(7 Mart 2024 tarihli köşe yazımızdan, devamla)

* * *

“Onlar için hedef ENOSİS, yani, anne Yunanistan’la birleşmekti.

Şimdi ne oldu?

ENOSİS unutuldu mu?

Yoksa Türk kayasına bindiren Makarios manevra yapıp ana gayeyi perdelemek ve “hedefe ulaştık” mı de­mek istiyor?

İşte alınan karar… Bu karar bile, Türk müdahalesini bertaraf etmemiştir.

Zaten bir Türk nüfusu burada bulunduğu müddetçe hiçbir karar, Türkiye’yi bunları korumaktan alıkoyamaz.

* * *

Makarios ve arkadaşlarının, şu gerçeği göz önünde bulundurmaları gerekir:

Zayıf Osmanlı İmparatorluğu zamanında Yunanlıların Girit katliamını, bu defa, Kıbrıs Rumlarıyla, Kıbrıs Türk toplumuna uygulamak istemişlerdir.

Kıbrıs Anayasası’nda, Kıbrıs Türk toplumuna tanınan hakların ihlâl edilmesini sağlamak ve Enosis’i önlemek görevini Türkiye, İngiltere ve Yunanistan Garanti Antlaşması’yla üzerlerine almışlardı. Kıbrıs devleti de bu antlaşmayı kabul etmiş, saygı göstereceği taahhüdünde bulunmuştu…

Bu antlaşma, Türkiye’ye askeri kuvvet kullanmayı da öngören uluslararası bir antlaşmadır.

Şimdiki durumda olduğu gibi, gerektiği zaman Türkiye’nin bu hakkını kullanacağını Makarios pekiyi bilmelidir…

Cumhuriyet Türkiye’sinin, Avrupa’nın 19. asırdaki hasta adamı olmadığını, Makarios anlamış olmalıdır…

Bugünkü Türkiye, dünyada saygın bir yere sahiptir.

Ancak gücünü de, Türk Silâhlı Kuvvetleri’nden almaktadır.”

* * *

Kıbrıs Türk basını ile siyasetine damgasını vuran Sn. İsmet KOTAK tee 60 yıl önceden ne diyor?

– “186 Sayılı karar, Birleşmiş Milletler için kara bir lekedir.”

– “Ancak bu karar bile, Türk müdahalesini bertaraf etmemiştir.”

– “Gerektiği zaman Türkiye’nin,”Garantörlük Hakkını” kullanacağını, Makarios pekiyi bilmelidir…”

Sn. İsmet KOTAK 4 Mart 1964 tarihli bu öngörü ve değerlendirmelerinde haksız çıktı mı, hayır.

* * *

4 Mart kararından on bir gün sonra (15 Mart) önce Kanada kuvvetleri, Nisan ayı içerisinde İsveç, sonra İrlanda ve diğer ülke askerleri geldi adaya…

8 Madde’den oluşan 186 sayılı BM kararının 6’ncı Madde’si içerisinde, şu cümle vardı:

– “Adadaki konuşlanma süresinin üç ay olması…”

O üç ay, 60 yıl boyunca ve halen, bitmedi hiç!

Süre biter yeniden uzatılır ve sonra yeniden ve sonra yeniden, yeniden…

Barış Gücü’nün adada “güvenliği sağlamak için(!)” bulunduğu ilk 10 yıl (1964 – 1974) içerisinde bırakınız Kıbrıslı Türklere yönelik silâhlı saldırılara, can ve mal kayıplarına ve toplu katliamlara – soykırıma son verilmesini; kendini adanın tek hâkimi ve Cumhurbaşkanı gören Makarios’a bile çıkardıkları iç savaş ile (15 Temmuz 1974) tanklarla – toplarla darbe yapılarak sarayı yerle bir edilmedi, başına yıkılmadı, kendisi de sarayının gizli tünellerinden kaçmak suretiyle tatlı canını! son anda, kurtarmadı mı?

* * *

Barış Gücü’nün adaya geldiği 1964 yılı Mart ayından başlayıp da 15 Temmuz 1974’e uzanan ilk on yılı, anımsayalım kısaca…

Bu arada;6 Şubat 1964 tarihli Arpalık köyüne yapılan saldırıyı ve vermiş olduğumuz 5 şehidimiz ile 9 Mart 1964 tarihli Gazi Baf direnişini dışarıda tutuyorum… Çünkü BM Barış Gücü, bu tarihlerden sonra geldi adaya… Dolayısıyla ne Arpalık Köyüne de Gazi Baf direnişi için müdahale edemediler, “Barışı” sağlayamadılar!

* * *

19 Mart 1964 günü adadaydı…

Gaziveren ve Çamlıbel’e yapılan saldırılarda ne yaptı?

Konuyla ilgili olarak “BM Barış Gücü’nün Kıbrıs’taki Misyonu Nedir?” sorusu üzerinden akademik bir makale hazırlayan araştırmacı yazar, Akdeniz Stratejik Araştırmalar Merkezi Genel Sekreteri Sn. Gökhan Güler şöyle der:

* * *

– “BM Barış Gücü, ortak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rumlar tarafından silâh zoru ile gasp edilerek üniter Rum devleti haline gelmesini önleyebildi mi?

Hayır!

BM Barış Gücü, Kıbrıs Türklerinin soykırım girişimlerine maruz kalmasını, köylerimizin, kasabalarımızın ve şehirlerimizin Rumlar tarafından gasp edilip yağmalanıp yakılıp yıkılmasını engelleyebildi mi?

Hayır!

BM Barış Gücü, 1964 ile 1974 yılları arasındaki 11 yıllık süreçte Kıbrıs Türklerine ait 103 köy yağmalanırken, Ada genelinde yaklaşık 95 ibadet yeri yıkılarak yerle bir edilirken bu konuda ne yaptı?

BM Barış Gücü’nün varlığı 1963-1974 yılları arasında yaşanan şiddeti engelleyebildi mi? Hayır.

15 Temmuz Faşist Yunan darbesinin Kıbrıs’a etkilerini engelleyebildi mi?

Hayır!”

* * *

Ve şu anımsatmada da bulunuyor Sn. Güler:

– “BM, 1964 Temmuz ayında Ada’ya bir keşif heyeti gönderdi!

Jorge V. Ortega başkanlığındaki heyet bütün adayı dolaşarak meşhur “ORTEGA RAPORU”nu hazırlamışlardı!

Hazırlanan raporda, Rumların, Kıbrıs Türklerine karşı başlattıkları saldırılarda 111 köydeki evler, işyerleri, camiler, okullar, türbeler ve çiftliklere verilen zarar ziyan resimlerle desteklenerek, yer alıyordu.

Rumlar, Ortega’dan kendileri lehine bir rapor hazırlamasını bekliyorlardı.

Ortega, Rumların tüm baskılarına rağmen cesurca ne gördüyse raporuna yazarak BM Genel Sekreteri ile Güvenlik Konseyi üyelerine resmi yollardan iletti. Sonuç ne mi oldu? Ne yazık ki koskoca bir hiç!”

* * *

60 yıldır adada bulunan BM Barış Gücü’nün bu topraklar üzerinde varlığıyla yokluğunun Kıbrıs Türkleri açısından hiçbir önemi yoktur, olmamıştır da!

Türk Hava Kuvvetlerimizin 8 Ağustos 1964 tarihli Erenköy semalarındaki uçuşları olmasaydı eğer, bugün, Erenköy de yerle bir edilerek, haritadan, silinmeyecek miydi?

Peki ya Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel için ne yaptı BM’nin, çok uluslu Barış Gücü?

Uçağı vurulup da paraşütüyle atladığında, sağ değil miydi?

Bir tabut içerisinde Türklere, parçalanmış şekilde verilmedi mi?

Ya 15 Temmuz 1974 darbesinde, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’un sarayı başına yıkılırken ne yaptı, neredeydi o Barış Gücü denilen?

Darbeyle gelen toplu katliamlarda iş makineleriyle kazılırken ölüm çukurları, uzaktan bakarak seyretmedi mi?

* * *

Kıssadan hissesi:

Bu adaya gerçek anlamda huzur ve barış geldiyse ve son 50 yıldır hiçbir Kıbrıslı Türk evlerinden, yollarından, tarlalarından alınıp kaybedilmiyorsa, “utanç barikatları” kaldırılmışsa ortadan, hiçbir Türk ölüm çukurlarına atılmıyorsa artık, silâhlı baskınlar ve saldırılar yapılmıyorsa yaşam alanlarımıza…

Türk Silâhlı Kuvvetlerimizin, bu topraklar üzerindeki varlığındandır…

En son, geçtiğimiz Ocak (2024) ayında bir yıl daha uzatıldı BM. Barış Gücü’nün adamızdaki görev süresi…

İngiliz’in Dikelya ve Ağrotur askeri üsleri 64, çok uluslu Barış Gücü 60 yıldır bu topraklarda…

Ve 1964’ten günümüze değin bu çok uluslu “Barış Gücü”ne komutanlık yapanların ülkelerine gelince:

Hindistan, Birleşik Krallık, Finlandiya, İrlanda, Avusturya, Kanada, Arjantin, Nepal, Güney Kore, Uruguay, Peru, Çin, Norveç, Avustralya, Bangladeş…

Bundan öte, işgal mi olur?

QOSHE - 60 Yıllık Bir Tarihi Yeniden Anımsarken… (3) - Bülent Fevzioğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

60 Yıllık Bir Tarihi Yeniden Anımsarken… (3)

3 0
10.03.2024

(7 Mart 2024 tarihli köşe yazımızdan, devamla)

* * *

“Onlar için hedef ENOSİS, yani, anne Yunanistan’la birleşmekti.

Şimdi ne oldu?

ENOSİS unutuldu mu?

Yoksa Türk kayasına bindiren Makarios manevra yapıp ana gayeyi perdelemek ve “hedefe ulaştık” mı de­mek istiyor?

İşte alınan karar… Bu karar bile, Türk müdahalesini bertaraf etmemiştir.

Zaten bir Türk nüfusu burada bulunduğu müddetçe hiçbir karar, Türkiye’yi bunları korumaktan alıkoyamaz.

* * *

Makarios ve arkadaşlarının, şu gerçeği göz önünde bulundurmaları gerekir:

Zayıf Osmanlı İmparatorluğu zamanında Yunanlıların Girit katliamını, bu defa, Kıbrıs Rumlarıyla, Kıbrıs Türk toplumuna uygulamak istemişlerdir.

Kıbrıs Anayasası’nda, Kıbrıs Türk toplumuna tanınan hakların ihlâl edilmesini sağlamak ve Enosis’i önlemek görevini Türkiye, İngiltere ve Yunanistan Garanti Antlaşması’yla üzerlerine almışlardı. Kıbrıs devleti de bu antlaşmayı kabul etmiş, saygı göstereceği taahhüdünde bulunmuştu…

Bu antlaşma, Türkiye’ye askeri kuvvet kullanmayı da öngören uluslararası bir antlaşmadır.

Şimdiki durumda olduğu gibi, gerektiği zaman Türkiye’nin bu hakkını kullanacağını Makarios pekiyi bilmelidir…

Cumhuriyet Türkiye’sinin, Avrupa’nın 19. asırdaki hasta adamı olmadığını, Makarios anlamış olmalıdır…

Bugünkü Türkiye, dünyada saygın bir yere sahiptir.

Ancak gücünü de, Türk Silâhlı Kuvvetleri’nden almaktadır.”

* * *

Kıbrıs Türk basını ile siyasetine damgasını vuran Sn. İsmet KOTAK tee 60 yıl önceden ne diyor?

– “186 Sayılı karar, Birleşmiş Milletler için kara bir lekedir.”

– “Ancak bu karar bile, Türk müdahalesini bertaraf etmemiştir.”

– “Gerektiği zaman Türkiye’nin,”Garantörlük Hakkını” kullanacağını, Makarios pekiyi bilmelidir…”

Sn. İsmet KOTAK 4 Mart 1964 tarihli bu öngörü ve değerlendirmelerinde haksız çıktı mı, hayır.

* * *

4 Mart kararından on bir gün sonra (15 Mart) önce Kanada kuvvetleri, Nisan ayı içerisinde İsveç, sonra İrlanda ve diğer ülke askerleri geldi adaya…

8 Madde’den oluşan 186 sayılı BM kararının 6’ncı Madde’si içerisinde, şu cümle vardı:

– “Adadaki konuşlanma süresinin üç ay olması…”

O üç ay, 60 yıl boyunca ve halen, bitmedi........

© Kıbrıs Gazetesi


Get it on Google Play