“Adalet mülkün temelidir…” Bu özdeyişteki “mülk” sözcüğü “devlet” demektir… Adalet, devletin olmazsa olmazıdır… Her devlet mutlaka hukukun temel üstünlüğü üzerinde kurulur…
Devletleşemeyen “kabile” türünden toplumlarda bile o düzenin gereği olarak ilkel ama geleneksel bir adalet mekanizması mutlaka vardır…
***
Nitekim…
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, son gelişmelerin ele alındığı üst düzey toplantısından sonra “Adalete güvenimiz tamdır” dedi…
Başbakan Ünal Üstel de, yükseköğretimde yaşanan gelişmeleri yorumlarken; “Geciken adaletin, adalet olmadığını biliyoruz. Bu süreçte, hukuki süreçleri titizlikle takip etmekte ve sürecin hızlı bir şekilde sonuçlanması için soruşturma ve denetleme makamlarına her türlü desteği vermekteyiz” dedi.
“Geciken adalet, adalet değildir”, Barodan ve hukuk çevrelerinden de her fırsatta yükseltilen vurgudur…
***
Bu güncelliklere değinirken diyeceğim o ki, adaletin toplumsal ve devletsel yaşamdaki tartışılamaz yaşamsal önemi herkesçe teslim ediliyor… Bunun aksi düşünülemez zaten…
Tabii ki, geciken adaletin adalet olmadığı da herkes tarafından biliniyor ve seslendiriliyor. Adaletin yargı organı, hükmünü en hızlı şekilde verebilmelidir…
Gel gör ki, tüm bunlara karşın, KKTC adaletin en fazla geciktiği ülkelerden biri… Bunun nedenleri üzerinde ciddiyetle durmakta oldukça geç kalınmıştır…
***
Bu arada değinilmeden geçilemez: Hak ve adalet aramak için dava açma da sıradan vatandaşlar için ateş pahasıdır bizim ülkemizde… Bu nedenle çoğu kez bu ülkenin insanları ilahi adalete sığınma durumunda kalmakta…
Bu çağda, haksızlık ve hukuksuzluk karşısında “ilahi adalete sığınma” duygusu!… Olur mu?..
Diğer yandan, adalete ulaşabilmenin zorlukları toplumda hastalıklı eğilimleri de beslemektedir… Bunlar, “Adaleti Yargı Organı dışında aramak” gibi tehlikeli hastalıklar!..
***
Adaletimiz, anayasal düzenlemelerle, reformist hamlelerle ayağına dolanan sorunlardan arınmalıdır… Yankısı halâ beynimde: Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Şefik, Cumhuriyet Meclisi’ndeki son bütçe görüşmeleri sırasında da, Komitedeki yasa yapıcılarımızın önünde bu sorunları, üzerlerine basa basa bir kez daha seslendirerek sorunlarımız kangrenleşti” vurgusunu yapmıştı… Tatillerden sonra, Adliye Yılı’nın açılışlarında yaptığı klasikleşen uyarılarını, Yasama Organı’nda, yasa yapıcılarımızın önünde bir kez daha yapıyordu “kangrenleşme” sözcüğünü de kullanarak… O günden bu yana ne yapıldı peki bu konuda?… Hiçbir şey!…
Ama o günden bu yana toplumsal gündemimize gelen kitlesel suçlarla Yargı Organı’nın yükü daha da arttı… Çeşitlenerek büyüyen ve çoğalan kriminal suçlar yanında, reçete yolsuzlukları ve bunu izleyen diploma skandalları soluğu mahkeme koridorlarında alan olağanüstü hareketlenmeler yarattı… Elit suçların seri patlamalarının gündem oluşturduğu bir ortama sürüklendik… Gündemde yıllar boyu Yargı Organı’nın zamanını alacak yığınsal davalar var…
***
Mahkeme koridorları her gün panayır yeri gibi… Ve bu olağanüstü yoğunlaşma halkın gözleri önünde… Çünkü medya her gün mahkeme koridorlarından yoğun haber servisi yapmakta… Gazeteler her gün çarşaf çarşaf mahkeme haberleriyle dolu… Çoğu zaman ana manşetlere de taşınan ciddi adli haberler…
Adaleti uygulama bağlamındaki çalışmaları gittikçe ağırlaşmakta ve var olan sorunları da katlanmakta olan Yargı Organımız, bu ağır şartlar içinde, adalet tevziine çalışmaktadır… Bu tevziat da öylesine gecikmelere uğramakta ki, geciken adaletin adalet olmadığı gerçeği sıkça kafalarımıza dank etmektedir…
***
Yargı organımızın yargıç, personel ve gereç sayısının mutlaka artırılmasını, ülke genelindeki bina sorunlarının çözümlenmesini, yargıya sunulan emare tahlillerinin ülkemizde kısa sürede yapılabilmesi gereğini dayatan bir manzara ile karşı karşıyayız… Çok ciddi davaların emareleri tahlil için Türkiye’ye gönderilmekte ve davaların görüşülebilmesi adına kimi zaman aylarca tahlil sonuçlarının oralardan gelmesi beklenmektedir…
***
1983 Anayasasının öngördüğü yargıç sayısıyla bugünün çok yoğunlaşan ve çeşitlenen davalarına bakılmaya çalışılıyor… Zaman geçti, köprülerin altından da çok sular akıp geçti, ama adli sistemimiz 1983 koşullarının öngördüğü kurumsallaşmada yürütülüyor… Dava sayıları arttıkça, yargıç sayısının azlığı kendini daha fazla duyumsatır oldu…
Yargıç sayısının artırılması anayasal düzenleme ile olasıdır… Ne ki, halkımız bu konudaki sınavını veremedi… Bilinen gerçektir ki, yargıç sayısının artırılmasına ilişkin referandum halkın iradesinden geri döndü…
Bu konuda yeni bir referandum denemesine daha ihtiyaç vardır… Ama siyaset kurumumuz böylesi bir referandumu hazırlarken, halkın iradesini teşvik edecek akılcı ve etkin – kararlı kampanyayı da yürütebilmelidir… Acı tecrübemizdir ki, yargıç sayısının artırılmasıyla ilgili referandumda iktidarı ve muhalefetiyle siyaset kurumumuz üzerine düşen çabayı yeterince göstermemişti…

QOSHE - Kangrenleşen yargı sorunlarımız - Ahmet Tolgay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kangrenleşen yargı sorunlarımız

4 14
22.03.2024

“Adalet mülkün temelidir…” Bu özdeyişteki “mülk” sözcüğü “devlet” demektir… Adalet, devletin olmazsa olmazıdır… Her devlet mutlaka hukukun temel üstünlüğü üzerinde kurulur…
Devletleşemeyen “kabile” türünden toplumlarda bile o düzenin gereği olarak ilkel ama geleneksel bir adalet mekanizması mutlaka vardır…
***
Nitekim…
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, son gelişmelerin ele alındığı üst düzey toplantısından sonra “Adalete güvenimiz tamdır” dedi…
Başbakan Ünal Üstel de, yükseköğretimde yaşanan gelişmeleri yorumlarken; “Geciken adaletin, adalet olmadığını biliyoruz. Bu süreçte, hukuki süreçleri titizlikle takip etmekte ve sürecin hızlı bir şekilde sonuçlanması için soruşturma ve denetleme makamlarına her türlü desteği vermekteyiz” dedi.
“Geciken adalet, adalet değildir”, Barodan ve hukuk çevrelerinden de her fırsatta yükseltilen vurgudur…
***
Bu güncelliklere değinirken diyeceğim o ki, adaletin toplumsal ve devletsel yaşamdaki tartışılamaz yaşamsal önemi herkesçe teslim ediliyor… Bunun aksi düşünülemez zaten…
Tabii ki, geciken adaletin adalet olmadığı da herkes tarafından biliniyor ve seslendiriliyor. Adaletin yargı organı, hükmünü en hızlı şekilde verebilmelidir…
Gel gör ki, tüm bunlara karşın, KKTC adaletin en fazla geciktiği ülkelerden biri… Bunun nedenleri üzerinde ciddiyetle durmakta oldukça geç kalınmıştır…
***
Bu arada değinilmeden geçilemez: Hak ve adalet aramak için dava açma da sıradan vatandaşlar için ateş pahasıdır bizim ülkemizde… Bu nedenle çoğu kez bu ülkenin insanları ilahi adalete sığınma durumunda kalmakta…
Bu çağda, haksızlık ve hukuksuzluk karşısında “ilahi adalete........

© Kıbrıs Gazetesi


Get it on Google Play