bakanı. Lütfen bana bu şekilde konuşmayınız.”
Çağatay bir devlet adamıdır. Eşinin ısrarına karşın Türkmen’in kendisine ne söylediğini asla açıklamaz.
Ruhu şad, mekânı cennet, eşsiz erdemlerle donanmış kimliği günümüze rol model olsun..

QOSHE - Çağatay kimliği günümüze rol model olmalı  - Ahmet Tolgay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Çağatay kimliği günümüze rol model olmalı 

15 1
03.04.2024

Yakın tarihimizde saygın ve olumlu izlerini bırakan eski başbakanlarımızdan ve siyasetçilerimizden merhum Mustafa Çağatay’ı bir ölüm yıldönümünde, daha da artan bir özlemle anıyoruz… Siyaset kurumumuzun bugünkü durumları ve bu durumların saçmakta olduğu olumsuzluklar özlemimizi artıran nedenlerdir…
Çoğu kişinin Çağatay hakkında anlatmakla bitiremediği tertemiz anıları vardır… O anıların bir bölümü de, değerli bir düşünür olan kayınbiraderi Erkan Manavoğlu kardeşimin geniş kapsamlı biyografik kitabına konu oldu… “Kıbrıs’tan Çağatay Geçti-Anılar, Tanıklıklar.”
Başbakanlığı boyunca “basın danışmanı” olarak maiyetinde bulunduğum insaniyet ve siyaset pırlantası Çağatay hakkında, halâ da söylenecek çok şeylerin olduğuna inanırım…
***
Bir insanı en iyi tanıyan yıllar boyu yaşamı paylaştığı eşidir… Onun vefalı eşi olan kıdemli eğitimci Tuncay Hanım’la gerek karşılaşmalarımızda, gerekse telefonda uzun, içerikli ve doyumsuz sohbetlerimiz olur. Hem geçmiş günleri anarız, hem nice anının yorumunu yaparız ve hem de geçmişle bugünü karşılaştırarak güncele dair değerlendirmelerimizi paylaşırız…
Tuncay Hanım, eşi ve dolayısıyla en yakını olan Çağatay Başbakanımızın mutluluklarına, acılarına, emeklerine ve anılarına gönül arkadaşlığı yapmış bir değerimiz. Ta Limasol günlerinden başlayarak Çağatay’ın o hazin ve trajik ölümüne dek süren beraberlikte öylesine anılar yaşanmış ki, bunları acılı belleğine sığdırmakta artık zorlanıyor… Çünkü belleğindeki her anıya zaman geçtikçe, güncelin de etkisiyle, yepyeni anlamlar........

© Kıbrıs Gazetesi


Get it on Google Play