Şener Sözer: “Rezillik’ olarak tanımlanan olaylar yaşanıyor KKTC’de… 1878’de başlayan yalnızlığımız, terk edilişimiz ve İngiliz’e, Rum’a karşı pasif direnişimiz, bu rezilliği görmek için miydi?.
1950’lerde başlayan ve kaçınılmaz olan silahlı aktif direnişimiz, Enosis’in önündeki engel oluşumuz, bu rezilliği görmek için miydi?
1963-1974 arası, tam 11 yıl, gettolarda, türlü insanlık dışı muamelelere maruz kalışımız, ambargolar, katliamlar, orantısız güçlerle mücadelemiz, evini, yurdunu, yuvasını terk edip, göçmen olmalar, bu rezilliği görmek için miydi?.
1974 barış harekâtında, canlarını veren, vatan yaptığımız bu toprakları kanlarıyla sulayanlar, gazi olanlar, bu rezilliği görmek için miydi tüm bunlar?1983 Kasımında, dünya’da milyonlarca insana nasip olmayan devlet kurma şansını elde etmemiz, kendi bayrağımız altında özgürce yaşama irademiz, bu rezilliği görmek için miydi?.
96 yıllık destansı, haklı ve kutsal direnişimize (1878-1974) ihanet eden siz bazı ahlâk ve şeref yoksunu gafiller, bu rezilliği bizlere yaşattığınız için mutlu musunuz şimdi?..
Kıbrıs Türkü’nün geleceğini çalarken, sahtekârlıkla kazanmış olduğunuz makam ve mevkilere erişirken, bu uğurda dirsek çürütmüş, emek vermişlerin önünü keserken, hiç mi vicdanınız sızlamadı, hiç mi pişmanlık duymadınız, rahat uyuyabildiniz mi?.
Yaşadığınız her güne lanet olsun…
Uzaklardan, Avustralya’dan, bu rezilliği yaşamak durumunda bırakılan gazi halkımıza selam olsun…”

***

Arif Baykal: “Kıymetli yazarım, kaleminize sağlık, sorunlarımıza gene damardan giriyorsunuz… ‘Masumiyet dönemi’ olarak tanımladığınız 1974 öncesi, buralarda sadece bizler vardık… Soyu sopu, gelenekleri, görenekleri ile saf temiz, 24 ayar altın değerinde, hilesiz safkan Kıbrıs Türkleri olarak, sıkıntılı bir hayatımız vardı. Anavatandan gelen, bu küçük ülkeyi yurt edinen soydaşlarımız ile kaynaştık, çocuklarımızı evlendirdik, akraba olduk.
Çekirdekten yetişme ustalar sayesinde çarşı pazarımız canlandı.
Ne zaman ki, dünyanın dört bir yanından küçük ülkemize göç furyası başladı, işte o zaman ülkenin çivisi çıktı.
Benim söylememe gerek yok, tırmanışa geçen kriminal olayların temelinde, % 90 – 95 üçüncü dünya ülke insanlarının izleri vardır.
Yönetim zafiyeti, yasaların öngördüğü cezaların caydırıcı olmaması, kolluk güçlerinin personel, teknik araç gereç eksikliği nedeniyle, ülkemiz TEXAS’dan beter duruma geldi. Çözümü yok mu bunların? Elbette ki var.. Plan, program, kararlılık, toplumsal dayanışma ve iyi niyetli çabalar…
Belki benim düşüncelerim hayal olarak görülür, lakin unutulmasın, büyük mucizelerin hepsi önce hayal etmekle gerçek oldu.”
***
Cemal Yetiş: Gençler pervasızca, dikkatsizce, kuralsızca ve çok süratli araba kullanıyorlar. Şehir içinde bile… kimilerinin kafaları alkolle ve muhtemelen uyuşturucu ile dumanlı… Yarattıkları facialara karşın bir türlü akıl koymuyorlar… Günahsız insanlar kaldırımlarda bile ölüyor, öldürülüyor… Öldüren en fazla 7 yıl hapse mahkûm ediliyor. Bu ceza da galiba indirime tabi oluyormuş. Cezalarda caydırıcılık yok… Ölenlere, sakatlananlara çok yazık…durdurulmalıdır bu çok kötü, ölümcül gidişat..”
***
Hüseyin Bilgekul: “Bizde ne ideal kaldı, ne de idealist. İdealistlerimiz 1974 öncesiydi. Rum’a kendilerini siper eden, o meşhur, TMT’cilerimiz. Bugün devirleri kapanmış, tarihte kalmış kahramanlar onlar. Ne korkuları vardı, ne de can dertleri. Bugün ülkede en büyük ideal, köşe dönmek, ne pahasına olursa olsun. Bu ideale ulaşmak için her şey mubah oldu…”
***
İsmail Somer: “Sayın yazarım idealist ve idealizm krizi yaşadığımızı yazdınız… İdealizm benim tespitlerime göre ikiye ayrılır. Gerçek idealistler, her türlü zorluğa göğüs gererek, idealini yaşam boyu devam ettirenler. İkinci gurup idealist gibi görünen sempatizanlar, konuştukları zaman mangalda kül bırakmazlar… Ne yaşamlarında, ne de icraatlarında ideal yoktur. Birinci gurup artık tedavülde bulunmamakta, ikinci gurup da eski direniş zamanlardaymış gibi yaparak yoluna devam etmekte. Light’laştık. Bunun nedenlerine girmeyeceğim, girsem de anlayacak kişi çok az olacak, maalesef!!!!…”
***
Kubilay Uzkan: “Atatürk ‘Biz, emperyalist pençesine düşen bir kuş gibi yavaş yavaş aşağılık bir ölüme mahkûm olmaktansa, babalarımızın oğulları olarak vuruşa vuruşa ölmeyi tercih ediyoruz’ diyerek mandacılığa karşı çıkmış ve kurtuluş savaşını başlatmıştı… Biz Kıbrıs Türkleri olarak vuruşa vuruşa Devletimizi kurduk. Şimdi onu yaşatmanın ve tanıtmanın çetin ve de uzun yolundayız. Atatürk Lozan’da kurmuş olduğu Cumhuriyetini tescil ettirirken yanı başında bir Anavatanı veya herhangi bir devlet yoktu. Çok şükür bizim yanımızda bu gün bir Dünya Devleti olarak TC vardır ve ilelebet de var olacaktır. Tabii bu arada aramızda Ali Kemal’ler ve bazı işbirlikçiler de olacaktır. Onlar, tek dişi kalmış canavarlar. Anlayana…”
***
Beran Erkmen Kufi: “Ormanlarımızı yangınsız yok etmekte olan çam kese böceğini Mavrobullolar ortadan kaldırabilirmiş… Güney Kıbrıs 1000 adet getirip sorunlu bir bölgeye salmış… Biz de getirebiliriz mücadele niyetimiz varsa eğer, dedikodudan vakit bulursak ve tabi ki avcılarımız da biyolojik mücadeleye salacağımız mavrobulloları vurmazsa… Böylelikle, eko sistemimiz adına, çam kese böceği ile mücadele edilebilir…”
(İfadelerinde büyük harfler kullanan okurlarım, toplumsal fecaatin büyüklüğünü, kara puntoları da yeğleyerek, o harflerine yüklemişler… Paylaşımlarını adresimden hiç eksiltmeyen değerli ve duyarlı okurlarıma teşekkürler… Sinerji ve dayanışma kaynağımdırlar…)

QOSHE - Pazartesi notları: Okur mektuplarından - Ahmet Tolgay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Pazartesi notları: Okur mektuplarından

5 1
08.04.2024

Şener Sözer: “Rezillik’ olarak tanımlanan olaylar yaşanıyor KKTC’de… 1878’de başlayan yalnızlığımız, terk edilişimiz ve İngiliz’e, Rum’a karşı pasif direnişimiz, bu rezilliği görmek için miydi?.
1950’lerde başlayan ve kaçınılmaz olan silahlı aktif direnişimiz, Enosis’in önündeki engel oluşumuz, bu rezilliği görmek için miydi?
1963-1974 arası, tam 11 yıl, gettolarda, türlü insanlık dışı muamelelere maruz kalışımız, ambargolar, katliamlar, orantısız güçlerle mücadelemiz, evini, yurdunu, yuvasını terk edip, göçmen olmalar, bu rezilliği görmek için miydi?.
1974 barış harekâtında, canlarını veren, vatan yaptığımız bu toprakları kanlarıyla sulayanlar, gazi olanlar, bu rezilliği görmek için miydi tüm bunlar?1983 Kasımında, dünya’da milyonlarca insana nasip olmayan devlet kurma şansını elde etmemiz, kendi bayrağımız altında özgürce yaşama irademiz, bu rezilliği görmek için miydi?.
96 yıllık destansı, haklı ve kutsal direnişimize (1878-1974) ihanet eden siz bazı ahlâk ve şeref yoksunu gafiller, bu rezilliği bizlere yaşattığınız için mutlu musunuz şimdi?..
Kıbrıs Türkü’nün geleceğini çalarken, sahtekârlıkla kazanmış olduğunuz makam ve mevkilere erişirken, bu uğurda dirsek çürütmüş, emek vermişlerin önünü keserken, hiç mi vicdanınız sızlamadı, hiç mi pişmanlık duymadınız, rahat uyuyabildiniz mi?.
Yaşadığınız her güne lanet olsun…
Uzaklardan, Avustralya’dan, bu rezilliği yaşamak durumunda bırakılan gazi halkımıza selam olsun…”

***

Arif Baykal: “Kıymetli yazarım, kaleminize sağlık, sorunlarımıza gene damardan giriyorsunuz… ‘Masumiyet dönemi’ olarak tanımladığınız 1974 öncesi, buralarda sadece bizler vardık… Soyu sopu, gelenekleri, görenekleri ile saf temiz, 24 ayar altın değerinde, hilesiz safkan Kıbrıs Türkleri olarak, sıkıntılı bir hayatımız vardı. Anavatandan gelen, bu küçük ülkeyi yurt........

© Kıbrıs Gazetesi


Get it on Google Play